Kentleşme, Konut Sorunu, Barınma Hakkı v e Demokrasi

KENTLEŞME

Nüfus artışı ile belli noktalarda yoğunlaşan insan toplumları zanaat ve ticaretle gelişip, farklılaşması, çeşitlenmesi, işkalları sanat ve eğitimle değişmesi, örgütlenme ve uzmanlaşmanın yaygınlaşması, etik, kimlik, kavram ve kurallarının oluşumu kenti tanımlar. Kent, bu davranışları kentliye ve çevresine sunan yaşam alanıdır. Bilimsel teknik gelişme ve sanayileşme kentleşmenin artmasına, kenti tanımlayan özelliklerin yoğunlaşmasına neden olur. Toplumların kültürel, siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşamlarında, ilişki biçim ve türlerinde köklü değişimler yaratır. Bu özellikleriyle kentleşme, gelişmişlik düzeyinin önemli bir göstergesidir.

Toplumların ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal yaşamlarında ortaya çıkan ve köklü değişmeleri içeren kentleşmeye paralel olarak ekonominin kaynak dağılımında bir değişim, gelişme, sanayileşme, ekonomik büyüme ve benzeri olgularda karşılıklı etkileşim gözlenmektedir. Bu süreçte kırsal alanda çözülme gerçekleşirken, kentlerde yoğunlaşma ortaya çıkmaktadır. Kentleşme süreci ile birlikte ön plana çıkan toplumsal ve ekonomik yaşama ilişkin kaynak kullanımı ve büyüme sorunlarının mekansal boyutu günümüzde merkezi ve yerel yönetimlerin siyasi istismara dayalı uygulamaları, tarım, orman ve yeşil alanların imara açımı, kamusal alanların özelleştirilmesi, liberasyon politikası, rant ekonomisi Yeni Dünya Düzeni olarak özetlenebilecek politikalar belirleyici nitelikte olup, gerçek anlamda planlama reddedilmektedir.

Bugün Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerdeki kentleşme sürecinde ekonomik, teknolojik, siyasal, sosyo-psikolojik nedenlerin yanı sıra ekonomik cazibe merkezi haline gelen kent ve çevresi kırsal alandan kentleşme ve varoşlara akın eden milyonlarca kişinin yerleştiği bölgeler olmuştur. Kırsal alandan kent merkezlerine hızlı ve plansız göç kent kimliğinin oluşmasını olumsuz yönde etkilemiştir. Kentlerin gelişme sürecinde etkin bir hal üstlenen faktörlerin merkezi karar organlarınca ülke genelinde mekansal düzeyde yanlış yönlendirilmesi de bölgesel dengesizliklerin ortaya çıkmasında önemli bir etmen olmuştur. Ayrıca istemli ve zorunlu göç olgusu bölge pazarının daralmasına, varolan yatırımların işlevsiz kalmasına neden olmaktadır. Kentlerde hızla artan nüfus, beraberinde hiçbir planlaması olmayan merkezi iktidarların yönetimindeki kentlerde çözümsüz sorunlar yaratmaktadır. Özellikle kentsel altyapının yeterince geliştirilmemesîne bağlı olarak sosyal, kültürel alanlar, parklar, gar, çöp toplama alanları, küçük ve organize sanayi bölgeleri ve benzeri alanların yetersizliği çevre sorunlarının çözülememesi yaşanan sorunların gerekçelerini oluşturmaktadır.

Özellikle de konut gereksiniminin karşılanamaması aşırı gecekondulaşma v.b. olgular sonucu çarpık ve sağlıksız bir kentleşme oluşmaktadır. Ekonomik, siyasal nedenlerle göç sonucu kentlerde düzensiz ve hızlı nüfus artışı yaşam maliyetini arttırmakta ve yeni yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle konut, su, enerji, kanalizasyon, atık toplama gibi belediye hizmetlerinin yetersizliği ile kendisini hissettiren eğitim, sağlık, kültürel hizmetlerin de sürekli yatırım gereksinimi, az gelişmiş bölgelerde sürekli olarak, gelişmeyi engellemektedir. Buna ek olarak az gelişmiş bölgelerdeki insan ve sermaye kaynakları bölge dışına, kentlere yönelmesi dengeli kalkınmayı da önlemektedir. Ayrıca göç olgusu bölge pazarının daralmasına varolan yatırımların işlevsiz kalmasına ve gelişme dinamiklerinin yitirilmesine neden olarak geri kalmışlığı pekiştirmektedir.

Kentlerin yaşadıkları sorunları tanımlama, bu sorunları kavrama, sorunların çözüm yollarının bilincine varma ve çözümü için uğraş verme sürecinin başarılı olabilmesi insanların toplumsal örgütlülükler içinde aktif olarak yer almaya yöneltilmesiyle sağlanabilir. Bu örgütlülük yalnızca siyasi parti olarak algılanmamalı, diğer örgütlü toplulukları da kapsamalıdır. Bu bağlamda kırsal kesime göre daha ileri ilişkileri bağrında barındıran kentler bir yandan insanlarıyla diğer yandan demokratik örgütler ve kurumlarıyla demokratikleşme sürecinin önemli bir halkasıdır. Bu yönüyle de kentlerde demokrasi projesi, yerel yönetimlerin devlet denetiminden koparılıp, yerleşim birimlerinde yaşayanların denetlediği, yönettiği kurumlar olabileceğinin ve olması gerektiğinin gösterileceği bir projedir.

Kentleşme ve kamu arazilerinin değerlendirilmesi hiç bir şekilde birbirinden ayrılamazlar. Kentleşmenin başlıca olumlu çözümü planlama kararlarından geçmektedir. Planlama ise kent arazisi üzerinde yapılmaktadır. Bu açıdan özellikle kamu arazilerinin kamu adına, kamu yararına dönük olarak değerlendirilmesi ve yaşayanlar adına gerekli olan sosyal ve teknik altyapı alanlarının artırılması dolayısıyla yaşam standardının yükselmesi sağlanmalıdır. Böylece eğitim, sağlık, kültür, yeşil alan gibi temel hizmetler için gerekli alanlar elde edilebilecektir. Ayrıca planlama kararları, arazi ve arsa düzenlemesi ile birleştirilmelidir. Bu olaya öncülük eden imar kanununun 18.maddesi geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Örneğin; 18 madde ile yapılan arazi ve arsa düzenlemesinde düzenleme ortaklık payı % 35 ile sınırlı tutulurken bu pay içinde sadece yol, otopark, yeşil alan, cami ve karakol alanları dahil edilmiştir. Böylelikle bu oran dahilinde özel mülkiyetten bedelsiz olarak düzenleme ortaklık payı alınabilmektedir.

Bu alanlara eğitim, sağlık ve kültür ile altyapı gibi kentsel yaşamda gerekli olan alanların da dahil edilerek düzenleme ortaklık payının artırılması, yaşayanlarında kentsel yaşama ortak olması, özellikle finansal kaynak açısından kamu yararına katkı olacaktır. Ayrıca hisseli satışlar imar kanununca ve yine 18.madde ile yasaklanmış ise de yaratılan hileli durumlarla alınan mahkeme kararlarına sığınılarak cebri icralar gerçekleştirilmekte böylece tek tapu kütüğü sahifesinde yer alan arazi hisseli mülkiyete geçerek küçük parçalara ayrılmakta ve bu plansız gerçekleştirilen bölünme sonucu yaratılan hisseli parselasyon ile çarpık kentleşmenin zemini hazırlanmaktadır. Dolayısıyla hisseli satış hangi şartlarda olursa olsun önlenmesi gerekli olmakta, arazinin bölünmesi (ifrazı)nın ise sadece planlama kararı ile olması sağlanmalıdır.

İmar Hakkının Arttırılması ve Ekolojik Olarak Kullanımının Güvence Altına Alınması

Kadastro parselinden imar parseline geçiş aşamasında mülk sahiplerinden kamuya aktarılan % 35‘lik pay % 50‘ye çıkarılmalıdır. Şuyulama ifraz ve tevhid uygulamaları ekolojik planlama ve üretim alanları bırakacak biçimde uygulanmalıdır. Kamuya kalan % 50‘nin en az yarısının mahaller arasında üretici yeşil kuşak ve su sathı oluşturulmalıdır. Semt ve beldeler arasında yeşil üretim alanları kent koruları ve atıktan temizlenmiş su göletleri oluşturulması amacıyla kullanımı güvence altına alınmalıdır.

Topraktaki özel mülkiyet hakkı kentsel gelişmeyi yönlendiren, rant yaratmayı ve bu rantlara el koymayı belirleyen bir hak olmaktan mutlaka çıkarılması gerekir. Bu anlamda kentsel toprak rantları toplumsal bir değer olarak algılanmalı, kabul edilmelidir. Bu rantlar topluma geri dönmeli, toplumsallaştırılmalıdır.

KONUT SORUNU, BARINMA HAKKI VE DEMOKRASİ

Türkiye için önem taşıyan ve çözümü giderek ivedilik kazanan sorunlardan bir tanesi de "Konut ve Yerleşme Sorunu"dur. Bu sorunun çözümü için altyapılı, yeşili, uygun ulaşım olanaklı arsaya gereksinme olduğu bilinen gerçektir. Değişik arsa üretim seçeneklerini olumlu ya da olumsuz yönleriyle sentezleyip, bunları karşılaştırarak yeni üretim şekilleri bulunmalıdır.

Hızlı nüfus artışı ve şehirleşme, konut açığının her geçen gün biraz daha büyümesine neden olmaktadır. Gereksinimin ulaştığı boyutun karşısında, sağlıklı bir konut çevresinin geleneksel tek tek üretim yönetimi ile gerçekleştirilmesi hemen hemen olanaksızdır. Özellikle kentlerde, sosyal ve teknik altyapısı ile birlikte kısa zamanda çok sayıda konutun üretilmesine olanak verecek teknoloji ve örgütlenme süreçlerine gereksinim vardır.

Giderek artan konut açığının kapatılması ve her yıl ortaya çıkan konut ihtiyacının karşılanabilmesi için toplu konut üretiminin teşvik edilmesi gerekmektedir. Konut sorunu ile karşılaşan ülkelerin çoğu; kar amacı gütmeyen, çağdaş anlamda toplu konut kuruluşları ile şehir dışında veya çevresinde yeni yerleşim alanları oluşturarak ya da şehir içinde yeni konutlar yaparak, eskilerini yenileyerek bu sorunun çözümüne eğilmektedirler.

Konut sorunları ve barınma hakkı için:

-Kentsel Rantın Düzenleme Altına Alınması ve Yeterli Arsa Üretimi,
-Kentsel Altyapı Finansmanının Geliştirilmesi,
-Kaçak Yapılaşmanın Önlenmesi,
-Gecekondu Alanlarında Yenilenme, Gecekondu Alanlarının Islah Edilmesi,
-Yaşanabilir Bir Yerleşme Sisteminin ve Herkese Yeterli Konut Gelişiminin İzlenmesi İçin Bir Coğrafik Bilgi ve İstatistik Sisteminin Kurulması,
-Ülke topraklarının bir dökümü yapılarak, tarımsal orman, hazine taşınmazları, boş alanlar ve kadastro harici bırakılmış olup da devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerin de tespiti yapılarak ülkenin bütününe ilişkin Büyük Ölçekli Standart Kadastral (STK) l / 1500,1/1000) Haritaları hızla üretilmelidir.
-Arsa spekülasyonu ve vergi kaçağını önleyerek güvenilir, sağlıklı arsa piyasasının yaratılması amacıyla taşınmazların değerleri saptanarak, Taşınmaz Değer Haritaları oluşturulmalıdır.
-Yapıların arsaya uygulanmasından en son kat çıkıncaya kadar ki süreç, çıkarılacak Yapı Denetim Yasası ve Yönetmeliği‘ne göre ilgili TMMOB birimlerince denetlenmelidir.

Mimarlar ve mühendisler için üzerinde çok konuşulan konulardan biri, insan yapımı çevrenin bozulmayacak tasarımıdır. Yeşil yada ekolojiye duyarlı tasarımın amaçları doğal çevreye en az zarar verecek şekilde inşa etmek ve inşa edilen çevrenin o bölgenin ekolojik sisteminde entegre edilmesidir. Bu bağlamda, binalarda, düşük enerji sistemleri ve biyoklimatik tasarım prensipleri, güneş enerjisi ve korunma, rüzgar yönü ve rüzgar tutucuları, otriyum ve yüksek bina üst alanları gibi ön cephe çatı tasarımı, elektronik sistem tasarımı, aydınlatma sistemleri, dikey peyzaj, şehir planları, yaşam- ölüm etkileri kent oluşumunda öncelikli, hatta zorunlu olarak dikkate alınması gereken faktörlerdir.

Kentin planlanmasını ve yaşanacak bir yer haline gelebilmesi sorununun yanıtını, temelde halkın talep ve istekleri belirleyecektir. Halkın nasıl bir çevrede, hangi ihtiyaçlarını ne zaman giderebileceği gibi bir sorunun yanıtında son söz mutlaka bu çevrede yaşayanlara aittir. Ancak kentin planlaması, mevcut ve ileride olabilecek sorunların malzeme ve çözümünde mesleki bilgi ve deneyimin belirleyici bir özelliği vardır. Sivil örgütlerin ülke siyasetinde olduğu kadar, ülke siyasetinin temel taşı olan yerel siyasetinde inisiyatif sahibi olması bu doğrultuda önemli bir bilgi birikimi olan TMMOB‘nin bu birikim sorumluluğunu kullanabilmesidir.

Altyapı Planlaması Kent planlaması ve yapılaşmasından önce kentin topografyası ve çevresi ile diğer koşullan politik toplumsal bölgesel veri ve kaynakları dikkate alan bir altyapı planı hazırlanmalıdır. Varolan kentlerin gelişme alanlarında ve altyapının büyük ölçüde yenilendiği çözme alanlarında ayrı planlama yeniden yapılmalıdır. Bu aşamalarda ekolojik planlama ilkeleri devreye sokulmalıdır. Kentlerin alabileceği güneş, rüzgar, jestermal v.b. yenilebilir kaynaklar, yeraltı kuyu suları, dere, çay ve yağmur suları miktarı ile zamanla yok ulmuş ve varolan bağ bahçe bostan örtüsü, yetiştirilecek, hayvan ve bitki türleri saptanmalı varolanlar koruma altına alınmalı, tahrip olmuş doğal örtülerin tamiri programı plana eklenmelidir. Kent içlerinde yol, kanal, yağmursuyu, telefon, elektrik, gaz, tramvay yolu v.b.hizmetler ile bunların yenileme ve onarımını tek elden yapacak olan APK ve UKOME idarelerine yeniden işlerlik kazandırılmalı, bunların dışında hiçbir kazı ve yapı çalışmasına izin verilmemelidir. Kuruluşların bu tekeli kırma çabaları, bu kuruluşların yöneticileri de işbirlikçi müteahhitlerine şahsi sorumluluk getirilerek ağır cezalandırılmalı, fonları kaynaktan kesilerek doğrudan ilgili idareye aktarılmalıdır.

Bu bağlamda, sorunların çözümüne ilişkin olarak;

l) Kent korumacılığında kavramsal çerçeve, uygulamada sorun çözücü olmalı, koruma alanları siyasal iktidarlardan özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kentleşme ve çevre ilişkinin doğru kurulması ve kent korumacılığı, bölgesel planlama ve nazım plan kararlarında, sosyal içerikli bir bakışla olanaklıdır. Çünkü kentin sosyolojik gözlemine dayandırılmayan plan süreçleri başarısız olmaktadır.

2) Planlama süreçleri kent ve demokrasi meclislerince denetlenebilir olmalıdır. Metropollerimizin çoğu için acil planlama yapılmalıdır. Ekolojik onarım paketli bu planlamalar ile bu kentlerin soluk alması sağlanabilecektir. Yerel yönetimlerde tekil kişi belediyeciliğine son verilip, emeğe dayalı kadroların siyasi baskılardan arınmış kollektif üretimleri temel alınmalıdır. Halkın, merkezi ve yerel yönetimlerin tüm icraatlarına ilişkin doğrudan kaynağından bilgi edinme hakkı ve yolları açık tutulmalıdır.

3) Demokratik kitle örgütlenmelerinin önünü tıkayan başta Anayasa hükümleri olmak üzere siyasi partiler, dernekler ve seçim yasası demokratikleştirilmelidir.

4) Yapabilir kılma halkın yalnızca hizmet bekleyen, bu hizmeti görmediğinden başvurularına yanıt alamayan, sorununu çözemeyen bir konumda edilgen ve çaresiz kalındığı, egemen olan klasik siyaset anlayışının değiştirilmesi gerekmektedir. Denetim kentli bilinciyle halkın siyasetçiyi aktif olarak denetlemesi sağlanmalıdır.

5) Metropol acil gelişme aksları, kıyılar, göl ve nehir kenarları, önemli tarihi ve doğal sit alanları ve çevrelerindeki belediyeler öncelikle birliklerini kurmaya zorlanmalı, imar ve gelişme planları ise ilgili üst kurulların onayından geçerek işlerlik kazanmalı. Bu bölgelerdeki yasadışı uygulamalarda yaptırımcı ceza yasalarında değişiklik yapılmalıdır.

6) Mevzii imar uygulamaları kaldırılmalıdır. İmar ve orman afları yasaklanmalıdır. Kente karşı suç tanımı geliştirilerek yasal toplumsal yaptırımlara işlerlik kazandırılmalıdır.

7) Bölgesel planlama birimleri oluşturularak bölgesel planlamalar yapılmalı, kent planlama birimleri oluşturularak kentsel gelişme alanlarına yönelik kamulaştırma ana planı hazırlanarak, hangi sınıf toprakların, imara açılacağı veya kamulaştırılacağı belirlenmelidir.

8) Bölge Planlama, şehir planlama ve imar yasasında rantlara ve yağmalamaya olanak tanıyan maddelerin kaldırılması.

9) Kentsel rehabilitasyon çalışmalarına öncelik verilmelidir.

10) Metropollerimiz için ve bölgesel acil durum planları yapılmalı.

11) Türkiye‘nin kurtuluşu "demokratikleşme sürecinin, sosyal-hukuk devletinin güçlendirilmesi doğrultusunda gelişmesine ve bunun için meslek örgütlerinin sivil toplum örgütlerinin karar ve denetleme de etkin olmaları" ile mümkündür.

12) Kamu, öncelikle kırsal alandan büyük kent merkezlerine yönelen plansız göç olgusunun önüne geçecek, gereksinimlerini sağlayamayacağı nüfusu kırsal alanda tutacak önlemlere ağırlık vermelidir. Az gelişmiş bölgelerdeki olumlu dışsal ekonomilerin geliştirilmesi, yatırımların teşviki için altyapı hizmetleri, vergi indirimleri, yatırım ve işletme düzeyindeki akçal teşvik önlemleri, gümrük uygulamaları ve krediler ile özendirici öncelikli hedeflerle kent nüfusunun ülke geneline mekana yayılması sağlanmalıdır.