EMİN KORAMAZ SALGIN GÜNLERİNDE AKP'NİN UYGULAMALARI ÜZERİNE YAZDI: "SALGINI FIRSATA ÇEVİRMEK"

27.03.2020

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 27 Mart 2020 tarihli Birgün Gazetesi'ndeki köşesinde, halk kendi olanakları ve dayanışma ağlarıyla salgınla mücadele etmeye çalışırken AKP'nin fırsatçı uygulamaları üzerine yazdı.

SALGINI FIRSATA ÇEVİRMEK

Yaşanan önemli gelişmelerin ve toplumsal felaketlerin yarattığı dikkat yoğunlaşmasını, manevra alanını genişletmek için fırsata dönüştürmek, ülkemizde bir iktidar geleneğidir.

2002 yılından bu yana devam eden iktidar döneminde de AKP, bu fırsatçılığın pek çok örneğini sergiledi. SSGSS yasasından 4+4+4 yasasına, 2010 Anayasa Referandumu’ndan 1 Kasım Seçimleri’ne, OHAL ilanından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişe kadar bugünün Türkiye’sinin şekillenmesinde önemli sınır taşlarını oluşturan pek çok olay ve düzenleme, planlı ya da plansız biçimde ortaya çıkan sarsıcı gelişmelerin üzerine hayata geçirildi.

Çin’de başlayıp hızla dünyaya yayılan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın olarak ilan edilen Koronavirüs de AKP tarafından bir tür siyasal fırsat olarak değerlendirilmeye çalışılıyor.

HAYALLER

Bunun birkaç ayağı olduğu söylenebilir. İlki, AKP’nin bir türlü kontrol altına alamadığı ekonomik krizin nedenini dışsallaştırmak için uygun bir zemin yaratması. Kriz dönemlerinin en önemli söylemi olan “hepimiz aynı gemideyiz” nakaratının “virüs ayrım yapmıyor” biçimiyle zihinlere kazınmaya çalışılması, işveren kesimleriyle ortaklaşa yapılan “salgından güçlenerek çıkacağız” içerikli açıklamalar hepimize daha önceki dönemlerden tanıdık geliyor.

Diğer bir ayak ise, yerel seçimler sonrasında AKP içinde baş gösteren ayrılık hareketlerinin etkisini bastırmaya yönelik güçlü parti içi tutunum oluşturması. Kuruluş deklarasyonunu Türkiye’deki ilk Koronavirüs vakası ile aynı gün açıklayan Ali Babacan’ın partisinin adının bile hatırlanmaması, yaşanan durumun AKP açısından kıymetinin büyüklüğünü ölçmek için önemli bir ölçüt olabilir.

Salgının AKP açısından kullanışlı hale getirilme çabasının bir diğer ayağı da, bu süreçte mimli politik figürler yerine Sağlık ve Eğitim Bakanı gibi isimlerin öne çıkarılarak, AKP’den umutlanmak için bahane arayan kesimler için “AKP’li değilim ama” diye başlayan cümlelere olanak yaratılmasıdır.

Uzun zamandan beri, kendi kitlesini yeniden konsolide edecek, kendisiyle mesafesi açılan toplumsal kesimleri yeni bir hikayenin parçası haline getirecek bir fırsat kollayan, bunun uğruna savaşı bile göze alan AKP, salgını fırsata çevirmek için büyük bir algı çalışması yürütüyor. Devletin tüm kurumlarıyla, medyanın tüm olanaklarıyla, partinin tüm organlarıyla topyekûn sürdürülen bu çalışma bir yandan AKP’nin 17 yıllık iktidar foyasını örtmeye çalışırken, AKP’yi ülkeyi bu krizden kurtaracak yegane politik aktör olarak yeniden kurmayı amaçlıyor.

HAYATLAR

Oysa aslında hepimizin bildiği gibi AKP’nin yaratmaya çalıştığı bu algıdan çok daha başka bir gerçeklik yaşıyoruz. Hastalığa ilişkin açıklanan veriler hiç kimse için inandırıcı değil. Sağlık Bakanlığı, hastalıkla mücadele eden sağlıkçılar koruyucu teçhizatını bile sağlamaktan aciz durumda. Salgın nedeniyle kapanan-iş durduran işletmeler nedeniyle milyonlarca kişi ne kadar süreceği belli olmayan gelir kaybıyla ve işsizlik tehlikesiyle yüz yüze. Milyonlarca kişi kredisini, kirasını ve borcunu nasıl ödeyeceğini bilemez halde. Devlet tüm kaynaklarını israf ettiği için halka bir kuruş bile destek olamıyor.

Tüm halk kendi olanakları ve dayanışma ağlarıyla salgınla mücadele etmeye çalışırken, devlet HDP’li Belediyelere Kayyum atamakla, Kürt siyasetçileri tutuklamakla, Kanal İstanbul İhalesi düzenlemekle, cinsel suçlara ceza indirimi yapmakla, doğal koruma alanlarını imara açacak yönetmelik değişiklikleriyle, yandaş vakıflara yeni kaynak tahsisleri yapmakla uğraşıyor.

Halkın yaşadığı gerçeklikle, AKP’nin içinde bulunduğu dünya arasındaki uçurum hiç bu kadar derinleşmemişti. Bu uçurumun algı çalışmalarıyla görünmez hale getirilmesine izin vermeyeceğiz.