EMO: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR

28.07.2020

Elektrik Mühendisleri Odası Kadın Komisyonu 28 Temmuz 2020 tarihinde bir basın açıklaması yaparak, İstanbul Sözleşmesi’nin kadınların yaşam hakkının güvencesi olduğunu ve tartışmaya açılamayacağını belirtti. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir. Ancak bir süredir, sözleşmenin ilk imzacısı olan bu iktidarın, ona yakın kesimlerin ve bazı medya organlarının hedefi haline gelmiştir.

Sözleşmenin giriş bölümünde şu temel tespit yapılır; kadına karşı şiddetin yapısal özelliği toplumsal cinsiyete dayanır ve kadına yönelik şiddet, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürüdür.

İstanbul Sözleşmesi Neyi Amaçlar?

2011 yılında İstanbul`da imzalanması nedeniyle İstanbul Sözleşmesi olarak anılan söyleşmenin tam adı, "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"dir ve Türkiye`nin ilk imzacısı olduğu sözleşme 1 Ağustos 2014`te yürürlüğe girmiştir.

5 temel amacı bulunmaktadır;

1- Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;

2- Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek, kadınlarla erkekler arasında eşitliği yaygınlaştırmak;

3-  Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;

4-  Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;

5- Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Kadına yönelik şiddeti insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlayan sözleşme, taraf devletlere 4 temel görev yükler;

  • Şiddeti önle,
  • Şiddete uğrayanı koru,
  • Şiddetin failini yargıla,
  • Şiddeti önleyecek politikalar geliştir,

İstanbul Sözleşmesi Neden İptal Edilmek İsteniyor?

Türkiye`de her gün kadın katliamları yaşanıyor. Kadın cinayetleri önlenemiyor, kadına yönelik şiddet hız kesmiyor, yasalar uygulanmıyor, koruma tedbirleri alınmıyor ya da koruma tedbiri altında kadınlar katledilmeye devam ediyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu`nun yayınladığı rapora göre, 2019 yılında 474 kadın katledildi. 2020 yılının ilk yarısında da 155 kadın katledildi ve her yeni güne yine kadın katliamı haberiyle başlıyoruz.

Bir cins-kıyıma doğru giden bu süreci durdurmak için "6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" ve "İstanbul Sözleşmesi" en önemli yasal güvencelerimiz. Bu yasal düzenlemelere rağmen kadına yönelik şiddet önlenemiyorken ve uygulamaların yetersizliği ortadayken neden sözleşme tartışmaya açılıyor?

Bir süredir basına servis edilenlere, köşelerde yazılanlara, tartışma programlarında konuşulanlara ve geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanına sunulan rapora bakarak şunu anlıyoruz ki sözleşmeye dair en büyük rahatsızlık "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı. Bununla birlikte diğer gerekçeler, sözleşmenin Türkiye`ye dayatılmış olduğu, toplumun örf adet dini değerlerini ortadan kaldırdığı, imzalanırken aslında neyin imzalandığının bilinmediği, aile yapısını bozduğu, boşanmaları arttırdığı, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının aile kurumunu zayıflattığı, eşcinselliği özendirdiği olarak sıralanıyor.

İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında, bugün sözleşmeyi tartışmaya açan ve o gün de iktidar olan mevcut iktidarın ve mecliste yer alan partilerin hepsinin oyları ile oybirliğiyle kabul edilmiştir. Hazırlanmasında ve imzalanmasında Türkiye kadın mücadelesinin büyük emeği vardır. Ancak şimdi bir grup tarafından hedef haline getirilmiştir.

İstanbul Sözleşmesi`ni tartışmaya açmak, kadınların "hayır" dediği erkekler tarafından katledilmesine göz yummak demektir.

Maddelerinde açıkça; kültür, töre, din, gelenek veya sözde "namus" gibi kavramların şiddet eylemine gerekçe olamayacağını belirten bir sözleşmeden, "toplumun örf adet geleneğini bozuyor" diye çıkmak istemek, bu gerekçelerle gerçekleştirilen şiddetin meşru olduğunu savunmak demektir.

Aile yapısını bozuyor diye sözleşmeye karşı çıkmak, hane içinde kadının şiddet görmesini önlemek istememek ve meşrulaştırmak demektir. Her fırsatta önemi vurgulanan aile kurumunu ayakta tutan dayanağın, kadınların hane içinde şiddete uğramaları halinde ses çıkarmamalarıyla mümkün olacağını savunmaktır.

Sözleşmeyi tartışmaya açanlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliği eliyle kendilerine sağlanan eril imtiyazlardan ve kadınların üzerinden kurdukları ayrıcalıklı yaşamdan vazgeçmek istemeyenlerdir.

Bu ülkede;

Katledilen, tecavüze uğrayan, yok sayılan, taciz edilen, şiddet gören, çocuk yaşta evlendirilen, son sözleri "ölmek istemiyorum" olan, kendi kanıyla "kurtuldum" yazan kadınlar; cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan, homofobik transfobik nefrete ve şiddete maruz kalan LGBTİler; toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle okuyamayan, çalışamayan, düşük ücrete mahkum edilen, hane içinde emeği görülmeyen, hakları gasp edilen milyonlar varken,

Onlara diyoruz ki; Eril saltanatınızı ve ataerkil sisteminizi kabul etmiyoruz!

Susmuyoruz!

Korkmuyoruz!

İtaat etmiyoruz!

Haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmiyoruz.

İstanbul Sözleşmesi kadınların yaşam hakkının güvencesidir ve tartışmaya açılamaz.

 

Elektrik Mühendisleri Odası
Kadın Komisyonu