6 ŞUBAT DEPREMLERİ HKMO JEODEZİK DEĞERLENDİRME VE TEKNİK İNCELEME RAPORU YAYIMLANDI

09.03.2023

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası 7 Mart 2023 tarihinde 6 Şubat Depremleri HKMO Jeodezik Değerlendirme Ve Teknik İnceleme Raporunu yayımladı.

Odamız Jeodezi ve Konum Belirleme Komisyonunca 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık (Mw = 7.7) ve Ekinözü (Mw = 7.5) ilçelerinde gerçekleşen iki depreme ilişkin yapılan teknik inceleme ve değerlendirmeler aşağıda paylaşılmıştır. Çalışmalar, ileri analiz ve teknik değerlendirmeler sürmekte olup önümüzdeki günlerde kamuoyunun bilgilendirilmesine devam edilecektir. Depremlerin Ölü Deniz ve Doğu Anadolu fay sistemleri ve bağlantılı kollarında yüzlerce km’lik yüzey kırıklıklarına ve yakın yerleşim alanlarında büyük yıkıma neden olmuştur. Bölgede şu ana kadar gerçekleşen depremlerin ve artçıların neden olduğu stres transferi halen devam etmekte ve bunların yarattığı olası riskler güncelliğini korumaktadır. Bu riskler kamusal görevi bulunan kuruluşlarca dile getirilmekte, aynı şekilde alanında uzman bilim insanlarının görüşleriyle kamuoyu bilgisine taşınmaktadır.

Depremin yarattığı yıkımın etkilerini azaltıcı eylemlerin başında ise doğru bilgiye ulaşmak ve acil eylem planlarının uygulanmasında bilimsel anlamda doğrulanmış bilgileri esas almak gelir. Oluşan hasarın anlaşılmasında ilk bilgiler genellikle deprem etki alanlarındaki yer değiştirme büyüklüklerinin tespit edilmesiyle sağlanır. Yüzey kırılmalarının yeryüzünde bıraktığı kalıcı izlerin ve yer değiştirmelerin noktasal ve alansal ölçekte gözlenmesine yardımcı olan yer ve uzay tabanlı jeodezik teknikler (GNSS, InSAR, LiDAR, İHA vb.), bu tespitleri resmi kayıtlara dönüştürebilen güvenilir bilimsel araçlardır. Bunun dışında bilimsel bir yönteme dayanmayan kişisel gözlem, tahmin ve değerlendirmeler hem depremin etkilerinin yanlış yorumlanmasına hem de eylem planlarının yanlış uygulanmasına neden olabilmektedir.

Ülkemizde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığına bağlı Harita Genel Müdürlüğü, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliğine bağlı Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ve diğer ilgili kamu birimleri doğru ve güvenilir bilgilerin tespit edilmesinden ve kamusal hizmetlerde kullanılmasından sorumlu kuruluşlardır. Afet eylem planlarının yürütülmesinde ve uygulanmasında, çoğu kez bu kurumların iş birliği ve görev paylaşımı gerekmektedir.

Depremler; afete dönüşebilen toplumsal, ekonomik ve sosyal yıkıcı etkiler yaratır. Zarar verdiği teknik konular arasında konuma dayalı harita ve harita bilgileri gelir. Örneğin; mülkiyete esas kadastro ve tapu bilgileri, bunlardan akla ilk gelenlerdir. Teknik olarak altyapı sistemlerindeki kalıcı konum değişiklikleri deformasyon kavramı ile açıklanır. Deformasyon çalışan bir sistemin fonksiyonunu kaybetmesi kadar -eğer bu değişiklik harita bilgilerinde ise- onu kullanan kurumlarca sunulacak kamusal hizmetin de aksaması anlamına gelir. Büyük depremlerin, ülkemizin jeodezik referans sistemlerini kalıcı olarak etkilediği geçmişten bu yana bilinmektedir. Ülke savunmasında ve bayındırlık hizmetlerinin sunulmasında referans alınan yatay ve düşey konum ağlarının ve buna bağlı referans sistemlerinin hangi ölçüde, ne kadar değiştiğinin acilen, en doğru biçimde belirlenmesi yukarıda sıralanan kurumların öncelikleri arasında sayılır.

Bu çerçevede, Odamız Jeodezi ve Konum Belirleme Sürekli Teknik ve Bilimsel Komisyonu; ülkemiz jeodezik referans sistemlerinin nasıl etkilendiğini incelemek, değerlendirmek ve sonuçları raporlaştırmak üzere çalışmalarına başlamıştır. Amaç, ilgili kurumlarla iş birliği yaparak jeodezik ağların yatay, düşey ve üç boyutlu konum değişimlerinin belirlenmesinde nasıl bir yöntem izleneceğini belirlemek; başta meslek kuruluşlarımızın gereksinimlerini karşılamak ve acil cevap bekleyen sorularına çözüm üretmektir. Yaşadığımız bu doğa olayının afet yaratan etkilerini azaltmak, kamu hizmetinin yeniden etkin işlerlik kazanmasını sağlamak, bu dönemde aceleyle eksik yapılan uygulamalardan doğabilecek başka hukuki sorunların önüne geçmek için aşağıdaki önlemlerin alınmasının ve gerekenlerin yapılmasında ilgili birimlerin koordinasyon içinde olmasının önemini vurguluyoruz. 

·   Depremin yeryüzünde meydana getirdiği hasarın ve boyutlarının anlaşılmasında, jeodezik deformasyon büyüklükleri esastır. Kırılan faylar boyunca ve yakın çevresinde, üç boyutlu konumsal ve zamansal değişim bilimsel bir yöntem ortaya konulmadan açıklanamaz. Aksi durumda; konum, çevresel ve fiziksel değişkenlere bağlı her yer değiştirme büyüklüğünün deprem etkisiymiş gibi yorumlanma riski vardır. 

·   Deformasyon büyüklükleri jeodezik datumun (referansın) tanımlanmasına bağımlıdır. Datum bilgileri açıklanmadan paylaşılan her konumsal değişim bilgisi, sunulanın tam tersi yorumların doğmasına neden olabilir. Bunlar arasında en sık karşılaşılan kavram karmaşıklığı, yer değiştirmenin hangi yöne ve ne büyüklükte olduğu ile ilgilidir. Ayrıca hesaplanan yer değiştirmelerin istatistiksel anlamda doğruluk ve güvenirlik ölçütleri ile birlikte sunulması bilimsel değerlendirme açısından önemlidir. 

·   Bölgede Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce işletilen TUSAGA-Aktif sisteminin istasyon verilerinden, yer sarsıntısı merkezlerine yakın bölgelerde metreler boyunca hareket olduğu saptanmıştır. Ekinözü istasyonunda yaklaşık 5 m’lik 3 boyutlu konum değişikliği hesaplanmıştır. Bu yer değiştirmenin yatay bileşeni 4.5 m’nin üstündedir. Bölge istasyonlarının bazılarında 60 cm’yi aşan düşey konum değişimleri gözlenmiştir. 

·   Verilen büyüklükler değişimin hangi referansa göre hangi yöne hareket ettiği bilgisi ile anlam kazanmaktadır. Bilimsel ilk sonuçlar, bölgenin bilinen plaka tektoniği kuramlarını destekler niteliktedir. Bölgede meydana gelen yer değiştirmenin, Doğu Anadolu fayı ile uyumlu sol yanal atımlı fay mekanizmasına bağlı geliştiği görülmektedir. Anadolu plakası üzerinde bulunan noktaların yatayda batıya doğru hareket ettiği gözlenmiştir. Doğu Anadolu’nun yükselme rejimine uygun şekilde, bölge  desimetre büyüklüğüne varan yükselme davranışı göstermiştir.

·   Çöküntü havzalarında (alüvyal ova yatakları, nehir deltaları, dolgu alanları ve kıyı kesimlerde) bu tür depremlerle tetiklenen yerel çökmeler ve devamında gelişen su baskınları ve taşkınlarla karşılaşmak olasıdır.

·   Deprem öncesi ve sonrası koordinat değişimlerinden ölçülen mm doğruluğundaki GNSS yer değiştirme büyüklüklerinin noktasal olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuçların anlamlılık düzeyi, sahada benzer nitelikteki istasyonların bulunması ve deprem öncesi konum bilgisi tescil edilmiş jeodezik noktaların deprem sonrası yeniden ölçülmesi ile iyileştirilebilir.

·   Depremin önemli sonuçlarından bir diğeri; doğal kaynaklara erişim, ulaşım, iletişim ve enerji gibi altyapı sistemlerinde meydana gelebilecek hasarlardır. Bölgede bulunan barajlarda ve su kaynaklarında rejim değişikliklerinin gözlenmesi kadar, bu kaynakların yapısal deformasyona uğraması da kaçınılmazdır. Kısa vadede hemen anlaşılamayacak bazı olumsuzlukların, bir veya birden fazla yerleşim birimini etkileme olasılığı vardır. Kaynaklarda yaşanacak kesintiler, hayatın normale dönmesini geciktirebilir veya bölge yaşamını daha zor koşullara sürükleyebilir. Bu yüzden Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve belediyeler, çöken veya hasar gören veyahut izlenmesi gereken altyapı sistemlerinin durumunu tespit etmelidir. Baraj, köprü ve diğer altyapı tesislerinin deformasyon izleme çalışmalarına yönelik eylem planları harekete geçirilmelidir.

·   Jeodezik noktasal konum verilerinin yanı sıra uydu, radar ve insansız hava araçlarından elde edilecek görüntüler ve analizleri, hem deformasyon yayılımının hızlı bir şekilde anlaşılmasında hem de yersel ölçme planlarının oluşturulmasında çok etkin yöntemlerdir. Özellikle InSAR tekniği, gerek yatay gerekse düşey deformasyon haritalarının üretilmesinde en hızlı bilimsel araç konumundadır. Sonuçların yersel jeodezik verilerle doğrulandığı InSAR analizleri, deformasyonların alansal yayılımını belirlemeye elverişlidir.

·   TKGM ve HGM’nin ilgili birimlerinde ve bölgede jeodezik verilere dayalı yürütülen proje çalışmaları kapsamında veri toplama ve analiz çalışmalarının devam ettiği bilinmektedir. Doğru sonuçlar ve güvenilir yorumlar, bu analiz sonuçlarının açıklanmasıyla edinilebilir.

·   Köprü, viyadük, gökdelen, baraj vb. yüksek maliyetlerle üretilmiş topluma hizmet eden mühendislik yapılarının deprem öncesi ve sonrası sağlık durumlarının multidisipliner yaklaşımla izlenmesi, incelenmesi ve değerlendirmesi sonradan oluşabilecek felaketleri önleme açısından önemlidir. 

·   Bölgede belediye, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü vb. kamu kurum ve kuruluşların uhdesinde tescile dayalı kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesi gerekmektedir. Bu işlerin bir kısmı müdahale eylem planı içindedir. 

·   Türkiye Ulusal Referans Sistemlerini oluşturan jeodezik ağlardaki deformasyonların acilen ölçülmesi, yer değiştirme miktarlarınca düzeltme miktarlarının bilimsel yöntemlerle belirlenmesi, yıkılan yatay ve düşey referans istasyonların yenilenmesi öncelikli işler arasındadır.

·   Deformasyon etki alanı birkaç yüz km’yi aştığından söz konusu işlerin sadece ilgili kamu kuruluşlarınca kısa zamanda ölçülmesi ve ihya edilmesi olanaklı görülmemektedir. Sorumlu kuruluşların öncülüğünde jeodezik ağların iyileştirilmesinde planlanma yoluna gidilmeli ve acil eylem planı oluşturulmalıdır. Bu nedenle Bakanlıklararası Harita İşlerini Koordinasyon ve Planlama Kurulu, eylem planı oluşturulmasına yönelik gündem ile toplanmalıdır.

·   TKGM tarafından işletilen TUSAGA-Aktif sisteminin statik ve gerçek zamanlı konum belirleme uygulamaları bölgede ücretsiz olarak hizmete açılmıştır. GNSS bazlı jeodezik konum hizmeti üreten veya kullanıcılarına bu hizmeti paylaşan diğer kamu ve özel sektör kuruluşlarının da veri paylaşımını tercih etmeleri büyük önem taşımaktadır. Deprem öncesi ve sonrası GNSS verilerini öncelikle bilimsel araştırmalar için erişilebilir kılmaları, afet yönetimini kolaylaştıracaktır. 

·   Daha fazla veri; deprem gibi doğa olayların bilimsel anlamda doğru yorumlanmasına, doğal olayların afete dönüşmesinin önlenmesine katkı sunacaktır.

·   Unutulmamalıdır ki afetle mücadelenin en etkin yolu; yaşadığımız coğrafyayı daha iyi tanımaktan, kamu yararına ve bilimsel gerçeklere uygun politikaları uygulamaktan geçer.

HKMO Jeodezi ve Konum Belirleme Sürekli ve Teknik Bilimsel Komisyonumuzca ortaya konan ve yukarıda dile getirdiğimiz tespitlerin yaşanan afetin etkilerini azaltmak için bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor, depremden etkilenen tüm bölge halkımızın ve ülkemizin acısını en derinden hissederek paylaşıyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası
7 Mart 2023