6331 SAYILI YASANIN 10. YILINDA TÜRKİYE’DE İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU BAŞLADI

11.11.2022

DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB tarafından düzenlenen “6331 Sayılı Yasanın 10. Yılında Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu” 11 Kasım 2022 tarihinde İMO Teoman Öztürk Salonu’nda başladı.

Sempozyumun açılışında düzenleme kurulu adına Dr. Metehan Akbulut, Numan Özcan - Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi Direktörü, Adnan Serdaroğlu - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Şükran Kablan Yeşil - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Dt. Hasan Yaman -Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB), Emin Koramaz - Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı (TMMOB) ve Dr. Ali İhsan Öktem - Türk Tabipleri Birliği (TTB) birer konuşma yaptılar.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz Sempozyumun açılışında şöyle konuştu:

"Emek ve Meslek Örgütlerinin Değerli Başkanları, Sayın Uluslararası Çalışma Örgütü Türkiye Direktörü, Değerli Konuklar

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Mesleki, toplumsal ve vicdani sorumluluklarını yerine getiren herkesin, iktidar tarafından hedef alındığı, susturulmaya, sindirilmeye çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Konuşmamın en başında meslek alanına ilişkin yapmış olduğu bir değerlendirme çarpıtılarak, hukuksuz bir şekilde tutuklanan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya dayanışma duygularımı iletiyorum.

Yine buradan, Gezi Parkına ve Taksim Meydanına sahip çıktıkları için 200 günü aşkın süredir cezaevinde bulunan TMMOB Yönetim Kurulu üyemiz Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamızın Onur Kurulu üyesi Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odası Hukuk Müşavirimiz Can Atalay’a ve tüm Gezi tutuklularına bir kez daha selamlarımızı iletiyorum.

6331 Sayılı Kanun’un 10. Yılı nedeniyle gerçekleştirilen ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanında yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini ele alacağımızın bu önemli sempozyumun gerçekleştirilmesinde emeği geçen başta düzenleme kurulu üyeleri olmak üzere tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Bu sempozyum ülkemizin en önemli sorunlarından birisi olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği meselesine odaklanması açısından önemli olduğu kadar, alana ilişkin emek ve meslek örgütlerini yan yana getirdiği için de çok önemli ve anlamlı.

İktidarın kendisi gibi düşünmeyen tüm toplum kesimlerini hedef aldığı bu dönemde birbirimizle yan yana gelmek, birbirimizle dayanışma içinde olmak son derece önemli.

Bu birlikteliği yaşamın her alanında büyütmek için, toplumun sorunlarına ortak çözümler geliştirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Değerli Konuklar,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olarak bizler meslek alanlarımıza ilişkin tüm konularda bilimsel ve teknik gelişmeler doğrultusunda, toplumun genel çıkarını gözeterek politikalar üreten, bu politikaları meslektaşlarımızla ve halkımızla paylaşan bir örgütüz.

Enerjiden sanayiye, imar ve kentleşmeden tarıma, , iletişimden gıdaya, madencilikten ekolojiye kadar gündelik hayatın her alanında hepimizi yakından ilgilendiren pek çok konuda etkinlikler düzenliyoruz.

Tüm bu sorun alanları içerisinde en fazla yoğunlaştığımız konularından birisi de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği.

Yaptığımız etkinliklerle hem odalarımız hem de Birlik olarak bu konuda bir toplumsal bilinç oluşturmaya, sorumluları uyarmaya çalışıyoruz.

Ne yazık ki bizlerin tüm uyarı ve çağrılarına rağmen gereken adımlar atılmıyor. Daha 1 ay önce Amasra’da yaşanan Maden Faciasında 42 madenci arkadaşımız daha hayatını kaybetti.

Hepsini bir kez daha saygıyla anıyorum.

Bu kayıtsızlık sonucu, ülkemizde her yıl binlerce kişi işyerlerinde hayatını kaybediyor, on binlerce kişi ise iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanıyor ya da sakat kalıyor.

Türkiye, güncel verilere göre iş kazalarında en fazla insanın yaşamını yitirdiği ülkeler arasında Avrupa’da ilk sırada yer alıyor. Yeterli önlemler alınmadığı için kazalar ve ölümler her yıl artıyor.

Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.

Hepimiz biliyoruz. İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikalar yatmaktadır.

Ağır çalışma koşulları, kayıt dışı istihdam, taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizleştirme ve esnek istihdam politikaları iş kazaları ve meslek hastalıklarının sayısının artmasının asli nedenleridir

Bu gerçekliğe karşın, mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye kesimlerinin çıkarlarını gözeten konumda bulunmaktadır.

Ülkemiz ILO’ya 1932 yılında üye olmuş olmasına karşın, ILO tarafından kabul edilmiş sözleşmelerin neredeyse üçte ikisine henüz taraf değildir.

Siyasi iktidar ise mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmakta, insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.

Hal böyle olunca, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şey İş Güvenliği Uzmanlarının omuzlarına yüklenmektedir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında danışmanlık hizmeti olarak verilen hizmetler, yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma mekanizmasına dönüşmüştür.

İş güvenliği uzmanının verdiği raporları uygulamaya geçirmeyen, engelleyici ve önleyici çalışmaları yapmayan işverenler sorumluluktan kurtulurken, meslektaşlarımız hedef haline getirilmiştir. Mevcut haliyle yasa, işverenler açısından bir tür kalkan işlevi görmektedir.

İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir.

Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan imtina eden, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir.

Sevgili Arkadaşlar,

“Elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır.

Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda kazanılan bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.

Bu ilkeye göre, bir sosyal hukuk devletinin temel işlevi, güvenli bir çalışma ortamı oluşturmak, çalışanları çalışma ortamından kaynaklanan sağlık ve güvenlik risklerine karşı korumak, çalışanların güvenlik, sağlık ve refahını sağlamak ve geliştirmektir.

Tüm yasal çerçeve ve çalışma yaşamı bu ana eksene oturtulmak zorundadır.

Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğu hepimizin malumudur.

Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre “geliyorum” demekte olan facialara son vermek mümkündür.

Bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.

Burada yürüteceğimiz tartışmaların, bu alanda yaşanan sorunların çözümüne katkı vereceğine inanıyorum.

İnsanların aç ve yoksul yaşamadığı, işyerlerinde hayatlarını yitirmedikleri, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, sempozyumumuzun başarıyla sonuçlanmasını diliyorum."