KOCAELİ AKADEMİK ODALAR BİRLİĞİ: LASTİĞİ YAKARAK ENERJİ ELDE ETMEK DOĞRU ÇÖZÜM DEĞİL; ÇÖZÜM YENİLENEBİLİR ENERJİDE

30.10.2020

Aralarında TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulunun da bulunduğu Kocaeli Akademik Odalar Birliği atık lastiklerden enerji üretimine yönelik yasa tasarısına ilişkin 30 Ekim 2020 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması öncesi TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Murat Kürekci konuya ilişkin bir bilgilendirme konuşması gerçekleştirdi. 

Açıklamanın tam metni şöyle:

LASTİĞİ YAKARAK ENERJİ ELDE ETMEK DOĞRU ÇÖZÜM DEĞİL; ÇÖZÜM YENİLENEBİLİR ENERJİDE...

ÇÖZÜM: LASTİĞİ GERİ KAZANIMDA...

Enerji kullanımı modern çağın gereği ve vazgeçilmez bir insan hakkıdır. Esasen, tümü toplumun ortak malı olan yenilenebilir, temiz enerji kaynaklarının değerlendirilmesinden başlayarak; üretim, iletim, dağıtım ve satışına kadar sürecin tüm aşamalarında, çevreyi,  doğayı tahrip etmemesi ve toplum yararı öncelikli olarak gözetilmelidir. Bu ölçüt, enerji ile ilgili tüm faaliyetlerde geçerli olmalıdır. Enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması, temel enerji politikası olmalıdır. Bu anlayış ve yaklaşım, enerji ihtiyacının karşılanmasının, bir kamu hizmeti olarak yürütülmesi gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Ancak insan ve çevreyi öncelemeyen kapitalist enerji politikaları sonucunda, enerji kullanımının vazgeçilmez bir insan hakkı olduğu gerçeği yok sayılmış; kamu hizmeti olan enerji ve elektrik temini piyasa faaliyeti haline dönüştürülmüştür. Sermaye birikim rejiminin sınırsız büyüme eğilimi ile birlikte, enerji sektörü kamusal bir alan olmaktan çıkarılarak, özel tekellerin kâr egemenliğine teslim edilmiş ve ortaya fosil kaynaklara dayalı, yüksek karbon emisyonlu bir ekonomik yapı çıkmıştır. Bu yapıda; tekellerin fosil yakıt temelli politikaları nedeniyle küresel ısınmaya yol açan sera gazı salımları dünyayı tehdit eder bir konuma gelmiştir. Bu politikaların bir diğer sonucu da enerji yoksulluğu ve yoksunluğunun dayanılmaz bir boyuta ulaşmış olmasıdır. Bu yapı ve mevcut durum, artık sürdürülemez bir noktadadır.

TBMM’nin 2/3116 Esas Numarasında yer alan 46 maddeden oluşan Elektrik Piyasası Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile; “Maden, doğal gaz ve elektrik sektöründe faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör yatırımcılarının faaliyet alanlarındaki ihtiyaçlarına yönelik düzenlemeler yapılması” amaçlanmaktadır.

Son yıllarda artarak süregelen maden arama ve işletme ihaleleri bu kez covit-19 pandemi koşulları adeta fırsat bilinerek ülkemizin hemen hemen tümüne yayılan biçimde milyonlarca hektar orman, mera, tarım alanı, maden arama ve işletme alanlarına dönüştürülerek, doğal değerlerimizin tahribi sınır tanımaksızın devam etmektedir.

Siyanürlü maden aramalarının önündeki kimi mevcut engellerin de ortadan kaldırıldığı ve yapılan maden ihalelerinin hemen ardından bu kez TBMM'nin gündemine taşınan bu torba yasa teklifi ile, Avupa Birliğinin Çevre Politikaları gereği Plastik Atıklar gibi, Ömrünü Tamamlamış Lastik (ÖTL)’ lerin ve kirli teknolojilerin taşınacağı, depolanacağı ve ülke topraklarımızın bir bütün olarak harabeye dönüştürülmesi yasallaştırılmak istenmektedir.

Hava ve çevre kirliliğinin insan ve toplum yaşamına olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak yerine artıran yeni kararlar alınmaya devam ediliyor. Basında, Kocaeli, Düzce ve Erzincan illerinde araç lastiği yakılarak elektrik üretileceğine dair haberler yer almaktadır. Adı geçen bölgelerde aslında yıllardır üretim yapan tesisler bulunmaktadır.Gerçekte biyolojik bağı bulunmayan ÖTL’ ler biokütle olarak tanımlanarak, tesisler Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) ‘ dan yararlanan işletmeler  olarak tanımlanmaya çalışılmaktadır.Biyokütle yaygın olarak, biyoyakıt elde etmek amacı ile yetiştirilen bitkiler ile lif, ısı ve kimyasal elde etmek üzere kullanılan hayvansal ve bitkisel ürünleri ifade etmektedir. Biyokütleler, bir yakıt olarak yakılabilen organik atıkları da içerir. Buna karşın, fosilleşmiş ve coğrafi etkilerle değişikliğe uğramış, kömür, petrol gibi organik maddeleri içermez.  Atık lastiklerden çeşitli işlemler sonucu elde edilen yeni ürün veya yan ürünlerin biyokütle olarak tanımlanamaz.

Mevcut koşullarda üretim yapan bu tesislerin ÇED raporlarının ve ilgili kamu kurumlarının görüşlerinin, EPDK tarafından Elektrik Üretim Lisanslarının, Belediyece verilen İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarında Elektrik üretimi konusunun var olup olmadığı tarafımızca bilinmemekte ve varolduğuna dair ciddi şüpheler bulunmaktadır. Sözü geçen yasa teklifinde “lastikten de elektrik üretimi” konusu bulunduğuna göre Kocaeli, Düzce ve Erzincan’daki mevcut tesisler yasallığı ciddi şaibe altındadır.

Görevleri arasında, kullanılmış lastikleri toplayıp geri kazanımı da bulunan LASDER’e (Lastik Sanayicileri Derneği) göre, ülkemizde her yıl yaklaşık olarak 180.000 ton ÖTL oluşmaktadır. Kimi araştırmalarda bu miktarın 220.000 ton olduğu ifade edilmektedir. Bu lastiklerin geri kazanımı, bertarafı ya da depolanması için çeşitli yollar izlenmektedir. Bu yöntemler arasında granül hale getirerek kauçuk levha elde etme,  piroliz yöntemi ile içinden bileşenlerinin (Karbon siyahı, pirolitik yağ, kauçuk vs)  yeniden elde edilmesi ve endüstride tekrar kullanımı gibi yöntemlerde yer almaktadır. Bunlara ek olarak çimento fabrikalarında yakıt olarak kullanımı da gerçekleştirilen işlemlerdendir. Araç, otomobil lastiklerinin ortalama olarak, kütlece %47’si kauçuk, %21,5’u karbon siyahı, % 16,5’umetal, geri kalanları ise katkı maddeleri (%7.5), tekstil elyaf (%5.5), çinko oksit ve kükürtten oluşmaktadır. Ancak lastiklerin yanmasıyla atmosfere karbon siyahı, uçucu organikler, yarı-uçucu organikler, çok halkalı hidrokarbonlar, yağlar, kükürt oksitleri, azot oksitleri, nitrosaminler, karbon oksitleri, uçucu partiküller ve As, Cd, Cr, Pb, Zn, Fe vb. gibi metaller yayılmaktadır. Dolayısıyla lastiklerin öncelikle tüketim miktarını azaltmak, ömrünü tamamlayanların azami oranda geri dönüşümünü sağlamak gerekmektedir. Hiçbir işlem ile geri kazanılamayan atık ise yerleşim yerlerinden uzak ve modern emisyon kontrol sistemleri olan tesislerde yakılmalıdır.

Her durumda ilimiz gibi kanser vakalarının ülke ortalamasından yüksek olduğu, kronik solunum yolu hastalıklarının yaygın olduğu ve sanayiye doymuş bir kente, böyle bir tesis asla kurulmamalıdır! Kocaeli gerçeğinde, zaten mevcut kirli havaya ayrıca bu maddelerin de salımı ile KÜMÜLATİF ETKİNİN DAHA FAZLA OLACAĞI önemsenmelidir.

Yatırımlarda Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin tek başına yeterli olmadığı, her çevresel etkinin aslında tüm canlı sistemine etki edeceği gerçeğinden hareketle SED adını verebileceğimiz “Sağlık Etki Değerlendirme” süreçlerinin de raporlandırılarak ilgili kurumların görüşlerine sunulması,“ canlı yaşamına” saygının bir zorunluluğudur. Sermayenin kar hırsından önce, insan ve diğer canlıların yaşamlarının savunulmasına dair yasal düzenlemelerin yapılması öncelikli talebimizdir.

Lastik, içeriğinde büyük oranda kükürt ve karbon barındırmaktadır. Lastiğin herhangi bir geri kazanım işlemi yapılmadan doğrudan yakılması sonucu bacagazları içerisinde yüksek oranda CO2 (karbondioksit) ve SO2 (kükürtdioksit) açığa çıkmasına sebep olacaktır. Her iki gaz da çevre ve insan sağlığı açısından son derece zararlı bileşenlerdir. Unutulmamalıdır ki küresel ısınmaya sebep olan sera gazlarının başında CO2 gelmektedir. Tüm dünya karbon salımlarını azaltmaya, karbon ayak izlerini takip etmeye çalışırken, böylesi olumsuz etkisi olacak bir yakıtın, enerji eldesi için kullanılmaya çalışılması mantık dışıdır. İçerisindeki yüksek kükürt oranı sebebi ile belirli kalitedeki fueloil’lerin yakılması yasaklanmışken, yüksek kükürt içeren lastiklerin yakılmasına izin veriyor olmak kendi içinde ayrı bir çelişkidir.

Yine, kauçuk endüstrisinde de toplam kauçuk tüketiminin yarısından fazlası araç lastiği sektöründen karşılanmaktadır. Bu nedenle en çok geri dönüşüm sağlanan kauçuk ürünü araç lastiklerindendir.

AB üyesi ülkelerde ÖTL'leringeri dönüşüm dışında kullanılması mümkün değilken, ülkemizde lastiklerin enerji üretim aracı olmasına olanak sağlayan bu yasanın çıkartılmaya çalışılması, insan sağlığına ve temiz çevreye duyarsızlığın ne aşamada olduğunu göstermektedir.

Lastiklerin geri kazanımına yönelik olarak ise, konunun tarafları olan ilgili meslek kuruluşlarının görüşleri alınarak ve teknik destekler sağlanarak kamu yararı öncelikli olarak tesis edilmesi, sürekli denetlenmesi ve etkin işletilmesi sürekli kılınmalıdır. Doğru projelendirilmeyen, denetimden yoksun işletmeler hayata geçirilmemelidir.

İnsan yaşam ve sağlığının, hava ve çevre kirliliğinin belirleyici olmaktan iyiden iyiye çıkartıldığı böylesi bir yaklaşım asla kabul edilemez. Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları dururken, onlar için düzenlemeler yapılması, önceliklendirilmesi gerekiyorken, orta ve uzun vadede yaşamsal sorunlar yaratması kesin olan "lastik yakarak enerji üretimi" anlayışı kabul edebileceğimiz bir yöntem değildir. Araç egzos salımları ve sanayinin yarattığı hava, su, toprak kirliliği ile ortaya çıkan  insan yaşamına yönelik risklerin çoktandır yok sayıldığı; adı ölüm ovasına çıkan ve kanserden ölümlerin neredeyse artık ağza bile alınmadığı Dilovası gerçeği ortada dururken, adeta Kocaeli gözden tümüyle çıkartılmak istenmekte; kontrolsüz bir kent haline dönüştürülmektedir.

Ayrıca, plansız uygulamalar sonucu ülkede elektrik üretiminde arz fazlası oluşmuş, bunun sonucunda bazı santrallar üretimi durdurmuş veya kapanmış, bir bölümü yurtdışına satılmışken, canlı yaşam için ciddi bir risk unsuru olacak  "lastik yakma ile enerji üretimi” en son düşünülecek enerji üretme yöntemlerinden birisi bile olmamalıdır.

Ülkemizin ÖTL çöplüğü haline dönüşmesi endişesi de taşımaktayız. Bu tür tesislerin ülke dışından ÖTL temini de yasaklanmalıdır. 

Üretilen elektriğin alıcısının devlet olduğu, alıcı sorunu bulunmayan bu yasa değişikliğinin, torba yasa ile öngörülen değişikliklerinin önemli bir bölümüyle birlikte TBMM Genel Kurulunca red edilmesi, sadece Kocaeli halkının değil 83 Milyon insanımızın talebidir.

Kar hırsı uğruna, halk sağlığı ve temiz çevre heba edilmemelidir.

 

KOCAELİ AKADEMİK ODALAR BİRLİĞİ