TÜRKİYE 22. ULUSLARARASI KÖMÜR KONGRESİ VE SERGİSİ BAŞLADI

29.09.2022

TMMOB Maden Mühendisleri Odası tarafından Zonguldak'ta çeşitli ülkelerden akademisyenlerin katılımıyla düzenlenen Türkiye 22. Uluslararası Kömür Kongresi ve Sergisi (ICCET 2022) 29 Eylül 2022 tarihinde başladı.

Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel ve Kongrenin Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sait Kızgut açılışta birer konuşma yaptılar.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz şöyle konuştu:

''Değerli Konuklar, Değerli katılımcılar,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına hepinizi dostlukla selamlıyorum. 

44 yıldan bu yana kömür madenciliği ve teknolojisiyle ilgili büyük bir bilgi birikimi yaratan Kömür Kongresi ve Sergisi’nde, emeğin kenti Zonguldak’ta sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum.

Konuşmamın en başında, 200 yıldır bu toprakların derinlerinden kömür çıkarabilmek, evlerine ekmek götürebilmek için hayatlarını kaybeden binlerce madenci kardeşimizi saygıyla anıyorum.

Etkinliği düzenleyen Maden Mühendisleri Odamıza, etkinliğe ev sahipliği yapan Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubemize, Kongre yürütme kurullarına, etkinliğin düzenlenmesinde emek ve katkı sunan tüm arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Değerli Konuklar,

Ukrayna’da yaşanan savaş ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle dünya çapındaki enerji krizinin zirveye tırmandığı bir dönemden geçiyoruz.

Günümüz dünyasında insan yaşamının zorunlu ve temel bir gereksinimi haline enerji konusu TMMOB’nin en önem verdiği konulardan birisini oluşturuyor.

Çünkü enerji, hem mesleki faaliyetlerimizi temelini oluşturan bir faktör olarak, hem de ekonomik ve toplumsal gelişmelere yön verebilme kapasitesiyle hayatımızda büyük bir yer tutmaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin teknolojik gelişme ve yatırımlara rağmen kömür, petrol, ve doğal gaz dünyanın enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaya devam ediyor. 

Dünyadaki enerji tüketiminin yüzde 80’e yakın kısmı bu üç kaynaktan karşılanıyor.

Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz arzının durma noktasına geldiği gözetilirse, 2022 yılından itibaren özellikle kömürün payının çok daha artacağını görmek mümkün.

Enerjiye ihtiyacımızın bu kadar büyükken, enerji kaynaklarına ulaşma imkanımızın bu denli sınırlı olduğu bir dünyada enerji politikalarının önemi çok daha artıyor.

Bizler TMMOB olarak yıllardır enerjinin tüm yurttaşlarımız için ihtiyacı kadar, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir biçimde sağlanabileceği bir enerji politikasının oluşturulması için çaba harcıyoruz.

44 yıldan bu yana gerçekleştirilen bu kongre, 44 yıldır biriktirdikleriyle kömür kaynaklarımızın geliştirilmesi, bu alanda gerekli AR-GE ve teknoloji yatırımlarının yapılması, madencilik alanında işçi sağlığının ve iş güvenliğinin sağlanması hususlarında zengin bir veri tabanına sahiptir.

Bu birikimi değerlendirerek, içinden geçtiğimiz dünya konjektürü ile petrol ve doğalgazda yüzde 90 seviyelerinde dışa bağımlı olduğumuzu dikkate alarak yerli kaynaklarımız arasında öne çıkan kömürün öneminin altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor.

Değerli Konuklar,

Madencilik özellikle de kömür madenciliği ülkemizde oldukça köklü bir geçmişe ve deneyime sahip olmasına rağmen, bu köklü tarihle eşdüzeyde bir madencilik politikamız olmadığı da bir gerçek.

Bütüncül bir enerji ve madencilik politikamızın olmaması kaynakların etkin ve verimli çıkarılmasını ve kullanılmasını da engellemektedir. 

Yıllardır “verimlilik” vaadiyle hayata geçirilen özelleştirme uygulamaları nedeniyle Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun kömür üretimi her yıl gerilemektedir.

2010 yılında 1 milyon 708 bin ton olan yıllık ham kömür üretimi, 2021 yılında 870 bin tona gerilemiştir.

Üretimin gerilemesiyle, çalışan işçi sayısının azaltılması birbiriyle koşut olarak devam etmektedir. 

Ülkemizin göz bebeği kurumlarından birisi olan Türkiye Taşkömürü Kurumu, bilinçli biçimde küçültülmektedir.

Benzer biçimde Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu kamu işletmeciliği anlayışından uzaklaştırılmış, sahalar ruhsat devri, rödövans ve taşeronlaştırma gibi yöntemlerle bir tür özel sektöre aracılık eder hale gelmiştir. 

Rödövans sözleşmeleriyle firmalara verilen TKİ uhdesindeki birçok sahada, firmaların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediği bilinmesine rağmen bu yöntemde ısrar edilmektedir.

Hem TTK hem de TKİ madencilerin alınteriyle kurulmuş, bu ülkenin gözbebeği olan kurumlarıdır. 

Bu kurumlar, farklı yöntemlerle bölünüp parçalanarak özelleştirilmeye çalışılmak yerine, güçlendirilerek ayağa kaldırılmalıdır.

Bu işletmeler siyasetçilerin günübirlik, partizan kararlarıyla değil, bilim insanlarının ve çalışanlarının himayesinde, liyakate uygun şekilde yönetilmelidir.

Enerjide dışa bağımlılığımızı azaltabilmenin yolu, yerli ve kaynaklarımızın üretiminin ve verimliliğinin artırılmasından geçiyor. 

Bunun için taş kömürünü daha verimli hale getirecek kömür kimyası ve gazlaştırma gibi teknolojilerde yatırımlar yapılmalıdır.

Madenciliğin her anında yürütülen bilimsel çalışmalar desteklenmeli, AR-GE çalışmalarına kaynak ayrılmalıdır. 

Yeni üretim metotları ve yeni teknolojiler konusunda üniversite, sanayici, işletmeci arasında işbirliği sağlanmalıdır.

Ulusal madencilik politikaları merkezi ve kamusal bir planlamayla belirlenmelidir. 

Ülkenin enerji potansiyeli net bir biçimde ortaya konmalı ve bu potansiyelin kullanılmasına yönelik yol haritaları çıkarılarak gerekli hukuki, teknolojik ve finansal düzenlemeler kamu eliyle yapılmalıdır.

 Kamu madenciliğinin üretimdeki payı artırılmalıdır.

Değerli Konuklar,

Bu yılki kongrenin ana temalarından birisi de “Kömür Madenciliğinde İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı”.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, ülkemizin en can yakıcı sorunlarından biri. 

Her yıl binlerce kişi işyerlerinde hayatını kaybediyor. 

On binlerce kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanıyor veya sakat kalıyor.

Madenlerimiz, özellikle de kömür madenlerimiz iş cinayetleri ve facialar konusunda çok acı bir tarihe sahip. 

Armutçuk’tan Kozlu’ya, Soma’dan Ermenek’e kadar her birinde yüzlerce arkadaşımızı kaybettiğimiz pek çok facia yaşadık. 

Evine ekmek götürebilmek için emek harcayan bunca madencinin hayatını kaybediyor olması, ülkemizdeki madenlerin güvensizliğinin ve bunu düzenleyen mevzuatın yetersizliğinin göstergesidir.

Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir hak.

Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almış durumda.

İş kazalarının ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek karşıtı politikaları yatmaktadır. 

Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizlik, esnek istihdam, ağır çalışma koşulları ve kayıt dışılık iş kazalarının ve meslek hastalıklarının artmasına neden olmaktadır.

Yasalarımız işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumdadır. 

Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. 

Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.

Oysa, ülkemizin kanayan yarası durumundaki işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunun çözümü yolunda mesafe almak için basit ve uygulanabilir çözümler bulunuyor.

Öncelikle işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının devletin ve işverenin asli görevi olduğu unutulmamalıdır. 

Devletin ve işverenlerin temel sorumluluklarından kaçtıkları, kendi yerlerine birer günah keçisi olarak iş güvenliği uzmanlarını koydukları bir çalışma yaşamında, önleyici ve engelleyici hiçbir çalışmanın yapılamayacağı açıktır.

İş güvenliği uzmanlarının işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir. 

Bu alanda çalışanlara işverenin sorumlulukları yüklenmemeli, işverenlerin iş güvenliği için yeterli tedbir ve önleyici uygulamayı gerçekleştirmesi sağlanmalı ve denetim mekanizmaları geliştirilmelidir.

Değerli Konuklar,

Büyük şair İlhan Berk, Zonguldaklı madencilerin çalışma koşullarını “Öyle İnsanlar gördüm ki / Ölüm peşlerine düşmeye korkardı” diye aktarmıştı bir şiirine. 

Edebiyatımızda kömür madencilerine ilişkin pek çok benzer şiir var ve hepsi biraz da ölümle ilgili.

Kömürü ölümle değil, yaşamla anlatacak şiirler yazacağımız günlerin gelmesi dileğiyle kongremize başarılar diliyorum.''

 

Konuşmaların ardından Türkiye ve çeşitli ülkelerden katılan akademisyenler, kömüre yönelik farklı alanlardaki çalışmaları değerlendirdi.

İki gün sürecek kongrede madenci fotoğraflarının yer aldığı sergi de açıldı.

Kongreye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, CHP Zonguldak Milletvekilleri Deniz Yavuzyılmaz ve Ünal Demirtaş, siyasi parti temsilcileri, oda başkanları ve sivil toplum kuruluşları katıldı.