KADINA YÖNELİK ŞİDDETE HAYIR!
TMMOB Kadın Çalışma Grubu, "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” dolayısıyla 24 Kasım 2014 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE HAYIR!
25 Kasım 1960; Dominik Cumhuriyetinde, Trojillo Diktatörlüğü’ne karşı direnen Mirabel kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihidir. Bu olayın ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1. Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu kararı benimseyen Birleşmiş Milletler’in 1999’daki kararı ile her yıl 25 Kasım tarihi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak anılmaktadır.
25 Kasım günü; dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve çeşitli biçimlerde maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddeti bir kez daha anımsatma günüdür.
Bugün, kadına yönelik şiddet olgusunun hem kadına hem de tüm topluma dayatılan ideolojik bakıştan, çağdışı ve gerici anlayıştan, ekonomik koşullardan, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerden ayrı tutulamayacağı gerçeğini dünyanın gündemine tekrar tekrar taşıma günüdür.
BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi’nde kadına yönelik şiddetin; kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğu belirtilmektedir. Bu şiddet, aynı zamanda kadının ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakılmasını da içeren, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından birisidir.
Kadına dönük her türden ayrımcılık ve şiddet ortamını temellendiren nedenler savaş durumlarında güçlenir. Eril kavramlar olan militarizm, ırkçılık ve milliyetçiliğin kendini var ettiği siyasal ve ekonomik temel, kadın düşmanlığını üretir ve besler. Bu nedenle kadınlar savaşın yarattığı yıkımlardan ve baskılardan daha fazla etkilenmektedirler.
Dünyada emperyalist saldırganlık, özellikle kadınlara dehşet saçıyor. IŞİD gibi çeteleriyle; kaçırılma, satılma, tecavüz gibi her türlü şiddet ve zorbalıklarla göçe zorlanan kadınlar yaşamdan koparılıyor.
Maalesef kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin her geçen gün artarak yükseldiği bir ülkede yaşıyoruz. Savaş ve şiddet bu denli korkunç boyutlara ulaşmışken AKP yönetimindeki devlet, inatla, vahşi kapitalizmin uygulamalarıyla, özellikle dini referanslarla güçlendirilen kadın düşmanı politikalarını sistemli bir şekilde hayata geçiriyor; kadınlara sömürü, şiddet ve ölüm bir yaşam biçimi olarak dayatılıyor. Devletin desteğini alan katiller “öldürme hakkımı kullandım” diyecek kadar pervasızlaşıyor. Direnen kadınlara yönelik baskıyı her gün daha da arttıran siyasi iktidar, insanlığına kulak veren Kader Ortaya’yı katlediyor. Sadece 2014 yılında 37 trans birey nefret cinayeti nedeniyle aramızdan ayrılmışken LGBT’lere yönelik nefret körükleniyor.
Kadına yönelik şiddet evden sokağa, tüm toplumsal alana, işyerlerine, akademik ortama kadar artarak yaygınlaşıyor.
Kadına, trans bireylere, LGBT’lere yönelik ayrımcılık, sömürü ve şiddet; eşitsizliğin, sınırsız tüketimin, sömürünün, yoksulluğun sistemleştirildiği kapitalizmin doğal sonuçlarından sadece biridir. Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum oluşması mümkün değildir.
Bu nedenle başta kadına yönelik şiddetin önlenmesi olmak üzere kadına, yaşamın içinde hak ettiği yerin kazandırılması için TMMOB’li Kadınlar olarak söylemimizi "toplumsal cinsiyet eşitliği" temelinde oluşturmaktayız.
Kadınların, kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları şiddet, taciz, tecavüz, güvencesizlik gibi sorunların çözümünde örgütlü bir mücadele verilmesi gerektiği açıktır.
Bizler, evde sokakta ya da çalıştığımız yerlerde kadınlar olarak yaşadığımız baskı, şiddet ve sömürünün arkasında erkek egemen kapitalist düzen olduğunu biliyoruz. Dilimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, inancımız farklı olabilir, çalışma alanlarımız farklı olabilir ama maruz kaldığımız sömürü aynıdır. Bizi yok sayan, emeğimiz ve bedenimiz üzerine çöreklenen bu erkek egemen tahakkümü, bulunduğumuz her noktada örgütlenerek ve dayanışma ilişkilerimizi güçlendirerek ortadan kaldıracağımıza inanıyoruz.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde örgütlü olduğumuz her yerde, yerellerin kadın platformları ile emek-meslek örgütlerinin örgütlü kadınlarıyla, yaşananlara ve yaşatılanlara karşı itirazım var diyen tüm kadınlarla birlikte olacağız.
Savaşın yakıcı etkisini yüreğimizde hissederken, kadına yönelik şiddetin her türlüsüne, gericiliğe ve emperyalist saldırganlığa karşı sesimizi ve mücadelemizi yükseltmek için TMMOB’li Kadınlar olarak sözümüzü sokakta söyleyeceğiz.
Eşit ve özgür bir ülkede yaşayabilmek için, emeğimizden, bedenimizden, kimliğimizden elini çekmeyen AKP iktidarına karşı, eşit ve özgür yarınlar için sözümüzü sokakta söylemeye ve mücadelemizi Haziran'ın izinde büyütmeye devam edeceğiz.
Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizim.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın TMMOB’li Kadın Örgütlülüğü
TMMOB Kadın Çalışma Grubu