MMO 10. ÖĞRENCİ KURULTAYI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

12.03.2017

TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın bu yıl onuncusunu düzenlediği MMO Öğrenci Üye Kurultayı, 11 Mart 2017 tarihinde Ankara’da TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi’nde gerçekleştirildi.

“Eğitim ve Örgütlenme” ana teması ile toplanan kurultayın alt başlıkları “Bilimsel Demokratik Laik Eğitim” ve “Daha İyi Bir Gelecek İçin Örgütlenme” olarak belirlendi. Kurultaya, makina, endüstri, işletme, sanayi, uçak, havacılık, uzay, sistem, teknik metod, üretim mühendisliği bölümlerinde  öğrenim yapan 45 üniversiteden, MMO Öğrenci Üye Yönetmeliğine göre Odaya üye olan yaklaşık 25 bin öğrenci üyeyi temsilen 400 delege katıldı.

MMO, mühendislik öğrencilerinin, mühendislik eğitiminin, üniversitelerin ve ülkemizin yaşadığı sorunları tartışmak ve çözüm önerileri sunmak amacıyla 1999 yılından beri her iki yılda bir Öğrenci Üye Kurultayları düzenliyor.

Kurultay öncesinde, MMO’ya bağlı Şubelerde yapılan ve binlerce öğrencinin katıldığı yerel kurultaylar düzenlendi. Yerel kurultaylardan süzülen görüşler ışığında merkezi Kurultayda, “öğrenci üye örgütlülüğü, ülkemizdeki mühendislik eğitimi, üniversitelerde yaşanan sorunlara yönelik çözüm önerileri ve meslek alanlarına ilişkin gelişmeleri” tartışılıyor

Kurultayın açılış konuşmaları, öğrenci üyeleri temsilen Deniz Alp Yılmaz, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve MMO Yönetim Kurulu Sekreteri Yunus Yener tarafından yapıldı.

Açılışta TMMOB Yönetim Kurulu Emin Koramaz'ın yaptığı konuşma şu şekilde;

"Makina Mühendisleri Odasının Değerli Başkan ve Yöneticileri,
Sevgili Öğrenci Üyelerimiz,
Değerli Basın Mensupları,

Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu ve şahsım adına sevgi ve dostlukla selamlıyorum.

1999 yılından beri her iki yılda bir düzenlediğimiz Öğrenci Üye Kurultayı’nın, bu yıl onuncusunda sizlerle beraber olmaktan ve hep birlikte “Gelecek Bizim” demekten onur duyuyorum.

Sevgili öğrenciler,  ülkemizin dört bir yanındaki üniversitelerden Ankara’ya geldiniz.

TMMOB’nin toplumcu, yurtsever çizgisinin oluşmasında ve bugünlere taşınmasında büyük bir emek ve özverisi olan Teoman Öztürk’ün adını verdiğimiz Öğrenci Evimizin konferans salonunda bir aradayız.   

Bize ümit getirdiniz, bize coşku getirdiniz. Birlikte kazanacağımız güzel günlere duyduğum umut ve inançla,  hepinize hoş geldiniz diyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Öğrenci üyelik çalışması TMMOB’ye bağlı Odalar içerisinde ilk olarak 1996 yılında Odamızda başlatıldı ve ardından diğer Odalarımızda da uygulamaya geçildi.

Bu çalışmalarda, gerek Oda yöneticileri, gerek Oda teknik görevlileri gerekse de aranızda kuracağınız ilişkiler, gelecekte hem mesleğinizi icra ederken hem de Odalarımızda ve şubelerimizde çeşitli görevlerinizi sürdürürken, olumlu yanlarıyla, dayanışmayla ve sevgiyle hep karşınıza çıkacak.

Sizler yalnızca mesleğimizin değil Odamızın da TMMOB’nin de geleceğisiniz.

Ülkemizin geleceğinin aydınlık yüzlerisiniz.

Sevgili Arkadaşlar,

Konuşmamın başında, geleceğin Oda kadrolarının yetişmesini sağlayan bu çalışmalar için, burada harcanan emek için, 1996 yılından beri öğrenci üye çalışmalarımıza yön veren, önceki dönem TMMOB Başkanımız Mehmet Soğancı ve Öğrenci Komisyonlarımızdan sorumlu Yönetim Kurulu üyemiz Elif Öztürk başta olmak üzere bu çalışmalarda emekleri bulunan bütün arkadaşlarımıza; bu etkinliğin düzenleme, yürütme kurullarına; etkinlik sekreterleri Evren Sağ ve Cem Şavur’a, rahatsızlığı nedeniyle şu an aramızda bulunamayan Oda Başkanımız Ali Ekber Çakar’ın şahsında Oda Yönetim Kurulumuza ve hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Oda Başkanımıza acil şifalar diliyorum.

Kurultayımızı, gelecekte birlikte üreteceğimiz, birlikte yöneteceğimiz bir Oda hayatı, birlikte kuracağımız özgür ve aydınlık bir ülke umuduyla, bir kere daha sevgi ile selamlıyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Kurultayın üst başlığı Eğitim ve Örgütlenme olarak belirlenmiş.

Oda sekreterimiz bu iki temel konu hakkındaki TMMOB görüşlerini, yürütülen çalışmaları, sorunlara yaklaşımda temel aldığımız ilkeleri oldukça kapsamlı bir şekilde sizlerle paylaştı.

Ben sadece şu kadar söyleyeyim. Daha iyi bir gelecek için, laik ve bilimsel eğitim için, eşit ve özgür bir yaşam için ve hepsinin ilerisinde demokratik ve bağımsız bir Türkiye için örgütlenmek ve bu uğurda birlikte mücadele etmek bizlerin, Odalarımızın ve Birliğimizin en önemli görevidir. 

Bildiğiniz üzere ülkemiz oldukça çetin bir dönemden geçiyor. 15 yıllık AKP iktidarının getirdiği gerici dalga ve 15 Temmuz’dan sonra yaşadığımız OHAL ve OHAL Kararnameleri dönemiyle, her zamankinden daha derin bir karanlık içine çekildik.

Biliyorum, ülkemizde yaşananlar, uygulanan gerici politikalar en az bizler kadar sizlerin de canını sıkıyor. Toplumsal kutuplaşmadan, ayrışmadan, maruz kaldığımız şiddet ve baskıdan sizler de yoruldunuz.

Gündelik yaşantılarınız baskı altına alınmış durumda, sosyal medya paylaşımlarınız, laiklik isteğiniz bile suç sayılabiliyor.

Üniversitelerinizin önce özerkliği ve kamusallığı, ardından da bütün kimliği, bilimselliği elinden alındı. Ülkemizin yüz akı akademisyenler sorgusuz, sualsiz ve hukuksuz bir şekilde görevlerinden ihraç ediliyor. Birçok fakülte ve bölümde ders verecek nitelikli öğretim üyesi kalmadı.

Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, cezaevlerinin muhaliflerle tıka basa doldurulduğu, milletvekillerinin, parti başkanlarının tutuklandığı, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyımlar atandığı basın yayının hükümet propagandası dışında aykırı tüm seslere kapatıldığı, ülke tarihimizin en kanlı, en karanlık ve en belirsiz günlerinden geçiyoruz.

OHAL ve OHAL Kararnameleri ile sorgusuz, sualsiz ve hukuksuz bir şekilde yüz bini aşkın insan işlerinden ihraç edildi, on binlerce kamu çalışanı açığa alındı veya görevinden uzaklaştırıldı. İhraç edilen kamu çalışanlarının 2.500 kadarı mühendis, mimar veya şehir plancısıdır ve aralarında demokrat kimliğinden kuşku duymadığımız, yaşamını demokrasi mücadelesine adamış yöneticilerimiz, dostlarımız var.

Adeta bir Ortadoğu ülkesi gibi her yeni güne yeni bir acıyla uyanır olduk. Can güvenliği endişesi; ekonomik istikrarsızlığın, yoksulluğun işsizliğin önüne geçti. Sokaklarımız boşaldı. Gelecek güzel günlere olan inancımız azaldı.

İşte böylesi bir ortamda,  ülkemizi bir referandum sürecine zorla soktular.

Referandumda oylatacakları Anayasa değişikliği tasarısının hazırlık aşamasında emek ve meslek örgütleri, sendikalar, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, siyasi partiler gibi kurum ve kuruluşlardan hiçbir görüş almadılar. Toplumun büyük bir kesimini dışladılar.

Herkes bilsin ki, bu anayasa değişikliği ile AKP’nin 15 yıldır adım adım inşa ettiği, gerici, baskıcı, cumhuriyet ve laiklik düşmanı, insanı, doğayı ve toplumsal gereksinimleri dışlayan piyasacı rejimine yasal statü kazandırılmaya çalışılmaktadır.

Bunun en somut örneğine geçtiğimiz günlerde tanıklık ettik. OHAL koşullarının sunduğu olağandışı yetkilerden yararlanan siyasal iktidar, yeni bir KHK ile TÜRKSAT, PTT, TELEKOM, BOTAŞ, TPAO, ETİ Maden, ÇAYKUR, Borsa İstanbul, THY, Ziraat Bankası ve Halk Bankası gibi ülkemizin 11 büyük kamu kurum ve kuruluşunun hisseleri ile Antalya, Aydın, İstanbul, İzmir, Muğla ve Isparta başta olmak üzere birçok ildeki devlet arazilerini Varlık Fonu’na aktardı. Yani daha başkanlık sistemi gelmeden icraata başladılar.

Sevgili Arkadaşlar,

16 Nisan’da halk oylamasına sunulacak olan bu Anayasa değişikliği paketinde toplumun ve ülkenin temel ihtiyaçları ve sorunlarına yönelik hiçbir öneri, hiçbir çözüm bulunmamaktadır.

Aksine, zaten iyice güdümlü hale gelmiş olan yargının bağımsızlığı ile yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmaktadır.

Bu değişiklikle, iktidar sözcülerinin ifadesi ile “Hükümet sistemi Meclisten kovulmaktadır”. Meclisin yasama ve denetim yetkisi elinden alınmaktadır. Yürütme yetkisi, tek başına Cumhurbaşkanında toplanmakta, denetimsiz ve sınırsız yetkilerle donatılmaktadır.

Cumhurbaşkanı herhangi bir partiye üye, hatta parti başkanı bile olabilecektir. Partili cumhurbaşkanı tarafından belirlenen kişiler milletvekili, bakan, Cumhurbaşkanı yardımcısı olacaktır.

Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme, bütçe hazırlama, kararname çıkarma, HSK ve AYM üyelerini, büyükelçileri, üst düzey kamu yöneticilerini atama, milli güvenlik politikalarını belirleme, TSK’yı kullanma ve daha birçok yetki verilmektedir.

Böylesi geniş yetkilerle donatılan Cumhurbaşkanının yargılanması ise neredeyse imkânsız hale getirilmektedir.

Görüldüğü üzere, yapılmak istenen değişiklik, iktidarın iktidarını daha sert bir şekilde koruyabilmesi, ömrünü uzatabilmesi içindir.

Anayasa değişikliğinin kabulü halinde ülkemiz hukuk devleti olmaktan çıkacak, bir dikta rejimi gelecektir.

Yapılmak istenen değişiklik, ülke yönetimini tek bir kişiye bırakmaktadır.

Yapılmak istenen değişiklik, sömürü ve rant düzenlerinin otoriter bir tarzda sürmesi,  yolsuzluklarının dokunulmazlık sağlanarak devam etmesi, halkımızın alın terinin ürünü olan kamu kaynak ve varlıklarının talanı içindir.

Yapılmak istenen, daimi olağanüstü hal rejimidir, faşizmin kurumsallaşmış halidir.

Açık ki, bu değişiklikte biz yokuz. Yalnızca nasıl yönetileceğimiz var.

Bu değişiklikte Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanı/Parti Başkanı var, HALK YOK.

Bu değişiklikte halkın dertleri, sorunları, istekleri, dermanları yok.

Bu değişiklikte emekliye, emekçiye, işçiye destek yok. İşsize iş yok.

Bu değişiklikte halkın günlük yaşamında sağlayacağı hiçbir fayda yok.

Bu değişiklikte demokrasi yok.

Bu değişiklikte memleket yok.

Bu nedenlerle, biz mühendis, mimar ve şehir plancıları HAYIR oyu kullanacağız!

Eşit, özgür, demokratik, laik, barış, huzur, refah içinde bir Türkiye için HAYIR oyu kullanacağız!

Oylarımızı mutlaka kullanacak, sandıklara sahip çıkacağız!

Siz öğrenci üyelerimizi de bu değişikliğe “Hayır” demeye, reddetmeye, ülkemizin sahipsiz olmadığını göstermeye, demokrasiyi kazanmaya, Cumhuriyet, demokrasi, laiklik mücadelesini sahiplenmeye davet ediyoruz!

Sevgili Arkadaşlarım;

Ülkemizin karanlığa gidişini; ancak örgütlenerek, direnerek, mücadele ederek durdurabiliriz!

İşimiz kolay değil. Biliyorum. Ancak sistemli bir çalışmayla bu Referandumdan HAYIR oyu çıkacağına, faşizm ve dikta yönelimine hak ettiği yanıtın verileceğine  yürekten inanıyorum.

21. yüzyılda Nazi Diktatörlüğü yaşadığımız bu günlerde, sözlerimi Nazım’ın hürriyet kavgası adlı şiirinin şu iki dörtlüğüyle bitirmenin anlamlı olacağını düşünüyorum;

Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler,

dalga dalga aydınlık oldular,

yürüdüler karanlığın üstüne.

Meydanları zaptettiler yine.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar.

Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.

Safları sıklaştırın çocuklar,

bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.

Hepinizi sevgi, umut ve gelecek güzel günlere olan inancımla bir kez daha selamlıyor, gözlerinden öpüyorum…”