ODALARDAN AKADEMİSYENLER BİLDİRİSİ ÜZERİNE AÇIKLAMA
Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası, ‘Barış İçin Akademisyenler‘ inisiyatifinin bildirisine Cumhurbaşkanı'ndan gelen tepkiye ilişkin iki bini aşkın akademisyene destek açıklamasında bulundular.
JMO: ÜLKEMİZİN HEM AKLI HEM DE VİCDANI BİLİM İNSANLARI YÜZ AKIMIZDIR
Yurtiçinden ve dışından bini aşkın akademisyen 11 Ocakta "Sokağa çıkma yasağı" adı altında uygulanan savaş ve katliam politikalarına karşı yaşam ve özgürlükleri savunmak için "Bu suça ortak olmayacağız" ifadesiyle bir imza metni yayımlandı. İmzacılar, "ülkede gerçekleşen katliam ve sürgünlerin durdurulmasını ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için gerekli adımların atılması"nı talep etti.
Ancak, barış çığlığı olan bu metne tepkiler tıpkı 5 Mayıs 1984te Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığına sunulan ve 1300 kişi tarafından imzalanan "Türkiyede Demokratik Düzene İlişkin Gözlem ve İstemler" başlıklı Aydınlar Dilekçesine gösterilen tepkilerin benzeri hatta daha katmerlisi ile karşılaştı.
Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada akademisyenleri hedef gösterdi. Darbe kurumu olan ancak hala iktidarın en önemli baskı araçlarından biri olan YÖK de imzacı akademisyenler hakkında soruşturma açtı, durumdan vazife çıkaranlar, barış çağrısı yapan akademisyenlere yönelik "Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız" diye tehditler savunmaktan geri durmadı.
Yaşananlar 12 Eylül faşist zihniyetinin nasıl canlı tutulduğunu açıkça gösteriyor. Bu zihniyetin bundan sonra yapacaklarını tahmin etmek zor değil.
Ancak, bu karanlığa teslim olmayacağız! Akademisyenlerimizin yanındayız! Çünkü imza kampanyası hem fikir hürriyeti hem de dilekçe hakkı kapsamında anayasanın güvencesi altındadır. Her yurttaşın hükümet politikalarına ilişkin eleştiri hakkı vardır hatta bu hakkı kullanması bir yurttaşlık ödevidir.
Barış isteyen akademisyenler demokrasiyi, yaşama hakkını ve "barışı" isteyerek suç işlemediler.
Asıl Suç; barış isteyen herkesin "suçlu" ilan edilmesi, toplumsal ve hukuki linç çağrıları yapılmasıdır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak savaş histerisine kapılanlara karşı; savaşı ve ölümü savunmanın meşru, barışı savunmanın suç sayılmasına inat, barışın, insanca yaşamın ve vicdanın sesi olan bilim insanlarına ve onların ifade özgürlüklerine sahip çıkıyor, karanlığa karşı aydınlık günleri getirecek ışığın bu ülkede çoğalacağına inanıyoruz.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
KMO: ŞİDDETİN, TERÖRÜN, ÖLÜMLERİN KARŞISINDAYIZ İFADE VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ARKASINDAYIZ!
11 Ocak2016 tarihinde bir grup akademisyen kendi açılarından Türkiye‘nin Güneydoğusunda birkaç aydan buyana süregelen ve sivil halkın da ciddi bir şekilde zarar gördüğü, evlerini terketmek zorunda kaldığı ve yüzlerce trajik ölümle ilgili açıklama yaparak devlete düşen sorumluluğu değerlendiren ve barış taleplerini dile getiren bir metni kamuoyu ile paylaşmışlardır.
Bu paylaşım Hükümet ve devletin bazı kurumlarınca demokrasilerde görmediğimiz bir şekilde tepkiyle karşılanmış ve eleştirilmiştir. Önemli bir kısmı ülkemizin değişik üniversitelerinde öğretim üyesi olan bu kişilerin düşüncesi her olursa olsun bütün çağdaş demokrasilerde olduğu gibi kişilerin düşüncesini açıklama özgürlüğü kapsamında değerlendirilerekdinlenmelidir. Anayasamızın ilgili maddeleri ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında hiçbir düşünce suç değildir ve kişiler düşüncelerini açıklamakta özgürdür.
Bu tavır ve düşünceden ötürü bilim insanlarının hakarete uğraması hele hele gözaltına alınması, haklarında soruşturmalar açılması, kapılarının işaretlenmesi gibi tutumlar kabul edilebilecek bir davranış değildir. Sözkonusu metni imzalayanları "terör örgütünden yana olmakla", "haddini bilmemekle", "mandacı olmakla" suçlamak, "karanlık", "müsvedde" gibi sözlerle nitelendirmek ve "tüm ilgili kurumları" göreve davet etmek ne yazık ki ülkenin ihtiyaç duyduğu iç barışı zedelemekten ve geciktirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
7 Haziran seçimi akabinde başlayan ve günümüze kadar devam eden çatışma hali ülkeyi bir içsavaşın eşiğine getirmiştir. Bu çatışmalarda binin üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Çocuklar babasız, kadınlar kocasız kalmıştır. Yıllardan buyana süren çatışmasızlık ortamı nasıl olmuştur ki birden bire bozulmuş ve ülkenin bir yanı kan revan içerisine gömülmüştür. Süregelen yerel çatışmalar önce Suruç` ta sonra Ankara` da ve en sonunda ise İstanbul Sultanahmet` te kitlesel katliamlara dönüşmüştür. Bütün bu süreç, yaşanılanların çatışmanın yoğun olarak yaşandığı yerlerle sınırlı olmadığı ve resmin daha geniş bir perspektif ile değerlendirilmeye muhtaç olduğunu göstermektedir. Kuzey Afrikanın batısından başlayan "yık-parçala-yok et emperyalizme yem et "süreci uzun yıllardan buyana neoliberal politikalar altında zaten içten içe ekonomik ve sınıfsal anlamında ezilen ve deyim yerindeyse adeta yangın ortamına dönüşmüş ülkemiz kapısına gelip dayanmıştır. Postmodern çağın emperyalizmi küresel saldırı; artık içeridedir ve ülkede her gün başka bir yerde toplu katliamlar yaşanmaktadır.
Bu nedenle süregelen çatışmaların durması için hangi kesimden gelirse gelsin bütün barışçağrıları önemle değerlendirilerek dikkate alınmalıdır. Barış çağrısı vicdanlı yüreklerin sesidir. Bu nedenle hiç kimse düşüncesi, sözleri, inançları, fikirleri, mezhebi ya da başka bir seçimi nedeniyle hedef gösterilmemeli, suçlanmamalı, cezalandırılmamalıdır. Üstelik ülkede "oluk oluk kan akıtılacağını" açıkça söyleyenler hakkında hiçbir işlem yapılmazken akademisyenler hakkında işlem yapılması hiçbir vicdana ve adalet anlayışına sığmamaktadır.
Biz Kimya Mühendisleri Odası olarak; şiddet kimdenve nereden gelirse gelsin karşısında olduğumuzu, çatışma halini, ölümleri ve katliamları onaylamayıp aksine lanetlediğimizi, şiddetin şiddeti doğuracağını, kim mağdursa, kim eziliyor ve haksızlığa uğruyorsa milliyeti, cinsiyeti, dili, dini, siyasal görüşü her ne olursa olsun koşulsuz, amasız, fakatsız onun yanında ve ondan yana olduğumuzu kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
TMMOB
Kimya Mühendisleri Odası
44. Dönem Yönetim Kurulu
MMO: BARIŞ İSTEYEN AKADEMİSYENLER YALNIZ DEĞİLDİR
Düşünce ve İfade Özgürlüğü ile Akademik Bağımsızlığa Yönelik Baskıcı, Tasfiyeci Tutum Kabul Edilemez
Bu hafta başında bin 128 akademisyenin "Bu suça ortak olmayacağız" başlıklı barış istemli bir metni kamuoyuyla paylaşmalarının ardından Cumhurbaşkanı, Başbakan ve YÖK‘ün demokrasiyi, düşünce ve ifade özgürlükleri ile akademik bağımsızlığı dışlayan tarzda aşırı sert birçok açıklama yaptıkları bilinmektedir. Ardından birçok üniversite rektörlüğü harekete geçmiş ve söz konusu metni imzalayan akademisyenler hakkında adeta bir cadı avı başlatılmış; akademisyenlerin "kanı ile duş almaktan" söz eden yasadışı çeteciler boy gösterir olmuştur.
İstenen, tamamen suskun bir toplumdur. İstenen, akan kan gölüne seyirci ve yabancı kalınmasıdır. İstenen, insanlığımızın reddedilmesidir.
Bu durum kabul edilemez. TMMOB Makina Mühendisleri Odası, bilim dünyasının, akademik dünyanın, insandan, barıştan, demokrasiden, emekten yana seslerin susturulmaya çalışılmasını kabul edilemez bulmaktadır. Ülkemizin aydınlanma damarlarından biri olan bilim ve akademi dünyası yalnız değildir. Suskun, kendine yabancılaşmış, her türlü insanlık dışı tutumu tevekkülle karşılayan bir toplum yaratma çabalarına karşı sessiz kalmayacağımızı, haksızlığa uğrayan herkes ile; emek, demokrasi, bilim-akademi ve barış güçleri ile dayanışma içinde olduğumuzu bu vesileyle kamuoyuna duyururuz.
Ali Ekber Çakar
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı
MİMARLAR ODASI: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BARIŞ TALEBİ YASAKLANAMAZ
15 Ocak 2016
11 Ocak 2016 tarihinde bir grup akademisyen tarafından “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayımlanması üzerine; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşma sırasında; bildiriye imza atan akademisyenleri “mandacı”, “ihanet içinde olmakla” ve “teröre destek vermekle” suçlamış, hesap sorulacağını belirtmiştir.
Bu açıklamaların ardından; Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ve kimi üniversite rektörleri, baskılar yoluyla öğretim üyelerini istifaya zorlamış, görevden uzaklaştırma gibi yöntemler uygulamaya konmuştur. Bu hukuksuz girişimler Savcılıklarca başlatılan soruşturma ve gözaltılarla devam etmekte; iktidar yanlısı basın organları ve karanlık güç odakları tarafından itibarsızlaştırma ve linç kampanyaları yürütülmekte ve akademisyenlerin can güvenlikleri tehdit edilmektedir.
Akademisyenlerin, kendi bakış açılarından Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve devlete düşen sorumluluğu değerlendiren bir metni kamuoyu ile paylaşmaları, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olup; bu sebeple suçlanmaları kabul edilemez.
Bu hukuksuz girişimler; son yıllarda iktidarın arka bahçeleri haline getirilen, bilimsel özerklikleri tamamen ortadan kaldırılan üniversite ortamına yapılan yeni bir müdahaledir. Oysa üniversiteler, özerk ve özgürlükçü yapıları ile siyasi ideolojilerin edilgen yapısından bağımsız, ifade özgürlüğüne sahip bireylerin söylem özgürlüklerini koruyarak toplumsal ilerlemenin ve gelişmenin öncüleri olmakla yükümlüdürler.
Zira Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde ve Anayasada, herkesin düşünce ve görüşlerini özgürce açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtilerek; ifade özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Bu hürriyet; resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber almak ve vermek serbestliğini de kapsar. İfade özgürlüğünün korunması ve güvence altına alınması Devletin ve yürütmeyi üstlenen siyasi iktidarın görev ve sorumluluğundadır.
Katılımcı politikaları reddeden ve yasama organının tüm yetkilerini kendinde toplayan, toplumsal yaşamın her alanında temel hak ve özgürlüklere müdahalelerde bulunan merkezi politikalar, toplumsal uzlaşı sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Bu bağlamda, yaşanan hukuk dışı ve olumsuz gelişmeler karşısında, Mimarlar Odası olarak; sağlıklı ve güvenli bir çevrede barış içinde yaşama hakkının sağlanmasını ve şiddet politikalarının terk edilmesini savunanlara karşı yapılan baskı ve saldırıları kınıyor; insan hakları ve demokrasi sorunlarının barışçıl yollardan çözümüne yönelik çabaların arttırılması ve iç savaş boyutuna varan çatışmaların bir an önce durdurulması, yaşanan can kayıplarının ve şiddetin sonlandırılmasının, ilgili tüm kesimlerin ortak sorumluluğu olduğunu önemle vurguluyoruz.
Bütün ilgili kesimleri hukuki sorumlulukları çerçevesinde hareket etmeye; yetkilileri, çatışma ve saldırıların sonlandırılması, toplumsal birlikteliğin sürdürülmesi için çaba sarf etmeye çağırıyoruz.
Değerli kamuoyumuza duyurulur.
TMMOB Mimarlar Odası