SOMA’YI UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ

15.05.2017

13 Mayıs 2017'de, Türkiye'nin en büyük iş cinayeti olan Soma Katliamında hayatını kaybeden 301 maden emekçisi, başta Soma olmak üzere ülkemizin dört bir yanında anıldı. Soma'da Türk Mühendis ve Mimar Odaları Biriliği ile Maden Mühendisleri Odası tarafından anma etkinliği yapılırken, diğer illerde kitlesel basın açıklamaları, sergi ve paneller düzenlendi.

Soma'da TMMOB ve Maden Mühendisleri Odası öncülüğünde düzenlenen anma etkinliğine İzmir, Denizli ve Manisa İl Koordinasyon kurulları katıldı. Yapılan kitlesel basın açıklamasına Zonguldak Maden İşçileri de katılarak, katliamda hayatını kaybeden maden emekçilerini andı. Etkinlikte TMMOB adına Yönetim Kurulu Üyesi Niyazi Karadeniz ve Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel birer konuşma yaptıları. Yapılan açıklamaların ardından Madenci Şehitliğine yapılan anma ziyareti gerçekleştirildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Niyazi Karadeniz'in yaptığı açıklama şu şekilde;

Bedel ödeyen maden emekçisi, önlem alan yok!

Değerli dostlar, sevgili Somalılar, Değerli Basın mensupları, hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Birliğimiz adına, Soma maden katliamında hayatını kaybeden maden emekçilerini anıları önünde saygı ile eğiliyor, yakınlarına sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyoruz.

Bundan tam 3 yıl önce 13 Mayıs 2014 tarihinde 5’i mühendis olmak üzere 301 maden emekçisi, ihmaller zinciri sonucu Soma-Eynez ocağında son nefeslerini verdiler. Bazı kişiler bu durumu değerlendirirken kaza, bazıları fıtrat, bazıları kader olarak ifade ettiler. Bizler kazanın olduğu günü ne demiş isek bugünde ayni şeyi söylüyoruz. Bu bir katliamdır!  

Günümüz Türkiye’sinde insanlarımız maden ocaklarında, tersanelerde, inşaatlarda, fabrikalarda birer ikişer, bazen de onar onar iş kazaları sonucu hayatlarını kaybediyor. Bu durum kabul edilemez. Biz mühendislerin mimarların ve şehir plancıların olarak kazaların önlenebilir olduğunu biliyoruz. Ancak gerekli önlemler alınarak işin doğasına uygun teknikler kullanılması koşulu ile işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarına uyuması halinde iş kazlarının olması önlenebilir. Asıl olan insandır, insan yaşamıdır.

Madencilik doğası gereği en zor iş kollarından başında gelir.   Bu özelliği nedeniyle; bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren dünyanın en zor ve en riskli iş koludur. Maden kazaları incelendiğinde olayın; teknik, sosyal, ekonomik, eğitim, planlama ve denetim sorunları gibi pek çok bileşeni olduğu görülmektedir.

Bilinen bir başka konu da; madencilik, Dünya ekonomisinin temel sektörlerinin başında geliyor olmasıdır. Eğer madencilik olmasaydı bugün ulaşılan medeniyet düzeyine erişemezdik. Dolayısı ile insanlığın madencilere vefa borcu vardır.

1980 sonrası uygulamaya konulan Küresel politikalar; özelleştirme, taşeronlaşma, rödovans vb. gibi kâr amaçlı ekonomik faaliyet ve uygulamaları; kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar içinde elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı taşeron firmalara bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden olmuş/olmaktadır.

Dünyada iş kaza sıralamalarında Türkiye’nin, ön sıralardaki yerini korumaya devam ediyor olması üzücü bir durumdur. Maden kazaların da ise son yıllarda belirgin bir artış göstermektedir. Bu durum kabul edilebilir değildir. Acilen gerekli önlemler alınıp, uygulanmalı ve aktif denetim altyapısının oluşturulmalıdır.

Soma’da 13 Mayıs 2014 tarihinde yaşadığımız bu iş cinayetlerinden/katliamından ders alınarak, kazaların önlenmesi için etkin önlemler alınır ve gerekli yapılar kurulur umudu taşıyorduk. Bu konuda bir gelişmenin olmaması halkımız/ülkemiz büyük bir kayıptır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde çözüm olacakmış gibi sunulan 6331 sayılı İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası, işveren sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırarak, tüm sorumluluğu neredeyse kazayı yaşayan işçiye ve kısıtlı imkânlarla, yetkisiz ve güvencesiz çalışan mühendislerin sırtına yıkmaktadır.

Bu anlayışlar değişmediği sürece, önümüzdeki yıllar,-korkarız ki- çok daha ciddi acıların yaşanacağı ve kayıpların devam edeceği bir dönem olacaktır. Yaşanacak iş kazalarının ve cezaevlerine girecek olan mühendislerin sorumluluğu, işverenler ve gerçek sorunu görmezden gelerek, yasanın bu haliyle çıkmasını sağlayan hükümet yetkilileri ve yasayı hazırlayan bürokratların olacaktır. Piyasacı bir anlayışla çıkarılan bu yasanın, ülkemizde yaşanan iş cinayetlerini/kazalarını önlemekle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

Bu yapının kronik hale gelmesinde en büyük etkenlerden bir tanesi de; yaptırımların caydırıcılıktan uzak olmamasıdır. Diğer bir konu adalet dağımın da yaşanan sıkıntılardır. İş yükü altında ezilen Yargı’nın adalet dağıtımında ağır kaldığını hepimiz yaşayarak görüyoruz.

Bütün bu olumsuz koşullarda dahi gelecek için umutlu olmak zorundayız. Mücadelemiz, mücadele azim ve kararlığımız artırarak sürdürmeliyiz. TMMOB ve Odaları; üyelerinin hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, üyelerinin mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmayı, 1970 yıllarda başlatarak oluşturduğumuz ilkelerini her geçen yıl büyüterek oluşturduğu örgütlü yapış gereği, görev bilmektedir.

Soma katliamında; sorumlular hesap vermeden, babalarını, eşlerini, kardeşlerini, evlatlarını kaybedenlerin yüreğini soğutacak somut adımlar atılmadan bizlerin de öfkesi dinmeyecek, yüreği soğumayacaktır.

Hiç kuşku yoktur ki; Soma katliamında sorumluluk sadece, yapılan tüm uyarılara karşı üretimi artırmak için tüm normları hiçe sayan şirketin değildir. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., TKİ, MİGEM, ETKB, ÇSGB ve Hükümet yaşanan tüm maden facialarında olduğu gibi sorumludurlar

TMMOB olarak, asli sorumluluklarını devrederek bu cinayetlere sebep olanların bağımsız yargıya ve topluma hesap vermeleri için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyumuzla paylaşıyoruz.

Ocaklarda, galerilerde bir avuç kömür için bir ömür verenleri, başta Soma olmak üzere kaybettiğimiz tüm madencileri ve hayatlarını iş cinayetlerinde kaybeden tüm emekçilerin büyük bir saygıyla anıyoruz.

Bir an önce adalet, işçi sağlığı ve iş güvenliği, iş güvencesi, taşeron sistemine son verilmesi, rödovans uygulamalar kaldırılması, havza bazında madenciliğe geçilmesi, acil talebimizdir.

Soma’yı unutmayacağız, unutulmasına asla izin vermeyeceğiz.

Saygılarımızla.

13.05.2017

TMMOB
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

 

Diğer illerde ise TMMOB İl Koordinasyon Kurulları ve emek meslek örgütleri; Türkiye’nin en büyük iş cinayeti olan Soma maden faciasının üçüncü yılında, hayatını kaybeden 301 maden emekçisini  kitlesel basın açıklamaları ve panellerle 13 Mayıs 2017 tarihinde andı.

SOMA’YI UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMACAĞIZ

Bugün 13 Mayıs 2017, Türkiye’nin yaşadığı en büyük iş cinayetinin, tarifsiz acının yıl dönümü.   Ülkemizin yaşadığı en kanlı iş cinayetinin üzerinden üç yıl geçti.  Yüreğimiz Soma’da, öfkemiz sokakta.

Özgürlük, hukuk, adalet için, işi ve ekmeği için diz çökmeden, boyun eğmeden mücadele eden akademisyenlerden, kamu emekçilerine, işçilerden, gazetecilere, cezaevlerinde direnenlere buradan selam gönderiyoruz.

Selam olsun diktatörlüğe, tek adam rejimine hayır diyenlere.

Soma Katliamı; Rekabet, acımasız kar hırsı ve ucuza üretmek için standartlar, yasaları ihlal ederek yaratılan, tehlikeli ve aşırı üretim zorlaması siteminin sonucudur. Kaza değil, cinayettir.

İşte bu nedenle Soma’da 13 Mayıs 2014’te, 5’i mühendis 301 madencinin hayatları çalınmıştır.

Türkiye’yi güvencesiz, kuralsız çalışılan bir ülke yapan;

İşçiyi, işsizlik ile ölüm arasında seçim yapmaya zorlayan;

İş cinayetlerini kader ve fıtrat olarak değerlendiren anlayış, çöp sepetine atılmadan bu katliamların son bulması mümkün değildir.

Çünkü bu sistemin sac ayakları:  Bir yandan hak ihlalleri karşısında pahalı, uzun zamana yayılan ve çoğu kez sonuçsuz kalan hukuki süreçler;

Diğer yandan kamunun denetim görev ve sorumluluğunu savsaklaması:

Öbür taraftan yasalarla, uygulamalarla, demokratik sendikalaşma hakkının engellenmesi yoluyla korumasız bırakılan işçilerle kurulmuştur. Ölüm üreten bu sistemin her bir sacayağı da vahşi, kirli ve kanlıdır.

İşverenler, siyasiler ve çıkar ortakları tarafından fiilen kurulmuş olan bu vahşi sistem kiralık işçilikle, esnek çalıştırmayla, ödünç işçilik ile daha da güvencesiz hale getirilmiştir. Artan çalışma saatleri, göz dikilen kıdem tazminatlarıyla güvencesizlik ve ucuza çalıştırma, katliamlara vardırılmıştır.

 2014 Yılından bu yana Soma davası dünyanın en büyük iş cinayeti davası olarak devam etmektedir.

Hızlı, etkili, iş cinayetlerini caydırıcı, kamu vicdanını, adalet duygunu karşılayan bir dava olmasını beklediğimiz ve bu uğurda çaba sarf ettiğimiz bu dava, daha başlarken: Başsavcının, “gözaltına alacağımız herkes işçilerle birlikte öldü” beyanı ile ölen mühendislerin işaret edilmiş olması, sistemin yaratmış olduğu bu facianın, sadece birkaç mühendise yüklenerek çözümlenmek istenilmesi ve sistemden kaynaklı sorunların, üstü örtülerek, unutturulma mecrasına sokulması çok tanıdık bir yaklaşımdır.

Soma katliamında sorumluluk sadece, üretimi artırmak için tüm standartları ve yasaları çiğneyen şirketin değildir. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., TKİ, MİGEM, ETKB, ÇSGB ve Hükümet yaşanan tüm maden facialarında olduğu gibi sorumludurlar ve hesap vermelidirler.

Bu katliamın gerçek sorumluları hala kamuoyu önünde hesap vermemiştir. Bizler Soma davasının takipçisiyiz ve gerçek sorumluların açığa çıkarılması için sonuna kadar da takipçisi olacağız

Türkiye’de özellikle AKP iktidarı döneminde uygulanan politikalarla madenlerin ihalesindeki yağma ve yandaş zihniyetiyle, üretim süreçlerinde; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılmaması iş cinayetlerinin Soma’da olduğu gibi katliamlara dönüşmesine neden olmuştur.

Ülkemiz, iş cinayetlerinde, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Bu tablo AKP’nin iktidara gelmesiyle daha da vahim, daha da vahşi bir hal almıştır.

Soma’dan sonra Ermenek, Siirt/Şirvan ve diğer maden katliamları son 15 yıldır ağırlaştırılmış bir biçimde sürdürülen “özelleştirme”, “piyasalaştırma” ve “taşeronlaştırma” politikalarının bir sonucu olarak artarak devam etmektedir.

Bu gün işçiyi her türlü korumadan uzak ve sahipsiz bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız.

Bu nedenle, Soma’dan dünden bugüne değişen, iyileşen kayda değer bir şey yoktur.

Yeni iş cinayetlerinin olmasını ortadan kaldıran bir gelişme sağlanmamıştır.

Sorumlular hesap vermemiştir.

Babalarını, eşlerini, evlatlarını kaybedenlerin yüreğini soğutacak somut adımlar atılmamıştır.

İşte bu yüzden Türkiye’de her yıl binlerce işçi iş cinayetlerinde can vermeye devam etmektedir. Ancak bu acımasız, bu vahşi üretim böyle sürdürülemez. Kanla, ölümle, sakat kalmalarla üretim yapan bir toplumun geleceği sağlıklı olamaz. Böyle bir çalışma sistemine emekçiler kuşaklar boyu diz çökmez.

Bu cinayetlere sebep olanların bağımsız yargıya ve topluma hesap vermeleri için, bu acımasız sistemi değiştirmek için mücadelemizi sürdüreceğimizi ifade ediyoruz.

Maden ocaklarında, bir avuç kömür için bir ömür verenleri, başta Soma olmak üzere kaybettiğimiz tüm madencileri ve Torunlar’da, Yalvaç’ta hayatlarını iş cinayetlerinde kaybeden tüm emekçileri büyük bir saygıyla anıyoruz.  Soma’yı unutmayacağız, unutulmasına izin vermeyeceğiz.

 

ANKARA

ADANA

ANTALYA

BURSA

SOMA

DİYARBAKIR

EDİRNE

İSTANBUL

KOCAELİ

MERSİN

MUĞLA