![](http://tmmob.org.tr/sites/default/files/styles/icerik/public/whatsapp_image_2025-02-08_at_11.44.38.jpeg?itok=HPcv5-hf)
TMMOB İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalıştayı 8 Şubat 2025 tarihinde TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nde gerçekleştirildi.
Çalıştayda; iş güvenliği uzmanlarının yaşadığı sorunlar, işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına dair değerlendirmeler, iş güvenliği uzmanlarının örgütlenme ihtiyacı, ülkemizde yaşanan ve önlenebilir felaketlerin politik sorumluluğu üzerine değerlendirme, tespit ve öneriler görüşüldü.
Çalıştayın açılışında, TMMOB Yönetim Kurulu'nu temsilen TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Feramuz Aşkın bir konuşma yaptı. Aşkın, şunları dile getirdi:
"Değerli Katılımcılar,
TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanlığı çalıştayımıza hepiniz hoş geldiniz.
Bildiğiniz gibi, 47. Genel Kurulumuzda yürüttüğümüz tartışmalarda Türkiye’nin içinden geçtiği bu çalkantılı dönemde meslek alanlarımızın ve meslektaşlarımızın sorunlarını yeniden ele alma ihtiyacı açığa çıkmıştı.
Bu doğrultuda Genel Kurulumuzdan bu yana bir dizi çalıştay gerçekleştiriyoruz.
Değerli Arkadaşlar
Hepimizin bildiği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, ülkemizin en can yakıcı sorunlarından biridir.
Her yıl binlerce kişi işyerlerinde hayatını kaybetmekte, on binlerce kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanmakta ve sakat kalmaktadır.
Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. Avrupa Birliği verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır.
2023 yılı iş cinayetleri raporunda İSİG Meclisi 1932 iş cinayeti tespit ederken SGK ise 1972 iş kazası belirtmiş.
DSÖ verilerine göre 100 bin kişiden 28’i iş nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakam 2023 yılında Türkiye’de 100 binde 620. DSÖ verilerine göre Türkiye’de her yıl 4500-5000 insan geçirdiği iş kazası nedeniyle ya da daha önceki yıllarda geçirdiği iş kazası nedeniyle hayatını kaybediyor. Bunun yanında kayıt dışında ise yüzde 25 oranında meslek hastalığı iş kazası nedeniyle ölüm gerçekleşiyor.
Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.
Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.
İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikaları yatmaktadır.
Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizleştirme, esnek istihdam politikaları, ağır çalışma koşulları ve kayıt dışı istihdam iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasına neden olmaktadır.
Mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumda bulunmaktadır.
Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.
Sevgili Arkadaşlar,
Devletin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki bu çarpık konumlanışı nedeniyle, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şey İş Güvenliği Uzmanlarının omuzlarına yüklenmektedir.
Danışmanlık hizmeti olarak verilmesi gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği, ülkemizde yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma olayına dönüşmüştür.
İş güvenliği uzmanın verdiği danışmanlığı uygulamaya geçirmeyen, engelleyici ve önleyici çalışmaları yapmayan işverenler önünde meslektaşlarımıza birer yasal kalkan vazifesi gördürülmektedir.
İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir.
Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan imtina eden, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir.
Değerli Arkadaşlar,
Biliyorsunuz Türkiye’nin tarihi özellikle yakın tarihi iş cinayetleriyle dolu. Ülkemiz bir ölümler ülkesidir. İşçilerin iş cinayetlerinde topluca katledildiği olaylar hepimizin hatırındadır.
Soma ve Ermenek madenlerinde, Davutpaşa’daki iş hanında meydana gelen patlamada, 3. Havalimanı inşaatında, Ostim-İvedik, Torunlar, Marmarapark inşaatlarında çok sayıda işçi arkadaşımız, iş güvenliği önlemleri alınmadığı için hayatını kaybetti.
Esenyurt’ta çadırda yanan 11 işçinin, Gayrettepe’deki bir bodrum katında yanan 29 işçinin, Amasra’da kömür ocağında ölen 42 işçinin ve İliç’te kayan malzemenin altında kalan 9 işçinin yaşamları, kâr hırsı, kuralsızlık ve denetimsizlik sonucu sona erdi. Aynı şekilde en son yangın faciası yaşadığımız Kartalkaya’da insanlarımız patronların daha fazla kar yapmak için önlem almadığı ve kamu otoritesinin denetim yapmayarak buna göz yumduğu için çıkan yangında hayatlarını kaybettiler.
Sadece toplu katliamlar yaşanmıyor, her gün tekil tekil de olsa birçok işyerinde denetimsizlik ve kar hırsı nedeniyle iş cinayetleri yaşanıyor. Emekçilerin hayatlarını kazanmak için gittikleri işyerlerini, hayatlarını kaybettikleri yerler haline gelmesi ülkemizin en büyük trajedilerinden birisidir.
Denetimsizlik ve yaptırımsızlık sürdükçe iş cinayetlerini engellemek mümkün değildir.
Aslında iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir nitelikte olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlarla, göz göre göre “geliyorum” diyen facialara son vermek mümkündür.
Ancak bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.
Ne yazık ki ülkemizde insan hayatına değer veren yaklaşım yerine, kâr hırsına dayalı bir çalışma anlayışı yerleşmiş durumda. Yasal düzenlemeler ve çalışma koşulları tümüyle emekçilerin aleyhine düzenlenmiş durumda. İktidar açık biçimde sermayenin ihtiyaçları için emekçilerin hayatını riske atıyor.
Bizler bu ülkenin onurlu mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak yıllardır emekçilerin yaşamını korumak için, işçi sağlığının ve işyeri güvenliğinin sağlanmasına dikkat çekmek için hiç durmadan mücadele ediyoruz.
Biliyorsunuz, TMMOB olarak Kozlu’da yaşanan büyük acının yıldönümü olan 3 Mart tarihini İş Cinayetlerine Karşı Mücadele günü ilan ettik ve tüm Türkiye çapında yaptığımız etkinliklerle iş cinayetlerine, işçi sağlığına ve iş güvenliğine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Sözlerime son vermeden önce; İnsanların aç ve yoksul yaşamadığı, işyerlerinde hayatlarını yitirmedikleri, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, çalıştayımızın başarıyla sonuçlanmasını diliyorum."