TRABZON İKK: HES VE DOĞA! HANGİSİNDEN VAZGEÇEBİLİRİZ?

13.10.2010

TMMOB Trabzon İl Koordinasyon Kurulu, hidroelektrik santralleri üzerine 12 Ekim 2010 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

HES ve DOĞA!
HANGİSİNDEN VAZGEÇEBİLİRİZ?

Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin en önemli göstergelerinden biri kişi başına tüketilen elektrik enerji miktarıdır. Bu tüketim gelişmiş Avrupa ülkelerinde 7000-8000 kWh iken Amerika‘da 13000-15000 kWh ve ülkemizde ise 3000-3500 kWh civarlarındadır. Enerji tüketimi açısından Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaşabilmemiz için elektrik enerjisi üretim miktarını artırmamız gerektiği aşikârdır.

Ülkemizde elektrik üretimi termik, hidroelektrik, rüzgâr ve güneş santralleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Toplam enerji üretimimizin yaklaşık %82‘si termik santrallerde, %16‘sı hidroelektrik santrallerde ve geri kalan kısmı ise diğer santrallerde yapılmaktadır. Termik santrallerde birincil enerji kaynağı olarak doğalgaz, kömür ve linyit gibi fosil yakıtlar kullanılmaktadır. Birincil enerji kaynağı olarak kullanılmakta olan bu fosil yakıtların %60‘ını doğalgaz oluşturmakta olup, doğalgazın da %90‘dan fazlası ithal edilmektedir. Diğer fosil yakıtlar için de benzer durumlar söz konusu olduğundan ülkemizin enerji üretiminde yaklaşık %73 oranında dışa bağımlı olduğu görülmektedir. Enerji tüketimindeki en küçük bir artış her geçen gün ülkemizi daha da dışa bağımlı hale getirmektedir. Dışa bağımlılığı engellemek için öncelikli olarak yerli ve yenilenebilir birincil enerji kaynaklarımızın elektrik enerjisine dönüştürülmesi ve üretim çeşitliliğinin artırılması büyük önem arz etmektedir. Türkiye‘nin 2009 yılı itibarıyla kurulu gücü 44.781 MW olup, bu kurulu gücün 29.348 MW‘ı termik, 14.553 MW‘ı hidroelektrik ve 880 MW‘ı jeotermal ve rüzgar enerji santralleri şeklindedir. Toplam kurulu güç üzerinden yapılan enerji üretimi açısından kullanım kapasitesi %74 olup, bu da 194 Milyar kWh/yıl enerji üretimine karşılık gelmektedir.

Çoruh ana kol üzerinde 10 adet elektrik üretim tesis projesi bulunmaktadır. Bunlardan, 2 tanesi işletmede (Muratlı, Borçka), 2 tanesi inşaat halinde (Deriner, Güllübağ), 2 tanesinin kesin projeleri hazır (Yusufeli, Artvin) ve 4 tanesinin de planlaması hazır (Laleli, İspir, Aksu, Arkun) durumdadır. Bu projelerin toplam kurulu gücü 2.536 MW olup, toplam yıllık üretimi ise yaklaşık 8,3 Milyar kWh/yıl dır. 4628 sayılı kanun kapsamında bölgemizdeki HES projesi sayısı 350 adet olup, bunların 7‘si işletmede, 25‘i inşaat halinde, 119‘u su kullanım hakkı anlaşmasında ve 199‘u fizibilite çalışması aşamasındadır. Bu HES‘lerin bölge illerine göre dağılımı; 75‘i Giresun, 26‘sı Gümüşhane, 66‘sı Rize, 125‘i Trabzon, 16‘sı Artvin ve 42‘si Ordu şeklindedir. Bu projelerin toplam kurulu gücü 4.704,14 MW olup, yıllık elektrik enerji üretimi ise yaklaşık 16,65 Milyar kWh/yıl dır. Bu enerji üretim miktarı yaklaşık 3 Keban hidroelektrik santralinin ürettiği enerjiye denk gelmektedir. Bu enerji miktarı aynı zamanda ülkemizde üretilen hidroelektrik enerjisinin %46‘sına, toplam enerji üretiminin ise %7‘sine tekabül etmektedir.

HES‘lerde su, çökelme havuzuna alındıktan sonra yönü değiştirilerek tünel, boru veya kanalla düşü yaptırılmakta ve türbin vasıtasıyla enerji üretilmektedir. Bu sırada akarsuyun tabii mecrası değiştirilmekte olup ekosisteme verilen zarar da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Eğer bypass edilen bölüme yeterli su verilmezse, bu suya ihtiyacı olan canlılarda onarılması zor yaralar açmakta ve hatta ölümler meydana gelmektedir. Anadolu toprakları yarı kurak (subtropikal) bir iklime sahiptir. Dereler derin vadilerde düzensiz bir şekilde akmaktadır. Durum böyle olunca da suyun etrafında bu kaynağa bağımlı bir hayat döngüsü oluşmaktadır. Yapılan ve yapılacak HES‘ler sebebiyle akarsuların yatağının kilometrelerce değişmesi, havzada oluşan ekosistemi olumsuz etkilemektedir. Hatta kuruyan derelerin çevresinde yaşayan insanların da bazı uyum problemleri yaşayabileceği söylenmektedir. Vadide dere boyu giden kara yollarının tesis gövdesi yüksekliğini aşması için virajlı yeni yolların yapımı gerekmekte olup, bu yolların yapımında da doğaya ciddi zararlar verilebilmektedir. HES alanında kalan yerlerde bazı bitki ve hayvan türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Uzun tünel, boru ve kanallar sebebiyle dere yatağına yeterli miktarda su bırakılmaması çevre dengesini bozmakta, malzeme sahaları ve tünel inşaatı atık malzemelerinin uygun depolama sahası dışında rastgele doğaya bırakılması çevreye ciddi zararlar vermektedir. Giderek kuruyan dere yatakları nedeniyle Karadeniz insanının yüreği acımaktadır. Dolayısıyla her havzanın ayrı ayrı planlanması ve bunun bir kamu otoritesi tarafından yapılmak suretiyle şu ana kadar sürdürülen ve verilen birçok lisansın yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Doğu Karadeniz Bölgesinin önemli derecede hidrolik enerji potansiyeline sahip olması ve bu potansiyelin elektrik enerjisi üretiminde kullanılması ne kadar önemliyse üretimi yaparken doğanın bozulmaması ve yatağından akan suyun bulunduğu vadiye verdiği hayatın yok edilmemesi de o kadar önemlidir.

Diğer taraftan sivil toplum örgütleri ve bölge halkı, yapılan projelerde öngörülenden daha fazla ağaç kesildiği için orman ve mera alanlarının yeterince önemsenmediğini düşünmektedir. Bunun yanında can suyuna gereken önem verilmediği ve gerekli denetimlerin yapılmadığı şeklinde de şikayetlerde bulunmaktadırlar. Geniş akış yatağına sahip derelerde %10‘luk can suyu taşların arasında kaybolmakta, sanki derenin kuruduğu görüntüsü ortaya çıkmaktadır. Buradaki kritik soru şu olmalıdır! Doğal hayatın zarar görmemesi için yatağa ne kadar su bırakılması gerekir? Bu konuda dünyada en itibar edilen çalışma Davis ve Hijri (2003) tarafından önerilen Tennant Yöntemidir. Bu yöntemde dere yatağına bırakılan su miktarına göre koruma dereceleri şöyle sınıflandırılmaktadır: % 60 ve üstü mükemmel, % 40-60 iyi, % 30-40 orta, % 20-25 zayıf ve % 10 kötü. Türkiye‘nin birçok yerindeki HES‘lerde % 10 yeterli bir oran olarak kabul edildiğinden Doğu Karadeniz Bölgesindeki vadilerin koruma derecesi kötü sınıfında yer almaktadır.

En büyük problem fizibiliteler incelenirken ve o akarsu havzası ilana çıkarken plan yapılmamasıdır. Havzalar arası su aktarımının yapılması, inşaat atıkları, su kirliliği, tarım arazilerinin yerleşime açılması proje tipinin seçilmesinde havza özelliklerinin dikkate alınmaması ÇED alırken bütüncül bir havza planlaması yapılmadığının göstermektedir. Birbiri ardına ardışık ve küçük su debisine sahip derelerde birçok projeye izin verilmesi ÇED‘lerin gereği gibi hazırlanmadığının en önemli göstergesidir. Diğer taraftan bölgedeki bu potansiyeli kullanırken, doğal yaşamın korunmasına da yeterince önem verilmesi gerekmektedir. Karadeniz bölgesinin doğasına sahip çıkılmalı, flora ve fauna‘sının zarar görmesine izin verilmemelidir.

Enerji arz güvenliğini sağlama, temiz çevre, yerli kaynakların kullanımı yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliği konuları enerji politikaları içerisinde öncelikli yer almalıdır. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları konusunda önemli potansiyellere sahiptir. Bunların kullanım miktarları her geçen gün artmaktadır. Hidrolik, rüzgar ve güneş kaynakları elektrik üretimi açısından yenilenebilir enerji kaynaklarımız içinde önemli bir kısmı oluşturmaktadır. Bu kaynakları kullanacak olan yatırımcıların ahlaki sorumluluklarını göz ardı etmemeleri gerekmektedir. Hatta bu konu yatırımcının ahlaki inisiyatifine bırakılamayacak kadar da önemlidir.

Sonuç olarak;

1.             Doğal dengeyi bozmadan yapılacak her türlü HES projesi ülkemiz menfaatine olup karşı çıkılmamalıdır.

2.             HES‘lerin yapım aşamasındaki denetleyici kurumunun hala net bir şekilde belli olmaması, yatırımcıların yasal boşluklardan yararlanıp doğayı katletmesine zemin hazırlamaktadır.

3.             Bir an önce HES yapımı ile ilgili tek yetkili denetleyici kurum belirlenmeli, bu kurumun belirlemiş olduğu yapım kriterlerine uymayan firmaların lisansları itiraz yolu kapalı olacak şekilde iptal edilmelidir.

4.             Yapım aşamasında depo sahaları dışında hafriyat dökümü caydırıcı cezai yaptırımlarla engellenmek suretiyle yatırımcının "cezayı öderim, doğayı kirletirim" mantığıyla hareket etmesinin önüne geçilmelidir.

5.             HES‘lerle ilgili her havza ayrı ayrı planlanmalı ve verilen lisanslar gözden geçirilerek doğanın dengesini bozacak HES‘ler iptal edilmelidir.

6.             Havza planlaması çerçevesinde her dere için cansuyu miktarı bilimsel verilere dayanarak yeniden hesaplanmalı, gerekiyorsa HES projeleri bu veriler çerçevesinde revize edilmelidir.

7.             Şu anda yapılmakta olan uygulamada çevreyi kirleten firmaların şikayet edileceği merciin neresi olduğu bilinmemektedir. Bu belirsizliğin bir an önce giderilmesi gerekmektedir.

8.             HES projeleri kapsamında yapılacak yapıların tümü kesinlikle il özel idareleri ve yerel yönetimler tarafından da ruhsatlandırılmalıdır. Özel amaçlı yapılacak binalara izin verilmemelidir.

9.             Koruma kapsamındaki alanlarda HES projelendirilmesine izin verilmemelidir.

10.         Ülkemizde dağıtım şebekelerindeki kayıp ve kaçakları en aza indirmek için proje geliştirilmeli ve bunun için bir bütçe ayrılmalıdır. Enerji verimliliğinin, enerjinin etkin kullanımının hayata geçirileceği bir kamusal bakış açısı geliştirilmelidir. Rüzgar, güneş ve jeotermal gibi temiz teknolojilerin öne çıkarılacağı bir enerji üretim modeli de gündeme alınmalıdır.

11.         Enerjide dışa bağımlılığımızı gerekçe göstererek, doğal güzelliklerimizi ve gelecek nesillere miras olan kültürel varlıklarımızı yok eden projelere onay vermemeliyiz.

12.         ÇED raporlarının mahallinde elde edilen bilimsel verilerle hazırlanmasına gerekli özen gösterilmelidir.

13.         Gerek üretimini gerek dağıtımını gerekse enerjinin doğru bir şekilde kullanımını bir bütüncül yaklaşım içerisinde planlamalıdır. Bu planlama kavramı içerisinde özellikle insan ve çevre ilişkisini yok etmeyen ve insanın yaşam alanlarını doğru şekilde tarif eden yurttaş inisiyatiflerini, yurttaşın tercihlerini, kaygılarını ön planda tutan ve buna uygun alternatif çözümler üreten ulusal bir enerji politikasına sahip olmamız gerekmektedir.

TMMOB Trabzon İl Koordinasyon Kurulu