TMMOB ALTERNATİF NÜKLEER ZİRVESİ: NÜKLEER KİRLETİR!
TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulunca düzenlenen Alternatif Nükleer Zirve 8-9 Mart 2017 tarihlerinde gerçekleştirdi. Zirvede, devlet eliyle nükleer pazar açıldığı vurgulanarak, "Enerji ciddi bir konudur ve halk yararına politikalar ancak kamucu bir düzende üretilebilir. TMMOB doğanın ve halkın yanında nükleerci bir avuç şirketin karşısındadır" denildi.
Nükleer enerji tekellerinin 8-9 Mart 2017’de düzenledikleri IV. Uluslararası Nükleer Santraller Zirvesi’ne karşı TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu da aynı tarihlerde Alternatif Nükleer Zirve düzenledi. Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi Turan Tuzcu Sahnesinde gerçekleştirilen zirvede, devlet eliyle nükleer pazar açıldığı vurgulanarak, "Enerji ciddi bir konudur ve halk yararına politikalar ancak kamucu bir düzende üretilebilir. TMMOB doğanın ve halkın yanında nükleerci bir avuç şirketin karşısındadır" denildi.
Zirvenin açılışını yapan TMMOB İstanbul İKK Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, şöyle konuştu:
“Burada sadece İKK sekreteri olarak değil ayrıca Çernobil faciası sonrasında ailesinden kayıplar veren bir insan olarak bulunuyorum. TMMOB olarak bu zirveyi düzenlemeyi, nükleer tekellerin düzenlediği zirveye karşı çıkmak, nükleer santrallerin halk sağlığına ve doğaya verdiği kalıcı zararlar konusunda kamuoyunu aydınlatmak açısından kaçınılmaz bir sorumluluk olarak gördük"
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil de, başkanlık sisteminin gelmesi halinde gerçekleşecek olası durumları anlatarak şunları söyledi: “Peki o zaman durum ne olacak? Pahalı elektrik, nükleer santraller, kalitesiz ve kesintili elektrik, kirli hava, iklim değişikliğine neden olan uygulamalar vb. ne kadar karşı çıktığımız ve yılların mücadelesi ile gerilettiğimiz uygulama varsa, kar etmeyi her şeyin önüne koyan bir anlayış vasıtasıyla keyfekeder uygulanacak. Sonuç olarak ülkemiz elektrik enerjisini kamu hizmeti değil de ticari bir meta ve kar aracı olarak görenler için dikensiz gül bahçesi olacaktır.”
TMMOB adına konuşma yapan Yürütme Kurulu üyesi Cengiz Göltaş şöyle dedi:
Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım…
Sizleri şahsım ve TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle İstanbul İKK’nu kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Referandum ile önümüze getirilen Anayasa değişikliği önerisine HAYIR denilmesi için toplumun hemen her kesiminden haklı itirazların yükseldiği bir dönemde önemli bir çalışmaya imza atıyorlar.
Ülkemizde nükleer enerji santralı kurmak üzere AKP eliyle yapılan her türlü girişime karşı konunun bütün boyutlarını bilimsel- teknik bir yaklaşım ile masaya yatırmak üzere örgütsel düzeyde tarihsel ve toplumsal bir sorumluluk sergiliyorsunuz. Emeği geçen tüm arkadaşları tekrar kutluyorum.
Aslında düzenlenen bu etkinliğin, aynı zamanda yaşadığımız referandum süreci ile “Başkanlık Sistemi” adı altında yaratılmak istenen diktatörlük rejimine karşı da TMMOB olarak meslek alanlarımızdan yükselttiğimiz HAYIR proğramına güç kattığını düşünüyorum.
Biz mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları; ülkemizin sorunları ile mesleğimizin sorunlarını birbirinden bağımsız görmeyen bir anlayıştan hareketle neden HAYIR dediğimizi halkımıza net bir şekilde anlatmak sorumluluğundayız.
Tam da bu çerçevede; getirilmek istenen Başkanlık sisteminin olumsuzluklarını anlatırken, bugüne dek uygulanan neoliberal politikaları sorgulamak ve sonuçlarını halkımızla paylaşmak için bir kez daha önemli bir fırsat doğmuştur.
Bugün mühendislik alanlarımızdan söyleyeceğimiz en önemli şey, bilimsel- teknik gelişmelerin, dolayısıyla sağlıklı bir üretim ve sanayileşmenin demokrasi ile doğrudan ilgili olduğunun öncelikle altının çizilmesidir. Enerji Politikaları ve Nükleer Santral meselesi de ülkemizin yönetim anlayışının yarattığı en tehlikeli anti demokratik bir girişim olarak topluma dayatılmaktadır.
Değerli Katılımcılar;
Ülkemizde enerjide kaynak planlaması ve kamu hizmeti kriterleri yerine, yüksek kârlılık vaat eden sektörde çıkar gruplarının tercihi ve baskılaması ile enerji tercihleri yapılmaktadır. Nükleer enerji tercihi de hükümetin halkın görüş ve önerilerini almadan verdiği kararlar ve bu alanda faaliyet gösteren uluslararası çıkar çevrelerinin çabalarıyla ülkemiz gündemine sokulmuştur.
Her gündeme getirilişinde “yoksa karanlıkta kalırız”, “ucuzdur”, “güvenlidir”, “artan enerji ihtiyacı nedeniyle mecburuz”, “dünya nükleer kullanıyor” vb. argümanlar kullanılmıştır. Nükleer elektrik enerjisi uygulamalarının “İnsanlığın enerji gereksinimini tamamıyla çözecek”, “sayaçsız elektrik dönemi başlıyor” şeklindeki sloganlarla desteklendiği büyülü ve ışıltılı dönemlerinin ardından yaşanan kazalar, atık sorunları nedenleriyle kuşkular oluşmaya ve bunun sonucunda da nükleer enerji tartışılmaya ve itirazlar yükselmeye başlamıştır.
Tüm kuşku ve itirazlara rağmen ülkemizde, sermayenin talebi doğrultusunda toplumun varlığını tehdit eden “çılgın” projelerini yaşama geçirmekte bir an için bile tereddüt etmeyen bir siyasal iktidarın öncülüğünde nükleer santral kurma girişimleri 1 yetmez 2 tane, 2 de yetmez 3 tane anlayışıyla sürdürülüyor. Toplumun itirazlarını parmak hesabına dayalı çoğunluk demokrasisi anlayışıyla yok sayan iktidar devletlerarası anlaşmalar yoluyla nükleer santral için Akkuyu’da hiçbir bilimsel içerik taşımayan ÇED Raporları ile hızlandırmaya çalışıyor.
AKP iktidarı ilk olarak dünyada “Nükleer Rönesans” yaşandığı iddiasıyla nükleer santral kurma projesini gündeme sokmuştur. Fukuşima’da 2011 yılında yaşanan ve halen de yaşanmakta olan nükleer felaketin ardından Rönesans bir kenara nükleer sektörü duraklama devrine girmiş, güvenlik maliyetleri yeniden tırmanışa geçmiştir. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise Fukuşima’daki nükleer felaketi “Riski var diye tüp gaz kullanmayacak mıyız” diye karşılamıştır. Dünyada ülkeler var olan reaktörlerini kapatma planlarını açıklarken, Türkiye “tüpgaz” aymazlığı içerisinde “yola devam” etmektedir.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından 2015 Aralık ayında Enerjide Toplumsal Yarar ve Kamusallık başlığı altında Samsun ve Sinopta gerçekleştirilen 10. Enerji Sempozyumunun Sonuç Bildirisinde;
“ Sadece Sinop`ta yapılması planlanan nükleer santralin değil ülke genelindeki tüm nükleer santrallerin, dışa bağımlılığı azaltacak bir etkisinin olmayacağı aksine bağımlılığı artırıcı etki yaratacağı, anlaşmaların hukuki boyutu ve içeriği incelendiğinde anlaşılmaktadır. Nükleer santral anlaşmalarının elektrik fiyatlarında genel olarak yükselmeye yol açacağı, kurulması planlanan yerlerde çevre halkının görüşleri alınmadığı, alım garantileri nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin önünü kapatacağı, atıkların depolanması ya da bertaraf edilmesine ilişkin sorunlara çözüm sunulmadığı da görülmektedir. Nükleer santralleri denetleyecek bir mekanizmanın olmadığı ve kaza olması durumunda ortaya çıkacak zararın boyutlarının telafi edilemez düzeyde olduğu tarihsel bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Türkiye`nin gelecekte ihtiyaç duyacağı enerjinin iyi planlandığı takdirde nükleer enerjiye gerek olmadığı ve alım garantileri nedeniyle arz fazlası yaratacakları görülmektedir.” Denilmiştir.
Yine aynı Sempozyumun sonuç bildirisinde Sonuç ve Öneriler başlığı altında;
-Enerjinin bir insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, insanın sağlıklı ve adil bir yaşam sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu enerjinin tedarik ve sunumu kamusal bir hizmeti gerekli kılmaktadır.
-Elektrik enerjisi, yerli ve yenilenebilir kaynakları ön planda tutan, arz güvenliği sağlanmış, ulaşılabilir ve ekonomik olmalıdır.
-Toplumla barışık, kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, doğal yaşamı tahrip etmeyen ve çevreyle uyumlu enerji politikaları tercih edilmelidir.
-Enerji alanında özelleştirme, piyasalaştırma ve güvencesiz çalışma koşullarını yaratan taşeronlaşma uygulamalarından acilen vazgeçilmelidir.
-Dışa bağımlılığı daha da artırıcı etkisi olan, atık sorunu çözümlenememiş, bünyesinde birçok risk taşıyan ve gelişmiş ülkelerin bile artık terk etmeye başladığı Nükleer Enerji Santrali hayalinden kesinlikle uzak durulmalıdır.
İbarelerine yer verilmiştir.
Sonuçta; TMMOB olarak, Enerji kullanımının doğal bir ihtiyaç ve toplumun ortak gereksinimi olduğu gerçeğini temel alan bir anlayışla; Elektrik enerjisinde üretimden tüketime kadar geçen süreçte merkezi bir planlama anlayışını benimseyen, kamusal yararı ön planda tutan, Yerli ve yenilenebilir ülke kaynaklarından azami ölçüde yararlanmayı hedef alan ve ulusal çıkarları gözeten, Kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, doğal yaşamı tahrip etmeyen, toplumla barışık, bir enerji politikası temel savunumuz olmuştur.
Bizler biliyoruz ki AKP’nin nükleer santral kurulması konusundaki ısrarı, sadece kendi iktidarlarını sürdürmek adına küresel sermayenin yeni Pazar arayışlarına kayıtsız şartsız teslim olma ısrarıdır. Bu nedenle de nükleer santral ülkemize bir enerji ihtiyacından öte siyasal bir tercih olarak dayatılmaktadır.
Tüm katılımcıları ve etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenleri tekrar saygıyla selamlarım.
Cengiz Göltaş
TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi