ASPATTA SEÇMECE BİLİRKİŞİ RAPORU

01.03.2024

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz 1 Mart 2024 tarihinde yaptığı açıklamayla; Muğla'da “Ant Yapı” tarafından inşa edilen ve ismi birçok kez değiştirilen "Anthaven" adlı inşaat projesine açtığımız davaya ilişkin bilgi vererek, rant odaklı alınan hukuksuz kararlara karşı mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha dile getirdi.

“Ant Yapı” tarafından inşa edilen ve ismi birçok kez değiştirilen "Anthaven" adlı inşaat projesine ilişkin 2018’den bu yana birçok dava açıldı. İlk dava şirketin, 2018’de Muğla Valiliği’ne yaptığı "Turizm Konaklama Tesisi ve Kapasite Artışı Projesi"ne ilişkin “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararı verilmesinin ardından geldi.

TMMOB tarafından açılan ve Muğla 2. İdare Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi.

Hazırlanan bilirkişi raporunda özetle “Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir” kararının uygun olmadığı, Alanın bir tatlı tuzlu su karışımı (acı sular) azmak habitatı olduğu, ve bu habitat tipinin Avrupa birliği habitat sınıflama sistemi NATURA 2000 e göre korumada öncelikli habitatlar arasında yer almakta olduğu, ayrıca alanın Bodrum yarımadasında bulunan iki Önemli Doğa Alanı’ndan (ÖDA) birinde (EGE012) yer aldığı; ancak,  Proje Tanıtım Dosyasının floristik anlamda eksik olduğu, flora ve fauna yönünden pek çok türün listede bulunmadığı, raporlama süreçlerinde eksiklikler ve alanda yer alan habitat çeşitliliği ve özellikle Azmak (Acısu) habitatının bölge çevresinde nadirliği sebebi ile alanda “ÇED gerekli değildir kararı”nın yerinde olmadığı, ancak dava konusu faaliyete Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı alınmadan önce başlandığının anlaşıldığı, projenin kentin savunma bütünlüğünü oluşturan azmağa yapılan fiziki müdahalelerin kentin yalnızca orijinal antik peyzajını bozmakla kalmamış, aynı zamanda kent savunmasının bir parçası olan azmağın özelliğini yitirmesine de neden olması; davaya konu projenin ı. derece arkeolojik sit sınırına dayanan yapılaşmasının, antik kentin batıdan algısını doğal peyzajını doğrudan etkilerken, planlanan proje kapsamında 6 parsel üzerinde açılan kanallarla kent savunmasının bir parçası olan azmak, bu özelliğini tamamen yitirmiş olması’ tespit edilmiştir.

TMMOB’nin lehine çıkan rapor sonrasında inşaat durduruldu.

Ancak şirket 2 yıl sonra projeyi büyüterek yeniden ÇED başvurusunda bulundu. Küçük tatil köyü ile başlayan proje, büyük kompleks bir yapıya dönüştürüldü.

2020 Ocak ayında adı değişen projeye ilişkin ikinci kez ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verildi. TMMOB tarafından ikinci kez kararın iptali istemiyle dava açıldı. Davanın açılmasından bir yıl sonra keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına, ‘yürütmenin durdurulması’ isteminin ise bundan sonra değerlendirilmesine karar verildi.

Ancak Türkiye’nin çürütülen hukuk sistemi bir kere daha karşımıza çıktı. Doğaya, insana, tarihe ve kültürel miraslarımızın hiçbir değeri gözetilmeden yürütülen çarpık süreçte; “maden mühendisi” gibi projeye konu alanla ve TMMOB’nin iddialarıyla ilgisiz uzmanlık alanlarından bilirkişilerin yer aldığı bir heyet oluşturuldu!

Bilirkişi heyetinin hatalı belirlenmesi dolayısıyla bir kez daha yargılama uzadı ve projeye ilişkin inşaat faaliyetleri bu süreçte devam etti.

Keşif günü 12 dosya için inceleme kararı verilmesi nedeniyle ‘havanın kararması’ gerekçe gösterilerek sona bırakılan Aspat dosyasında, keşif yapılamadı. Davaya ilişkin keşif ancak 2022’de yapılabildi.

Bilirkişi raporunda “Turizm ve konut işlevleri tanımlanmış dava konusu taşınmazların önemli doğa alanı kapsamında kaldığı, Proje Tanıtım Dosyası içeriğinde endemik ve nadir-önemli türlerin korunmasına yönelik tedbirlerin teknik yönden yeterli ve makul-kabul edilebilir olmadığı, doğal habitat/bitki örtüsünün büyük ölçüde değiştirildiği…” gibi ifadeler yer aldı.

TMMOB’nin iddialarını destekleyen bu raporun mahkemeye sunulmasının ardından mahkeme heyeti, bilirkişi heyetinin kanuna aykırı biçimde belirlendiğini fark etti. Mahkeme heyetinin hatasını fark etmesi keşiften 6 ay, bilirkişi raporunun hazırlanıp sunulmasından ise iki ay sonra oldu.

Projeye ilişkin geçen yıl yeniden keşif yapılarak yeni bir bilirkişi raporu hazırlandı. Ancak mahkeme heyeti, davalı tarafından sunulan birtakım belgeleri gerekçe göstererek ek bilirkişi raporu alınmasına karar verdi.

Hem bilirkişi raporunda hem de talep edilen ek bilirkişi raporunda hakkında "ÇED Gerekli Değildir" kararı verilen faaliyetin, alanın niteliği, su kaynakları, biyolojik çevre, flora ve fauna, canlı türleri üzerindeki etkileri, alanın kültürel ve tarihi dokusu, korunması gerekli kültür varlıklarına tahribatı, çevresel zararları ortaya konuldu. Proje Tanıtım Dosyası’nda yer alan taahhütlerin eksik ve yetersiz olduğu konusunda fikir birliğine varıldı.

Nihayetinde davanın açılmasından ancak 4 yıl sonra bir karar verilebilmiştir.  Dava, 4 yılın ardından projenin tümüne ilişkin TMMOB’nin lehine 2 bilirkişi raporu 1 ek bilirkişi raporu olmasına rağmen reddedildi.

Bu süre zarfında doğal doku yok edilmiş; inşai faaliyetler neredeyse tamamlanmış, yapılar kullanılmaya başlanmış, kanallar açılmış, doğal denge bozulmuştur…

TMMOB olarak bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Şirketlere açılan rantı ve imtiyazı kabul etmiyoruz

Ülkemizin sahip olduğu doğal kaynakları ve tarihi kültürel mirası bir grup sermayedara satılmaz. Ortak tarihimizi ve kültürümüzü korumak bizlerin en büyük sorumluluğudur. Çevrenin, doğanın, tarihi ve kültürel mirasımızın korunması için her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz.

Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı