TMMOB BURDUR KENT SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

14.10.2025

TMMOB adına düzenleyiciliğini TMMOB Burdur İl Koordinasyon Kurulu'nun üstlendiği "Depreme Dayanıklı, Sürdürülebilir, Yaşanabilir Kent" ana temasıyla TMMOB Burdur Kent Sempozyumu, 13-14 Ekim 2025 tarihinde Lavanta Tepesi Otel Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından TMMOB Burdur İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Özgür Özer, TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Arif Balkanay, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz birer açılış konuşması yaptılar.

TMMOB Yönetim Kurulu adına konuşan Balkanay şunları ifade etti:

"Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanım, Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,
Kıymetli Katılımcılar,

TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.

Bu sempozyumun Burdur’da; Burdur İl Koordinasyon Kurulumuz aracılığıyla düzenleniyor olmasını, kentimiz ve bölgemiz açısından son derece değerli bir fırsat olarak görüyorum.

Etkinliğin sekreteryasını üstlenen Burdur İKK’ya, odalarımızın yöneticilerine, çalışanlarına, düzenleme kurulunda emeği geçen tüm arkadaşlarıma ve bu buluşmaya katkı sunacak tüm bilim insanlarına ve katılımcılara içtenlikle teşekkür ediyorum.

Değerli Konuklar,

TMMOB olarak kent sempozyumlarını yalnızca meslek insanlarının bir araya gelip teknik meseleleri tartıştığı etkinlikler olarak görmüyoruz.

Kent Sempozyumları TMMOB örgütlülüğünün en önemli ve en yaygın etkinliklerinden biridir. Birliğimize bağlı odaların, kentlerin sorunlarına ilişkin kendi meslek disiplinleri ışığında düzenledikleri faaliyetler, 2006 yılında gerçekleştirilen 39. Genel Kurulumuzda alınan kararla birlikte, İl Koordinasyon Kurullarımız bünyesinde yürütülen ortak faaliyetler haline dönüştürülmüştür.

Bu sempozyumlarda bugüne kadar alt yapı hizmetlerinden kentsel dokuya, afetlerden çevre düzenlemesine, turizmden kent suçlarına, ulaşımdan konut projelerine kadar pek çok farklı konuda şehirlerimizin sorunları irdelenmiş ve çözüm önerileri geliştirilmiştir.

Mesleki bilgi ve birikimlerimiz ışığında, kentlerimizin nasıl daha iyi yönetilebileceği konusunda ortak bir fikri faaliyet yürütülmüştür. Bu platformlar, yaşadığımız kentlerin geleceğini birlikte tartıştığımız, sorunları teşhis edip çözüm yolları ürettiğimiz, kamu yararı ve toplumsal fayda temelinde ortak akıl geliştirdiğimiz birer mücadele zeminidir.

Bu faaliyetler TMMOB örgütlülüğünün mesleki ve toplumsal sorumluluğunun bir gereğidir. Türkiye çapında 705 bini aşkın mühendis, mimar ve şehir plancısının mesleki örgütü olan TMMOB, sadece meslektaşlarımızın hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmeyi değil, aynı zamanda bu mesleki birikimimizi ülkemizin ve toplumumuzun çıkarları doğrultusunda kullanmayı da şiar edinmiş bir örgüttür.

Bu bilinçle, meslek alanlarımızla ilgili gelişim ve değişimlerin, politik, sosyal, ekonomik ve kültürel boyutlarının derinlemesine kavranması, yorumlanması, toplumun bilgilendirilmesi daha da önemlisi yönetim politikalarının bu çerçevede belirlenmesi doğrultusunda çalışmalar yapıyoruz.

Değerli Konuklar,

Bugün burada Burdur özelinde yaşanan kentleşme sorunlarını ele alırken, ülke genelindeki benzer süreçlere de ışık tutma fırsatı bulacağız.

Burdur; doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve üretime dayalı yaşam biçimiyle büyük bir potansiyele sahip. Ancak bu potansiyel, kontrolsüz müdahaleler nedeniyle ciddi tehdit altındadır.

Özellikle Burdur Gölü’nde yaşanan kuruma, yalnızca bir çevre felaketi değil; aynı zamanda bir yaşam hakkı ihlalidir.
Gölü besleyen su kaynaklarının kontrolsüz kullanımı ve plansız tarımsal sulama faaliyetleri, havzanın ekolojik dengesini geri dönülmez biçimde bozmaktadır.

Buna ek olarak, mermer ve taş ocaklarının kırsal alanlarda hızla yayılması; doğaya, köy yaşamına ve geçim kaynaklarına büyük zararlar vermektedir.
Burdur Gölü Havzası’nda sürdürülen madencilik faaliyetleri, kontrolsüz ve kuralsız uygulamaların yarattığı çevre felaketlerinin çarpıcı örneklerinden biridir.

TMMOB olarak, bu süreci yakından takip ettik. Kurduğumuz heyetler aracılığıyla bölgede saha çalışmaları gerçekleştirdik, raporlar hazırladık.

Hepinizin bildiği gibi, TMMOB bugüne kadar madencilik konularında hazırladığı değişik raporlarda kontrolsüz madenciliğe ilişkin yaklaşımını açıkça ortaya koymuştur.

Ülkemizde izlenen neoliberal politikaların sonucu olarak ormanlarımız, kıyılarımız, suyumuz, toprağımız gibi madenlerimiz de piyasa koşullarına terk edilmiştir. Madenciliğin serbest piyasa koşullarına terk edilmesi ile özellikle ormanlar, su havzaları, sulak alan gibi doğal alanlarda ortaya çıkan kontrolsüz madencilik uygulamalarının yol açtığı olumsuzluklar giderek artmaktadır.

Bu faaliyetler yöre halkının toprağını, suyunu, havasını ve sağlığını tehdit ederken; denetimsiz maden politikalarının kent yaşamını nasıl olumsuz etkilediğini gözler önüne sermektedir.

Denetimsiz politikalar ve kaynakların kontrolsüz kullanımı bununla sınırlı değildir. Özellikle içme suyu kaynaklarının bilim dışı kullanımı, diğer kentlerimizde olduğu gibi Burdur ilimiz için de adeta alarm vermektedir. On binlerle ifade edilen kaçak sondajlar, içme ve sulama sularının verimli kullanılmaması gibi nedenler, zaten sınırlı olan içme suyu rezervlerimizin hızla azalmasına, hatta tükenmesine neden olmaktadır. İklim krizini de göz önüne aldığımızda, Burdur ilimiz için “su yönetimi acil eylem planı”nın hayata geçirilmesi, yaşamsal önemde bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

Öte yandan, özgün karakteri nedeniyle sadece ülkemizin değil tüm insanlığın gözbebeği olan Salda Gölü, TMMOB olarak üzerinde çalıştığımız, bilimsel raporlar hazırladığımız konulardan biridir. Bilimin ışığından uzaklaşıldığında, sadece ekonomik bir kazanç kapısı olarak görüldüğünde, bir doğa harikası ve yakın çevresinin, yanlış kararlarla, nasıl bozularak kullanıldığını bize gösteren acı örneklerden biridir.

Buradan bir kez daha belirtmek isterim: Doğal varlıklarımızın sınırsız ve denetimsiz biçimde sermayenin insafına bırakılmasına kesinlikle karşıyız.
Toplumun ortak mirası olan suyumuzun, toprağımızın, ormanlarımızın ve havamızın; sadece kâr odaklı rant çevrelerinin çıkarları uğruna feda edilmesine karşıyız.

Bizler; bu ülkenin mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak, havamıza, suyumuza, ormanımıza ve toprağımıza sahip çıkmayı bir yurttaşlık sorumluluğu olarak görüyor; rant hırsının toplumun geleceğini ipotek altına almasına inatla karşı duruyoruz.

Değerli Konuklar,

Kentleşme politikası demek; insanı, doğayı ve üretimi gözeterek, o kentin yalnızca fiziksel büyümesini değil, merkezine insanı, toplumsal adaleti, ekolojik duyarlılığı ve kamu yararını koyarak; kültürünü, emeğini ve geleceğini de korumak demektir.

TMMOB olarak bizler, kentlerimizde var olan sorunların aşılması, sağlıklı kentsel çevrelerin oluşturulması ve kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için kent halkının, emek ve meslek örgütlerinin demokratik katılımını ve denetimini sağlayacak bir anlayışın geliştirilmesini, öncelikli ve temel gereklilik olarak görmekteyiz.

Bunu gerçekleştirebilmenin yollarından biri de “toplumcu demokratik ve halkçı bir yerel yönetim” anlayışına sahip yerel yönetimlerin oluşturulmasıdır.

Bizler TMMOB olarak kent yaşamını ilgilendiren tüm konularda ve alınacak kararlarda halk egemenliğinin ve toplumsal yarar ilkesinin belirleyici olmasını savunuyoruz.

Kente yönelik politika ve uygulamalarda insan hakları, kentli hakları, toplumsal barış, birlikte yaşama, engelli, hasta, çocuk ve kadın duyarlı planlama, hizmetlere eşit erişim, insan ve çevre sağlığı gibi kriterlerin temel referanslar olması gerektiğini savunuyoruz.

Bu çerçevede yerel yönetimlerin aktif halk katılımı ile yeniden yapılandırılmasını, hizmet üretimi ve dağıtımında, kentsel mekanların tasarımında, kent planlamalarında sermaye kesimleri ve rant çevrelerinin öncelikleri yerine toplumsal yararın öne çıkarılmasını savunuyoruz.

Tam da yeri gelmişken; Burdur’un deprem gerçeğini ve ivedilikle izlenmesi gereken yol haritasını değerlendirmenize sunmak istiyorum.  “Dirençli Kent; Burdur” hedefi salt bir belediyenin, valiliğin, üniversitenin ya da TMMOB ve bağlı odaların tek başlarına ele alarak başarabilecekleri bir konu değildir.

Oysa, tarihsel döngü istatistiğine göre Burdur depremi uzak bir gelecekte olmayacaktır. Belki de önümüzdeki sayılı yıllar içinde deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalacağız.

Artık hepimiz biliyoruz; “Deprem değil, çürük yapılar öldürür.” Ve yine hepimiz biliyoruz ki depreme karşı bir kentin dayanıklı hale getirilmesinin maliyeti, önlem alınmadığı için yıkılan bir kentin ayağa kaldırılmasından her zaman daha ekonomiktir.

6 Şubat depremi bize, bu durumu en acı bir şekilde göstermiştir. O halde ivedilikle yapılması gereken; yukarıda saydığım tüm bileşenlerin bir seferberlik ruhuyla bir araya gelmeleridir.

Belediye, Valilik, Üniversite ve TMMOB başta olmak üzere konuyla ilgili tüm kurumlar “Dirençli Kent Burdur’u Yaratma Merkezi”ni birlikte oluşturmalı, bu amaçla gerekli tüm iş birliği protokolleri acilen imzalanarak mevcut yapı stoğunun envanteri çıkartılmalı, tüm yapıların adeta röntgeni çekilmelidir.

Bu bilimsel raporlar ışığında, ada ölçeğinden tekil yapıya kadar kentsel dönüşüm planlama ve projelendirme çalışmaları tamamlanmalıdır. Vatandaşı müteahhitle baş başa ve yalnız bırakmayacak şekilde finans olanakları yaratılmalı ve etaplar halinde uygulamaya geçilmelidir.

Sonuç olarak; Burdur’un geleceği tüm kurumlar olarak sizlerin elindedir.   

Değerli Konuklar,

Sözlerimi bitirirken…

Bu sempozyumun sonunda ortaya çıkacak önerilerin yalnızca birer metin olarak kalmamasını; izlenen, takip edilen ve Burdur’un geleceğine yön veren belgeler haline gelmesini ve en kısa sürede hayata geçirilmesini temenni ediyoruz.

Bu inançla, sempozyumumuzun başarılı geçmesini diliyor, emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyor, sizleri yürekten selamlıyorum."

Açılış konuşmaları sonrası Sempozyum sunumlarla devam etti.