HEPİMİZİN FITRATINDA İNSANA YARAŞIR KOŞULLARDA ÇALIŞMAK VAR! BALIK İSTİFİ DİZİLDİĞİMİZ TRAKTÖR KASALARINDA, MİNİBÜSLERDE CAN VERMEK DEĞİL!
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'li kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü eylem programını geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden 17 kadın işçinin anısına Isparta Yalvaç’tan başlattı.
DİSK Ankara Bölge Kadın Komisyonu’ndan Yasemin Öztürk, KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, TMMOB Kadın Çalışma Grubu Başkanı Asiye Ülkü Karaalioğlu, TTB Merkez Komisyonu Üyesi Deniz Erdoğdu 17 Kasım 2014 tarihinde Yalvaç’ta bir basın açıklaması yaptı.
HEPİMİZİN FITRATINDA İNSANA YARAŞIR KOŞULLARDA ÇALIŞMAK VAR! BALIK İSTİFİ DİZİLDİĞİMİZ TRAKTÖR KASALARINDA, MİNİBÜSLERDE CAN VERMEK DEĞİL!
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'li kadınlar olarak bu yıl 25 Kasım eylem ve etkinliklerimizi, kısa bir süre önce iş cinayetlerinde kaybettiğimiz mevsimlik tarım işçisi kadınların anısına Yalvaç’tan başlatıyoruz.
Soma’da verdiğimiz kayıpların acısını dindirmek mümkün değilken Şırnak’tan, İstanbul’dan, Ermenek’ten, Isparta’dan işçi cinayetleri haberleri aldık. Biz burada bu açıklamayı okurken de birçok yerden benzer haberler gelmeye devam ediyordur belki.
Birbiri ardına gelen bu haberlerin sorumluları işverenler ve hükümet. Bu cinayetlerin yaygınlığına ve birçok yerde çalışma koşullarına ilişkin durumun vahametine rağmen, hükümet gerekli önlemleri almamakta diretiyor; işçi güvenliğine ilişkin denetimlerin gerektiği gibi yapılmamasına göz yumuyor. Kayıt dışı, enformel istihdamla mücadele etmesi gerekirken, bu tür istihdamlarla mücadele konusundaki politikasızlığı ile bu tür emeği teşvik ediyor ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine dair önlemler almak yerine, kar hırsını, sermayeyi işçilerin hayatlarına, hayatlarımıza tercih ediyor. Bu tutum sürdükçe ve hükümet ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalamadığı sürece her gün kadın, erkek, çocuk birçok emekçi hayatını kaybedecek.
Geçtiğimiz yıl 8 Mart’ta Adıyaman’daydık, bugün Yalvaç’tayız. Bugün bizi Yalvaç’a getiren neden, sesimizi Adıyaman’dan duyurmamızı gerektirenle maalesef aynı. Çünkü birileri ceplerini doldursun, ülke ekonomisi gelişsin diye hayatımız hiçe sayılıyor; hayatlarımız üzerinden pazarlıklar yapılıyor. Çünkü devlet ve işveren eliyle göz göre göre öldürülüyoruz.
Mevsimlik tarım işçileri ne yazık ki basının, kamuoyunun daha da vahimi yetkililerin gündemine ancak öldüklerinde girebiliyor. Oysa tarım işçilerinin çalışma koşulları; sosyal güvenceden yoksunluk, kayıt dışılık, çok düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri nedeniyle yani insana yaraşır istihdam gereğinin tam aksi ucunda ne varsa içerdiği için gündemde olmalı. Bu koşulları değiştirmeye yönelik önlemler alınmalı, yetkililer bu konuda bir an önce bir politika belirleyerek, ilgili yaptırımları hayata geçirmeli.
Tarım işçilerinin önemli bir çoğunluğunu, toplumun istismara açık olan kesimi, kadınlar, çocuklar, etnik azınlıklar ve düzensiz göçmenler oluşturuyor. Tarım işçiliğinin kayıtsızlık niteliği ve formel olmayışı, kısa dönemliliği gibi nedenlerin yanında, kadın istihdamını niteliği ve çalışma koşullarını iyileştirecek biçimde artırmayı hedef alan genel bir politikasızlık hali, kadın tarım emekçilerini korumasız bırakıyor.
Tarım işçisi kadınlar hem gündelik ev işlerinde, hem de tarım işinde kötü koşullarda ve uzun çalışma sürelerinde çalışmaktan kaynaklı olarak, hayatlarını ileriki dönemlerde de etkileyebilecek ciddi sağlık sorunları yaşıyorlar. Bunun yanında aynı Yalvaç’ta olduğu gibi balık istifi yüklendikleri minibüslerde hayatlarını kaybediyor, yaralanıyorlar. Hem düşük ücretle çalıştırılıyorlar, hem de göç yollarında ve gittikleri bölgelerde taciz, tecavüz, kadın cinayetlerine maruz kalma riskine çok açıklar. İçinde bulundukları istihdamın enformel niteliği nedeniyle bu tür durumların önüne geçecek, bu gibi durumlarda haklarını talep edebilecek mekanizmalara erişmeleri ve örgütlü bir biçimde seslerini duyurabilmeleri mümkün değil. Çünkü onlar kayıtsızlar ve bu nedenle görünmezler. Bu nedenle iş kazalarında değil de trafik kazalarında can veriyorlar.
Bizler bugün bir kez daha kadınlar ve tüm emekçiler için çalışma yaşamının tamamında, insana yaraşır çalışma koşulları, güvenli çalışma, iş ve ücret güvencesi talebimizi yineliyoruz. Bununla birlikte; daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz taleplerimizi yineliyoruz.
-
Mevsimlik tarım işçilerinin temel haklardan yararlanmalarını sağlayacak yasal düzenlemeler bir an evvel yapılmalıdır.
-
Güvencesiz, kayıt dışı çalışmaya son verilmeli, Herkese güvenceli iş olanakları sağlanmalıdır.
-
Çocukların mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılmasının önüne geçilmelidir.
-
Kadın mevsimlik tarım işçilerinin üzerlerindeki bakım yükünü kaldıracak çözümler üretilmeli, sağlık sorunlarının çözümü için özel politikalar uygulanmalı, kadın işçilerle erkek işçiler arasındaki ücret adaletsizliği giderilmelidir.
-
Tarım işçilerinin tehlikeye açık araçlarla fazla sayıda taşınmasının önüne geçilmeli, araçların trafik denetimi sağlanmalıdır.
Bizler evde sokakta ya da çalıştığımız yerlerde kadınlar olarak yaşadığımız baskı, şiddet ve sömürünün arkasında erkek egemen kapitalist düzen olduğunu biliyoruz. Dilimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, inancımız farklı olabilir, çalışma alanlarımız farklı olabilir ama maruz kaldığımız sömürü aynıdır. Bizi yok sayan, emeğimiz ve bedenimiz üzerine çöreklenen bu erkek egemen tahakkümü, bulunduğumuz her noktada örgütlenerek ve dayanışma ilişkilerimizi güçlendirerek ortadan kaldıracağız.
Fabrikada, hastanede, okulda büroda evde ya da tarlada fark etmez çalıştığımız her yerde bu tahakküme sessiz kalmıyor, isyan ediyor ve mücadeleyi yükseltiyoruz.
Emeğimiz, bedenimiz kimliğimiz bizim.
Yaşasın Kadın Dayanışması!