YAŞAM VE İŞ GÜVENCEMİZ İÇİN MÜCADELEMİZDE ISRAR EDİYOR, ÜRETİMİNDEN GELEN GÜCÜMÜZÜ KULLANARAK 8 MART'I ALANLARDA KARŞILIYORUZ!
Biz kadınlar binyıllardır süren erkek egemenliğine karşı yürüttüğümüz mücadelenin kazanımı olan yeni bir 8 Mart'ta koyduğunuz yasaklara inat yine alanlardayız.
8 mart 1857 tarihinde 40 bin dokuma işçisi kadının daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için gittiği grev vahşice bastırılarak 129 işçi katledildi. İşçi kadınların canları pahasına gösterdiği direnişin üzerinden 159 yıl geçmesine rağmen, egemenlerin kadınlara karşı yürüttüğü kirli savaş yöntemlerinde hiç bir farklılık yaşanmıyor. AKP ve Saray faşizminin, kadınlara, işçi ve emekçilere, halklara ve doğaya yönelik saldırılarının artarak devam ettiği bir süreçte yaratılmak istenen korku imparatorluğuna karşı, eşitlik ve özgürlük mücadelemizi büyütmek için buradayız.
Tek adam rejimini kurmak için bize dayatılan kirli savaş politikalarını reddediyoruz!
7 haziran seçimlerinden bu yana her gün onlarca kişinin katledildiği bir savaşın içindeyiz. Katledilen kadınların çıplak bedenlerinin işkence edilerek teşhir edilmesine, evine düşen havan mermisiyle yaşamını yitiren çocukların, defnedilmesine izin verilmediği için günlerce buzdolabında saklanmak zorunda bırakılmasına, kapısının önüne çıkan, çocuklarıyla sofrasına oturan, komşusunun yardımına koşan nice kadının katledilmesine, cansız bedenlerin günlerce sokak ortasında bekletilmesine, bodrum katlarında 100'lerce insanın diri diri yakılmasına ve bir halkın topyekun yok edilmek istenmesine karşı üç maymunu oynamamız isteniyor.
Biz kadınlar, AKP'nin ve sarayın savaşına karşı, halkların eşit temelde bir arada yaşayabileceği bir geleceğin, kadınların barış mücadelesiyle mümkün olacağını biliyoruz. Bu nedenle savaşa karşı barışı, tekçiliğe karşı bir arada eşit yaşamı ve dayatmalara karşı direnişi büyütüyoruz.
Esnek-Kuralsız , Güvencesiz Ve Kölece Çalışmaya Karşı, Emeğimize Sahip Çıkıyoruz!
Neoliberal politikaların en sadık uygulayıcısı olarak tarihe geçen AKP hükümetinin 13 yıllık iktidarı boyunca çıkardığı yasaların ve ulusal politikaların bütününde kadını birey olarak görmeyen, geleneksel aileyi kutsayan, kadın ve erkeklerin toplumsal rollerini pekiştiren bir yaklaşım mevcuttur.''Kadın erkek eşit değildir,en az üç çocuk doğurun, çocuk doğurarak vatani hizmetinizi yerine getirin'' gibi muhafazakar ve militarist söylemlere uygun olarak, yeni bir çalışma yaşamı ve yeni bir toplumsal yaşam inşa edilmek istenmektedir.
Hak temelli her türlü eylem etkinliğin adli ve idari soruşturmalara bahane edilerek emekçilere cezalar verilmekte, iş güvencesinin kaldırılmasına yönelik yasal düzenleme tehdidiyle emekçiler itaat etmeye zorlanmak istenmektedir.
Kadın istihdamını arttırmak bahanesiyle farklı zamanlarda , farklı adlarla çıkarılan paketlerle, ulusal istihdam strateji belgelerinde ve torba yaslarla kadınlara müjde olarak sunulan düzenlemelerin asıl hedefi kadını eve, aile içine hapsederek sermayeye ucuz iş gücü yetiştirme aracına dönüştürmektir.
Aile ve iş yaşamı uyumu adı altında , yarı zamanlı-esnek çalışma modelleriyle kadınların daha düşük ücretlerle, güvencesiz ve sendikasız istihdam edilmesinin önü açılmaktadır. Aynı gerekçelerle modern kölelik anlamına gelen kiralık işçilik dönemi başlatılmak istenmektedir.
İş yerlerimizden sokaklara, emeğimizi değersizleştirmeye çalışanlara karşı, sesimizi, sözümüzü ve isyanımızı birleştirerek cevap veriyoruz: Aileye Köle, Sermayeye Kul Olmayacağız!
Şiddetinizle barışmıyoruz! Erkek adalet değil, gerçek adalet sağlanıncaya kadar mücadelemize devam edeceğiz!
2016 yılının ilk iki ayında toplam 53 kadın erkek eliyle katledilmiş olmasına rağmen, kadına yönelik şiddet hala münferit olarak adlandırılmakta, bizzat Aile Ve sosyal Politikalar Bakanı tarafından ''kadına şiddet yoktur, algıda seçicilik vardır'' gibi akla ziyan açıklamalar yapılmaktadır. Kadınların yükselttiği her itiraz ve karşı duruş, erkek-devlet şiddeti ile bastırılmaya çalışılmaktadır. Silopi'de, Cizre'de, Sur'da direnen kadınlar, Cerrattepe'de doğasına, ormanına sahip çıkan kadınlar iktidarın birincil hedefi olmaktadır. Kadınların en vahşi yöntemlerle, devletin ve toplumun gözü önünde öldürülmesi ve artan kadına yönelik şiddetin faillerinin yargı eliyle tahrik adı altında indirimlerle ödüllendirilmesi, öz savunmasını yapan kadınlara istenen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, kadın katillerini cesaretlendirmekte, yeni taciz tecavüzlerin önünü açmaktadır. LBGTİ'lere yönelik ayrımcı söylem ve politikalar, nefret suçlarının meşrulaşarak artmasını sağlamaktadır.
Fetvalarınıza, nasıl gülüp, nasıl giyineceğimize dair verdiğiniz kararlara ve bize fıtrat olarak kabul ettirmeye çalıştığınız eşitsizliğe karşı var olduğumuz her yerde, itiraz etmekte kararlı olduğumuzu bir kez daha haykırıyoruz.
Kadınlar olarak 8 mart'ın direniş ruhuyla, bir kez daha yaşamlarımız üzerinde kurulmak istenen eril tahakküme karşı sesimizi yükseltiyoruz!
Yıllardır dile getirdiğimiz 8 Mart'ın resmi tatil ilan edilmesi talebimizi buradan bir kez daha yineliyoruz. Bu hakkı elde edinceye kadar talebimizde ısrarlı olacağımızı ve mücadelemize devam edeceğimizi bilmenizi istiyoruz. Erkek egemenliği ve kapitalizmin birlikte yarattığı çifte sömürüye karşı, kadın olmaktan kaynaklı yaşadıklarımızı dile getirdiğimiz, taleplerimizi haykırdığımız, sözümüzü ve isyanımızı birleştirdiğimiz 8 Mart'ı hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanarak alanlarda karşılıyoruz.
8 Mart'ın Resmi Tatil olması talebimiz başta olmak üzere ;
-Kadınların istihdamda var olmasını esnek ve güvencesiz çalışma koşuluna bağlayan yasal düzenlemelerden vazgeçilerek,kadınlara güvenceli istihdam olanakları yaratacak yasal düzenlemeler yapılmalı,
-Kadın istihdamının önündeki en büyük engel olan bakım sorumluluğunun erkek-devlet ve işveren tarafından paylaşılmasını sağlayan politikalar geliştirilmeli,
-Çocuk, yaşlı ve engelli bakım sorumluğunu tek başına kadına yükleyen anlayıştan vazgeçilmeli, tüm ebeveynlere nitelikli, ücretsiz, anadilinde ve 7/24 hizmet veren mahalle ve işyeri kreşleri imkânı sağlanmalı,
-Yürütülen kirli savaş politikalarına derhal son verilmeli, acilen sokağa çıkma yasakları ve ablukalar kaldırılarak çatışmasızlık sağlanmalı,
-Kürt sorununda imha ve inkar anlayışından vazgeçilerek müzakere koşullarına dönüş sağlanmalı ve kadınlar bu sürecin tarafı olmalı,
-Aylardır yürütülen savaşta ve bugüne kadar yaşanan katliamların sorumlularını açığa çıkaracak soruşturma, hakikat ve yüzleşme süreci başlatılmalı,
-Kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti engelleyecek gerekli yasal düzenlemeler derhal yapılmalı ,İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere imza atılan uluslararası sözleşmelerin gereği yerine getirilmeli,
-Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kaldırılarak, yerine Kadın Bakanlığı kurulmalıdır.
İŞÇİ KADINLAR GÜVENCESİZLİĞİ, KADIN DÜŞMANLIĞINI VE SAVAŞI REDDEDİYOR!!
Bir torba içine sokularak, TBMM’den geçirilen doğum izni kandırmacasıyla, emzirme odaları ve emzirme hakkımızın elimizden alınmasını, esnek çalışmanın yasallaştırılmasını, kamudaki kreşlerin bir bir kapatılmasını, kadınların emek piyasasından tamamen çekilerek, sosyal yaşamdan koparılarak, kadını eve ve aileye hapsederek, çalışma hayatındaki sömürünün bahanesi yapılmasını REDDEDİYORUZ!
Kıdem tazminatımızı fona devretme bahanesiyle yok edecek olan patronların ve onların iktidar partisi AKP’nin, özel istihdam büroları, kiralık işçi büroları adı altında bizleri birer köleye dönüştürecek kuralsız, vahşi çalışma düzenini REDDEDİYORUZ!
Taşeron düzenini, taşeron aldatmacası ile işyerlerinde suni olarak yaratılan ayrımcılığı, sendikal baskıları, erkek yöneticilerin, işveren temsilcilerinin bize yönelik tacizi, mobbingi ve her türden baskıyı REDDEDİYORUZ!
Kadın cinayetlerini, kadına yönelik şiddeti, tacizi görmeyen, cezalandırmayan, tecavüzcü ve katilleri ödüllendiren hukuku REDDEYORUZ!
Biz kadınların yüzlerce yıldır verdikleri mücadeleler sonucunda elde ettikleri hakların gerici iktidarlar tarafından bir bir elimizden alınmasını, yaşamın her alanında sesimizi kısmak isteyen, eşitlik yurttaşlık haklarımızı görmezden gelen, bizleri ikinci sınıf yurttaş haline getirmek isteyen, yok sayan, bedenimiz, kimliğimiz, emeğimiz üzerindeki söz hakkımızın kısıtlamasına yönelik yasaları, anlayışları, uygulamaları REDDEDİYORUZ!
Kentlerimizi, köylerimizi madenlerle, HES’ lerle, taş ocaklarıyla yaşanmaz hale getirerek, ormanımızın, korularımızın, göllerimizin, derelerimizin yok edilmesini REDDEDİYORUZ!
İfade özgürlüğümüzün kısıtlanmasını, örgütlenme özgürlüğümüzün yok sayılmasını, sendikalarımızı, kitle örgütlerimizi düşman görülerek en demokratik haklarımızın kısıtlanmasını REDDEDİYORUZ!
Türkiye’nin Ortadoğu’daki savaş bataklığına çekilmesini, son dönem toplu katliamlarla belirginleşen fiili savaş durumunu, yaşam hakkı ihlallerini, sağlık - eğitim hakkına erişim engellerini REDDEDİYORUZ!
Katliam, göç, yoksulluk ve sistematik şiddet anlamına gelen savaş politikalarını boşa çıkarmak, neredeyse her gün gelen ölüm haberlerinin yarattığı acı ve kederin karşısında durarak, bu topraklarda inşaca, eşit yurttaşlar olarak, barış içinde bir arada yaşamak İÇİN,
Hayatlarımızı ve işimizi güvencesizleştirenlere karşı durarak, tam zamanlı ve güvenceli iş hakkımız İÇİN,
"Emeğimiz, bedenimiz, kentimiz, ormanımız toprağımız bizimdir" demek İÇİN,
Savaşsız ve sömürüsüz, kadının ve emeğin özgürleştiği bir dünyayı kurulana kadar, bu 8 Mart birlik, dayanışma ve mücadele gününde de bir kez daha haykırıyoruz:
Hayatı her gün yeniden yaratan BİZ KADINLAR; İşyerlerinde, atölyelerde, grev çadırlarında, mahallerde, sokaklarda, meydanlarda kadın dayanışmamızla,örgütlü mücadelemizle, VARIZ VE HEP VAROLACAĞIZ!
YAŞASIN 8 MART!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ KADIN MÜCADELESİ!
KESK, DİSK,TMMOB