TMMOB BOR RAPORU

Sunuş

 

“...Türkiye gibi ülkelere yapılacak yardımlar ve açılacak krediler öncelikle askeri nitelikte olmalıdır. OLTAYA YAKALANMIŞ BALIĞIN YEME İHTİYACI YOKTUR. Geliştirilmiş ekonomik yardım, Türkiye gibi ülkelerde bazı durumlarda düşünülenin tam tersi sonuç verebilir, yani bağımsızlık eğilimlerini arttırıp; mevcut askeri planlarımızı zayıflatabiliriz. Bu tür ülkelere yapılacak yardım, bize bağlı hükümetleri iktidarda tutacak ve ABD’ye düşman unsurları zararsız hale getirecek biçim ve miktarda olmak zorundadır...”(1)

Nelson A. Rockefeller

ABD Başkanı Eısenhower’e 1956’da Yazdığı Gizli Mektuptan

 

Günümüzde; küresel çıkar politikalarının neden olduğu savaşlar, işgaller, katliamlar, soykırımlar, daha yoğun sömürü, işsizlik, açlık, yoksulluk ve yolsuzluk düzenine damgasını vurmuştur. Başını ABD’nin çektiği ve 1956 yılında Nelson A.Rockefeller’ın yazdığı mektupta şifrelenen emperyalizm; hiçbir ulusal kural, düzenleme ve sınırlama ile karşılaşmayacağı küresel bir sömürü ortamı yaratmak için dünyayı yeniden şekillendirmeye devam etmektedir.

Küresel sermaye serbest dolaşımla dünya ölçeğinde demokrasilerin gelişeceğini ileri sürmektedir. Ancak dünya konjonktüründe emperyalist çıkarlar doğrultusunda ortaya çıkan işgallerin, savaşların ve yaratılan diktatörlüklerin bu savı çürüttüğü açıkça görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin gerek ekonomik yapılarını gerekse siyasal yapılarını hegemonyası altına almaya çalışan küresel sermaye, sözcüleri IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların aracılığı ile bu ülkelere kendi programlarını ve baskı ve sömürü politikalarını dayatmaktadır.

Kapitalizmin ve neo-liberal sermaye birikimi modelinin dünya çapındaki krizi, coğrafi eşitsizlikleri derinleştirmekte, devletleri iflasa ve yeni borçlanmalara sürüklemektedir. Ekonomik ve sosyal haklarda dünya çapında yaşanan gerileme, işsizlik, yoksulluk ve açlık bütün coğrafyaları kaplamaktadır. Sömürü ve talan yaşamın her alanında artmaktadır. Bu alanların en önemlilerinden biri de doğal kaynaklar üzerindeki sömürüdür. Emperyalist ülkeler, geri bıraktırılmış ülkelerin madenlerine “bir şekilde” el koyarak söz konusu kaynakları kendi amaçlarına uygun olarak değerlendirmektedir.

Çok uluslu şirketlerin, ulusların toplumsal ve ekonomik yaşamlarındaki belirleyici konumları, özellikle son yirmi yılda önemli oranda güçlenmiştir. Pazarın, üretim ve üretim teknolojisinin az sayıda mega şirketin denetiminde olması, hemen tüm sektörlerde, söz konusu şirketler tarafından ve bu şirketler yararına yapısal değişim süreçlerinin başlatılmasına neden olmuştur. Söz konusu şirketlerin pazardaki güçlerini giderek artırmaları, bulundukları sektörlerdeki pazarın gelişimini, yatırım, innovasyon, çalışma kural ve koşullarını kendi yararları doğrultusunda dikte ettirebilmelerini kolaylaştırmakta, bu durum, şirket birleşmelerini daha da cazip hale getirmekte, küresel ve yerel ölçekte tekelleşme daha da artmaktadır.

Söz konusu gelişmeler sonucunda, 2000’li yıllarda, dünya demir cevheri pazarının % 67,3’ü, kalay pazarının % 79,3’ü, bakır pazarının % 74,6’sı ve altın pazarının % 57,4’ü en büyük 10 şirket tarafından kontrol edilmektedir. Yine, platin ve molibden pazarının % 90’ından fazlası toplam 10 şirketin elinde bulunmakta, nikel pazarının % 51’i ve alüminyum pazarının ise % 38’i söz konusu sektörlerde faaliyet gösteren ilk beş şirket tarafından denetlenmektedir. Öte yandan, kurşun üretiminin % 58’i, çinko üretiminin ise yaklaşık % 49’u en büyük 10 şirket tarafından yapılmaktadır.

Ülkemizin en önemli doğal kaynaklarının başında gelen ve dünya rezervlerinin % 73’üne sahip olduğumuz bor madenleri de bu kapsamda ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.

Kurulduğu günden bu yana, genelde madenler başta olmak üzere ülkenin doğal kaynaklarının talanına ve belli bir sınıf ya da zümrenin çıkarına işletilmesine karşı çıkan TMMOB ve bağlı odaları, bor rezervlerinin yerli veya uluslararası çıkar gruplarınca işletilmesi ve kullanımına sunulması girişimlerine, halkın ve ülkenin çıkarlarına ters düştüğü için, karşı durmuş ve bugüne kadar her türlü özelleştirme girişimlerinin boşa çıkmasını sağlamıştır.

Bu rapor, bor ve bor ürünleri, üretim yöntemleri, kullanım alanları, teknolojik gelişmeler ve mevcut yasal durum konusunda genel bir fikir vermek, bor madenlerinin değerlendirilmesi konusuna bakışımızı güncellemek ve son yıllarda yaşanan gelişmeleri değerlendirmek amacı ile hazırlanmıştır.

Her ürün gibi yoğun bir emeğin ürünü olan bu raporun hazırlanmasında bizlere öncülük eden  meslektaşlarımız Kimya Mühendisi Sayın Funda Altun ve Maden Mühendisi Sayın Ümit Ragıp Üncü’ye emeklerinden dolayı özel minnetlerimizi sunarız.

TMMOB Yönetim Kurulu

TMMOB Yönetim Kurulu’nun 20.02.2016 tarih 383 nolu kararı ile TMMOB Bor Raporu hazırlamak üzere Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Torun, Mehmet Besleme, Mehmet Çelik, Ekrem Poyraz, Zeyneti Bayrı Ünal ve Ercan Bayrak görevlendirilmiştir.

İçindekiler

SUNUŞ

1- BOR MADENCİLİĞİNİN GELİŞİMİ 

2.  ÜLKEMİZDE BOR İŞLETMECİLİĞİ TARİHÇESİNE

KISA BİR BAKIŞ    

3-BOR NEDİR ?  

3.1. Bor ve Bor Mineralleri

3.2. Doğada Bor Minerallerinin oluşumu ve Türkiye Bor Rezervlerinin

Genel Değerlendirmesi    

3.3. Bor Rezervleri

4.BOR ÜRÜNLERİ VE ÜRETİM YÖNTEMLERİ

4.1 Bor Ürünleri     

4.2 Üretim Yöntemleri  

5-BOR  ÜRÜNLERİNİN KULLANIM ALANLARI

5.1. Gelişmekte Olan Kullanım Alanları

6- ÜRETİM, TÜKETİM VE TİCARET

7. BOR VE SAĞLIK

8. ÖZELLEŞTİRME GİRİŞİMLERİ

9. YASAL DURUM

10. ULUSAL BOR ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (BOREN)

11. SIK GÜNDEME GELEN KONULAR           

SON SÖZ