13. ULUSAL TESİSAT MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

25.04.2017

Makina Mühendisleri Odası İzmir Şube sekretaryalığında düzenlenen 13. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi (TESKON) ve Teskon+ Sodex-Fuarı, 19-22 Nisan 2017 tarihleri arasında İzmir MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Dört gün süren Kongre’nin ana teması “Tesisat Mühendisliğinde Bütünleşik Tasarım” olarak belirlenirken, TESKON 2017 kapsamında hakem incelemesinden geçirilen toplam 170 adet tam metin bildiri 5 paralel oturumda sunuldu. Kongre kapsamında Jeotermal Enerji Seminerinin yanı sıra çeşitli başlıklarda kurslar ve paneller düzenlenirken, Kongre ile birlikte eşzamanlı düzenlenen Teskon+Sodex Fuarı ise tesisat alanında ürün ve hizmet üreten önemli firmaları bir araya getirdi.

MMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Güniz Gacaner Ermin24 yıldan bu yana düzenlenen TESKON’un, Tesisat Mühendisliği alanının çok geniş bir kapsamı olduğunu geniş kesimlere kabul ettirmeyi başardığını ifade ederek, “Bugün ve geçmişte düzenlediğimiz kongrelerde seminer, sempozyum, kurs, panel, konferans ve sabah toplantılarında ele alınan konulara baktığımızda bu kapsam genişliğini çok açık şekilde görmekteyiz” dedi.

Gacaner ayrıca referandum tartışmalarına da değinerek, “16 Nisan günü gerçekleşen ve kitlelerin iradesinin hiçbir müdahale olmaksızın olduğu gibi sandığa ve sonuçlara yansımadığı açık olan referandumun tekrarının, toplumsal barış açısından elzem olduğunu düşünüyor, ülkeyi yönetenlerin de bu doğrultuda adım atmaları gerektiğini hatırlatıyoruz” şeklinde konuştu. 

TESKON 2017 Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Güngör, Ermin’in ardından söz alarak Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi’nin, alanında en yaygın katılımlı ulusal platform olduğunu dile getirirken, Teskon 2017 kapsamında hakem incelemesinden geçirilen toplam 170 adet tam metin bildirinin 5 paralel oturumda sözlü olarak sunulmak üzere kabul edildiğini, ayrıca kongre kapsamında Jeotermal Enerji Semineri ve çeşitli başlıklarda kurslar ile paneller düzenleneceğini söyledi.

Hannover Fairs Turkey Genel Müdürü Alexander Kühnel de Kongre ve Fuar’ın sektörün çeşitli bileşenlerini bir araya getirdiğini ve başarısının da bundan kaynaklandığını belirtti.

Türk Tesisat Mühendisleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Birol Kılkış ise; TESKON’un 24 yıldan bu yana tesisat mühendisliği alanına önemli katkılarda bulunduğunu ifade ederek, Kongre’de emeği olanlara teşekkür ederken açış konuşması için söz alan MMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar konuşmasında şunları ifade etti:

“Sayın Birlik Başkanım, sayın konuklar, değerli katılımcılar, sevgili basın mensupları, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 13. Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongresi ve Teskon-Sodex Fuarına hoş geldiniz.

Her seferinde gelişerek, büyüyerek, akademik yapıların ve tesisat sektörünün bilgi ve teknoloji paylaşım merkezine dönüşen Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongreleri, meslektaş birlikteliğinin, öğrenmek ve öğretmek isteyen meslektaşların heyecanının zirvesi olmuştur. Kongremizin süreklilik içinde ulaştığı dev boyutu sizlerle paylaşmaktan dolayı mutluyuz. 24 yıldan bu yana tesisat mühendisliği alanındaki bütün gelişmeleri irdeleyen kongremiz, bu kez de kapsamlı programı ile kendisini bir kez daha aşmış bulunuyor. Bu nedenle başlangıcından bugüne bu kongrede emek ve katkısı bulunan herkese teşekkür ediyor, emeklerine sağlık diyoruz.

Bildiğimiz üzere tesisat mühendisliğinin her alanı, uygun iç çevre koşullarının oluşturulmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Kongremizin ana teması da bu çerçevede “Bütünleşik Performans” olarak belirlenmiştir. İçinde çalıştığımız, yaşadığımız tüm mekânların ısıtma, soğutma, havalandırma, nemlendirme sistemlerinin ve her bir bileşeninin enerji tüketim performansı ile yapıların enerji tüketim performansının zamana göre değişimi ve etkileşimini kapsayan bu konunun teknik altyapısının doğru bir şekilde oluşturulması gerekmektedir.  Mesleki eğitim ile meslek içi eğitim, mesleki akreditasyon ile eğitim araçları ve yöntemlerinin niteliği, bütünleşik performansın bileşenleri arasındadır. Bu nedenle meslek öncesi ve meslek uygulama alanında iyi eğitilmiş insanlara ihtiyaç vardır. Diğer yandan tasarımdan uygulamaya bileşenlerden işletmeye kadar her alanda var olan kanunlar, yönetmelikler, standartlar aracılığıyla oluşturulan mevzuatta yasal altyapı gerekliliği de konunun bir bileşenidir.

Kongremizin; üniversitelerimiz, meslektaşlarımız ve tesisat sektörü arasında bilgi birikimlerinin, yeniliklerin ve teknolojilerin paylaşılması, tüketicilerin ve üreticilerin bilinçlendirilmesi, araştırmacıların bu alana yönelmelerinin teşvik edilmesi, kural koyucuların ilgili standartları ve yasal mevzuatı geliştirmelerine katkıda bulunmak gibi görevleri vardır. Kongremizin bu açıdan bilimsel, mesleki, sektörel gerekliliklere işaret eden, sorunları çözümleriyle birlikte ortaya koyan; üretken, verimli, paylaşımcı bir atmosferde geçmesini diliyorum.

Isıtma, soğutma, havalandırma, klima, tesisat sistem ve elemanlarından oluşan iklimlendirme sektörünün mevcut durumuna baktığımızda, sektörün yaklaşık olarak yüzde 80-83’ünün KOBİ niteliğindeki işletmelerden oluştuğunu görüyoruz. Sektörün üretim değeri 2016 yılında 8,6 milyar TL, katma değeri 2,3 milyar TL’dir. Üretimin imalat sanayi içindeki payı yüzde 1,8’dir. 2016 yılı sektör ithalatı 4,4 milyar TL, ihracatı 2,8 milyar TL; ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 69,5 olmuştur. Hammaddede dışa bağımlılık oranı yüzde 30,2’dir.  Yüzde 25,1 oranındaki katma-değer düzeyi düşüktür. GSMH içinde yüzde 1 olan Ar-Ge ve inovasyon altyapısının gelişmemiş olması, ara mal üretimindeki yetersizlik, ara mesleki eleman ihtiyacı, markalaşma ve patent sayısındaki düşük düzey, kayıt dışı oranının yüksek olması ve haksız rekabet, üniversite-sanayi işbirliğinin koordinasyonu ve ortak çalışmaların yeterli olmaması, sektörün başlıca sorunları arasındadır. Bu noktada ülkemizin kaynaklarının ve üretim potansiyelinin küresel güçlerin baskısından bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemeliyim. Bilimi ve teknolojiyi esas alan, Ar-Ge teşviklerinde ülkemiz insan gücüne ağırlık veren, yerli yatırımcıyı özendiren ve koruyan, devletin ekonomideki yönlendiriciliğini ekonomik etkinlikte toplumsal yararı gözeterek uygulayan,  dış girdilere bağımlı olmayan, sosyal devlet anlayışı temelinde istihdam odaklı ve planlı bir kalkınmayı öngören politikalar gerekmektedir. Ülkemizin sanayisi bugün giderek kan kaybetmektedir. Ülkemizin zengin işgücü ve kaynakları verimsiz alanlarda çarçur edilmekte; en büyük gücümüz olan nitelikli işgücü vasıfsızlığa, kaynaklarımız çoraklaşmaya başlamıştır. Tüm dünyada teknoloji hamlelerinin yapıldığı bu dönemde Türkiye, rant paylaşımı çarklarıyla adeta üçüncü dünya ülkesi konumuna kaymaktadır. Sanayisizleşmeyi üreten, işsizlik üreten, gelir dağılımını gün geçtikçe daha da bozan bir ekonomik model söz konusudur. Ülkemiz; yeraltı, yerüstü tüm kaynaklarını, doğal ve kültürel varlıklarını özel çıkarlar uğruna yok eden bir düzenin boyunduruğu altındadır. Bu yapıda sanayi de ancak taşeron düzeyde kalabilmektedir ve bu durumdan hızla kurtulmak gerekmektedir.

Kuşkusuz siyasal ortamın da ekonomiyi, sanayiyi, üretimi, ithalata fazla bağımlı olmayan bir ihracatı, yatırımları ve mühendisliği destekleyici, işsizliği azaltıcı olması gerekir. Ancak şu an üzerinde yoğunlaşılan yol, köprü, inşaat vb. mega/büyük projeler, öncelikli toplumsal gereksinimler değildir. 16 Nisan’da yapılan Anayasa değişikliğinin birbirine çok yakın sonuçları ve ülkemizin içine girdiği yeni siyasi atmosferin belirsizliklerinin yaratacağı kırılganlıkların giderek artma olasılığı da yüksektir. Zira Anayasa değişikliği, kamu yönetimini ve ekonomiyi tek elde toplayarak yeni kriz öğelerini beraberinde getirecektir. Bu Anayasa değişikliğinin ülkemize istikrar getirmeyeceği daha ilk günden görülmüştür. Ayrıca 16 Nisan için kamuoyuna yansıyan birçok usulsüzlük iddiası bulunduğu, Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz zarf ve oy pusulalarının iptaline yönelik 2010 yılında getirilen bir hükmü iktidar partisi isteği üzerine uygulamaması, usulsüzlük ve adaletsizliği meşrulaştırmaktadır. Anayasa değişikliği süreci, sonuçları ve önümüzdeki dönem; demokrasi, laiklik, yasama-yürütme-yargı güçlerinin ayrılığı, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü vb. istemleri güçlendirici boyutlara sahiptir. Referandumun birbirine yakın sonuçları bu alanlardaki istem ve özlemlerin gelişeceğini göstermektedir. Herhangi bir umutsuzluk ve yılgınlığa düşmeden demokrasi için, çağdaş demokratik siyaset ve değerler için, ülkemizin geleceği için mücadele etmek durumundayız. 

Son olarak iki kısa değini ile konuşmamı tamamlayacağım. Kongremiz ve fuara katkıda bulunan kurum ve kuruluşlar ile oturumlarda bildiri sunacak, sempozyum, panel, oturum, özel amaçlı toplantı, seminer, kurs ve atölyelerde görev alacak konuşmacı ve yöneticilere, tüm delege ve izleyicilere, düzenleme, danışma, yürütme kurulları ile kongre sekretaryasına, İzmir Şubemizin Yönetim Kurulu üyeleri, çalışanları ve gönüllü öğrenci üyelerimize Oda Yönetim Kurulu adına içtenlikle teşekkür ediyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu kaotik ortam ve karanlığa karşı aydınlığı, baskıcı-otoriter yönetim anlayışlarına karşı demokrasi ve özgürlükleri; ırkçılık, milliyetçilik ve düşmanlıklara karşı barış içinde bir arada yaşama kültürünü; tek değerin daha fazla kâr etmek olduğu piyasa toplumuna karşı eşitliği ve adaleti temel alan; üreten, sanayileşen, hakça bölüşen bir Türkiye özlemiyle kongremizin başarılı geçmesini diliyor, saygılar, sevgiler sunuyorum.”

Oda Başkanı Ali Ekber Çakar’ın ardından açış konuşmasını gerçekleştirmek için söz alan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise konuşmasında şunları söyledi:

“Değerli konuklar, değerli meslektaşlarım, sevgili basın mensupları, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği-TMMOB Yönetim Kurulu adına sizleri saygıyla selamlıyorum.

İlki 1993 yılında yapılan Ulusal Tesisat Mühendisliği Kongrelerimizin düzenleme ve yürütme kurullarında 24 yıldır görev almış bir meslektaşınız olarak burada, aranızda bulunmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum.

Kongrelerimizin sürekli katılımcıları bilirler, Teskon geçmişten bu yana çok önemli işlevler üstlenmiştir. “Mühendislikte uzmanlık” kavramı Teskon’lar sayesinde yerleşmiştir. 1993’ten 2017’ye Teskon, tesisat mühendisliği alanında; uzman mühendislik; imar mevzuatı, yapı denetimi, disiplinler arası işbirliği; mesleki akreditasyon; tesisat mühendisliğinde personel belgelendirmesi; meslektaşlarımızın çıkarları; AB teknik mevzuatı; Ar-Ge çalışmaları; binalarda enerji performansı yönetmeliği, eneri verimliliği; hastane ve ameliyathanelerde hijyen alanlarındaki klima–havalandırma sistemlerinin uluslararası standartlara ulaştırılması ve denetimi, sağlık için konfor ve iç hava kalitesi gibi konuları meslek ve kamuoyu gündemine taşıyan bir platform olarak önemli işlevler üstlenmiştir. Kongrelerimizde üretilen, paylaşılan bilgi ve teknoloji, 24 yıldır meslek alanımızın ve sektörün gelişmesine, halkımızın daha sağlıklı, planlı, güvenli, temiz mekânlar ve kentlerde yaşamasına hizmet etmektedir.

Tesisat mühendisliği, makine mühendisliğinin temel disiplinlerinden biridir ve tesisat sektörü, cihaz, malzeme, ekipman üretimi ve taahhüt uygulamalarıyla birlikte ciddi bir pazar oluşturmaktadır. Sektörde ürün tasarımından imalata, satış hizmetlerine, kullanım alanlarına ilişkin projelendirme hizmetlerine, cihaz ve sistemlerin montaj, işletmeye alma, test, kontrol, kabul, işletme ve bakım aşamalarına kadar sürecin her noktasında makina mühendisleri görev yapmaktadır. Dolayısıyla sektörün geliştirilmesi ve korunması bizler için özel bir önem taşımaktadır. Sektörün sorunlarının tespiti, çözümlerinin ne olabileceğinin her yönüyle tartışıldığı kongrelerimiz sayesinde, bu ülkede tesisat mühendisliği kavramı anlamlı bir yere oturmuş, görünür, bilinir bir aşamaya gelmiştir. Kongrelerimizde sunulan bildiriler, yapılan kurslar, seminerler, atölyeler ile tesisat mühendisliği alanında bilgiler, tüm tesisat mühendisleri için erişilebilir ve ulaşılabilir olmaktadır. Bugün Oda yayını olarak tesisat mühendislerinin kullanımına sunulan kitaplarımızın karar alma süreçleri, tesisat kongrelerimiz aracılığıyla gerçekleşmiştir.

Tesisat kongrelerimizin temel amacı tesisat mühendisliğinin ülkemizdeki gelişimine katkı sağlamaktır. Tesisat mühendisliği ve etkileşim içinde olan diğer alanlarda, yeni bilgi ve teknolojinin paylaşılması, yaygınlaşması; tesisat mühendisliğinin temel ve uygulamalı alanlarında bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sunulması ve tartışılması bu kongrelerimizin hedefleri arasındadır. Bu nedenle bugün burada bizleri buluşturan arkadaşlarıma, Düzenleme, Yürütme, Danışma Kurullarımıza, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, uzmanlara, Makina Mühendisleri Odamıza ve İzmir Şubesi’nin yöneticilerine, çalışanlarına ve geçmişten bugüne bu kongreye emek ve katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Oda Başkanımızın sektörle ilgili sunduğu veriler de gösteriyor ki, tesisat sektörü kararlı bir gelişme çizgisi gösterememektedir. Planlı sanayi politikalarının olmaması, fason üretim, sorunlu ithalat politikaları, tek taraflı olarak imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması bunun en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Yatırım malları ithalatında korumacılık faktörüne öncelik verilmemektedir. KOBİ niteliğindeki firmalarımız yetersiz teşvikler, eşitsiz rekabet koşulları, üretimlerini durdurma, büyük firmaların isteklerine tabi olma, fason üretimle dünya pazarlarına düşük kâr marjıyla çalışma kıskacı altındadır. Büyük firmalar da geçmişteki düşük döviz kuru politikalarından dolayı artan oranda ithalata yönelmiş ancak sürekli yükselen döviz kuru nedeniyle borç kıskacı altındadır.Bu nedenlerle tesisat mühendisliğinde istihdamın giderek azaldığı, küçük mühendislik büroları olarak örgütlenmiş hizmetlerin yaşama şansının azaldığı bir dönemden geçiyoruz.

Türkiye, sanayi sektörlerine ucuz girdi sağlayan büyük ölçekli kamusal sanayi üretimi yapan KİT’lerin özelleştirilmesiyle adeta bir sanayisizleşme girdabına sokulmuştur. Ekonomiyi sürükleme dinamizmi olan imalat sanayisi, özellikle son beş yılda yatırımların da hız kesmesiyle ivme kaybetmiştir. Türkiye ekonomisi ve sanayisi, yıllardır, yüksek oranlı borçlanma ve yoğun ithal girdi kolaycılığının üzerine oturmuştur. Üretim-yatırım-tasarruf politikalarının yerini tüketim politikaları ve paradan para kazanma arayışları almış; kent rantlarına, doğa kıyımlarına, finans kazançlarına bel bağlanmıştır. Tarım ve sanayi gibi üretken sektörler gerileyip rantiye ve spekülatif kâr çevrelerinin egemen olması söz konusudur. Sanayinin, üçte biri döviz borcundan oluşan borç yükü 450 milyar TL’yi aşmıştır ve sanayi kârının yüzde 63’ü faize gitmektedir. Ayrıca düşük büyüme, sanayi üretiminde çarkları olumsuz etkilemektedir. Türkiye 2012’den itibaren yıllık yüzde 3 ve aşağısına eğilimli bir büyüme patikasına girmiş bulunuyor. Bu durum özellikle sanayi üretimi ve istihdamını daraltmakta, büyük işsizlik dalgalarına kapı aralamaktadır. Ülkemiz ekonomisinin üretim, tasarruf-yatırım, istihdam, ihracat ve ithalatın yapısı, teknoloji düzeyi, dış talep bağımlılığı, cari açık, sermaye hareketlerinin serbest giriş-çıkışı ve aşırı borçlanma ile örselenmesi ekonomi ve sanayide önemli kırılganlıklar oluşturmaktadır. Sanayileşme paradigması terk edildikçe hükümet, rant dağıtımı merkezli inşaat ve müteahhitlik işleri, katma değeri düşük hizmetler sektörü ile onun alt sektörlerine yönelmektedir. Kent rantları ve finansallaşmaya dayalı bu ekonomi tercihi, en son Varlık Fonu adı altında bir uygulamaya sarılmıştır. Mega, çılgın vb. diye anılan ranta dayalı büyük projelere kaynak aktarımı ve borçlanma gereksinimini karşılamak için oluşturulan bu fon özelleştirmelerden arta kalan kamu kaynak ve varlıklarını ipotek de edebilecek ve ülkemizi yoksullaştıracaktır. Ekonomide baş gösteren küçülme ve iktidarın neden olduğu ekonomik siyasi riskler ülkemiz ve sanayiyi bunaltmaktadır. Türkiye’nin politik ve jeopolitik düzeyde biriken riskleri; özellikle saray rejimi odaklı Anayasa değişikliği ile parlamentonun etkisizleştirilmesi ve yetkilerin Cumhurbaşkanında toplanmasına yönelik siyasi hamleler, kaotik bir durum yaratmış ve ekonomiyi sarsan yeni bir faktör olmuştur. Bu gerçekliğe, şimdi de referandumun başa baş sonuçları eklenmiştir. Oysa rejim/sistem, Anayasal düzen değişimi yapan Anayasalar, bir şekilde ve mutlaka, toplumsal ve siyasal bir mutabakatı, tartışmasız bir halk çoğunluğunu, tartışmasız bir tarihsel meşruiyeti gerektirir. Ancak referandum sonuçlarında böylesi bir meşruiyet yoktur. Aksine büyük bir yarılma söz konusudur ve bu durum ülkemize sanıldığından daha fazla güç kaybettirecektir. TMMOB Anayasa değişikliği sürecinin başından beri yapılmak istenen değişiklikleri bütün yönleriyle değerlendirmiş; yaptığı açıklamalar ve yayımladığı dokümanlarla meslektaşlarını ve halkı bilgilendirmeye çalışmıştır. Toplumun bu değişikliklerin kapsamı üzerine sağlıklı bilgi edinemediğini; söz konusu değişikliğin Anayasaların en temel özelliği olan, iktidar yetkilerinin sınırlandırılması normundan yoksun olduğunu her platformda vurgulamıştır. TMMOB söz konusu değişikliğin, 15 Temmuz darbe girişimi üzerine ilan edilen ancak demokratik toplumsal muhalefet üzerinde baskı ve sindirme politikalarının uygulama aracına dönüşen OHAL ve medyanın tamamen iktidarın hizmetinde olduğu koşullarda referanduma sunulmasının yanlışlığına da işaret etmiştir. Ancak bütün olumsuzluklara karşın bu referandum süreci, ülkemizde demokratik duyarlılıkların geliştiğini, toplumun en az yarısının mevcut gidişe hayır dediğini, özgür, yasaksız, baskısız, adil ve demokratik koşullarda bir seçim yapılabilse sonucun farklı olacağını göstermiştir. Şimdi görevimiz, ülkemizin felakete sürüklenmesinin önünü alacak bu demokratik duyarlılıkların daha da gelişmesi ve giderek ülkemizin geleceğini belirleyecek düzeye gelmesi için çalışmaktır.

Son olarak ben de Kongremizde emeği ve katkısı bulunan herkese teşekkür ediyor, Kongremizin verimli geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum.”

Isıtma, soğutma, havalandırma, yalıtım, doğalgaz, jeotermal, güneş enerjisi alanlarında ürün ve hizmet üreten 100’den fazla firmanın katıldığı Teskon+Sodex Fuarına, 2 bine yakın delege ve 20 bini aşkın ziyaretçi katılım sağladı. Dört gün süren Kongre’deki tartışmalardan çıkan görüşlerle oluşturulacak sonuç bildirisi ise daha sonra kamuoyu ile paylaşılacak.