ELEKTRİK-ELEKTRONİK-HABERLEŞME VE BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ GÜNLERİ YAPILDI
EMO Diyarbakır Şubesi'nin Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası ve Dicle Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi işbirliği ile düzenlediği "Elektrik-Elektronik-Haberleşme ve Bilgisayar Mühendisliği Günleri-EEBH'07" Diyarbakır'da yapıldı. Elektrik-Elektronik-Haberleşme ve Bilgisayar Mühendisliği Günleri'nde, konunun uzman ve taraflarının bir araya gelerek, bilgi paylaşımının sağlanması ve sorunlara çözüm önerileri getirilmesi sağlandı.
Elektrik-Elektronik-Haberleşme ve Bilgisayar Mühendisliği Günleri‘nin açılışına TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Alaeddin Aras, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, EMO Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Tüzün, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Osman Baydemir, Dicle Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikri Kahraman ve Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kudbettin Arzu konuşmacı olarak katıldılar.
İki gün boyunca süren etkinliği yaklaşık 600 kişi izledi. Etkinlikte "iletişim teknolojileri", "elektronik", "elektrik" ile "bilişim" konulu 4 oturum ve "Bilgi Temelli Kalkınma Modelleri, Diyarbakır‘a Uygulanabilirliği" adlı bir panel gerçekleştirildi. Kolaylaştırıcılığını EMO Diyarbakır Şubesi Başkanı Nedim Tüzün‘ün yaptığı "Bilgi Temelli Kalkınma Modelleri, Diyarbakır‘a Uygulanabilirliği" adlı panele EMO Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Cengiz Göltaş, Orta Amerika Bilimsel Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkan Yardımcısı Dr. Fuat Alican, Diyarbakır TSO Başkanı Kudbettin Arzu ve Yıldız Teknik Üniversitesi Teknopark A.Ş. Genel Müdürü Ufuk Batum katıldı.
TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi Aleddin Aras, etkinliğin açılış konuşmasında son günlerde yaşanan güncel gelişmelere değindi. Cumhuriyet ismiyle adlandırılan mitingler sürecinde darbe ve şeriat ikilemi arasında sıkıştırılmak istenen TMMOB‘nin, demokrasiden asla vazgeçilemeyeceğini söyleyerek şekilci ve göstermelik demokrasi savunucularının oyununa gelmediğini ifade etti. Aras sözlerine şöyle devam etti:
"TMMOB darbeci, ırkçı çevrelerin kışkırtmalarına, askerin Irak‘a girmesine 1 Mart 2003‘te olduğu gibi bugün de karşıdır. ‘Bu Meclis Anayasa değiştirmemeli, yasa çıkarmayı yeni Meclis‘e bırakmalı‘ diyenler, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu değişikliği ile sol, sosyalist ve Kürt adayların bağımsız olarak Meclis‘e girmelerini engellemek için bağımsız adayların da ortak oy pusulasında yer almasını gerektiren kanun değişikliğini de çıkardılar. ‘Şimdi demokrasi zamanı‘ diyen Başbakan‘ın anlayışı da budur. Biz çok kimlikli, çok kültürlü yaşamın mümkün olduğunu ve Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini düşünüyoruz. Demokrasi ve barışın önünde neden engel olduklarını da biliyoruz. Halkların kardeşliğini ve birlikteliğini savunmaya devam edeceğiz. Bu demokrasinin bir gereğidir."
"Elektrik enerjisi talebi var" gerekçesiyle 10 bin yıllık tarihi olan Hasankeyf‘in 50 yıllık ömrü olan Ilısu Barajı sularına gömülmeye çalışıldığını aktaran Aras, yok olacak kültürel değerlerin hesabının yapılmadığını söyledi. Yine bir takım asılsız gerekçelerle nükleer enerji santralı kurma yasasını çıkaranların aynı yanlışı yaptığını belirten Aras, "İletim hatlarında yapılacak iyileştirme ve kayıp-kaçağın önlenmesiyle nükleer santralın sağlayacağı enerjiyi karşılayabilirler" dedi.
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, etkinlikte iki gün boyunca gerçekleştirilecek olan oturumlarda özellikle iletişim, bilişim ve enerjide ortak noktanın yeni dünya düzeniyle bize dayatılan piyasalaştırma ve serbestleştirmenin yarattığı sıkıntılar olduğunu ifade etti. Bu uygulamalardan dolayı son derce sıkıntılı dönemlere girilmekte olduğunu, özellikle iletişim alanında yaşanan özelleştirmenin sıkıntılarını daha çok hissedeceğimizi kaydetti.
Kitle iletişim araçlarının, tekelci kapitalizmin sistematik keşfi olduğunu söyleyen Ulusaler, "Bilinç endüstrisi diye tanımlanan bu sistemin nasıl işlediğini radyosuyla, televizyonuyla ve gazetesiyle seçim dönemine girerken daha iyi görebileceğiz" dedi.
Özelleştirme uygulamalarını eleştiren Ulusaler, şöyle devam etti:
"ABD telekomünikasyon işletmelerinden AT&T‘yi incelediğimizde yerel hizmetleri uzun mesafe hizmet ve teçhizatlarında avantaj sağlamak için sömürmesi, yüksek ara bağlantı fiyatları uygulaması, hizmetlerde de çapraz sübvansiyon sağlayarak çeşitli biçimlerde haksız kazanç sağlamasıyla haklarında pek çok davalar açılmıştır. Şimdi aynı davaları biz Tüketici Hakları Derneği, TELKODER, çeşitli sivil toplum örgütleri ve EMO olarak açmaktayız. Bu konuda da hukuksal savaşı sürdürmekteyiz."
Özel tekel olan Türk Telekom‘un kısa mesafe hatlarının faturalarını yükselterek, uzun mesafe hatlarının fiyatlarını rekabet gerekçesiyle düşürdüğünü aktaran Ulusaler, "aradaki farkın yoksul kesimin, küçük tüketicinin ve KOBİ‘lerin üstüne yıkılarak haksız kazanç sağlanmaya çalışıldığı" saptamasını yaptı. Amerika‘da dönemin AT&T hukukçularının da telekomünikasyon sektörünün doğal tekel olması gerektiğini savunduğunu, fakat kimin tekelinde olacağını söylemediklerini kaydeden Ulusaler, "Onlar özel tekel olmasını savunuyorlar, telekomünikasyon sektörü kamu tekelinde olmalıdır" dedi.
Avrupa‘da telekomünikasyon sektöründe kamu payının yüzde 50‘den fazla olduğunu belirten Ulusaler , "Bize özelleşin diyenlerin tam tersini yaptıklarını, kamu tekelini yüzde 50‘nin üzerinde tuttuğunu görüyoruz" dedi. 2000‘den sonra elektronik endüstrisinin payının dışsatımın azaldığını, dışalımın ise arttığını kaydeden Ulusaler, "Bu da gösteriyor ki 2000‘li yıllardan sonra geriye dönüş çok hızlıca yaşanmıştır. Ar-Ge‘ye verilen önemin arttırılması gerekmektedir" dedi.
EMO Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Tüzün, meslek alanlarında yaşanan gelişmelerin, bir yandan insan yaşamını kolaylaştırırken bir yandan da toplum ve doğada yarattığı maliyetlerle gündemimize oturduğunu kaydetti. Tüzün, bunun en çarpıcı örneklerini nükleer santral, tarihi ve kültürel mirasımıza zarar veren Hasankeyf‘te kurulacak Ilısu HES Barajı ve elektrik-elektronik sitemlerin insanlar üzerinde yarattığı manyetik etkiler olarak sıraladı. Tüzün, bilimi insan hizmetine sunan mühendislerin üzerine, bu sorunları azaltma konusunda da sorumluluk düştüğünü aktardı.
Nitelikli işgücünü temsil eden mühendis ve mimarların çalışma koşullarının iyileştirilmesinin önemine işaret eden Tüzün, şöyle dedi:
"Ne yazık ki 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzni Hakkındaki Yasa değiştirilerek, yabancı mühendislerin serbestçe, denetimden uzak ve sermaye şirketlerinin isteklerine uygun olarak çalıştırılmak istenmesiyle, kendi ülkemizde biz mühendislerin yabancı konumuna getirilmesiyle, çalışma koşullarımız daha da ağırlaşacaktır."
Bilişim çağı olarak adlandırılan bir döneme girdiğimizi kaydeden Tüzün, sanal ortamda suç unsurlarına yönelik olarak belirli düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğunu, ancak bu yaptırımların içeriğe yönelik, toplumun bilgiye ulaşım, haber alma ve düşünce özgürlüğünü kısıtlamayı amaçlayan müdahaleler haline gelmemesi gerektiğini ifade etti. Bu alanda yapılacak düzenlemelerin çerçevesinin, "temel insan haklarını kısıtlamayan, erişim hakkının güvence altına alındığı, objektif, evrensel normlar" üzerine kurulu olması gerektiğini aktardı.
Enerjinin hayatımızı etkileyen en önemli unsurlardan biri olduğunu söyleyen Tüzün, enerjiyi üretirken ekolojik dengeye zarar verecek modeller yerine çevre ve insan dostu modellerin esas alınması gerektiğini belirtti. Doğa ve kültür varlıklarının insanlığın ortak mirası olduğu düşüncesiyle zarar görmemeleri ve kurtarılması için alternatif çalışmaların yapılması önersinde bulundu.
Ülkemizde kişi başına düşen gelirin ez az olduğu bölgelerden birinin de Diyarbakır olduğunu ve kalkınma sorunu yaşandığını belirten Tüzün, "Bölgemizde de bu tür tartışmaları yaparken yine sürekli güncelliğini koruyan temel hak ihlallerinin engellenebildiği, Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüldüğü, bölgeler arası gelişme farklılıklarının ortadan kaldırıldığı bütünlüklü bir ülke özlemi içerisinde olduğumuzu belirtiyoruz" dedi.
Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Kudbettin Arzu, bölgeyi geliştirmek amacıyla bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik, işsiz genç nüfusa meslek alanları açmak için çaba sarf ettiklerini kaydetti. Arzu, bölgede yoğun olan eğitimli işsiz nüfusun ülke ekonomisine katkı sunar hale gelebilmeleri amacıyla çeşitli kurslar düzenlendiğini aktardı. Diyarbakır‘ı "silikon vadisi" haline getirmeye çalıştıklarını ve e-ticaret uygulamaları konusunda EMO ve Dicle Üniversitesi‘yle birlikte çözümler üretmeye çalıştıklarını anlatan Arzu, genç eğitimli nüfusu bölgede tutmak için çeşitli adımlar atılması gerektiğini kaydetti.
Dicle Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikri Kahraman, bilişim teknolojilerinin bize sunduğu tüm olanakları yeterince kullanmadığımızı belirterek, Dicle Üniversitesi, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası, Elektrik Mühendisleri Odası ve bölgede bulunan çeşitli sivil toplum örgütleriyle birlikte bir "teknokent" projesi başlattıklarını kaydetti. Kahraman, Türkiye‘de ve bölgede yazılım konusunda yeterince bilgi sahibi olunmadığını ve bu alana yöneleceklerini aktardı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, enerji ve bilişim alanlarındaki gelişmelerin ve yapılan yatırımların insan merkezli olması gerektiğini belirterek, Diyarbakır‘ın bölgede motor güç olabileceğini ifade etti.
Baydemir, e-belediyecilik konusunda çok ciddi adımlar atıldığını, altyapıların oluşturulduğunu söyleyerek, her zaman pozitif yönde gelişmelerin olmadığını, e-muhtıra‘ların da olduğunu kaydetti. İnsan ve doğaya zarar vermeyen enerji politikalarının uygulanmasının önemine dikkat çeken Baydemir, tarihi ve kültürel değeri olan mirasların da korunması gerektiğini ifade etti.
Bölgede haberleşme ve bilişim sektöründe çok ciddi bir beyin gücü olduğunu kaydeden Baydemir, bu gücü bölgede tutmanın çok önemli olduğunu söyledi. Belli bir ücret politikasının üzerine çıkmanın zor olduğunu aktaran Baydemir, dezavantajları ortadan kaldırarak avantaj haline dönüştürmek gerektiğini ifade etti.