
EMEĞİ, EŞİTLİĞİ VE YAŞAM HAKKINI SAVUNUYORUZ!
TMMOB Kadın Çalışma Grubu, 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla önce Yüksel Caddesi'nde ağaç süsledi ve ardından TMMOB önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
KANATLARDA BARIŞ, AVUÇLARDA EMEK, GELECEK BİRLİKTE ÖRÜLECEK!
Emeği, Eşitliği ve Yaşam Hakkını Savunuyoruz!
Bugün, emeğiyle hayatı var eden, cesaretiyle sınırları aşan, direnciyle geleceği şekillendiren tüm kadınların günü!
8 Mart, yalnızca bir anma değil; eşitlik, adalet ve dayanışmanın sesi, kadın mücadelesinin simgesidir. Yüzyıllardır süregelen eşitsizliklere, ayrımcılığa ve sömürüye karşı verilen bu mücadele, adil ve yaşanabilir bir dünya için sürecektir.
Emeklerimiz ekonominin, toplumsal hayatın ve sürdürülebilir kalkınmanın temel taşlarından biridir. Gelin görün ki ülkemizde kadınların iş gücüne katılım oranı % 34 seviyelerinde kalırken, mühendislik ve mimarlık gibi teknik mesleklerde kadınların temsili ise yalnızca %20 civarındadır. Oysa kadın emeğinin değer gördüğü bir dünyada sadece kadınlar değil, tüm toplum kazanır!
Ancak, kadınlar sadece ekonomik alanda değil, yaşam hakkı konusunda da büyük bir tehdit altındadır. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun” raporlarında yer aldığı üzere; 2023 yılında Türkiye’de 230’u aşkın kadın öldürülmüş, en az 150 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetmişken, 2024 yılında rekor ve korkunç rakamlarda: 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Bu cinayetlerin büyük bir kısmı, en yakınlarındaki erkekler tarafından işlenmiştir.
Kadınların yaşam hakkı, ancak güçlü yasalar, etkin koruma mekanizmaları ve toplumsal dönüşümle güvence altına alınabilir. Bu noktada şiddeti önlemenin en etkin yolu olan; kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi, faillerin caydırılması ve mağdurların korunması konusunda devlete sorumluluklar yükleyen İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz.
Mücadelenin en önemli parçalarından biri de hiç kuşkusuz eğitim hakkının korunmasıdır. Kız çocuklarının eğitimden uzaklaştırılması, erken yaşta evliliğe veya çocuk işçiliğine zorlanması, toplumsal eşitsizliği derinleştiren en büyük sorunlardan biridir. 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu (MESEM) kapsamında çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılması, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını ve geleceğini tehdit etmektedir.
Ayrıca, yaşanılan her toplumsal felakette, her ekonomik krizde faturanın bedelini en fazla kadınlar ödemektedir. 1-7 Mart Deprem Haftası’nda bir kez daha hatırlanmalıdır ki, doğal afetlerden en çok etkilenenler yine kadınlardır. 6 Şubat depremlerinde olduğu gibi, kadınlar barınma, hijyen, güvenlik ve bakım yükü açısından en büyük mağduriyetleri yaşarken, henüz yaslarını bile tutamadan aileyi bir arada tutmak yükü üstlerine yıkılmıştır.
Bu yılı ‘aile yılı’ ilan eden siyasi iktidar, emeğin yeniden üretim süreçlerinde kadınları yok saymaya çalışmaktadır. Erkek şiddeti, yoksulluk, toplumsal cinsiyet rolleri ve nefret söylemi altında çaresiz bırakılmaya çalışılıyor. “Aile yılı” politikalarıyla LGBTİ+lara yönelik nefret söylemi teşvik ediliyor.” Aile yılı” adı altında kadınlardan evlenip evde ücretsiz çalışması ve toplumsal hayattan, iş hayatından uzaklaşması bekleniyor. Medeni kanun değişikliği hedefleriyle kazanılmış tüm haklarımıza, ne yazık ki 102. Yaşımıza girerken üstelik, büyük bir saldırı başlatmışlardır. Bu saldırı aynı zamanda laikliğe yönelik bir saldırıdır. Laiklik; kadınların olduğu gibi gönençli bir toplumun, yaşam ve hak mücadelesinin de can simididir.
Ne laiklikten ne haklarımızdan ne de yaşamlarımızdan vazgeçmiyoruz.
Biz buradayız!
Yaşamlarımıza, geleceğimize, haklarımıza, özgürlüklerimize sahip çıkıyoruz!
Dahası liyakatsizlik, denetimsizlik ve yağmacı zihniyetle talan ettikleri her konuda kaçınılmaz olan felaketlerin de faturasını ve sucunu yine taraf olmadıkları için bertaraf edilmek istenilen meslektaşlarımıza kesen hükûmet, Bolu faciasının da günah keçileri olarak gözaltına almış, asıl sorumluları kamu vicdanından muaf tutmuştur!
Bugün, direnen, ses çıkaran, hakları ve gelecekleri için meydanlarda, fabrikalarda, şantiyelerde, ofislerde, okullarda, hastanelerde, tarlalarda, atölyelerde, evlerinde, yağmaya açılan yaşam alanlarında ve cezaevlerinde mücadele veren tüm yürekli kadınları selamlıyoruz. Haklarını savunan, cesaretle sözünü söyleyen, dayanışmayı büyüten her kadın, eşit bir geleceğin mimarıdır.
8 Mart, yalnızca bir gün değil, bir değişim hareketidir. Kadın emeğini görünür kılmaya, haklarını savunmaya ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmeye devam edeceğiz. Adil, güzel ve yaşam sevinciyle dolu bir dünya kadınların katkısıyla kurulacak bir düzenle mümkündür! Kadınlar günü dolayısıyla yapılan kozmetik, deterjan, ev aletleri, tüketim maddelerinde yapılan kampanyaları değil: bizleri kollayan yasaları geri istiyoruz! Eşitlik, adalet, hakkaniyet istiyoruz! Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni istiyoruz! Herkesin bildiği gibi “kadın cinayetleri münferit değil, politiktir!”
Kadın cinayetlerini durdurmak için, toplumsal cinsiyet eşitliği için, emeklerimizin hak ettiği değeri görmesi için mücadelemiz sürecek ve mücadelenin büyümesi, güçlenmesi, devamlılığı için tüm meslektaşlarımızı odalarımızı, örgütlülüğümüze ve dayanışmamıza katılmaya çağırıyoruz! Biz birlikte güçlüyüz!
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın TMMOB Kadın Örgütlülüğü!
YAŞASIN TMMOB!