İMO: JAPON MESLEKTAŞIMIZIN İNTİHARI MESLEKİ VE İNSANİ DERS NİTELİĞİNDEDİR

24.03.2015

İnşaat Mühendisleri Odası, Japon mühendisin intiharı ile ilgili 24 Mart 2015 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Japon meslektaşımızın intiharı mesleki ve insani ders niteliğindedir

 

  • Umuyoruz ki mühendislerimiz ve kamu otoritesi “onur intiharından” gerekli dersi çıkarır.

 

İzmit Körfez geçişini sağlayacak asma köprü inşaatının halatlarından birinin kopması bir cana mâl oldu. Köprü inşaatında çalışan Japon mühendis Kishi Ryoichi’nin halatın kopmasından kendisini sorumlu tutarak intihar ettiği basına yansıdı. Medya olayda haber değeri buldu ki meslektaşımızın intiharını sayfalarına taşıdı. Ne de olsa ülkemizde sık değil, hemen hemen hiç görülmeyen bir durumla karşı karşıya olduğumuz açıktı. Mühendislik hatası nasıl olur da bir insanın ölümü seçmesine yol açabilir? Görüyoruz ki ülke kamuoyu bunu anlamakta zorlanmaktadır. Nihayetinde bir halat kopmuştur (!) ve ilginç yanı olay sırasında kimsenin burnu dahi kanamamıştır. Buna rağmen, mühendisin ölümü seçmesi, üzerinde önemle durmamız gereken hassas bir davranış olarak mesleki tarihimizdeki yerini alacaktır.

 

Mesleki hataları bir kenara bırakalım, insani nedenlerin bile bir insanın kendi canına kıymasına sebebiyet vermesini anlamamız ve kabul etmemiz mümkün değildir ancak bu vahim olayın içerdiği anlamı vurgulu hale getirmek gerektiği açıktır. Meslektaşımızın taşıdığı sorumluluk bilincinin, mesleki etik anlayışımızın, iş ahlakımızın, insana ve topluma karşı sorumluluk duygumuzun odak noktasına alınması, içselleştirilmesi, özümsenmesi mesleki alanda yaşanan sorunların bir nebze olsa da çözülmesini sağlayacaktır.

 

Bu bireysel tavır, mühendislik proje ve uygulamalarında titiz çalışmanın ne kadar önemli ve sonuç değiştirici olduğunu gözler önüne sermiş, hatayı ve dolayısıyla sorumluluğu üstlenme ve özeleştiri kültürünün önce insanın benliğinde başlaması gerektiğinin, devamında ortak payda ilan edilerek toplumsal yaşamda belirleyici bir konuma taşınmasının, kurumsal bir işleyiş kazandırılmasının zorunluluğuna dikkat çekmiştir.

 

Bizim açımızdan bu olay, gazetelerin “üçüncü sayfasını” işgal edecek bir haber değildir. Bu vahim olay, mühendislik mesleğinin mevcut işleyişinde ve meslektaşlarımızın, mesleki üretime ve insana yaklaşımda köklü değişiklikler yapılması gerektiğini açığa çıkartan tarihi bir kırılma olarak kayıtlara geçmelidir.

 

Kabul edilmesinin mümkün olmaması nedeniyle bırakalım intihar gibi uç bir örneği, yanlış projelerin, yanlış ve eksik mühendislik uygulamalarının ülkemizde herhangi bir cezai yaptırımının olup olmadığını sorgulayalım. Siyasi iktidarın doğrudan sorumluluğu altındaki işlerde yaşanan “iş kazaları” sonrasında sorumluluğun üstlenilip üstlenilmediğini de soralım. Örneğin Soma’daki, Ermenek’teki iş cinayetlerinin akıbetini, depreme bile hacet kalmadan yıkılan binalarla ilgili yargı sürecinin sonunu öğrenmeye çalışalım, “hatalıyız” diyen bir işveren, bir mühendis, bir kamu yöneticisi, bir bakan, bir başbakan çıkmadığını hatırlayıp insan hayatının ve mesleki etik ilkelerin ne kadar değersizleştirildiğini görelim.

 

İntihar son derece hüzünlü, dramatik bir olaydır; bir insanın canına kıyması sözün tükenmesi anlamına gelmektedir; üstüne yorum yapılması insanı değildir ancak pek çok toplumda istifa müessesesinin toplumsal vicdanın bir sonucu olarak doğrudan devreye girdiği, doğrudan ve dolaylı sorumluların erdemli bir davranış olarak istifayı seçtiği bilinmektedir.

 

Dünyanın hiçbir ülkesinde “hızlandırılmış tren” kazasından, Soma ve Ermenek’teki maden facialarından, Torunlar Center’deki asansör kazasından sonra bakanlık yetkililerinin koltuklarında oturmaya devam etmesi mümkün değildir.

 

Türkiye’de ise ne yazık ki mümkündür. Bu nedenledir ki, ülkemiz iş cinayetleriyle bir anılır hale gelmiştir; iş kazalarındaki sicilimiz hayli kabarıktır ve onca iş kazasına rağmen sorun bir türlü çözülememektedir.

 

İnşaat mühendisliği mesleği insan hayatıyla, insanın güvenliği ve sağlığıyla doğrudan ilintilidir. Projedeki küçük bir hesap hatası, uygulama sırasındaki küçük bir ihmal telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlara yol açmaktadır. Başka bir ülkede meydana geldiğinde kimsenin burnunu dahi kanatmayan bir deprem ülkemizde binlerce insanın ölümüne sebebiyet vermektedir. Bu gerçek, projeden başlayarak bütün üretim sürecinin ve denetim mekanizmasının sorunlu olduğunu göstermektedir.

 

Elbette meslektaşlarımızın üretim sürecinde son derece titiz olması gerekmektedir ancak asıl gerekli olan denetime kurumsal ve işlevsel bir işleyiş kazandırmaktır. Ne yazık ki ülkemiz, sorunları ortadan kaldıran bir denetim sistemini henüz sağlamaktan uzaktır.

 

Umuyoruz ki, mühendislerden kamu otoritesine kadar üretim ve denetim sürecinin bütün bileşenleri “onur intiharından” gerekli dersi çıkarır.

 

İnşaat Mühendisleri Odası

Yönetim Kurulu