ÖZGÜR TOPÇU BİRGÜN GAZETESİ İÇİN YAZDI: DENETİMSİZLİĞE KARŞI YENİDEN KAMUCULUK
TMMOB Genel Sekreteri Özgür Topçu, 26 Ocak 2025 tarihli Birgün Gazetesi için yazdı: "Denetimsizliğe karşı yeniden kamuculuk... Özelleştirmeden Vazgeçilmelidir!"
Her yeni güne nerdeyse yeni bir faciayla uyanır hale geldik. Bu kez de Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde yaşanan yangın faciasıyla sarsıldık. 78 yurttaşımız bu facia sonucu hayatını kaybetti, 50’si ise yaralı…
Yangın, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkabilen ancak bilimin ve tekniğin gereklilikleri yerine getirilerek alınacak önlemler ve müdahaleler ile faciaya dönüşmesi önlenebilecek bir olaydır.
Faciaya dönüşen Kartalkaya yangının her ne kadar çıkış nedeni yapılacak incelemeler neticesinde açığa çıkacak olsa da yalnızca kayıp sayılarından da anlaşılacağı üzere yangının gerçekleştiği tesiste yangın güvenlik önlemlerinin yeterince alınmadığı ve bu konuda yetkili kuruluşların gerekli rutin denetimleri yapmadığı açıktır.
Bu yangın faciasıyla bir kez daha çok açık bir şekilde gördük ki; ülkemizde insan hayatının kâr ve rant hırsının karşısında hiçbir değeri yoktur. Ülkemizde tüm yaşam alanlarımızın üretim aşamasından denetimine kadar insanı, doğayı, tarihsel ve kültürel değerlerimizi sermaye kesimlerinin çıkarlarına teslim eden bir yönetim anlayışı yıllardır hâkim durumdadır. Bu anlayış sağlık ve güvenlikle ilgili en temel gerekli harcamaları bile masraf ve yük olarak görmektedir. En son söyleyeceğimizi ilk baştan söyleyecek olursak; yaşanan acıların asıl sorumlusu sermaye çıkarlarını insan yaşamından üstün gören bu siyasal yaklaşımdır.
Böylesi bir felaketin ardından dahi, kendisi de turizm işletme sahibi olan Turizm Bakanının istifa etmeyerek hâlâ görevine devam etmesi bu durumun en açık örneğidir.
Bu tutumun yanı sıra bir taraftan ülkede normalleşme ve demokrasi söylemleri havada uçuşurken, diğer taraftan soruşturma kapsamında mevcut bilirkişilere müdahale edilerek istifaya zorlanması Türkiye’de hukukun ne denli siyasallaştığının bir diğer göstergesidir.
Ülkemizin içerisinden geçtiği her krizde ve felakette olduğu gibi, Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki yangın da münferit bir olay değildir. Aksine adım adım inşa edilen bir düzenin olağan sonuçlarıdır. İçerisinde yaşadığımız düzenin “normal” koşullarıdır.
Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz 1980’li yıllardan itibaren neoliberal politikalarla yeniden yapılandırılmaktadır.
Bu süreç sadece kamuya ait sanayi tesislerimizin ve varlıklarımızın sermaye kesimlerine satılmasıyla sınırlı kalmadı. Yine bu süreç sadece eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler gibi kamu hizmetlerinin ticarileşmesiyle de sınırlı kalmadı.
Daha köklü ve yıkıcı bir dönüşüm içerisinde, bir devletin asli görevi olan yurttaşlarımızın can güvenliğini ve sağlığını doğrudan koruyan denetim hizmetleri bile sermayenin çıkarları için ticari faaliyet ve rant kapısı oldu.
Bu kontrolsüz ve denetimsiz işleyişin acı sonuçlarına madenlerde, tersanelerde, şantiyelerde binlerce emekçinin ölümüyle tanıklık ediyoruz.
YURTTAŞLARIMIZI YİTİRİYORUZ
Deprem, sel, heyelan, çığ düşmesi, orman yangını vb her doğal afette binlerce yurttaşımızı, trilyonlarca ekonomik kaynağımızı yitiriyoruz.
Özelleştirme, kuralsızlaştırma ve ticarileştirme uygulamalarıyla ilerleyen bu süreç, halkın ortak varlıklarını, değerlerini, haklarını ve çıkarlarını yani kamucu tüm politikaları tamamen yok etme mantığıyla varlığını sürdürüyor.
AKP, sadece kamusal denetim hizmetlerini ticarileştirmekle kalmıyor, denetime tabi olması gereken alanları da keyfiyete dönüştürerek, toplumsal yaşamda onarılması güç tahribatların da önünü açıyor.
Devletin üzerinden attığı her sorumluluk kamuculuğun içini boşaltırken, yaşamlarımız ve geleceğimiz de denetimsiz, kontrolsüz sermaye lehine dönen bu düzene mahkûm ediliyor.
Öyle ki sermayedarların ihtiyaçlarına göre neredeyse her gün yeni bir kanun yeni bir mevzuat değişikliği yayınlıyor, birçok felakette hayatlarımızı garanti altına alacak kontrol ve denetim mekanizmaları bu değişikliklerle yok ediliyor. Kamusal düzenlemeleri ve denetimleri ortadan kaldıran kuralsızlaştırma uygulamalarından bir an evvel vazgeçilmelidir.
Bugün hâlâ, Soma’da Ermenek’te İliç’te ve birkaç gün sonra ikinci yılını anacağımız 6 Şubat depremi ve birçok faciada olduğu gibi Kartalkaya yangınında da 78 yurttaşımızı yitiriyorsak, kamusal denetimin özelleştirilmesinin bedelini ödüyoruz demektir.
Denetim hizmetleri kamu adına yürütülen idari ve kolluk faaliyetidir ve hiçbir biçimde özel kişilere devredilemez. Bu husus aynı zamanda Anayasa’nın 128. Maddesi, “Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmünde de güvence altına alınmıştır.
Bir diğer ifadeyle kamusal denetim bir devletin en asli görevidir. Ülkemizin, geleceğimizin ve yaşamlarımızın teminatıdır.
Bizler TMMOB ve bağlı Odaları olarak temsil ettiğimiz bilimsel ve teknik bilgiyi sömürgenlerin ve rant kesimlerinin değil halkımızın hizmetine sunmayı şiar edinmiş bir örgütüz.
Anayasanın ve kuruluş kanunumuzun bizlere yüklediği görevlerin ışığında meslek alanlarımıza ilişkin politika ve uygulamaların kamu yararına şekillenmesi gerektiğini yıllardır her platformda dile getiriyoruz.
ÖZELLEŞTİRMEDEN VAZGEÇİLMELİ
Özelleştirme adı altında kurumsallaşan rant, yağma, yıkım düzeninden, her koyun kendi bacağından asılır anlayışından vazgeçilmeli, ülkemiz yüzünü toplumcu politikalara dönmelidir.
Bu ülke çocuklarımızın, gençlerimizin, insanlarımızın korkarak yaşadığı, çeşitli ihmaller neticesinde yaşamlarının elinden alındığı bir can pazarı değil, geleceğe umutla baktığı, insanca yaşayabildiği bir yer olmalıdır…