TMMOB 48. DÖNEM OLAĞAN GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİRİLDİ
TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu 31 Mayıs-1 Haziran 2024, Seçimler ise 2 Haziran 2024 tarihlerinde Ankara'da yoğun katılımla gerçekleştirildi.
Genel Kurulu Kocatepe Kültür Merkezinde saat 10.00'da Divan Seçimi ile başladı. Mehmet Soğancı Divan Başkanlığına aday gösterildi ve delegelerce seçildi. Divan Soğancı Başkanlığında, Petek Ataman (GIDAMO), Eylem Gümüş Yılmaz (İMO), Erol Perçin (MMO), Selma Aslan (Mimarlar Odası), Zeynep Feriha Ünal Dinç (MeteorolojiMO), Mehtap Ercan Bilgen (ZMO)’den oluştu.
Genel Kurul, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşmasıyla devam etti.
Emin Koramaz'ın ardından salonda bulunan siyasi parti ve emek örgütleri temsilcilerine söz verildi. İlk olarak Dem Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları söz aldı. Sonrasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel TMMOB Genel Kurulu'nu selamladı. Sonrasında sırasıyla EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, Sol Parti Sözcüler Kurulu adına İsmail Hakkı Tombul, TKP Merkez Komite üyesi Ali Ufuk Arıkan, KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün birer konuşma yaparak Genel Kurulumuzu selamladılar.
Verilen aranın ardından komisyonlar oluşturuldu ve 47. Dönem Çalışmaları sunulmaya başlandı. İlk Olarak 47. Dönem Çalışma Raporu sunumu TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül tarafından yapıldı. Ardından TMMOB 47. Dönem Denetleme Kurulu üyesi, Mimarlar Odasından Mehmet Zeki Barutçu Denetleme Kurulu Raporunu sundu. Son olarak TMMOB 47. Dönem Yüksek Onur Kurulu Raporu Yüksek Onur Kurulu üyesi, Şehir Plancıları Odasından Ayşe Işık Ezer tarafından Genel Kurula sunuldu.
Genel Kurulun ilk günü Sunumlar sonrası söz alan delegelerin 47. Dönem Çalışmaları üzerine konuşmalarıyla sona erdi.
TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu ikinci gününde 1 Haziran 2024 saat 10.00’da yine aynı salonda 47. Dönem Çalışma Raporu üzerine konuşmaların ardından önergelerin delegelere sunumu ve oylanması ile devam etti.
Sonrasında TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz cevap konuşmasını gerçekleştirdi ve TMMOB 47. Dönem Yönetim Kurulu oy birliğiyle aklandı.
Genel Kurul öğleden sonraki oturumunda önergelerin delegelere sunumu ve oylanmasıyla devam etti.
Yönetmelikler Komisyonu sunumu Makina Mühendisi Seyit Ali Korkmaz tarafından Genel Kurul delegelerine sunuldu ve oylandı.
Mali İşler ve Bütçe Komisyonu önergeleri Makina Mühendisi Bedri Tekin tarafından okundu ve TMMOB 48. Olağan Genel Kurulunda delegelerce oylandı.
Kararlar Komisyonu İnşaat Mühendisi Özer Akkuş tarafından Genel Kurul delegelerine sunuldu ve oylandı.
TMMOB 48. Olağan Genel Kurulu Genel Kurul Sonuç Bildirgesi Komisyonu çalışmaları Ziraat Mühendisleri Odasından Murat Kapıkıran sunumuyla devam etti ve Sonuç Bildirgesi üzerine konuşmalar sonrası oylanarak kabul edildi.
Genel Kurul çalışmalarında son olarak dilek ve öneriler paylaşıldı.
2 Haziran 2024 günü TMMOB Teoman Öztürk Sosyal Tesisinde düzenlenen seçimler ile TMMOB 48. Dönem Yönetim Kurulu, Yüksek Onur Kurulu ve Denetleme Kurulu üyeleri belirlendi.
Yönetim Kurulu önümüzdeki günlerde toplanarak Başkan, II. Başkan, Sayman ve Yürütme Kurulu üyelerini seçecek.
TMMOB 48. Dönem kadrolarında görev alacak isimler şöyle:
Yönetim Kurulu:
1- Bilgisayar MO / Hülya Küçükaras
2- Çevre MO / Cevahir Efe Akçelik
3- Elektrik MO / Bahadır Acar
4- Fizik MO / Ekrem Poyraz
5- Gemi Mak ve İşl MO / Feramuz Aşkın
6- Gemi MO / Mustafa Zorlu
7- Gıda MO / Yusuf Songül
8- Harita ve Kadastro MO / Kubilay Yıldırım
9- İçmimarlar O / Hanze Gürkaş
10- İnşaat MO / Özgür Topçu
11- Jeofizik MO/ Şevket Demirbaş
12- Jeoloji MO / Ersin Gırbalar
13- Kimya MO / Halil Kavak
14- Maden MO / Hüsnü Meydan
15- Makina MO / Emin Koramaz
16- Metalurji ve Malzeme MO / Utkan Güneş
17- Meteoroloji MO / Deniz Özdemir
18- Mimarlar O / Arif Balkanay
19- Orman MO / Mustafa Özkaya
20- Petrol MO / Rüştü Öztürk
21- Peyzaj MO / Ayşegül Oruçkaptan
22- Şehir Pl O / Orhan Sarıaltun
23- Tekstil MO / Esen Leyla İmren
24- Ziraat MO / Sefa Apaydın
Yüksek Onur Kurulu:
1- Abdullah Bakır
2- Uğur Ayken
3- Sadık Kınalı
4- Ayşe Işık Ezer
5- Şihat Şengal
Denetleme Kurulu:
1- Mustafa Macit Mutaf
2- Ayhan Erdoğan
3- Selim Tulumtaş
4- Ali Haydar Karaçam
5- Mustafa Tevfik Kızgınkaya
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın TMMOB 48. Olağan Genel Kurulunda yaptığı cevap konuşması şöyle:
"Değerli Arkadaşlar,
Geçtiğimiz dönemde yürüttüğümüz faaliyetlere ilişkin görüş ve eleştirilerinize ilişkin bölümü geride bıraktık.
Bugün önergeler üzerine yapacağımız görüşmelerin ardından yarın Teoman Öztürk Sosyal Tesislerinde yapacağımız seçimlerle Genel Kurulumuzu tamamlayacağız.
47. Dönemde yürüttüğümüz çalışmalara verdiğiniz destek ve Yönetim Kurulumuza göstermiş olduğunuz teveccüh nedeniyle hepinize teşekkür ediyorum.
Çalışma programları hayata geçirilebildiği oranda anlamlıdırlar. 47. Dönem Çalışma Programımızın başarıyla hayata geçirildiyse eğer bunda odalarıyla, şubeleriyle, il–ilçe temsilcilikleriyle, İKK temsilcilikleriyle, çalışmalara katılan üyeleriyle TMMOB örgütlülüğünün emeği vardır.
Bu yüzden en çok teşekkürü hak edenler sizlersiniz. İyi ki varsınız, iyi ki TMMOB var. İyi ki TMMOB’nin yüreği insan sevgisiyle, yurt sevgisiyle dolu üyeleri ve kadroları var. Varlığınız, varlığımız tüm ülkeye umut veriyor.
Değerli arkadaşlar,
Bu kürsüde dile getirilen görüşler, yürütülen tartışmalar TMMOB’nin fikri zenginliğinin en önemli göstergesi olmuştur.
Burada yürütülen tartışmalar ve bugün kabul edilecek önergeler doğrultusunda hazırlanacak olan Çalışma Programımızın önümüzdeki dönemin mücadelesinde hepimize rehberlik edeceğine yürekten inanıyorum.
Çalışma Raporu üzerine yapılan konuşmalarda dile getirilen bazı konularla ilgili kısa birkaç söz söylemek istiyorum. Bunlardan ilki 1 Mayıs’ta yaşananlarla ilgili… Açılış konuşmasında konuklar önünde dile getirmek mümkün olmadığı için bilinçli olarak bugüne bıraktım
Güçlü ve birleşik bir siyasal hareketin olmadığı dönemlerde bizim gibi emek ve meslek örgütlerinin siyasal alandaki varlığı ve sorumluluğu da artıyor. Ülkemizde çok uzun yıllardır bu büyük sorumluluğun yükü ve bilinciyle davranıyoruz. Söz konusu 1 Mayıs olduğunda bu sorumluluğumuz daha da artıyor. Tüm ülke bizlerin vereceği karara dikkat kesiliyor. 1 Mayısların gücü ve etkinliği bizim o gün yapabildiklerimizle doğru orantılı oluyor.
Bildiğiniz gibi Meşhur 1977 1 Mayıs’ının o görkemli fotoğrafında yer alan pankartlardan birisi de TMMOB’ye aittir. Bizim açımızdan Taksim her zaman 1 Mayıs Meydanı olmuştur. Yıllardır da emek ve meslek örgütleriyle birlikte 1 Mayıs gündemiyle yaptığımız toplantılarda bu konudaki ortak tavrın parçası olduk.
Katliamın 40. Yılında, 2007 yılında, çok uzun yıllar sonra 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararı alındıktan sonra da tüm üye ve yöneticilerimizle Taksim’e çıkma iradesini gösterdik. Yasal olarak Taksim’de yapılmasına izin verildiği 2010 yılına kadar çok sayıda üye ve yöneticilerimiz polis şiddetinin hedefi oldu.
Bu şiddete ve yasaklara karşı defalarca dava açtık ve bu davaların sonucunda, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama isteğimize karşı getirilen yasaklama kararlarının anayasal hak ve özgürlüklerin ihlali olduğu konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından da kabul edildi.
Bu kararın yarattığı gündemle birlikte DİSK Şubat ayında gerçekleştirdiği Genel Kurulunda aldığı kararla, 2024 1 Mayıs’ının Taksim’de kutlanacağını açıkladı. Bizler de TMMOB, KESK, TTB gibi yıllardır bu süreci birlikte yürüten örgütler olarak bu kararın arkasında durduk. İstanbul İl Koordinasyon Kurulumuz aracılığıyla 1 Mayıs’ın en güçlü, en kitlesel biçimde örgütlenmesi için çaba harcadık. 1 Mayıs sabahında da üyelerimiz ve örgütlerimizle birlikte Saraçhane’deki toplanma alanında buluştuk. Orada yaşananlar tüm kamuoyunun gözü önünde gerçekleşti. İstanbul Valiliği adeta bir polis ordusuyla Bozdoğan Kemeri surlarını emekçilere kapattı.
Orada bulunan basın mensuplarına bu durumu kınadığımızı, kabul etmediğimizi, barikatın kaldırılarak yürüyüşe izin verilmesi gerektiğini dile getirdik. Valilikle ve orada bulunan polis amirleriyle yaptığımız görüşmelerde ne yazık ki mesafe kaydedemedik. Yürüyüş yapmak isteyen kitleye defalarca gazlarla, plastik mermilerle saldırıldı ve kitle dağılmaya zorlandı.
Orada çatışmalar devam ederken ne yazık ki bizlerin hiç haberi olmadan, tertip komitesine ait araçta eylemin sonlandırıldığı anonsu yapıldı. Samimiyetle söylüyorum benim de, İKK Sekreterimizin de böyle bir anonstan haberi hiç olmadı. Zaten örgüt başkanları olarak bizim eylemi sonlandırmak, kitleyi dağıtmak noktasında bir kararımız da yoktu. O anonsun bizim eylem kültürümüze, mücadele kültürümüze hiç yakışmadığını ben de farklı ortamlarda ifade ettim.
Öte yandan şunu bilmenizi isterim ki, 1 Mayıs’ta bizim asıl eksikliğimiz eylemi sonlandıran o anons değildi. Bizim asıl eksikliğimiz Taksim Meydanı’na çıkamamak da değildi. Arkadaşlar bizim asıl eksikliğimiz, 700 bine yakın mühendis, mimar ve şehir plancısının sesi olan bir örgüt olarak üyelerimizi o alana katmak konusunda yeterince başarılı olmamamızdır. O alanda yüz binlerce kişi olabilseydik eğer önümüzde ne İstanbul valiliği durabilirdi, ne de onun kolluk kuvvetleri. Bizlerin bu bir mayıstan çıkarması gereken ders, üyelerimizi eylem ve etkinliklerimize daha kitlesel biçimde katabilmek olmalıdır. Bundan sonra tüm örgüt olarak bunun için çaba harcayacağız. 1 Mayıs’ta yaşananlar nedeniyle tutuklanan arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşması için de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm gücümüzle mücadele edeceğiz.
Değerli Arkadaşlar,
Dünkü toplantılarda en önem verdiğim konulardan birisi, Çalışma Grubumuz adına Kayyımlarla ilgili yapılan sunumdu.
1970’li yıllardan itibaren Birliğimizin geleneği haline gelen ilerici, devrimci, yurtsever mücadele anlayışı, mevcut burjuva demokrasilerinin sınırlarını aşan, halkın siyasete ve yönetimlere doğrudan katılımını öngören bir demokrasi anlayışına dayanmaktadır. O yıllardan bu yana yazdığımız tüm metinlerde, tüm seçim bildirgelerinde yerel yönetimlerden, merkezi idareye kadar tüm yönetimlerin halk egemenliğine, halk katılımına dayalı olarak yapılandırılmasını dile getirmişizdir.
Halk egemenliğini aşındıran, halkın siyasete katılımını sınırlandıran tüm anayasal ve yasal değişikliklerin karşısında olduk. Bu ülke demokrasisine kara bir leke olarak geçen kayyımlar konusunda da en başından itibaren çok net bir tutum aldık. HDP’li-DBP’li belediye başkanlarının görevlerinden alınarak tutuklanmalarından itibaren bu uygulamaya karşı olduğumuzu dile getirdik. Bölge illerini ziyaret ederek İrademe Dokunma talebiyle yapılan eylem ve etkinliklere katıldık.
O günden bu yana yazdığımız tüm raporlarda, tüm metinlerde kayyım politikasını eleştirdik. Geçtiğimiz genel kurulumuzda da hep birlikte aldığımız karar uyarınca “Belediyelere Atanan Kayyum Uygulamalarının Takibi Çalışma Grubu” oluşturduk. Bu çalışma grubumuz eliyle oluşturulan ve burada sunumu yapılan rapor nedeniyle çalışma grubumuza, komisyonumuza teşekkür ediyorum.
Bu rapor kayyım politikalarının sadece halk idaresinin gaspından ibaret olmadığını, aynı zamanda kente ve kent kültürüne yönelik planlı bir saldırı olduğunu açıkça gösteriyor. Bir önceki dönemde yine çalışma grubumuz tarafından hazırlanan “Yıkılan Kentler” Raporu, 2015 yılında yürütülen çatışma siyasetinin kentlerde yarattığı yıkımı gözler önüne sermişti. Bu rapor da Yıkılan Kentler Raporunun devamı olarak görülmelidir. Bölge illerinde yaşanan tahribat ve asimilasyonun boyutlarının hem demokratik kamuoyu tarafından hem de akademik çevreler tarafından görülmesi açısından önemli bir rapor olduğunu düşünüyorum.
Raporu hazırlayan arkadaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. TMMOB olarak kayyım politikalarına karşı her düzeyde mücadele etmeye devam edeceğimizin altını bir kez daha çiziyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Gezi Direnişinin yıl dönümü vesilesiyle en fazla dile getirilen konulardan birisi de Gezi Direnişi ve Davası oldu. Konunun önemine binaen bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Birliğimiz, 11 yıl önce doğasına, çevresine, ülkesine sahip çıkmak için mücadele eden bu ülkenin en aydınlık en onurlu mücadelelerinden olan Gezi direnişine sahip çıkmaktan bir an olsun vazgeçmedi. İktidar güdümlü yargı eliyle tutuklanan arkadaşlarımıza her zaman sahip çıktık ve çıkmaya da devam edeceğiz. Bizler, TMMOB olarak çok iyi biliyoruz ki arkadaşlarımıza verilen cezaların her biri aslında toplumsal muhalefete yöneliktir. Bizleri baskılamaya, korkutmaya, biat ettirmeye yöneliktir. Bu sebeple ısrarla ve inatla arkadaşlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Kaybettiğimiz çocuklarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Anayasal görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği için tutuklanan Mimarlar Odamızın Hukuk Danışmanı Can Atalay’a, Şehir Plancıları Odamız Onur Kurulu üyesi Tayfun Kahraman’a verilen her bir ceza, aynı zamanda TMMOB’ye verilmiştir. Bu cezaların hiçbiri ne arkadaşlarımıza ne de Gezi direnişine sahip çıkmaktan bizi vazgeçiremez.
Gezi’de karşımıza çıkan, hukuku adeta ayaklar altına alarak tek adamın keyfiyetine göre cezalar yağdıran bu çürümüş yargı düzenin bir başka örneğini Kobane davasında gördük. 1 Mayıs’ın ardından gelen cadı avı tutuklamalarında gördük. İktidarın elinde bir oyuncak haline gelen bu yargı kararlarını asla kabul etmiyoruz.
TMMOB olarak bizler bu siyasi davalara karşı, eşitlik ve adalet mücadelemizi kararlıkla sürdürmeye, toplumsal mücadelelerde geçmişten bugüne Birliğimizin sahip olduğu mücadele kültürüyle yer almaya devam edeceğiz. Tutuklanan arkadaşlarımızın her birinin özgürlüğüne kavuşması için mücadele etmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Arkadaşlarımız aramıza dönene kadar, yan yana omuz omuz mücadeleyi yeniden büyüteceğimiz gün gelene kadar her alanda sesimizi duyurmaya, onların adını haykırmaya devam edeceğiz.
Değerli Arkadaşlar,
Ülkemiz ne yazık ki 22 yıldır bir karanlık iktidarıyla yönetiliyor. Özellikle laikliğe karşı adeta kurumsallaşan gerici saldırılar altında hayatlarımızın her alanı dinsel referanslarla yeniden düzenlenmek isteniyor. Toplumsal yaşamın bütünü, islamcı faşist bir rejim altında şekilleniyor.
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, ülkemiz artık sokaklarında tarikatların cemaatlerin şeriat yürüyüşleri yaptığı, kız çocuklarının çocuk yaşta evlendirilmesinin meşrulaştırıldığı, laikliğin adım adım tasfiye edildiği, gerici dinci bir ülke haline getirildi.
Bu uğraşın en somut örneğini ÇEDES ve Türkiye Yüzyılı Maarif projesinde gördük. Dindar kindar nesil yetiştirtmek amacıyla çocuklarımız siyasi iktidar tarafından adeta zapt ediliyor.
TMMOB olarak bizler dün olduğu gibi bu günde toplumsal yaşamın bütününe kamusal hizmet vermekle yükümlü olduğumuzun bilinciyle, bilimi, laikliği, savunmaya şeriata ve her türlü gericiliğe karşı kararlılıkla durmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki çocuklarımız bu ülkenin geleceğidir. Bu ülkenin kalkınmasına, üretmesine, ilerlemesine sahip çıkacak olan geleceğimizdir. Bu yüzden bizler çocuklarımıza, geleceğimize ve ülkemizin yarınlarına sahip çıkmaya inatla devam edeceğiz.
Değerli Arkadaşlar,
Açılış Konuşmasında da dile getirdiğim, siyasi parti temsilcilerinin de değindiği Anayasa Konusundaki tutumumuzun altını bir kez daha çizmekte fayda görüyorum.
Anayasa değişikliği konusu 22 yıldır süren iktidar dönemi boyunca AKP’nin adeta acil durum düğmesi olarak işlev gördü. AKP ne zaman başı sıkışsa, ne zaman kitlesini konsolide etme ihtiyacı duysa, daha da önemlisi muhalefet bloğu içinde ne zaman gedik açmayı amaçlasa Anayasa Değişikliği tartışmasını gündeme getiriyor.
Gerek 2010, gerekse 2017 Anayasa değişikliklerinde AKP’nin amacı hiçbir biçimde demokratikleşmek, sivilleşmek, hak ve özgürlüklerin sınırlarını genişletmek olmadı. O dönemlerde de defalarca dile getirdik. 2010 yılı değişikliğinin hedefi Cemaatle birlikte Yüksek Yargı organlarını kontrol altına almaktı. 2017 değişikliği ile de zaten güçler ayrılığına dayalı parlamenter demokrasi ortadan kaldırılarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi adı altında tek adam rejimi kuruldu.
AKP’nin yenilgisiyle sonuçlanan yerel seçimler sonrasında yeniden alevlendirilen Anayasa değişikliğinin tek amacı da AKP iktidarının, Erdoğan’ın tek adam pozisyonunun sürekliliğini güvence altına almaktır. TMMOB olarak bizler tüm bu tartışmalarda tarihin doğru tarafında yer almakla gurur duyuyoruz.
Ne mutlu bize ki, sivilleşme ve demokratikleşme kılıfı altında sunulan hiçbir liberal aldatmacaya kanmadan, halk egemenliğinden, yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, güçler ayrılığından yana tavır aldık. Önümüzdeki anayasa tartışmasında da tavrımız nettir. Dün olduğu gibi yarın da halkın ortak çıkarından yana olacağız. Demokrasiden yana olacağız. Cumhuriyetten yana olacağız. Kamusal haklarımızdan yana olacağız. Özgürlüklerden yana olacağız. Halkı yok sayanlarla, halkı baskı ve zulümle korkutmaya çalışanlarla yan yana olmayacağız.
Değerli Arkadaşlar,
Çalışma raporu üzerine yapılan değerlendirmelerde TMMOB’nin madencilik özellikle de altın madenciliği konusunda politikalarının, çalışmalarının güncellenmesi gerektiği konusu dile getirildi. Odalarımızın yürüttükleri çalışmalara, yaptıkları etkinliklere karar verecek olan bizler değiliz. Fakat TMMOB olarak madencilik konusunda yürüttüğümüz çalışmalar ve dile getirdiğimiz politikalar her dönemde yenilenmekte, yeniden üretilmekte olduğunu belirtmek isterim.
AKP iktidarı döneminde birbiri ardına yaşanan maden cinayetleri nedeniyle, madenlerin yarattığı doğal tahribatlar nedeniyle, yine madenlerin halk sağlığı üzerindeki etkileri nedeniyle madencilik konusu en önemli ve değişmez gündemimiz olmuştur.
Türkiye’nin dört bir yanında sürdürülen madencilik faaliyetlerine karşı açtığımız onlarca dava bulunmaktadır. Yine ülkenin dört bir yanında madenlere karşı yürütülen çevre mücadelelerinin içinde TMMOB örgütleri ve üyeleri aktif olarak bulunmaktadır. İliç’te yaşanan facia sonrasında defalarca dile getirdiğimiz üzere TMMOB’nin madencilik faaliyetleri konusunda tavrı nettir.
Madenlerimiz ulusal ve uluslararası sermaye gruplarının yağma alanı olmaktan çıkarılmak zorundadır. Hepimizin ve gelecek nesillerin ortak zenginliği olan madenlerimiz toplumun genel çıkarı için kullanılmalı, ülkenin tüm ortak zenginlikleri hakça paylaşılmalıdır.
Ülkemizdeki tüm madencilik faaliyetleri kamu yararını ve ülke geleceğini gözetecek biçimde planlanmalıdır. Bunun için de madenlerimiz kamu eliyle işletilmeli ve maden işletmelerinde kamu denetiminin sağlanmalıdır. Madencilik faaliyetlerinin doğaya ve doğal yaşama uygun biçimde yürütülmesinin yegane yolu, sömürge madenciliği yerine bu toplumcu anlayışın egemen kılınmasıdır. Bu anlayışımızdan bir adım geri atmayacağız.
Konuşmamı uzatmak istemiyorum ama dünkü konuşmalarda kürsü kullanan tüm arkadaşlarımızın vurguladığı bazı hususların önümüzdeki dönem mücadelemizde rehberimiz olacağının bilinmesini istiyorum.
TMMOB olarak bizler,
Milyonlarca kişinin hayatını elinden alan, yaşam koşullarını tehdit eden savaşların derhal durdurulması, silahların susturulması, ülkede, bölgede ve dünyada barışın egemen olması konusunda mücadele edeceğiz.
Kürt Sorununun barışçıl bir zeminde çözülmesi için ortak mücadele yürütülmesi konusunda mücadele edeceğiz.
Kadınlara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin sona erdirilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden kabul edilmesi konusunda mücadele edeceğiz.
Emeğiyle geçinen toplum kesimlerinin hayatlarının iyileştirilmesi için sermaye tahakkümüne karşı emek yanlısı politikaların savunulması konusunda mücadele edeceğiz.
Doğamızı, doğal kaynaklarımızı, şehirlerimizi, toplumsal varlıklarımızı tehdit eden neoliberal anlayışa karşı toplumun ortak çıkarını savunan kamucu anlayışın geliştirilmesi konusunda kararlıyız. Bütün meslek alanlarımıza ilişkin politikaların bu anlayışla yürütülmesi konusunda mücadele edeceğiz.
Ve elbette kriz koşullarında yaşamları daha da zorlaşan meslektaşlarımızın ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarının geliştirilmesi için mücadelenin yükseltilmesi konusunda mücadele edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Geçtiğimiz çalışma dönemi boyunca Yönetim Kurulu ve Birlik olarak yapabildiklerimiz ve yapamadıklarımız, Türkiye gerçeklerinden, içinden geçtiğimiz dönemin sınırlılıklarından, üyelerimizin yaşadıkları deneyimlerden bağımsız değil. Bu gerçekliği üyelerle doğrudan ilişki kurduğunuz için sizler de çok iyi biliyorsunuz.
Özellikle illerde TMMOB’nin varlığı ve görünürlüğü, oradaki İKK bileşenlerinin etkinliğiyle ölçülüyor. İllerde İKK’lar ne kadar çalışıyorsa, TMMOB’nin sözü o ve sesi o kadar duyuluyor.
Meşhur bir atasözümüz vardır, tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz. Harmanda yüzümüz olsun istiyorsak, alanlarda kalabalık olmak istiyorsak, genel kurullarımızı kalabalıklaştırmak istiyorsak, kadınları ve gençleri örgütsel faaliyetlere ve yönetimlere katmak istiyorsak tüm bunlar için daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Hepimiz bu amaç için çalışıyoruz. Birlik olarak bizler de taleplerimizi basit biçimde basın aracılığıyla duyurmak yerine her fırsatta merkezi kampanyalar planlayarak tüm odalarımız, tüm şubelerimizi ve özellikle de il koordinasyon kurullarımızı harekete geçirmeye çalıştık. Yönetim kurulu arkadaşlarımızla her fırsatta farklı illere giderek oradaki arkadaşlarımıza sokakta yan yana olmaya çalıştık.
Bizleri yalnızlaştırmaya çalışan siyasal iktidara inat, her fırsatta DİSK, KESK ve TTB ile omuz omuza vermeye, akademik meslek odalarıyla yan yana gelmeye çalıştık. Bu birlik ve dayanışma anlayışı, TMMOB’nin en büyük kılavuzu olmaya devam edecek.
Çalışma dönemimiz boyunca değerlerimize, örgütlülüğümüze, kurullarımıza ve örgüt hukukumuza sıkı sıkıya sahip çıktık. Mesleğimizi, meslektaşlarımızı ve ülkemizi elimizden geldiğince savunduk.
Karanlığa karşı aydınlığı, savaşa karşı barışı, dinci gericiliğe karşı laikliği, dogmatizme karşı bilimi, faşizme karşı özgürlükleri, dışlamaya karşı barış içerisinde bir arada yaşamı, rant ve sömürüye karşı emeği, emperyalizme karşı bağımsızlığı savunduk. Bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz
Yaşadığımız bu karanlık günlere rağmen, yüreğiniz kararmasın arkadaşlar. İçimize umutsuzluk düşmesin.
TMMOB, umutsuzluğa karşı umudu; korkuya karşı cesareti; teslimiyete karşı direnişi örgütleyenlerin mevzisidir. Bu ülkenin ve bu dünyanın kurtuluşunu, emeğin kurtuluşunda eşitlik özgürlük ve tam bağımsızlıkta, akılda, bilimde, barışta, sınırsız ve sınıfsız bir dünyada görenlerin mevzisidir.
Halktan, emekten, iyiden güzelden yana yurtsever toplumcu çizgimizden asla taviz vermeyeceğiz.
Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü,
Yaşasın Mücadelemiz "