TMMOB ANKARA KENT SEMPOZYUMU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

29.01.2024

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu tarafından 13-14 Ekim 2023 tarihlerinde "Cumhuriyetin 100. Yılında Başkent Ankara, Nasıl Bir Ankara İstiyoruz?"  başlığıyla gerçekleştirilen TMMOB Ankara Kent Sempozyumu Sonuç Bildirgesi 29 Ocak 2024 tarihinde yayımlandı.

TMMOB Ankara Kent Sempozyumu Sonuç Bildirgesi
 13-14 Ekim 2023

TMMOB Ankara Kent Sempozyumu 13-14 Ekim 2023 tarihlerinde, Ankara’da Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir. Sempozyumda Başkentte Halk Sağlığı, Başkent ve Meslek Örgütlerinin Mücadelesi, Sürdürülebilirlik, Dirençlilik, Ulaşım, Ankara'nın Doğal Kaynakları ve Ankara’da Öğrenci Olmak ana başlıkları ile 2 günlük süreçte, tartışmalar ve sunumlar ile bir kent olarak Ankara’nın ve Cumhuriyetin 100. yılında Başkent’in sorunları ele alınmıştır.

Ankara İl Koordinasyon Kurulu tarafından düzenlenen Kent Sempozyumu, Cumhuriyetin 100. yılına giderken, yerel seçimlerin öncesinde gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde insanca yaşanabilir, ekoloji ile barışık ve sürdürülebilir bir kent tartışmaları, her ne kadar seçim tartışmalarının sertliği altında ezilse de ülkenin mühendis, mimar ve plancılarının yaşanabilir bir kent, sürdürülebilir bir çevre için üstlendiği sorumluluk, bu atmosfere bir oksijen çadırı olmayı başarmıştır.

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu, mesleklerimizin ve almış olduğumuz eğitimin gereği olarak ülkede uygulanan politikaların, halkımızı ve geleceğimizi koruyan, kamunun faydasını geliştiren yurtsever bir çizgide oluşturulması bilinciyle çalışmalarını sürdürmektedir.

Biz mühendis, mimar ve şehir plancıları, bu politikaların oluşturulmasında önemli roller üstleniyoruz. Gerçekleştirmiş olduğumuz bu sempozyumun, Ankara’nın kültürel değerlerini, yaşanabilir çevreyi koruma, afet dirençli kent bilincini yaygınlaştırma, insanla ve ekolojiyle barışık kentler üretme yolunda uygulayıcıların eline bir yol haritası oluşturmasını, Cumhuriyetin 100. yılında sömürüye ve ranta karşı mesleki, teknik bilgi ile kamu yararını geliştirme çalışmalarında önemli bir katkı olmasını diliyoruz.

Bir Müşteki Olarak Başkent Ankara

Cumhuriyet’in devrimlerinin örnek bir Başkent yaratma girişimi, Ankara’da kalkınmacı ve aydın bir toplum yaratma çalışmaları, Ankara kimliğinin belirleyici unsuru olmuştur. Yeni inşa edilen cumhuriyetle birlikte modern mekânın ve kimliğin yaratılmasında akan ırmağın yatağını değiştirme rolünü üstlenen Ankara; kent, insan ve ülke profili için örnek olma görevini zamanla kaybetmiştir.

Arsa ve bina yaratan iktisadi gücün bir oyuncağı olmuş Başkent, kamucu politikalar ve planlama çalışmalarından uzaklaşılması ile sermayenin ve siyasal rantın en kuvvetli saldırılarına, yaşam ihlallerine ve kent suçlarına maruz kalmıştır.

Müşteki olduğundan hareketle Ankara’nın, bir diğer yanıyla kamunun, yıkıcı sermaye dinamiklerine karşı mücadele etmek zorunda bırakıldığı açıkça söylenebilir. Çünkü uğradığı büyük tahribatlara; her gün artan halk sağlığı sorunları, kirlilik, ulaşım, kent suçları, tarımsal üretimden kopuş, yaşam ihlalleri, ekolojik yıkım, afetlere karşı kırılganlık gibi sorunlara rağmen, bunlara karşı mücadelede örgütlü toplum olma bilincinin korunabildiği örneklerden biridir.

Ankaranın Taşı 

Ankara taşı, marşlara konu olmuş, kentin en önemli karakteristik özelliğidir. Ancak bir kavram olarak Ankara taşı, kentsel belleğin harcı olarak da ele alabiliriz. Ankara taşından imal edilmiş Augustus Tapınağı'nın, gelişen kent yaşamı içinde görünmez oluşu; Ankara’nın ve temsil ettiği kimliğin gelişimi ile benzerlik göstermektedir. Ülkemizin tüm kentleri tahrip edilirken, moderniteye karşı siyasal iktidarın açtığı savaşta en büyük tahribata Ankara uğramaktadır. Kurucu iradenin yaratmak istediği kalkınmacı, kentli, üreten ve hakça bölüşen bir Ankara kimliği günbegün kırpılarak göz önünden kaldırılmak istenmektedir. 

Feodalizme ve sömürüye hapsolmuş, tarihin gerisinde kalmış bir coğrafyada çağdaş, aydın, ilerici bir toplumu inşa etme hayali; yani toplumsal olarak kurulanın aynı zamanda mekânsal olarak da kurulması istenci, aynı direnci aksi istikamette de yaratmıştır. Siyasal iradenin Ankara’yı mekânsal olarak insandan, yayadan, ekolojiden, sınai ve tarımsal üretimden koparmak isteği, ülkede yaşatılmak istenenin de bir izdüşümüdür.

Mutlu, Refah Düzeyi Yüksek Bir Ankara

Halk kesimlerinin planlı, sağlıklı, güvenli, gelişkin yerleşim alanlarına; temiz su temini, atık su, çöp ve temizlik hizmetlerine ulaşımı; kesintisiz ve sağlıklı enerji-doğalgaz temini, ulaşım hizmetleri, çevre sağlığı hizmetlerine ayrımsız olarak erişimi, kültürel ve kamusal alanlara ulaşımı gibi temel kent bileşenlerine ulaşımı kesintisiz, sorunsuz ve ranttan uzak, oldukça refah seviyesi yükselecektir. Bu aynı zamanda gelişmişlik seviyesinin de temel göstergesidir.

Ancak bugün kentte yaşayan tüm kesimlerin kamusal hizmetlerden aldığı pay ve bu hizmetlere erişimdeki eşitsizlik yoksul kesimlerin aleyhine giderek artmakta ve derinleşmektedir. Eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi temel kamu hizmetlerine, kamusal alan sorumluluğu ile yaklaşılması gerekirken bu hizmetlerin neredeyse tamamı ticarileşmiştir.

Ankara, Ankaralıların kentsel hizmetlere ulaşımı yönünden sınıfta kalmaktadır. Okulların açılmasıyla beraber kentsel/kamusal hizmetlerin temel insani ihtiyaçlarla aynı zemine bastığını bir kere daha gördük. Her geçen gün kendini daha çok hissettiren gıdaya erişimdeki eşitsizlik, beslenme çantalarından pazar arabalarına kadar yoksul halk kesimlerini derinden etkileyen acı bir gerçektir. Bu gerçek, bizlere ilgili kurumların, yerel yönetimlerin sağlıklı ve adil dağılımı esas alan bir çalışma yürütmediğini göstermektedir.

Yine temel insan haklarından biri olan barınma, son yıllarda derinleşen ekonomik kriz ve enflasyon ile ülkemizdeki en can alıcı sorunlardan biri haline gelmiştir. Barınma hakkı, mülkiyet belgesinden bağımsız, sağlıklı bir yaşam çevresi içinde insanca yaşanabilir konut hakkı olarak kabul edilmelidir. Bunun sağlanması için başta merkezi idare olmak üzere, yerel yönetimlerde de mühendislik ve mimarlığın bilimsel ve teknik gereklilikleri, planlama disiplininin bir parçası olan kentsel dönüşüm uygulamaları açısından da vazgeçilmez olduğu benimsenmelidir.

Türkiye bir afet ülkesi olduğu gibi, Ankara da bu bütünün bir parçasıdır. Son yılarda yapılan akademik çalışmalar ışığında Ankara’nın depremselliğinin bilinenden yüksek olduğu da ortaya çıkmıştır. Derelerin, vadilerin, ormanların, kıyıların, su havzalarının, kısacası yapılaşmaya uygun olmayan alanların rant ekonomisinin baskısı altında yapılaşmaya açılması; teknik bilgiden yoksun imar planlaması; düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş yapı üretimi; kısacası ranta dayalı, hızlı, düşük nitelikli, tasarımsız ve plansız kent politikaları sonucu gerçekte hepsi birer doğa olayı olan deprem, heyelan, çığ, kaya düşmesi, su baskını vb. olayların tamamı afete, yani insani ve ekonomik yıkıma dönüşmektedir.

Bu konuda öncelikle afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler alınmalıdır. Alınan önlemler ivedilikle kamuoyu ile paylaşılmalı, yurttaşlar ve kent sakinleri bilgilendirilmelidir.

Yapılar, kentsel ve/veya bölgesel düzeyde ele alınarak gereken planlama çalışmaları yapılmalı, kent yönetimi ise bu bütüncül planlara sadık kalınarak sağlanmalıdır. Geliştirilen tüm projelerde, kamu yararı ilkesine ve mühendislik, mimarlık ve planlama ilkelerine ayrımsız biçimde uyulmalıdır.

Ankara’nın içme-kullanma suyu ihtiyacının büyük bir bölümü yüzey suyu kaynaklarından karşılanmaktadır. Özellikle Ankara merkez ilçelerinin neredeyse tamamı barajlarda depolanan yüzey suyuna bağımlı durumdadır. Ankara ilinin hidrojeolojik yapısı genel olarak zengin yeraltısuyu kaynaklarına olanak vermemekle birlikte, önemli sayılabilecek miktarlarda yeraltısuyu barındırma potansiyeline sahip olduğu bilinen kaynaklarda da kullanma-koruma yaklaşımı doğrultusunda yönetim stratejilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Atmosferdeki sera gazının sürekli artış yönünde değişim göstermesinin, meteorolojik olayları etkileyeceği bir gerçektir. Bu konuda sorunun köküne doğru yaklaşılarak, günümüzde sel/taşkın, su kıtlıkları ve tarımsal üretimdeki sorunlar başta olmak üzere, yaşanan sorunların gerçek nedenleri ortaya konmalıdır.

Ankara’nın jeotermal kaynak potansiyeli son yıllarda önemli gelişmeler elde etmesine rağmen, hala gerçek potansiyeli henüz ortaya konmamıştır. Kentin jeotermal zenginliğinin ortaya çıkarılması, gerçek jeotermal kapasitesinden yararlanılması ve çevresel değerleri gözetecek şekilde işletilmesi Ankara’ya önemli katkılar sağlayacaktır.

Ankara civarında jeolojik miras olarak sınıflandırılabilecek alanların, turizmi ve bilimsel çalışmaları desteklemek amacıyla doğa koruma be buna bağlı yerel hizmetlerin artırılması gereklidir.

Kentsel gelişim sürecindeki büyüme, tarım arazilerinin, doğal ve çevresel olarak hassas bölgelerin ortadan kalkma seviyesine gelmesine neden olmuştur. Buna bağı olarak bölgesel açık alanlardaki azalma, zengin tarım potansiyeline rağmen Ankara’nın tarımsal potansiyelini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu nedenle Ankara’nın arazi potansiyeli, toprak varlığı, toprak kalitesi gibi tarımsal zenginlikleri, bitkisel üretimi yanında hayvansal üretim potansiyeli yeniden değerlendirilerek üretime kazandırılmalıdır.

Zevahiri Kurtarmak Yetmez!

Ne yazık ki Ankara yıllardır maruz kaldığı görgüsüzlükten, bilim ve akıl düşmanlığının tasarrufundan henüz kurtulamamıştır. Kentimiz sermayenin ve beraber hareket eden merkezi ve yerel yönetimlerin ranta dayalı estetik anlayışı ve kâr hırsları ile başkentlilik niteliklerini yitirmekte, birçok bakımdan yaşanılabilir olma halini kaybederek kontrolsüz ve plansız büyümektedir.

Bunun çözümü için zevahiri kurtarmak yetmez. Yalnızca kartezyen yaklaşımla Ankara’nın yapısal sorunları çözülemez. Bu yüzden başkentte uzun zamandır ihmal edilen bütüncül bir üst ölçekli plan çalışmaları acilen başlamalı; kültürel, tarihi, yerel ve özgün dokuyu ve halkın çıkarlarını koruma temelinde kurgulanmalı, rant politikalarına dayalı projeler reddedilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri, ayrıcalıklı imar hakkı sağlama aracı olarak kullanılmamalıdır. Tüm yapılaşmalara yönelik kamusal yapı denetim sistemi yaşama geçirilmeli; kamu denetimini etkinleştirmek için uygulamaların her aşamasında TMMOB’ye bağlı meslek odalarının görüşü ve önerileri alınmalı ve meslek odalarına denetim sürecinde etkin olarak yer verilmelidir.

Bir şehrin mutluluğu gürültüye, insan kalabalığına, kirliliğe, örgütsüzlüğe, yoksul düşmanlığına karşı koyuşundan belli olur. Bir kentin mutluluğu içinde yaşayan yayaların, öğrencilerin, kadınların, çocukların ve emekçilerin kent hizmetlerine sorunsuz, kesintisiz ve güvenli erişiminden belli olur. Kent, salt mekânsal örgütlenmesiyle değil, sosyal dokusundaki devrimci nitelikleriyle de yeni üretim ilişkileri sonucu deneyimlenmeye başlanan sorunları çözebilecek bir boyutu içermelidir

Ankara`nın yüzyıllık Başkent olma yolculuğu içerisinde yaşadığı olumsuz yöndeki dönüşümü tersine çevirmek ise mücadele geleneğimizle biz yurttaşlara, mühendislere, mimarlara ve plancılara biçilmiş bir görevdir. Ancak Kentte yaşayanların örgütlü katılımını ön plana alan, kamu yararını gözeten, karar alma süreçlerine tüm halk kesimlerinin katıldığı bir yerel yönetim ve planlama pratiği, kent suçları işleyerek çıkar sağlayan grupların faaliyetlerini de engelleyebilir. Sağlıklı bir kent yönetimi ve planlaması ancak kent halkının karara katılacağı süreçlerin yaratılması, bilgi dolaşımın ve saydamlığın sağlanabilmesi ile mümkün olabilir.

Başkentin ideolojik, sosyal ve mekânsal dönüşümü ve geleceğinin ele alındığı sempozyumda yürütülen tartışmaların, Başkentin yeni yüzyılında toplumumuzun nitelikli, refah üreten, özgürlükçü bir yapıya sahip olmasına katkı sağlayacağına inançla tüm Ankara sakinlerini saygıyla selamlıyoruz.

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu