TMMOB BOLU İKK: 12 KASIM DEPREMİNİN 25. YILI: AFETLERE HAZIRLIKTA KAYBEDİLEN ÇEYREK ASIR

14.11.2024

TMMOB Bolu İKK 12 Kasım Düzce Depremi'nin yıldönümü dolayısıyla Kardelen Meydanı'nda bir basın açıklaması ve sonrasında 14 Burda AVM'de Deprem Fotoğrafları Sergisi ve Bolu Ticaret ve Sanayi Odası'nda "Deprem ve Kent" Panel'i gerçekleştirdi.

Bolu İKK'nın yaptığı açıklama şöyle:

"12 KASIM DEPREMİNİN 25. YILI: AFETLERE HAZIRLIKTA KAYBEDİLEN ÇEYREK ASIR

Bir deprem ülkesinde, geçmişte meydana gelen depremlerin yol açtığı yıkımı hatırlamanın, yurttaşlarımız için güvenli bir geleceği inşa etmek açısında önemli olduğu açıktır. Gerçekten de geçmişte yaşanan acıların unutulması ve bu acılardan ders çıkarılmamasının sonucu olarak yeni afetlerde daha büyük kayıplarla karşılaşıyoruz.

Yakın tarihimizin en yıkıcı depremlerinden biri olan 12 Kasım Depremi’nin üzerinden 25 yıl geçti. 17 Ağustos Marmara Depremi’nden 3 ay sonra, 12 Kasım 1999 tarihinde Düzce`de 7,2 büyüklüğünde ikinci bir deprem meydana gelmiş, bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetmiş, beş bine yakın yurttaşımız yaralanmış, binlerce ev ve işyerinde çeşitli düzeylerde hasarlar meydana gelmiştir.

Önce Marmara Depremi ardından 12 Kasım Depremi’nin ortaya çıkardığı ağır sonuçlar, ülkemizin depreme yaklaşımı konusunda köklü değişikliklere ihtiyaç duyduğunu ortaya koymuş, 1999 yılı bir milat olarak kabul edilmişti. Bu tarihten sonra depremin zararlarının en aza indirilmesi konusunda bilimsel çalışmalar ve raporlar hazırlamayan kurum ve kuruluş neredeyse kalmamış, bütün bu çalışmalar 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı"nda (UDSEP) bir araya getirilmiştir. Öyle ki toplumsal hafızamızda önemli bir travma olarak yer alan 1999 depremlerinden sonra konuya yaklaşımda köklü bir değişimin yaşandığı, 2000 yılından sonra yapılan “yeni” binaların daha güvenliği olduğu, olası bir afet durumunda kamu kurumlarının daha hazırlıklı olacağı kanısı hâkim olmuştu. Oysa 2011 Van Depremleri, 2020 Elazığ Depremi ve 2020 İzmir Depremi bu kanının aksine ülkemizin depremlere hazırlıksızlığı konusunda acı sonuçları olan uyarlar niteliğinde olsa da UDSEP’te ortaya konan hedeflerin hemen hiçbirinin gerçekleştirilmediği ve neredeyse bir arpa boyu kadar yol katedilmediği Şubat 2023 depremlerinde açıkça ortaya çıkmıştır. Bu depremlerde 36 bin civarında bina yıkılırken, 311 bin bina kullanılamaz hale gelmiş, resmî açıklamalara göre 50 binin üzerinde yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.

Gölcük ve Düzce depremlerinden yaklaşık 24 yıl sonra, 6 Şubat depremleriyle tüm kamuoyu tarafından bu hazırlıksızlık her yönüyle sorgulanmış, basın yayın kuruluşlarında konunun tüm yönleri tartışılmış, merkezi ve yerel yönetimler afetlere hazırlık konusunda harekete geçileceği yönünde açıklamalar ve toplantılar düzenlemiştir. Gelgelelim bugün, depremlerin üzerinden henüz çok geçmemişken ve deprem bölgesinde ciddi sorunlar hala çözüme kavuşturulamamışken, tarihimizin bu en büyük afetlerinden biri çoktan gündemden çıkmış, depreme yönelik hazırlık konusunda görülen eksiklikler unutulmuş görünmektedir.

Başta Hatay olmak üzere, depremin vurduğu 11 ilde yaşam hala normale dönememiştir; barınma, beslenme, sağlık, hijyen, içme suyu, eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlara yönelik problemler varlığını sürdürmektedir.

Üzerinden 25 yıl geçen 12 Kasım Depreminde olduğu gibi, 6 Şubat Depremlerinden sonra gözler önüne serilen eksikler, yanlışlar ve bunlara yönelik üretilen çözüm önerileri görmezden gelinmemelidir.

12 Kasım Depreminin 25. yılında yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anıyor, kamu kaynaklarının olası afetlere karşı yapı güvenliği için seferber edilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çiziyoruz.

TMMOB
Bolu İl Koordinasyon Kurulu"

Deprem ve Kent Paneli'nde ise Prof. Dr. Gürol Seyitoğlu "Bolu'nun Depremselliği", Onur Özergene "Depreme Dirençli Kentler" ve Doc. Dr. Binali Tercan "Depreme Dirençli Kentler" konu başlıklarında sunumlar yaptılar. Panelin açılışında TMMOB Bolu İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Erol Perçin şöyle konuştu:

"Değerli Konuklar, Değerli Yöneticiler, Değerli Meslektaşlarım,

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Bolu İl Koordinasyon Kurulu adına dostlukla selamlıyorum.

Değerli çalışmalarını bizlerle paylaşacak olan tüm konuşmacılarımıza çok teşekkür ediyorum.

12 Kasım Depreminde ve ülkemizdeki diğer deprem ve doğal afetlerde yitirdiğimiz tüm canlarımızı bir kez daha özlemle anıyorum.

Değerli Arkadaşlar,

Ülkemizde 1939 büyük Erzincan depreminden sonra 20. Yüzyılda yaşanan en büyük ikinci felaket olan 17 Ağustos depreminin ardından yaşadığımız 12 Kasım depremi büyük bir yıkıma neden olmuştu.

Yalnızca fiziki olarak şehirlerimizin yıkılmasından bahsetmiyorum. Aynı zamanda sevdiklerimizi, ailemizi, dostlarımızı yani yaşama ve insana dair güzel olarak sakladığımız ne varsa hepsinin yıkımından söz ediyorum.

Bu yıkıcı depremlerin 2001 ekonomik krizinin önemli sebepleri arasında yer aldığı da bilinmektedir.

1999 depremleri, depreme bakış açısının değişmesinde bir milat olmuş, deprem sonrası müdahaleden çok deprem öncesi alınması gereken tedbirlerin düşünülmesi gerektiği tüm çevrelerce benimsenmiştir.

O günlerden sonra hep birlikte haykırmıştık; “Unutmayacağız, unutturmayacağız!”

Elbette böyle olacak. Unutmayacağız. Unutmadan, mücadele ederek yeniden yaşamaya devam edeceğiz.

Sevgili Arkadaşlar,

99 depremlerinin yarattığı yıkımın ve yaşadığımız toplumsal travmanın büyüklüğüne rağmen, deprem gerçeği ile gerçekten yüzleştiğimiz, yeni depremlere hazırlanma konusunda yol aldığımız pek söylenemez.

Bu depremlerden almamız gereken en büyük ders, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız-çarpık kentleşmenin ve mühendislik hizmeti almayan yapıların insanlar için büyük tehdit oluşturduğuydu.

Geride bıraktığımız 25 yıl boyunca ne yazık ki bu acı dersin gereklerini yerine getirme noktasında adımlar atılmadı.

Kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken “yapı denetim” sistemi tümüyle ticarileştirildi. Odalarımızın mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gereklilikleri yapı denetim süreçlerinden dışlandı.

“İmar Barışı” adı altında projesi olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış 10 milyonu aşkın denetimsiz kaçak yapı ruhsatlandırıldı.

Kentlerin yeniden yapılandırılması ve depreme dayanıksız binaların yenilenmesi için gerekli olan “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları amacından saptırıldı.

Kent merkezlerinde bulunan afet toplanma alanı statüsünde park, bahçe ve meydanlar yapılaşmaya açılarak afet sonrasında yaşamı sürdürmeye olanak verecek güvenli alanlar ortadan kaldırıldı.

Bütün bunların sonucunda sonraki yıllarda yaşanılan her deprem bir felakete dönüştü ve dönüşmeye devam ediyor.

Sevgili Arkadaşlar,

99 depremlerinin ardından, 2003’te Bingöl’de, 2011 Van’da, 2020’de Elazığ-Sivrice ve İzmir’de  ve ne yazık ki geçtiğimiz kış gerçekleşen ve 11 ilimizi etkileyen 6 Şubat depreminde de benzer acıları tekrar tekrar yaşadık, yaşıyoruz.

Sözler veriliyor, yaraların sarılacağı söyleniyor. Kalıcı önlemlerin alınacağı dile getiriliyor. Fakat gündemin değişmesiyle tekrar rutine dönülüyor.

Biz biliyoruz ki ülkemiz dünyanın en etkin ve yıkıcı deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır.

Bugüne kadar yaşadığımız pek çok depremde olduğu gibi, bundan sonra da şiddeti büyük depremler olacaktır. Bu doğal sürecin oluşumu önlenemez ve engellenemez.

Ancak biz şunu da iyi biliyoruz; gerekli tedbirlerle, can ve mal kayıpları azaltılabilir.

Vatandaşlarının sağlıklı ve güvenlikli yapılarda barınmasını sağlamak bir devletin asli görevleri arasındadır.

Sevgili Arkadaşlar,

Buradan bir kez daha yinelemek istiyorum.

Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin,  deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır.

Denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya derhal son verilmelidir. İmar afları yasaklanmalıdır.

Ülkemizin deprem ve afet planları geliştirilmeli, deprem zararlarını azaltma önlemleri, İmar Yasası ve diğer ilgili mevzuatlara yansıtılmalı, kent planlaması, yapı üretimi ve yapı denetimi konusu bütünlüklü bir şekilde ele alınmalı,   ülkemiz yapı stokunda gerekli mühendislik incelemeleri yapılarak riskli yapılardaki risklerin giderilmesi çalışmaları ivedilikle başlatılmalıdır.

Yapı Denetimi ile ilgili kamusal yapılanmalarda TMMOB ve bağlı Odalar, görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanarak temsil edilmelidir.

Biz yıllardır toplumun ortak çıkarını savunmayı, bilimsel-teknik doğruların ışığında ilerlemeyi kendimize ilke edinmiş bir örgütüz, bundan sonra da bu doğrultuda yürümeye devam edeceğiz. 

TMMOB ve bağlı odaları olarak yıllardır mesleki bilgi ve birikimlerimizi kullanarak, kimi zaman üniversitelerle, kimi zaman belediyelerle iş birliği yaparak deprem ve afetler konusunda yüzlerce etkinlik düzenledik, onlarca rapor hazırladık.

Yaptığımız çalışmaları kamuoyuyla paylaştık ve yetkilileri bilgilendirdik.

Kim ne derse desin, ne engel koymaya kalkarsa kaksın,  bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız.

Bu bizlerin, bizi yetiştiren, sınırlı kaynaklarını bizim eğitimimiz için harcayan topluma karşı en büyük sorumluluğumuz ve borcumuzdur.

Mesleğimizin kamusal niteliğinin gereğidir.

Hiçbir karşılık beklemeden, halkın çıkarı için çalışmaya gönüllüyüz ve bu karalığımız sürecek. Emekten, insandan, yaşamdan yana, rant ve kar hırsıyla değil aklın bilimin ve tekniğin ışığında bir gelecek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, etkinliğimizin verimli geçmesini diliyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlarken, panelimizin gerçekleştirilmesine katkı sunan Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu başta olmak üzere, Bolu Belediye Başkanlığına, Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığına, Deprem Fotoğrafları Sergimize ev sahipliği yapan 14 Burda AVM yöneticilerine ve Bolu Kent Konseyine, TMMOB Bolu İl Koordinasyon kurulana bağlı Odalarımızın Yönetim Kurulu Üyelerine ve şuan burada bulunan herkese teşekkürlerimi sunuyorum."