TMMOB, DİSK 17. GENEL KURULUNA KATILDI

09.02.2024

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 9 Şubat 2024 tarihinde "Yüzyılın Emeği, Emeğin Yüzyılı" ana temasıyla gerçekleştirilen DİSK 17'nci Genel Kuruluna katıldı.

DİSK tarihini anlatan belgesel gösterimi ile başlayan Genel Kurulda DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: "Önümüzdeki mücadele döneminde yeni bir yol bulmak zorundayız" diyerek bir açılış konuşması gerçekleştirdi. 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise salona şöyle seslendi:

"Sayın Divan,

Sayın Konuklar,

DİSK’in Değerli Yöneticileri ve Türkiye’nin dört bir yanındaki fabrikalarından, işyerlerinden buraya gelen sınıf kardeşlerimiz, DİSK’in kuruluşunun 57. Yılında, 17. Genel Kurulunuzda sizlerle yan yana bulunmaktan büyük gurur duyuyorum.

DİSK, yalnızca emekçilerin  sesi değil, tüm ezilen kesimlerin sesi, nefesi; insanca yaşanacak bir ülke mücadelemizde  umudun sembollerinden biri…

DİSK  emperyalizme ve sömürüye karşı özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için verilen mücadelede yol arkadaşımız, barikat yoldaşımız.

Bu ülkedeki 680 bini aşkın mühendis, mimar ve şehir plancısının sesi olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği yönetim kurulu adına hepinizi en devrimci duygularımla selamlıyorum!

Değerli Dostlar,

Cumhuriyet’in bir asırlık tarihini geride bıraktık.

Şimdi ikinci yüzyılın hemen eşiğinde ülkemize dönüp bakınca ne yazık ki bu toprakların ve insanımızın hiç hak etmediği bir tabloyla karşı karşıyayız.

İçerisinden geçtiğimiz dönem, tarihin seyrinin her zaman "ilerleme" anlamına gelmediğini adeta doğruluyor.

Aradan geçen bunca yıl sonra, cumhuriyet kurumlarının ve birikimlerinin tek tek tasfiye edildiği, cumhuriyetin kurucu değerlerinin  tamamen ters yüz edildiği, emperyalizme her alanda bağımlı, halk egemenliği yerine tek adam rejiminin , laikliğin yerine gericiliğin, sosyal devlet anlayışı yerine tarikat-cemaat ilişkilerinin ve parti devleti anlayışının egemen olduğu bir ülke haline getirildik.

Ekonomisi tamamen çökertilmiş, hukuktan bürokrasiye kadar her alanda çürümüş bir ülke tablosuyla kaşı karşıyayız.

Ekonomik krizin, hayat pahalılığının, düşük ücretlerin, yokluğun, yoksulluğun ve hukuk tanımazlığın tüm yaşamımızı kararttığı çok zor günlerden geçiyoruz.

Hayatın zorluğu arttıkça, bu zorluğa karşı sesimizi çıkartamayalım diye üzerimizdeki baskı ve zorbalık da daha fazla artıyor.

Tek adam rejimi kendi suretinden bir Türkiye yaratmak için, toplumsal muhalefete tüm pervasızlığıyla saldırıyor.

Bütün ülkede tek ses, tek görüş, tek fikir olsun istiyorlar.

Kendilerinden başka hiçbir anlayışa tahammül edemiyorlar.

Bunun için muhalif siyasetçileri hapsediyorlar, basın organlarına ölçüsüz cezalar veriyorlar, haber yapan gazetecileri içeri atıyorlar, grevleri yasaklıyorlar, emekçilerin, emeklilerin, hekimlerin, kadınların sokaklara çıkmasını engelliyorlar.

Bunun için anayasa ve yasaları ihlal ediyorlar, seçilmiş milletvekillerini tutsak alıyorlar,  yasal görevleri gereği Gezi Parkını sahiplenen TMMOB yöneticilerini  tam 655 gündür içeride tutuyorlar.

Emek ve meslek örgütlerini tehditlerle, baskılarla sindirmeye çalışıyorlar.

Yolsuzluklarını, utanmazlıklarını baskının ve şiddetin ardına gizlemeye çalışıyorlar.

Buradan bir kez daha sesleniyorum: Siyasi iktidar topluma gözdağı vermeyi, toplumu tehdit etmeyi bırakmalıdır.

Ne yaparlarsa yapsınlar, bu toplum tek adam rejiminin tehditlerine, tek adam rejiminin yasaklarına boyun eğmeyecek!

Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin işçileri, kamu emekçileri alın terine sahip çıkmaya devam edecek.

Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin hekimleri, sağlık emekçileri halkın sağlığı için mücadele etmeye devam edecek.

Ne yaparlarsa yapsınlar bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları kamusal varlıklarımızı ve zenginliklerimizi korumaya devam edecekler.

Ülkemizin ve halkımızın geleceğini, yozlaşmış iktidar sahiplerinin insafına ve emperyalistlerin kirli emellerine terk etmeyeceğiz.

Bizlerin bu kararlı duruşu, bizlerin ortak mücadelesi gelecek için en büyük umudumuzdur.

Ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl saldırırlarsa saldırsınlar bu umudu bizden söküp alamayacaklar.

Sevgili Dostlar,

Başta da söyledim çok kritik dönemlerden geçiyoruz. Geçtiğimiz mayıs ayında Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimlerini atlattık.

Adil koşullarda yapılmış olsaydı farklı sonuçlar alınabileceği söylenebilecek olan seçimler sonrasında, 22 yıldır adım adım inşa edilen karşı devrimci, siyasal İslamcı tek adam rejimi, iyice kurumsallaştı, kök saldı Cumhuriyet tarihinin en gerici meclisi profili oluştu.

Devletin ve medyanın tüm imkanlarının seferber edildiği, yalan ve dezenformasyon üzerine kurulu adaletsiz ve şaibeli bir kampanya dönemi tüm ülkeyi teslim aldı.

Tüm bu olumsuz koşullara,  uygulanan baskı ve kara propaganda yöntemlerine rağmen  seçmenlerin neredeyse yarısı, siyasal islamcı, tek adam rejimine karşı değişimden ve demokrasiden yana oy kullandı. İradesini korkusuzca ortaya koydu.

Bu kesimlerin iradesi ve talepleri yok sayarak ne ülke yönetilebilir ne de muhalefet yürütülebilir.

Önümüzde en az genel seçimler kadar önemli, en az genel seçimler kadar kritik bir yerel seçim süreci duruyor.

Yerel seçimlerde iktidar blokunun güç kazanması, halkımızın ve bizlerin üzerindeki baskının ve zorun daha da artması anlamına gelecektir.

Bu süreçte AKP rejiminin geriletilmesi için bizlere yine büyük bir görev düşüyor.

Yaşam alanlarımızın, yaşam hakkımızın elimizden parça parça alınmasına seyirci kalamayız

Kendi istikbali için ülkeyi uçurumun kenarına sürükleyen bu dikta rejimine karşı  tüm demokrasi güçleri omuz omuza vermek ve bir uzlaşı noktası bulmak ve en geniş cepheyi örmek zorundadır.

Sevgili Dostlar,

Bizleri bugün bu salonda ve  meydanlarda bir araya getiren şey, 1970’li yıllardan bu yana omuz omuza süren mücadele geleneğimiz, barikat kardeşliğimizdir.

Bugüne kadar hayatın her alanında, ülkenin tüm meydanlarında sürdürdüğümüz mücadele birlikteliğini daha da büyüteceğiz, yol arkadaşlığımızı daha da ilerleteceğiz.

Yarım asrı aşan ortak  mücadele sürecimizde, en karanlık dönemleri bile, yan yana gelerek, mücadeleyi ortaklaştırarak aştık.

Bugün içinden geçtiğimiz tek adam rejiminin, bu faşist düzenin karanlığını da yine yan yana gelerek, mücadelemizi ortaklaştırarak ve büyüterek aşacağız.

Umutlu, güneşli ve aydınlık günlere inancım ve tüm dayanışma duygularımla 11. Genel Kurulunuzu  bir kez daha selamlıyorum.

Genel Kurulunuzun emek, barış, demokrasi ve adalet mücadelemizin yolunu aydınlatması dileklerimle,  hepinize saygılarımı sunuyorum.

Ne geçmiş tükendi, ne de yarınlar!

Yaşasın devrimci dayanışma, yaşasın sınıf kardeşliği!"