TMMOB KOCAELİ İKK: 6 ŞUBAT… AFETE DÖNÜŞEN GERÇEKLİK

06.02.2024

TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Kahramanmaraş merkezli depremlerin yıl dönümü nedeniyle 6 Şubat 2024 tarihinde sessiz yürüyüşün ardından bir basın açıklaması yaptı.

6 ŞUBAT … AFETE DÖNÜŞEN GERÇEKLİK

Değerli basın emekçi, Değerli katılımcılar

Hepinizi TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu adına, sevgi saygı ve dostlukla selamlıyorum.

Bugün 6 Şubat 2023’te yaşadığımız felaketin yıldönümündeyiz…

Ülke tarihimizin en büyük acılarından birisini bundan tam 1 yıl önce yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bölgenin acısını en iyi anlayan ketlerden biriyiz.

Başta; Kahraman Maraş depremlerinde, ardından 1999 Marmara  ve ülkemizdeki diğer tüm deprem ve doğal afetlerde yitirdiğimiz tüm canlarımızı bir kez daha özlemle anıyorum.

Öncelikle, hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını ilk günkü gibi yüreğimizde hissederek, başsağlığı, sabır ve dayanışma dileklerimizi benzer acıları yaşamış kentliler olarak iletiyoruz.

Afet yönetim sürecinde gösterilen zafiyet nedeniyle, ortaya çıkan her sorunun yeni sorunlara kapı aralamasıyla bugüne kadar geldik.

Resmi rakamlara göre 53 bin 783 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, 107.213 yurttaşımızın ise yaralandığı açıklandı.

Yine Bakanlığın verilerine göre 39 bin 441 binanın deprem anında yıkıldığı, yıkılan binalarla birlikte 271 bin 892 bina ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldiği belirtildi.

Yaşadığımız afetin yönetim sürecinde iktidarının sergilediği tutumlardan şunu çok iyi gördük ki, resmi açıklamalarla paylaşılan veriler gerçekliği yansıtmaktan oldukça uzaktır.

Murat Kurum’un en son açıklamalarına da yansıdığı üzere yaşanan kayıpların bu rakamların çok çok üstünde olduğunu hepimiz biliyoruz.

Üzerinden koskoca bir yıl geçmesine karşın depremlerde ne kadar can kaybı yaşandığı, ne kadar kişinin kayıp olduğu, ne kadar vatandaşımızın engelli bireyler haline geldiği gibi sorular halen belirsizliğini koruyor.

Afet yönetim sürecinde yaşanan zafiyet yetmezmiş gibi ilerleyen dönemde yeniden yapılaşma sürecinin de kötü yönetilmesi nedeniyle yaşanan sorunlar hergün katlanarak artıyor.

Depremden etkilenen kentlerimizde halen barınma, sağlık gibi temel gereksinimler bile tam anlamıyla karşılanamamaktadır.  Vatandaşlarımızın bir kısmı insani gereksinimlerin yeterince dikkate alınmadığı geçici barınma alanlarında, bir kısmı hasarlı evlerinin önüne kurdukları çadırlarda, barakalarda ağır kış koşullarında yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.

Aralıksız devam eden yıkım ve enkaz kaldırma çalışmaları da tüm uyarılarımıza karşın teknik kurallar çerçevesinde ve bir plan dâhilinde yürütülmediği için kaosa dönüşmüş, insan sağlığına zararlı asbest gibi kansorejen maddelerle dolu enkazlar, halen halk sağlığını tehdit eder  durumdadır.

Depremin ilk günlerinde, yaşanan yıkımın büyüklüğü toplumdan saklanmaya, her şeyin kontrol altında olduğu imajını yaratmaya çalışıldı.

Afetle mücadele konusunda büyük bir başarısızlık gösteren iktidarı, ilk günden itibaren sorumluluğu üzerinden atmak için elinden gelen her şeyi yaptı.

Felaketin boyutlarını büyüten ve hepimizin canının daha fazla yanmasına neden olan şey ise afet sonrasında yaşananlar oldu.

Deprem sonrasında arama kurtarma faaliyetlerinde yaşanan zafiyetler nedeniyle binlerce kişi günlerce enkaz altında kurtarılmayı bekledi. Depremzedeler enkaz altındaki yakınlarını kurtarabilmek için ne bir arama kurtarma timine, ne de gerekli teçhizata ulaşabildiler.

AFAD’ın yetersizliğine ve beceriksizliğine, bir yardım kuruluşu olmaktan çıkartılarak bir şirket haline dönüştürülen Kızılay’ın skandalları eklendi.

Siyasi iktidar tüm bu fiyaskolarını ve beceriksizliklerini bastırabilmek için her zaman olduğu gibi farklı kesimleri hedef haline getirmeye çalıştı. Demokratik kitle örgütlerini, yardım sağlayan gönüllü kuruluşları, belediyeleri hatta tribün gruplarını hedef aldı.

Yaşanan felaketin sorumluluğunu kabul etmek ve yanlıştan dönmek yerine sorumluluğu başkalarına yıkmaya çalıştılar. Tüm bu yaşananlardan hiçbir ders çıkarmadığını deprem sonrasındaki uygulamalarıyla bir kez daha gösterdi.

Bilim çevreleri, meslek kuruluşları yine yok sayıldı.

Koca bir coğrafyanın topoğrafyasını değiştiren bir doğa olayı yaşandıktan sonra, daha enkazlar dahi  kaldırılmamışken,  hiçbir bilimsel, teknik çalışma yapılmadan, bölgenin jeolojik verileri güncellenmeden, risk analizleri yapılmadan bir oldu bitti yaratılarak yıkılan kentlerin yenilenmesi adı altında rant temelli projelerin  hazırlanarak yürürlüğe sokulması, deprem bölgesinin sipariş ihalelerle malum şirketler arasında pay edilmesi bunun en somut örneğidir.

6 Şubat depremleri, bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır.

İktidarın gereken dersleri çıkarmadığı gün gibi ortadadır. Ülkemiz bir deprem ülkesidir ve hiçbir göstermelik adım, siyasi propaganda şovu depremlere karşı bizi korumayacaktır.

Herkes biliyor ki, TMMOB’nin raporları ve önerileri dikkate alınsaydı, mühendislik, mimarlık ve plancılık hizmetleri bir prosedür haline getirilmeseydi, kentleşme ve barınma politikaları kamucu bir anlayışla oluşturulsaydı, TMMOB ve bağlı Odaları yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinden dışlanmasaydı yaşadığımız acıların boyutu bu düzeyde olmazdı.

Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin,  deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır

Yıllar içerisinde, akıl ve bilimi dışlayan anlayışlar doğa olaylarının afete/felakete dönüşmesini sağlamıştır. Ülkemizde her doğa olayının bir felakete dönüşmesinin ardında daha fazla rant uğruna insan yaşamını ve bilimsel gerçekleri hiçe sayan, piyasa güçlerinin çıkarlarını halkın çıkarlarının üstünde gören siyasal yaklaşımlar yatmaktadır

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı odaları olarak bizler mesleklerimizin bilimin ve tekniğin gereklerine uygun olarak yapılması durumunda doğa olaylarının afete dönüşmeyeceğini biliyoruz ve görüşlerimizi gerek resmi kurumlarla gerekse kamuoyuyla hazırladığımız raporlarla, düzenlediğimiz sempozyum, kongre vb. etkinliklerle paylaşıyoruz.

Buradan bir  kez daha soruyorum…

Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen süreç rantsal dönüşüme kurban edilmeseydi ve deprem tehdidi altındaki yerleşimlerimizin dönüşümü doğru bir şekilde sağlanabilseydi yaşadığımız yıkımın boyutu bu derece ağır olur muydu?

1999 Marmara Depremi sonrası denetimi ticarileştiren Yapı Denetim Sistemi yerine bağımsız ve kamusal denetim öne çıkarılsaydı yeni yapılan çok sayıda bina ayakta kalmaz mıydı?

Kent planlama disiplini içinde geliştirilmiş olan tüm planlama ilkeleri ve kurallarına uyulsaydı, doğa kaynaklı risklerin en aza indirilebilmesi için sakınım önlemleri alınsaydı sağlıklı ve yaşanabilir bir kentsel çevre oluşturulamaz mıydı?

Tarım arazileri ve dere yatakları imara açılmasaydı evlerimiz, kentlerimiz sular altında kalır mıydı?

Kaçak yapılaşmaya göz yumulmasaydı, her seçim döneminde imar afları gündeme getirilmeseydi kentlerimizde mühendislik mimarlık hizmetleri almamış bina sayısı bu kadar fazla olur muydu?

TMMOB olarak, mesleklerimizin hayati öneminin ve sorumluluğumuzun farkındayız.

Bilimin ve tekniğin ışığında sürdürdüğümüz mücadelenin, iktidarın serbestleştirme ve özelleştirme politikalarının; çevre ve kent rantlarına ilişkin politikalarının önünde bir engel oluşturduğunu da biliyoruz

Benzer felaketlerin tekrar yaşanmaması için ranta dayalı, piyasacı, kamusal denetimi ve kamu yararını hiçe sayan politikaların terk edilmesinden başka yol yoktur.

Ama her ne pahasına olursa olsun ülkemize ve halkımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye, mesleğimize ve meslektaşlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz

Bilimin ve tekniğin aydınlattığı yolumuzda kararlılıkla, yılmadan ve usanmadan mücadele ederek mesleğimize, örgütümüze, halkımıza, ülkemize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Tekrar hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını ilk günkü gibi yüreğimizde hissederek, başsağlığı, sabır ve dayanışma dileklerimizi iletiyoruz.

Herkesi; afete dönüşmeyen doğa gerçekliğinde, kent ve yaşam odaklı bir ülke için mücadeleye çağırıyoruz.

Mehmet Ali ELMA
TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri