TMMOB MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARININ GÜNCEL SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İSTANBUL YEREL KURULTAYI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

16.06.2025

TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayı kapsamında gerçekleştirilen İstanbul Yerel Kurultayı 15 Haziran 2025 tarihinde TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Harun Karadeniz Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Kurultaya; oda üyeleri, genç meslek adayları, emekli meslektaşlarımızın yanı sıra, TMMOB Yönetim Kurulu üyeleri Cevahir Efe Akçelik, Feramuz Aşkın ve Sefa Apaydın da katıldı.

Kurultay, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zeynep Gül Karamanlı’nın sunuşu ile demokrasi mücadelesinde kaybettiklerimiz için yapılan saygı duruşu ve Divan kurulunun oluşturulmasının ardından başladı.

Divan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sinem Kolgu başkanlık; TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yedek YK üyesi Cansu Toprak Erduvan ve TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nden Hayri Aydın yazmanlık görevlerini üstlenmesiyle oluşturuldu.

Divan önerisi ile sonuç metni yazım komisyonu ve önergelerin derlenmesinde divana katkı sunması için önergeler komisyonu hazirun üzerinden oluşturuldu.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aydan Adanır Usta ve TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Feramuz Aşkın açılış konuşmalarını gerçekleştirdiler. TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Feramuz Aşkın şu şekilde konuştu:

Değerli Arkadaşlar,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulumuz adına hepinizi dostlukla selamlıyorum. Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri kapsamında birincisini gerçekleştirdiğimiz İstanbul Yerel Kurultayına hoş geldiniz.

TMMOB 48. Genel Kurulumuzda ve hemen her konuşmada, her tartışmada tespit ettiğimiz gibi, artan ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunlar ülkemizi ve geleceğimizi sürekli derinleşen çoklu krizlere sürüklemektedir.

Elbette bu krizlerden payımızı biz mühendis, mimar ve şehir plancıları da fazlasıyla alıyoruz. Emeğimiz, mesleğimiz, meslek alanlarımız ve geleceğimiz bir bir saldırıya uğramaktadır.

Bu sebeple yine Genel Kurulda ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarına etkisini açığa çıkartacak çalışmalar yapma kararına varmıştık.

Hazırladığımız çalışma programında farklı alanlarda çalışan meslektaşlarımızın sorunlarını tespit etmeye yönelik planlamalar yaptık.

Bu program çerçevesinde Kamuda Çalışan, Ücretli Çalışan-İşsiz, Emekli, Engelli ve Kadın Meslektaşlarımızın sorunlarına yönelik çalışma grupları oluşturduk.  Ayrıca İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı, Eğitim ve Bilirkişilik gibi alanların sorunlarına yönelik de yine çalışma grupları kurduk.

Bu çalışma gruplarından aldığımız önerilerle birçok çalıştay, sempozyum ve kongre düzenledik. Buralardan çıkan rapor ve görüşleri de kamuoyuyla paylaştık, paylaşmaya devam edeceğiz.

Geçmişten gelen tüm birikimlerimiz ve bütün bu etkinliklerimizden elde ettiğimiz veriler ve tartıştığımız konular ışığında 2025 yılı Ekim ayı içerisinde merkezi olarak Ankara’da TMMOB Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayı gerçekleştireceğiz.

İnanıyorum ki İstanbul İl Koordinasyon Kurulumuzdan başlayarak yerel kurultaylardaki tartışmalarımız ve meslektaşlarımızın katkıları merkezi Kurultay açısından ön açıcı olacaktır.

Değerli Arkadaşlar,

Ülke tarihimizin en zor zamanlarından birinden geçmekteyiz.

Başta gıda fiyatları olmak üzere hayat pahalılığı, işsizlik, düşük ücretler, güvencesiz iş, yokluk, yoksulluk, gelecek endişesi ve hukuk dışı uygulamalar, tüm toplumsal kesimlerin ortak sorunu olmuş, tepkiler birikmiş ve patlama noktasına gelmiştir.

Yaşadığımız çoklu krizler ortamında 19 Mart’tan bu yana sokakları dolduran milyonlarca yurttaşımızın birikmiş öfke ve tepkilerinin en temel nedeni de bu gerçekliklerdir.

Yaklaşık 3 aydır, ülke tarihimizin en önemli toplumsal patlamalarından birine şahitlik ediyoruz.

18 Mart’ta diploma iptali ardından 19 Mart sabahı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde pek çok ilçe belediye başkanlarının ve bürokratlarının hukuksuz bir biçimde gözaltına alınması sonrası başlayan protesto dalgası, birleşik bir sese dönüşmüştür ve en önemlisi AKP’nin 23 yılda inşa ettiği korku duvarı, geniş halk kesimlerinin isyanıyla yıkılmış durumdadır.

Uzunca bir süredir siyasi iktidarın oluşturduğu suni gündemlerle, gerici-milliyetçi politikalarla teslim alınmaya çalışılan toplumsal muhalefet, en can alıcı yerden, seçmen iradesine, demokratik haklarına ve geleceğine sahip çıkmak için alanları doldurmuştur.

Bu toplumsal dalga, ülkemizin içinden geçtiği zorlu koşulları ortaya sermekle sınırlı kalmamış, halkımızın ve onun içinde özellikle gençlerin öncülüğünde gelişen direniş ve yükselen mücadele eşit, özgür ve adil gelecek umudumuzu daha da büyütmüştür.

Bizler de tüm baskı ve zor politikalarına karşın ülkemize, anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, geleceğimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Çünkü biliyoruz ki bu yalnızca İstanbul’da Büyükşehir Belediyesine ve bürokratlarına yapılmış bir saldırı değildir. Bu aynı zamanda ülkemizin demokratik geleceğine, halk iradesine yönelik, AKP rejiminin bir kuşatmasıdır.

Açlık, yoksulluk, işsizlik gibi ülkenin en acil sorunları ortada duruyorken siyasi iktidarın seçimle alamadığı belediyeleri gasp ile alması önümüzdeki süreçte ülkemizin nasıl bir karanlıkta boğulacağının habercisidir.

Bu faşizan kuşatma karşısında hep beraber mücadele etmekten başka yol yoktur.

Sevgili Arkadaşlar,

Hepimiz biliyoruz İstanbul demek aynı zamanda siyasi iktidar için rant demektir.

Daha çok kar, yandaşlara daha fazla sermaye bağlamak demektir. Siyasi iktidarın en büyük kaynaklarından birisi her zaman bu şehirden elde ettikleri rant üzerinden olmuştur. TMMOB olarak açtığımız davalarla, raporlarla, açıklamalarımız her fırsatta karşısında durduğumuz Kanal İstanbul projesi işte bu rantın en somut örneğidir.

Projenin bir ulaşım veya güvenlik projesi olmadığı, İstanbul Boğazı'nı koruma bahanesiyle İstanbul'un en değerli doğal varlıklarını, su kaynaklarını ve tarım arazilerini ranta açmayı hedefleyen devasa bir gayrimenkul projesi olduğu tüm çıplaklığıyla ortadadır.

Nitekim İBB’ye yönelik operasyonlarda bu projeyi durdurmaya çalışan bürokratların olması tesadüf değildir.

İstanbul açık ki özel bir kuşatma altındadır. Yıllar evvel Erdoğan’ın söylediği sözü burada herkes hatırlayacaktır; İstanbul’u alan ülkeyi yönetir. Bu sebeple İstanbul’a ve ilçe belediyelerine sahip çıkmak aynı zamanda ülkemize sahip çıkmaktır, bunu çok iyi biliyoruz.

Geçtiğimiz hafta içi Gaziosmanpaşa Belediyesinde yaşananları hepimiz izledik. Atanmış bir belediye başkanı halkın iradesini yok sayarak geldiği mevkide, ilk elden Cumhurbaşkanı’na teşekkür ediyor. Tek adam halkın iradesinden de kamu çıkarlarından da her koşulda üstün tutuluyor.

Sevgili arkadaşlar, bıçak artık kemiktedir. Bu düzen böyle gitmez. Hukuksuzluğu, baskıyı ve zulmü, sömürgen iktidarlarının güvencesi olarak görenler bilmelidir ki halktan büyük bir güç yoktur.

Değerli Arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi TMMOB, ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlidir.

Bu görev bize kuruluş yasamız ve Anayasa tarafından verilmiştir.

Bizler de 70 yıldır bu görevden bir an bile geri adım atmadan halka karşı sorumluklarımızın bilinciyle mühendis, mimar ve şehir plancılarının çıkarlarının, emeğiyle geçinen kesimlerin çıkarlarıyla bir olduğu anlayışıyla mücadele etmekteyiz.

Bizler, bilimin ve tekniğin emperyalistlerin ve sömürgenlerin değil halkımızın yararına kullanılmasını şiar edinmiş bir örgütüz.

Türkiye’deki 700 bini aşkın mühendis, mimar ve şehir plancısının örgütlü gücü olan TMMOB`nin kamusal yetki ve sorumluluklarını ortadan kaldırmaya yönelik saldırıların nedeni tam da budur.

Bizler biliyoruz ki, bu ülkenin olanaklarıyla eğitim görüp yetişmiş mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak ülkemizin kalkınması ve gelişmesinde, halkımızın gönenci ve mutluluğunda, daha da önemlisi demokratik, eşit ve adil bir düzende, ürettiğimiz bilgi ve tekniğin ayrıcalıklı bir yeri vardır.

Bizler biliyoruz ki, enerjinin, madenciliğin, iletişim ve altyapının planlanmasında olduğu gibi; ülke sanayisinin, tarımın, ormanların, doğal ve kültürel varlıkların korunması, gelecek kuşaklara aktarılması da asli bir sorumluluğumuzdur.

Bu nedenle mesleklerimizle, meslek alanlarımızla ilgili her sorunu aynı zamanda bir gelecek meselesi olarak görmekteyiz.

Değerli Arkadaşlar,

Meslek alanımıza yönelik saldırıların temelinde 1980`li yıllardan itibaren uygulanan neoliberal ekonomi politikaları yatmaktadır.

Tüm alanlarda ithalata ve fason üretime, taşeronlaşmaya, kamu ve halka ait arazi ve mülklerin yağmalanmasına dayalı rant eksenli bir ekonomi inşa edilmiştir.

Üniversite ve mezun sayısının hızla artmasına paralel olarak yaşanan "mesleki değersizleşme", meslektaşlarımızın teknik ayrıcalıklarını ortadan kaldıran bir düzeye erişmiştir.

Bu durum hem özel sektörde hem de kamuda çalışan meslektaşlarımızın mesleki uygulama alanlarının daralmasına neden olmuştur.

Kamuda ve özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini, planlama, projelendirme, uygulama, denetleme işlerini yapan meslektaşlarımız ekonomik kriz koşullarından en çok etkilenen kesimler arasında yer almaktadır.

Kamu çalışanlarının kaderi, iktidarın keyfi uygulamaları ile belirlenmektedir.

Yapılan atamalara liyakat temelinde değil; yandaşlık ve keyfiyet temelinde gerçekleştirilmektedir.

Kamuda çalışanlar arasında eşit işe eşit ücret, eşit statü tanınmamaktadır. Hem kurumlar arasında hem de en düşük ve en yüksek ücretlerde fark giderek artmış, ücret adaleti ortadan kalkmıştır.

Çalışma yaşamı farklı personel tanımlamaları ile örgütsüz, sendikasız bırakılmak istenmektedir. Bu durum temel özlük haklarında büyük gerileme ve kayıplara neden olmaktadır.

Ücretli çalışan meslektaşlarımızın çalışma koşulları kriz derinleştikçe daha da zorlaşmaktadır. İşten çıkarılma tehdidini her zaman yanı başında hisseden ücretli çalışan meslektaşlarımız kriz koşullarında ilk gözden çıkarılacaklar listesinde bulunmaktadır.

İşsizlik bugün her meslektaşımızın kabusu olmaktadır. Düşük ücretlerle esnek, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışma mecburiyetinin hatırlatıcısı olarak meslektaşlarımız üzerinde açık bir tehdit oluşturmaktadır.

Bunlara ek olarak, pek çok mühendis, mimar ve şehir plancısı arkadaşımız mesleki yetersizlik sorunları; fazla mesailerde ücret verilmemesi; fazla çalıştırma, iş saatleri ihlali; sosyal hak ihlalleri ve özlük haklarına yönelik sorunlarla yüz yüzedir.

Bu durum mesleklerimizin kamucu özelliklerinin azalmasına neden olmaktadır.

Nitelikli bir eğitim alan, köklü üniversitelerden iyi derecelerle mezun olmuş birçok genç meslektaşımız, mecbur bırakıldıkları koşullar içerisinde mesleki, maddi ve sosyal tatminsizlik nedeniyle geleceğini yurt dışında aramaktadır.

Hepiniz hatırlarsınız meslek alanlarımız ve meslektaşlarımız için gerçekleştirdiğimiz ‘Boşuna mı Okuduk?’ kampanyası esnasında da gördük ki genç meslektaşlarımız güvenceli bir geleceğe sahip olamadıkları için başka başka işleri dahi yapmayı göze alarak yurtdışına gitmeyi bir kaçış, umut kapısı olarak görmektedir.

Krizin yarattığı işsizlik, borçlanma ve yoksullaşma sarmalından en fazla etkilenen arkadaşlarımızın başında, emeğini ve bilgi birikimini bu ülke için yıllarca alın teriyle birleştiren, emekli meslektaşlarımız yer almaktadır.

Ülkenin dört bir yanındaki emekliler gibi meslektaşlarımızda emeklilik yaşında açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmektedir.

İş güvenliği uzmanı meslektaşlarımız, siyasi iktidarın umursamazlığı nedeniyle haklarını koruyacak yasal düzenlemelerden ve hukuki güvenceden yoksun bırakılmaktadır.

Bilirkişilik alanı kaos içerisindedir. Mevzuat değişimi, dosyalar üzerinde oluşan tekelleşme, siyasi yandaşların ve ehliyetsiz kişilerin bilirkişi olarak atanması hem adaletin sağlanmasını hem de mesleğin kamusal içeriğini ortadan kaldırmaktadır.

Engelli bireyler eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, istihdam gibi temel haklara erişimde ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. Engelli yurttaşların bağımsız ve eşit bir yaşam sürmesi neredeyse olanaksız hale gelmektedir.

Siyasi iktidarın artan cinsiyetçi politikaları sonucu kadın meslektaşlarımız çalışma yaşamlarında ücret eşitsizliği ve ayrımcılık gibi birçok engelle karşılaşmaktadır. Bütün bu çoklu krizlerin yükünü yaşamlarında iki kat hissetmektedirler.

Değerli Arkadaşlar,

Tüm konuşmam boyunca ifade ettim. Mesleki sorunlarımız, ülkemizin ve halkımız sorunlarından bağımsız olarak düşünülemez. Bugüne kadar “Hangi dağ efkarlıysa oradayız. Perişan edilen her şey bizimdir” diyerek mücadele ettik.

Ülkemizin içerisinden geçtiği bu çoklu krizlerde tavrımız bellidir. Sokaklarda büyüyen mücadelelerde, haklarını arayan emekçilerin yanında, geleceğini isteyen gençlerin omuz başında, yaşamlarını savunan kadınların yanında durmak bizim gelecek meselemizdir.

Mesleğimize, meslek alanlarımıza sahip çıkmak gelecek meselemizdir. Verdiğimiz mücadele aynı zamanda memleket mücadelesidir.

Kurultay boyunca tespitleriniz ve önerileriniz oldukça kıymetlidir.

Ülkemizin aydınlık geleceğini planlayan ve inşa eden meslektaşlarımızın sorunları çözüldüğünde ülkemizin temel sorunlarının çözümüne daha çok yaklaşacağımızın bilinci ile hepinizi saygı ile selamlıyorum. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ediyorum.

İstanbul Yerel Kurultayı’mızın başarı ile geçmesini temenni ediyorum.”

Açılış konuşmalarının ardından İşsizlik ve Güvencesizlik, Ücretlendirme Politikaları ve Uygulama Sorunları, Çalışma Alanı Sorunları ve Çalışma Koşulları oturumları ile mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunları ve önerileri dile getirildi.