TMMOB, SGK GENEL KURULU'NA KATILDI
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 7. Olağan Genel Kurulu, 27 Aralık 2024 tarihinde Ankara'da gerçekleştirildi. Genel Kurul'a Birliğimizi temsilen Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Oruçkaptan katıldı.
TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Oruçkaptan'ın Genel Kurul'da gerçekleştirdiği konuşma şöyle:
"Değerli Katılımcılar;
Sizleri Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına saygı ile selamlıyorum
Sosyal güvenlik; gelirleri ne olursa olsun, kişilere belirli sosyal riskler (iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, malullük, yaşlılık, ölüm, işsizlik) karşısında gelir ve sağlık güvencesi sağlama görevini yerine getiren uygulamalar topluluğudur. Bu çerçevede, sosyal güvenlik hem aktif çalışma dönemi hem de sonrası için bir yaşam garantisidir.
Sosyal sigorta, sosyal güvenlik sistemlerinde kullanılan üç yöntemden biri olup, finansmanı; sigortalı, işveren ve devlet katkılarından oluşan primlerle karşılandığı için primli sosyal güvenlik sistemi olarak da adlandırılmaktadır.
Sosyal güvenliğin primsiz sistemini oluşturan iki yöntemden biri sosyal yardımlar, diğeri ise sosyal hizmetlerdir. Bu iki yöntemin ortak özelliği, finansmanın devlet bütçesinin önemli gelir kaynaklarından biri olan vergilerle karşılanmasıdır.
Yani kayıtlı olarak çalışan milyonlarca vatandaşımızdan, KDV, ÖTV ödeyen ya da herhangi bir şekilde vergilendirilmiş kazanç ve mülklere sahip olan vatandaşımızdan alınan vergiler ile devlet tarafından ya sosyal yardımlar yapılmakta ya da sosyal hizmetler verilmektedir.
Dolayısıyla bu alan zayıfladıkça, yani kayıt dışı istihdam arttıkça devlet de zayıflamaktadır.
Kayıt dışılık, ve elbette kayıt ve beyan dışı kaçak işçi çalıştırılması veya kendi hesabına kayıtsız olarak çalışılması şeklinde ortaya çıkan kayıt dışı istihdam dünyanın temel gerçeklerinden birisidir.
Kayıt dışı istihdamın engellenmesi, yani vergi kaçırılmasının, hepimizin boynunun borcudur.
Bu aynı zamanda sosyal adaletin sağlanmasının da önemli bir ön koşuludur.
Herkes için eşit hizmet hakkının, yani devletin sosyal yardım ve sosyal hizmetlerinin yerine getirilmesinin teminatıdır.
Çünkü kayıt dışı istihdam önlenmezse; kişilerin yeterli sağlık yardımı alamamaları sebebiyle hastalıkların çoğalması, iş kazası, meslek hastalığı ya da analık durumunda hak ve yardımlardan yararlanamaması, uzun vadede yaşlılık durumunda herhangi bir ücret alamaması, dolayısıyla yoksulluğun artması anlamına gelir.
Çünkü kayıt dışı istihdam önlenmezse; sigorta primlerini ödeyen işyerleri ile ödemeyenler arasında haksız rekabetin ortaya çıkması anlamına gelir. Yani günün sonunda devlet prim kaybına uğrayacak sosyal güvenlik açıklarının oluşacak ve bu açıklar her dönem şahit olduğumuz üzere merkezi bütçeden alınarak kapatılacaktır.
Yani aslında kayıt dışı ekonomi demek, halka, emeğiyle geçinen toplumsal kesimlere daha ağır vergi yükleri anlamına gelmektedir.
Bakın, 2025 Merkezi Bütçesi için Birliğimiz başta olmak üzere, sendikaların, meslek örgütlerin, siyasi partilerin iktidara karşı çıkmasının altında işte bu gelirde ve vergide oluşan adaletsizlik yatmaktadır.
Siyasi iktidar bu taleplerimizi karşılamadığı sürece cebimize giren her kuruş ya enflasyon karşısında ya da vergi olarak yok olup gitmeye devam edecektir.
Ülkemizde halihazırda emeğiyle geçinenler için hayat koşulları yeterinde zor. Geçtiğimiz hafta içi açıklanan asgari ücret, emekçilere asgari bir yaşam standartı bile sunamamaktadır. Hatta bırakın asgari yaşamı, açlık sınırını bile kıl payı geçecek bir zam yapılmıştır.
Bu koşullar altında insanca bir yaşam için acilen gelirde ve vergide adalet sağlanmalıdır. Bu en öncelikli talebimizdir.
Değerli Katılımcılar,
Kayıt dışının azaltılamadığı durumlarda uygulanacak tüm istihdam ve işsizlik politikalarının başarı şansı da azalmaktadır.
Burada ayrıca belirtmek isterim ki kayıt dışı istihdam sorunu işgücü piyasasında yer alan bütün grupları etkilemekle birlikte kadın işgücünü daha da derinden etkilediği görülmektedir.
Kayıt dışı istihdamın kadınları daha çok etkilemesinde ekonomik, bireysel toplumsal pek çok sebep yatmaktadır.
Toplumsal cinsiyet rolleri işgücü piyasasında kadınların ve erkeklerin konumunu da etkilemekte ve kadının ikincil konumda kalmasına neden olmaktadır.
Kadının öncelikli rolü olarak ev ve bakım hizmetleri ön plana çıkartılmakta erkek ise evi geçindirme rolünü üstlenmektedir.
Bu durum kadınları işgücü piyasasında dezavantajlı konuma sürüklemekte ve kadınların çalışacakları işlerin niteliğini doğrudan belirlemektedir.
Diğer yandan işgücü piyasasında kadın emeğinin ucuz işgücü olarak görülmesi ve kadınların ev işleri ile çalışma yaşamını birlikte yürütmeye çalışmaları kadınların kayıt dışı istihdamda yer almasında bir diğer faktör olarak ortaya çıkmakta ve böylece kayıt dışı istihdam-yoksulluk sarmalının temeli atılmaktadır.
Yoksulluk tüm insanlık için temel bir sorun olmakla birlikte, ağırlıklı olarak kadınlar tarafından yaşanan bir olgu olduğu unutulmamalıdır.
Bunu bir kere daha ve ısrarla hatırlatmak isterim.
Değerli Katılımcılar,
Çalışma yaşamına yönelik atılmış olumlu adımlardan biri olarak değerlendirilecek “İşbaşı Eğitim Programı” adı altında Altı aylık süreyle toplumun her kesiminden işsiz insanların istihdam edilerek, çalışma yaşamına alışma ve staj mahiyetindeki bu süre sonunda o işyerinde daimi olarak çalışmayı hedefleyen program işsizliği aşağı çekmenin bir aracı olarak da kullanılmaktadır.
Ancak İşbaşı eğitim programları ile istihdam edilen katılımcılara verilen asgari ücret düzeyindeki harçlık olarak adlandırabileceğimiz rakamın; mühendis, mimar ve şehir plancıları gibi meslek mensuplarının program sonrasındaki istihdamındaki ücretlendirilmeleri konusunda sabit bir ücrete dönüşmesi büyük bir sıkıntı yaratmıştır.
Üyelerimizden sıklıkla sigorta girişlerinin mühendislik meslek kodundan yapılmadığı ve sigorta primlerinin ise eksik yatırıldığı yönünde şikâyetler gelmektedir.
Yasal üretim faaliyetleri içinde yer alan, ancak faaliyetleri kamu kayıt ve istatistiklerinde eksik yer alan istihdamın engellenmesi ve sigortalılık primlerinin de tam zamanlı olarak ve eksiksiz bir şekilde yatırılması önemli ve gereklidir.
Nitekim bu tür sorunların yaşanmaması için 2012 yılının Temmuz ayında SGK ve TMMOB arasında “işbirliği protokolü” imzalanmıştır.
Protokole göre Birliğimiz, ücretli çalışan mühendis, mimar ve şehir plancıları için belirlediği asgari ücreti her yıl Aralık ayında Sosyal Güvenlik Kurumu’na iletmekte ve kamuoyuna duyurmaktaydı.
SGK ise mühendis, mimar ve şehir plancılarının aldığı ücretin TMMOB tarafından belirlenen asgari ücretin altında olmaması için gerekli tedbirleri almaktaydı.
Protokolün imzalanmasının ardından yürütülen çalışmalar sonucu mühendis, mimar ve şehir plancılarının TMMOB tarafından duyurulan ücretin altında işe başlatılması ile SGK’ya eksik prim ödenmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Yürürlüğe konulduğu günden itibaren bu protokol ile mühendis, mimar ve şehir plancılarının istihdam edildiği çalışma alanları disipline edilmiş ve kayıt dışılığın önlenmesinde ciddi adımlar atılmıştır.
Ancak bahsi geçen protokol SGK tarafından 9 Haziran2017 tarihinde tek taraflı olarak feshedilmiştir.
Bu fesih temel ücretlerde olduğu gibi üyelerimizin özlük haklarında da gerilemelere neden olmuştur.
Krizde yoğunlaşan işsizlik tehdidi ile yeni mezunların tecrübesizliği daha kolay suistimal edilmekte ve çalışma hayatına devam eden meslektaşlarımız daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadır.
Meslektaşlarımızın düşük ücretle ve kayıtsız çalıştırılmasına ve aynı zamanda kamunun zarara uğratılmasına neden olmuştur.
Bu noktada Birliğimizin meslektaşlarımızın geleceği ve kamu yararı doğrultusunda beklentilerini bir kez daha dile getirmek isterim;
- 31 Temmuz 2012 tarihinde imzalanan ve SGK tarafından 2017 yılında tek taraflı olarak feshedilen “SGK ile TMMOB Arasındaki Asgari Ücret İşbirliği Protokolü” yeniden yürürlüğe girmelidir.
- Aklını ve emeğini ülkemizin gelişmesi ve kalkınması için kullanan, insanca bir yaşam uğruna alın terini döken yüz binlerce mühendis, mimar ve şehir plancısının düşük ücretler ile kayıt dışı istihdam edilmesi engellenmelidir.
- Meslektaşlarımızın ücretlerinin TMMOB tarafından belirlenen brüt ücretinin altında gösterilmesi engellenmelidir.
4857 sayılı İş Kanunu`nun 39. Maddesi gereğince belirlenen zorunlu asgari ücretin, lisans düzeyinde eğitim almış mühendis, mimar ve şehir plancısı meslek mensuplarının almakta oldukları ücret bağlamında gerçek durumu yansıtan ve insani gereksinimleri karşılayan bir rakam olmadığı bilinmektedir.
Asli görevi çalışanların haklarını ve sosyal güvencelerini korumak üzere ilgili usul ve esasları düzenlemek olan Sosyal Güvenlik Kurumu`nun, 700.000`i aşkın mühendis, mimar ve şehir plancısının meslek kuruluşu olan TMMOB ile birlikte çalışarak bu eksikliği gidermeye yönelik çalışmalar yapması beklenmektedir.
- İşverenlerin SGK’ya eksik prim ödemesinin önüne geçilmeli ve kamunun zarara uğratılmasına son verilmelidir.
Değerli Katılımcılar,
Özellikle meslek alanlarımızı doğrudan etkileyen tüm bu olumsuz gidişat içerisinde eşit ve adil bir gelecek için, toplumu oluşturan tüm kesimlerin özveri ile sorunun çözümüne eğilmesi, demokratik katılım ve sosyal diyalog anlayışıyla sorunun çözümüne katkı sağlaması gerekmektedir.
Tüm bu iyi niyet söylemleriyle, bu toplantının somut kazanımlı, ülkemiz istihdamının vazgeçilmez bir parçası olan mühendis, mimar ve şehir plancısı istihdamına hizmet edeceği inancımla sizleri dostluk ve dayanışma duygularımla selamlarım."