
TMMOB SİİRT İKK: TEKLİFİN ÇEVRE HUKUKUNDA GETİRDİĞİ GERİYE GİDİŞ, TÜRKİYE’NİN TARAF OLDUĞU ULUSLARARASI ÇEVRE KORUMA İLKELERİYLE DE BAĞDAŞMAMAKTADIR
TMMOB Siirt İl Koordinasyon Kurulu'nun da aralarında bulunduğu Siirt Emek ve Demokrasi Platformu, 19 Haziran’da TBMM komisyonundan geçirilmek istenen "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ne ilişkin 23 Haziran 2025 tarihinde "Teklifin Çevre Hukukunda Getirdiği Geriye Gidiş, Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Çevre Koruma İlkeleriyle de Bağdaşmamaktadır" başlıklı bir basın açıklaması yaptı.
13 Haziran 2025 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 95 Sayılı Kanun Teklifi”, yalnızca teknik bir düzenleme değil; Anayasa, çevre hukuku, yerel yönetimlerin yetkileri ve kamu yararı ilkeleri bakımından ciddi riskler barındırmaktadır.
Teklif ile:
• Maden işletme ve ruhsatlandırma süreçlerinde yetki, TBMM denetiminden bağımsız, Cumhurbaşkanlığına bağlı merkezi bir kurula devredilmekte; bu durum yasama denetimini işlevsiz hale getirerek hukuk devleti ilkesini zedelemektedir.
• Zeytinlik, mera ve orman alanlarının madencilik ve enerji projelerine açılması yönündeki düzenlemeler, Anayasa’nın 56. maddesinde güvence altına alınan sağlıklı çevrede yaşama hakkı ile bağdaşmamaktadır.
• Stratejik madenlerin ve nadir toprak elementlerinin özel sektör aracılığıyla yabancı sermayeye devrine imkân tanınması, kamu kaynaklarının korunması ve ulusal güvenlik açısından denetimsiz bir alan yaratmaktadır.
• Belediyelerin planlama ve ruhsatlandırma yetkileri sınırlandırılmakta, yerel yönetimlerin anayasal güvenceleri aşındırılmaktadır. Bu durum, yerinden yönetim ilkesiyle ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla çelişmektedir.
• Yargı denetiminin etkisizleştirildiği geçici maddeler aracılığıyla, şirketlere yönelik kalıcı imtiyazlar tanınmakta; bu da hukuk güvenliği ilkesini ihlal etmektedir.
• Çevresel etkilerin değerlendirilmesi süreçleri (ÇED) merkezileştirilmekte ve sadeleştirilmektedir. Bu yaklaşım, çevre koruma mevzuatının etkisizleşmesine yol açabilecektir.
Not: Teklifin çevre hukukunda getirdiği geriye gidiş, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası çevre koruma ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Örneğin, Türkiye’nin 2001 yılında taraf olduğu Aarhus Sözleşmesi’nin öngördüğü “halkın çevresel kararlara erken ve etkin katılımı” ile “çevre konularında yargı yoluna erişim” ilkeleri; teklifin ÇED düzenlemeleri ve kaçak yapılara ilişkin af hükümleri ile ciddi şekilde zayıflatılmaktadır.
Bu nedenlerle, ilgili komisyonların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun; teklifin özellikle çevre, kamu yararı ve hukuk devleti ilkeleri açısından doğuracağı sonuçları yeniden değerlendirmesi zorunludur.
yukarıda belirtilen hükümlerinin ya tekliften tamamen çıkarılması ya da çevreyi ve toplumu önceleyen şekilde yeniden düzenlenmesidir. Özellikle zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması, orman izin süreçlerinin gevşetilmesi, meraların enerji projelerine tahsis edilmesi ve hukuka aykırı yapılaşmalara af getirilmesi gibi düzenlemeler, uzun vadeli kamu yararı ile bağdaşmamaktadır.
Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir çevre olmadan sürdürülebilir kalkınma mümkün değildir. Mevcut ve gelecek kuşakların yaşam hakkını gözeten bir anlayışla hareket edilmesi ve Anayasa’nın emredici hükümleri doğrultusunda çevrenin korunması yönünde tavizsiz bir duruş sergilenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Siirt Emek ve Demokrasi Platformu olarak; tüm meslek örgütlerini, yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarını söz konusu teklifin çevre ve toplum üzerindeki etkilerine karşı duyarlılık göstermeye, hukukun üstünlüğünü ve kamu yararını esas almaya davet ediyoruz.