ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TARIMSAL ÖĞRENİMİN 176. YILDÖNÜMÜ ETKİNLİĞİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

19.01.2022

Türkiye’de tarım öğreniminin 176. Yıl Dönümü nedeniyle Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Tarımsal Öğrenimin 176. Yıl Dönümü” etkinliği 15 Ocak 2022 Cumartesi günü çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.

Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Mehtap ERCAN BİLGEN’in sunuculuğuyla düzenlenen etkinliğin açılış konuşmaları, ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi SUİÇMEZ, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Hüseyin ATAR tarafından yapıldı.

Etkinlikte TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz tarafından yapılan açılış konuşması metni şöyle:

Sayın Konuklar, Değerli Arkadaşlar

Ülkemizdeki 600 bini aşkın mühendis, mimar ve şehir plancısının mesleki demokratik kitle örgütü olan TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi dostlukla selamlıyorum.

Tarım Haftası etkinlikleri kapsamında ülkemizde tarımsal öğrenimin başlangıcının 176. Yıldönümü vesilesiyle gerçekleştirilen bu etkinlikte aranızda olmaktan mutluluk duyuyorum.

1846 yılında eğitime başlayan Mekteb-i Zirai Şahane’den bu yana ülkemizde tarımsal eğitim ve öğretime katkı veren kurum, kuruluş ve kişileri saygı ve minnetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar,

Biliyorsunuz tarımsal üretimin başlangıcı ve yoğunlaşması aynı zamanda uygarlaşma sürecinin de başlangıcıdır.

Tarımsal üretimin çok uzun yıllara dayanan geçmişine rağmen, yaşanan tüm teknolojik ilerlemelere ve üretim tekniklerindeki gelişmelere rağmen açlık ve beslenme sorunu insanlığın en önemli sorunlarından biri olarak çağımızda da güncelliğini korumaktadır.

Tarımsal üretime duyulan sürekli ve büyüyen bu ihtiyaç, bu alanda eğitim ve öğrenim faaliyetlerinin, akademik çalışmaların, araştırma geliştirme faaliyetlerinin önemini de katbekat artırıyor.

Bugünkü etkinlik Türkiye’deki tarımsal öğrenimin köklü bir geçmişe dayandığının altını çiziyor.

Bir eğitim geleneği yaratabilmenin, bu geleneği koruyup sürdürebilmenin önemini vurguluyor.

Fakat, ne yazık ki ülkemiz köklü kurumları koruyup sürdürebilmek konusunda pek başarılı değil.

Kurumlarımızı köklerinden koparmak, gelenekleri ortadan kaldırmak, kurumsal hafızayı yok etmek sistematik bir devlet politikası haline geldi.

Eğitim kurumları da bu yok edici politikadan payını alıyor.

Üniversiteler uzun zamandan bu yana kendi kurumsal geleneklerine değil, iktidarın önceliklerine göre işliyor.

Üniversitelerimiz, senatolar, fakülte kurulları, bölüm kurulları aracılığıyla değil, yukarıdan aşağıya atamayla belirlenen kişiler aracılığıyla yönetiliyor.

 Bu durum sadece üniversitelerimizin akademik zenginliklerinin törpülenmesine değil, aynı zamanda kurumsal olarak yozlaşmalarına da neden oluyor.

Bugünkü etkinliğimiz bu yozlaşmaya, çürümeye dikkat çekilmesi, tarımsal yüksek öğrenimin bilimsel demokratik zeminlerde ilerleyebilmesi açısından da önem taşımaktadır.

Değerli Arkadaşlar,

Bugün her ne kadar tarımsal öğretimin 176. Yılını kutluyor olsak da ne yazık ki ülkemizdeki ziraat fakültelerinde verilen eğitim ve öğretim, 176 yıllık bilgi birikimini ve teknik gelişmeyi yansıtmamaktadır.

Bunun en büyük nedeni, plansız ve kontrolsüz biçimde artan fakülte, program ve öğrenci sayısıdır.

Türkiye’nin yükseköğretim altyapısı, toplumsal örgütlenmesi, sınai ve zirai yapısı bu kontrolsüz genişlemeyi nitelikli ve üretken bir güce dönüştürmekten çok uzaktır.

AKP hükümetleri döneminde çoğunlukla seçim yatırımı olarak hayata geçirilen “Her İle Bir Üniversite” projesi ile ülkemizdeki yükseköğretimin en önemli problemlerinden biri olan “eğitim kalitesi ve standardı” sorununu daha da yaygınlaştırılmış, üniversiteler arası uçurumlar giderek derinleşmiştir.

Üniversitelerin ve öğrencilerin sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyümüştür.

Sevgili Arkadaşlar,

Hepimizin bildiği gibi, ülkemizde , ülke ihtiyaçlarıyla, tarım ve sanayi politikalarıyla bağdaşmayan yükseköğretim planlaması nedeniyle üniversite mezunları işsizliğe mahkum edilmiş durumdadır.

Aralarında çok sayıda ziraat mühendisin de bulunduğu yüzbinlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı, mezun olduğu alan dışında çalışmak zorunda kalmakta, yüzbinlerce mezun ise hiç iş bulamamaktadır.

Genç işsizliği, özellikle de eğitimli genç işsizliği ülkemizin en önemli sorunların birisi haline geldi. Bugün 1 milyonun üzerinde üniversite mezunu işsiz gencimiz bulunuyor.

İş bulabilenler ise vasıflarının çok altında, kendi eğitim aldıkları alanın dışında iş bulabiliyor.

Ziraat Fakültesi mezunları söz konusu olduğunda bu tablo çok daha ağırlaşıyor.

2021 yılı ÖSYM broşüründe yer alan bilgilere göre ülkemizde bulunan 38 ayrı Üniversite bünyesindeki Ziraat Fakülteleri altında toplam 222 program yer almaktadır.

Doluluk oranları giderek düşen bu programlara geçtiğimiz yıl 4 binin üzerinde öğrenci yerleşmiş görünüyor.

 YÖK verilerine göre şu anda 32 bin civarında Ziraat Fakültesi öğrencisi bulunuyor ve her yıl yaklaşık 5 bin öğrencimiz bu bölümlerden mezun oluyor.

Bu konuda yapılması gereken gayet açıktır.

Yükseköğretimin problemleri ile mezunların problemleri bir arada düşünülmelidir.

Tarım ve sanayi politikaları ile uyumlu bir yükseköğretim politikası geliştirilmelidir.

Değerli Arkadaşlar,

Söz konusu tarım olduğunda yüz yüze olduğumuz tek sorun yükseköğretimle sınırlı değil elbette.

Uzun süredir tarımsal üretim konusunda yaşanan sorunlar hepimizin hayatını yakından ilgilendiriyor.

Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyecek olursam, günümüz dünyasında, tarımsal politikaların tekelleşmiş ulus ötesi dev şirketler tarafından yönlendirilir duruma gelmesi ve dünyaya egemen olan neoliberal politikalar yaşanan sıkıntının ana kaynağıdır.

Gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarıma yeterli yatırımın yapılmaması, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması, tarım tekellerinin tek ürüne dayalı tarımsal üretimi özendirmesi ve tarımsal alanların tahribatı gibi nedenlerle tarım ürünlerine ve gıdaya erişim zorlaşmaktadır.

Bu durum açlık ve yetersiz beslenme sorunlarını daha da büyütmektedir.

Odalarımızın yapığı araştırmalara göre; ülkemizde tarımsal üretim sektörü ulusal gelire %6,5, istihdama %19,5 katkı sağlayan, kırsal alanın hemen tek ekonomik getiri kaynağı olan vazgeçilmez bir sektördür.

Özellikle dünya gıda fiyatlarının 2008’den bu yana yükselişe geçmesinin ve pek çok ülkede halk ayaklanmalarına neden olmasının ardından, tarım sektörünün önemi her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.

Pandemi süreci içerisinde tarımın önemi daha belirgin olmuştur.

Sokağa çıkma yasağı veya kısıtlamalar uygulandığı dönemlerde, insanlar televizyon veya buzdolabı almak için değil gıda tedariki için seferber olmuştur.

Artık sadece üretmek değil, gelişen teknoloji ile birlikte toplumsal beklenti ve ihtiyaçlara uygun şekilde, sağlıklı ve kaliteli bir üretim yapılması da gerekmektedir.

Böylesi bir üretimi kontrollü ve izlenebilir bir üretim sistemi ile gerçekleştirebiliriz.

Bu noktada başta ziraat mühendislerimiz olmak üzere, pek çok mühendislik disiplininin bu konuda daha fazla söz sahibi olması da gerekmektedir.

TMMOB olarak biz, yıllardan beri sanayiden eğitime, üretimden planlamaya, beslenmeden sağlığa, enerjiden tarıma kadar her alanda tam bağımsızlık şiarıyla politika üretiyoruz.

 Özellikle tarımsal anlamda dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, açlık ve yoksulluğun önüne geçilmesinde en önemli unsurlardan biridir.

 Bunun için:

  • IMF ve Dünya Bankası ile Dünya Ticaret Örgütü’nün ülkemiz tarımı ve kırsal yaşam üzerindeki, genel düzenleyici işlem yapma yetkisi kaldırılmalı, her türlü dayatmalar reddedilmelidir.
  • Avrupa Birliği kapsamında önerilen "Ortak Tarım ve Gıda Politikası" gibi Türkiye`nin gıda ve tarım sektörünü piyasalaştıran neoliberal yasalar kaldırılmalı. Köylü ve tüketiciden yana olan yasalar yürürlüğe sokulmalıdır.
  • Su ve toprak gibi hayati öneme sahip doğal kaynakların korunması için gerekli önlemler alınarak sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
  • Tarım üreticileri doğru yöntemlerle desteklenip, üretim süreçlerinde tutulmaya çalışılmalı, tarımsal AR-GE' ye daha fazla yatırım yapılmalı, tarımsal ürün planlaması yapılarak israf önlenmeli, toprağı işlemede aile işletmelerine öncelik verilmelidir.
  • Özellikle kadın çiftçilerin tarımsal üretimin içinde tutulması önemlidir.

Kadının topraktan kopmasıyla aileler de topraktan kopup uzaklaşmaktadır.

Sürdürülebilir aile çiftçiliği ve bunun temel direği olan kadın çiftçiler özendirilmeli ve teşvik edilmelidir.

  • Tohumlara bedelsiz erişim garantisi sağlanmalı, yerel üretim ve temel gıdalara öncelik verilmeli, köylerin mal varlıklarına el koyan Büyük Şehir Yasası lağvedilmelidir.
  • Köylü ve çiftçi düzeyinde sendikalaşmanın önü açılmalı, üreticiden tüketiciye aracısız mal sağlayan ekolojik üretim-tüketim kooperatifleri desteklenmelidir.

Değerli Arkadaşlar,

Yaşadığımız sorunları çözebilmek için yeni ve sürdürülebilir bir tarım yönetimine ivedilikle ihtiyaç duyduğumuz açıkça ortadadır.

 Burada yürütülecek tartışmaların bu doğrultuda politikaların geliştirilmesine hizmet edeceğine inanıyorum.

Açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, sağlıklı, savaşsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyorum.                                                                                                                               

Emin KORAMAZ

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı