TMMOB 45. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU'MUZ İSTANBUL'DA TOPLANDI
Birliğimizin 45. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı 25 Mayıs 2019 tarihinde İstanbul Perpa Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. 650'yi aşkın üyemizin katıldığı toplantıda YSK'nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal kararı eleştirilirken, demokrasiye ve halk iradesine sahip çıkma çağrısı yapıldı.
Yüksek Seçim Kurulu'nun 6 Mayıs tarihinde aldığı kararla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesi üzerine Yönetim Kurulumuz tarafından alınan kararla İstanbul'da toplanan Danışma Kurulumuz Genel Sekreterimiz Dersim Gül tarafından açıldı. Yoğun bir katılımın olduğu Danışma Kurulu'nda ilk olarak TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz kürsüye geldi.
Emin Koramaz konuşmasında demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını ama sandığa sahip çıkmaksızın demokrasinin ilerletilemeyeceğini dile getirdi. AKP'nin seçim süreci boyunca takındığı antidemokratik tavrı ve YSK'nın kararını eleştiren Koramaz, demokrasiye sahip çıkmak için 23 Haziran'da tüm halkımızı oy kullanmaya, oylarına sahip çıkmaya çağırdı. Koramaz konuşmasında ayrıca giderek derinleşen ekonomik kriz hakkında görüşlerine ve muhalifleri hedef alan politikalara değindi. Emin Koramaz'ın konuşmasının tamamını yazının devamında bulabilirsiniz.
Koramaz'ın konuşması sonrasında Birliğimizin eski dönem başkanları Yavuz Önen, Bülent Tanık, Teoman Alptürk ve Mehmet Soğancı Danışma Kurulumuzda söz alarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve tüm TMMOB üyelerini demokrasiye sahip çıkmaya çağırdılar. Daha sonra ise Birlik üyemiz ve aynı zamanda CHP Parti Meclisi üyesi olan Gökhan Zeybek kürsüye gelerek İstanbul seçimleri hakkında bilgilendirme ve değerlendirmelerde bulundu.
Diyarbakır, Ankara, Adana, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Muğla, Mersin, Samsun, Edirne, Antalya, Denizli, Van, Kırklareli, Zonguldak İKK Sekreterleri, Birliğimize bağlı oda başkanları ve Kurul üyeleri gelerek gündem üzerine görüşlerini açıkladılar. Danışma Kurulumuz toplantıda öne çıkan değerlendirmeleri içeren bir sonuç bildirgesinin TMMMOB Yürütüme Kurulu tarafından kaleme alınarak kamuoyuyla paylaşımasını kararlaştırdı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanımız Emin Koramaz'ın Danışma Kurulumuzda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:
TMMOB 45. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI (25 Mayıs 2019, İSTANBUL)
Sayın Oda Başkanlarım,
Onur ve Denetleme Kurulları Değerli Üyeleri,
Birlik ve Odalarımızın Yöneticileri,
Sayın Meslektaşlarım ve Sevgili Konuklar,
TMMOB 45. Dönem Üçüncü Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz.
Türkiye’nin dört bir yanındaki TMMOB birimlerinden gelerek, emeğin ve mücadelenin kenti İstanbul’da buluşan siz değerli meslektaşlarımı şahsım ve yönetim kurulumuz adına dostlukla selamlıyorum.
Konuşmamın en başında, yakın zamanda kaybettiğimiz değerli mücadele arkadaşlarımız, Kimya Mühendisleri odamızdan İhsan Karababa ve İrfan İnan, Meteoroloji Mühendisleri Odamızdan Ahmet Kılıç, Maden Mühendisleri Odamızdan Serdar Ömer Kaynak, İnşaat Mühendisleri Odamızdan Hilmi Yüncü ve Gemi Makinaları İşletme Mühendisleri Odamızdan Suay Umut’u saygıyla anıyorum. Mücadelelerini ve TMMOB örgütlülüğünün büyümesi için verdikleri emekleri unutmayacağız, anılarını daima yaşatacağız.
Değerli Dostlar,
Ülkemiz için çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Demokrasinin en temel değerleri olan seçme ve seçilme hakkının, hukukun üstünlüğünün ve halk iradesinin ayaklar altına alındığı bu dönemde, kimse meydanı boş zannetmesin diye, kimse demokrasi sahipsiz sanmasın diye, Danışma Kurulumuzu İstanbul’da topladık.
Bizler Teoman Öztürk’lerin, Akın Özdemir’lerin, Harun Karadeniz’lerin geleneğinden geliyoruz. Bizler, hayatın her alanında demokrasi için mücadele veren bir geleneğin mirasçılarıyız. Hepimiz biliyoruz ki, demokrasi mücadelesi sadece sandığa indirgenemez. Ama yine hepimiz biliyoruz ki, sandıkta kazandığına sahip çıkmadan da demokrasi mücadelesi ilerletilemez!
Daha önceki seçimlerde sandık başı hileleriyle oylarımızı gasp edenler, bu seçimde masa başı hileleriyle seçimi tümden gasp etmek istiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz!
İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz bu Danışma Kurulumuz, bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının demokrasiye sahip çıkma kararlılığının göstergesidir!
Bu Danışma Kurulumuz, sandıktan çıkan sonuçları tanımayıp, uydurma gerekçelerle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını gasp etmek isteyenlere karşı, halkın iradesini savunma kararlılığımızın göstergesidir!
Bu Danışma Kurulumuz, haramilerin saltanatını yıkıp, İstanbul’u İstanbul’a layık olanlarla buluşturma kararlılığımızın göstergesidir!
Bu iradeyi ve kararlılığı gösteren tüm danışma kurulu üyelerimizi gönülden kucaklıyorum!
Değerli Dostlar,
Siyasi iktidar, 31 Mart akşamından itibaren sandık iradesini gasp etmek için tarihte eşine az rastlanacak bir entrikanın içine girdi.
Anadolu Ajansı’ndan yandaş medya kuruluşlarına, sosyal medya trollerinden parti temsilcilerine kadar ellerindeki tüm imkanlarla sandık sonuçlarını manipüle etmek istediler.
Sandık başlarında bekleyen arkadaşlarımızın kararlı tutumuyla bu manipülasyon bertaraf edilince de, türlü yalanlarla seçim sonuçlarını itibarsızlaştırmak istediler.
Seçim kurullarını parti kurulları gibi işleterek bugüne kadarki tüm seçim içtihadına ve hukukuna aykırı kararlarla seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanının mazbatası geciktirildi.
İstanbul’da bunlar yaşanırken, ülkenin doğusunda Diyarbakır’da, Van’da, Kars’ta, Erzurum’da seçilmiş ilçe belediye başkanlarına ve Belediye Meclis üyelerine KHK ile ihraç oldukları gerekçesiyle mazbataları verilmedi.
Hukuksuzluğun son perdesi, Yüksek Seçim Kurulu’nun 6 Mayıs’ta aldığı karar oldu. 4’e karşı 7 oyla aldıkları YSK Kararıyla, “seçim kurullarının yanlış oluşturulduğu” gerekçesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri iptal edildi.
Halkın sandığa yansıya iradesini yok sayan bu kararlar, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. Bu kara leke, kararın altında imzası olanlar kadar, bu kararın çıkması için kurullara baskı kuranların alnından da ömür boyu silinmeyecektir.
21 Mayıs’ta Gerekçeli Kararın açıklanmasıyla sonuçlanan bu süreç, yıllardır dile getirdiğimiz pek çok gerçeği açık biçimde gözler önüne sermiştir:
Bu süreç bize, yıllardır sandığı dilinden düşürmeyenlerin aslında seçmen iradesine tahammül edemediğini göstermiştir. Biz bugün, onların saygı duymadığı demokrasiye ve halk egemenliğine sahip çıkmak için buradayız.
Bu süreç bize, Türkiye’deki tüm yargı organları gibi, Yüksek Seçim Kurulunun da AKP’lileştiğini göstermiştir. Biz bugün, onların işlemez hale getirdiği hukuk devleti anlayışına sahip çıkmak için buradayız.
Bu süreç bize, kaynakları tehlikeye düşen yandaş medyanın iftira ve yalanlarının sınırı olmadığını göstermiştir. Biz bugün, basın özgürlüğüne sahip çıkmak için de buradayız.
Bütün bunlar halkın hafızasından asla silinmeyecektir.
Bu karanlık süreçte bizi ümitlendiren şey nedir biliyor musunuz? 17 yılda, başta yasama ve yargı olmak üzere demokratik siyasal rejimin tüm temel direklerini ortadan kaldıran siyasal iktidarın, halkın umudunu ve direncini yıkamamış olmasıdır.
Bizi umutlandıran şey halka olan inancımızdır.
Bizi umutlandıran şey, halkın cesaretinin haramilerin cüretinden daha üstün olmasıdır.
Bu cesaret 31 Mart’ta kazandığını, 23 Haziran’da kaybetmeyecektir!
Değerli Dostlar,
Son yıllarda sürekli olarak seçimlere gidiyoruz. Sandık kurulları TMMOB kurullarından bile daha sık toplanır oldu.
Bu kadar sık seçimin olması ülkede sürdürülebilir ve istikrarlı bir demokratik rejimin olmadığının en büyük göstergesidir.
Rejimin istikrarsızlığı nedeniyle artık seçimler önceden belirlenmiş takvimler uyarınca değil, iktidar partisinin ihtiyaçlarına göre yapılıyor. AKP, giderek artan toplumsal meşruiyet eksikliğini, her seçimi bir “beka sorununa” dönüştüren sandık performansıyla telafi etmeye çalışıyor.
31 Mart seçimleri, AKP için, sandık zaferlerine dayalı siyaset tarzının da sonu anlamına gelmiştir. Ne var ki, bugüne kadar hep kazanarak iktidarını büyüten siyasi iktidar, kaybetmeye tahammül edememektedir.
Çünkü biliyorlar ki elinde tuttuğu kaynaklar kesildiğinde, toplumu ağ gibi saran vakıf adı altında örgütlenen cemaatlere ve tarikatlara para akıtamayacak.
Çünkü biliyorlar ki kaynaklar kesildiğinde, belediye ihaleleriyle zenginleştirdiği besleme şirketler ve medya tekelleri ayakta duramayacak.
Çünkü biliyorlar ki kaynaklar kesildiğinde, parti örgütünü bir arada tutan paylaşım çarkını döndüremeyecek.
O yüzden tüm güçleriyle İstanbul’a yükleniyorlar. O yüzden İstanbul’un tüm ilçelerinde ayrı miting yapıyorlar. O yüzden ülkenin bütün işlerini bir kenara bırakıp, yerel seçim kampanyasıyla uğraşıyorlar.
Ama halkla inatlaşan, halkla seçim düellosuna giren her iktidar gibi bunlar da mutlaka kaybedecekler. 31 Mart’ta kaybettiklerini, 23 Haziran’da kazanamayacaklar!
Değerli Meslektaşlarım,
İktidar seçimlerle uğraşmaktan, ülkenin sorunlarına odaklanamaz hale gelmiştir. Her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz, gündelik yaşantımızı daha fazla etkilemektedir.
Hayat pahalılığı, yüksek vergiler, işsizlik ve borçlar nedeniyle derin bir toplumsal travma yaşanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde iki yurttaşımız, biri Gaziantep’te, diğeri burada Boğaziçi Köprüsü’nde işsizlik ve borç yüzünden kendilerini yakarak intihar ettiler. Basına yansımayan kim bilir daha nice trajediler yaşanıyor.
Borcun ve işsizliğin kişisel değil toplumsal bir sorun haline geldiği yerde, insanlar borç ve işsizlik yüzünden intihar ediyorsa, bu bir intihar değil cinayettir. Bu cinayetin sorumlusu da, ekonomiyi bu hale getirenlerdir.
Ülkemizdeki her üç gencimizden birisi işsizse, temel gıda fiyatları kontrolsüz biçimde artıyorsa, insanlar borçlarını ödeyebilmek için daha fazla borçlanmak zorunda kalıyorsa, sanayici üretim için ham madde alamıyorsa, esnaf siftah yapmadan dükkanını kapatıyorsa bunun sorumlusu siyasi iktidardır.
Kimse bizden Mart’ın Şubat’tan, Nisan’ın Mart’tan iyi olacağı masallarına kanmamızı beklemesin. Bu yanlış ekonomi politikalarında, neoliberal yağma düzeninde ısrar edildiği her ay, bir öncekinden çok daha kötü olacağız.
Bizi bu derin krize sürükleyen şey, Cumhuriyetin onca yokluğu içinde var edilen kamu yatırımlarının, fabrikalarının, kurumlarının birer birer özelleştirilmesidir.
Üreticileri korumaya yönelik uygulamaların terk edilmesidir.
Ücretli kesimlerin düşük maaş ve kötü çalışma koşulları altında çalıştırılmasıdır.
Bizi bu derin krize sürükleyen şey, uluslararası sermaye hareketleri önündeki engellerin kaldırılarak ülkenin rantiyeye teslim edilmesidir.
Halkı zor durumlardan koruyacak olan sosyal politikaların terk edilerek, eğitimin, sağlığın, sosyal güvenliğin ticarileştirilmesidir.
Bizi bu derin krize sürükleyen şey, halkın ortak varlıklarının amaçları dışında kullanılarak Varlık Fonuna ve sermaye kesimlerine aktarılmasıdır.
Halk işsiz kaldığı için kendini ateşe verirken, işsizlik fonunun kaynakları, düşük faizli kredileri finanse etmek için kullanılıyor. Devletin resmi rakamlarına göre bugün işsizlerin sadece %14’ü işsizlik fonundan yararlanabiliyor. İşsizlerin hakkını sermayeye peşkeş çekenleri asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz!
İşsizlik Fonunu sürekli zarar ettirerek kurutma noktasına getirenler şimdi de emekçilerin Kıdem Tazminatlarını “Fon” adı altında gasp etmeyi amaçlamaktadır. Buna izin vermeyeceğiz!
Siyasal iktidarın haklarımızı gasp etmesine, alın terimizi gasp etmesine, oylarımızı gasp etmesine izin vermeyeceğiz!
1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında meydanları dolduran milyonlarca emekçi bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu göstermiştir. İşyerinde kazandığımız, meydanda kazandığımızı, sandıkta kazandığımızı bir daha asla masa başında kaybetmeyeceğiz!
Değerli Arkadaşlar,
Bu iktidarın ülkemize verebilecek hiçbir şeyi, bu halka anlatabilecek hiçbir hikayesi kalmadı. Yapabildikleri tek şey, baskı ve zorbalıkla toplumsal muhalefeti susturmaya çalışmak ve halkı kin ve nefret duygularıyla birbirine düşman etmek.
Siyasal iktidarın körüklediği kin ve nefret tohumları, ana muhalefet partisi liderinin şehit cenazesinde linç edilmek istenmesine kadar ulaştı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan bu örgütlü saldırıyı çok sert biçimde kınıyorum. Bu saldırı basit ve bireysel bir saldırı değildir.
Bu saldırı, iktidarın toplumu kutuplaştırma politikalarının sonucudur. Muhalefeti hedef alan şiddeti cezalandırmama politikalarının sonucudur. Demokratik değerleri ayaklar altına almanın sonucudur.
Saldırganın bizzat iktidar partisi tarafından kahramanlaştırılması, cesaretlendirilmesi ve cezalandırılmaması bunun apaçık göstergesidir. Halkı kin ve nefretle yoğuranları asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz!
İktidarın şiddeti sadece linç girişimleriyle sınırlı değil. İktidar uzun süreden beri yargıyı da bir şiddet aracı olarak kullanıyor. Anayasanın ve uluslararası sözleşmelerin güvencesi altında olan en temel hak ve özgürlüklerimiz yok sayılıyor. Susmayanlar, boyun eğmeyenler, direnenler önce polis şiddetiyle ardından cezaeviyle yüz yüz kalıyor.
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle liseliler cezalandırılıyor, “bir düğün için trafiği felç etmeye değer mi” dediği için bir avukat dövülüp ev hapsiyle cezalandırılıyor. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diye imza verdikleri için Barış Akademisyenleri yargılanıp cezalandırılıyor. “Savaş bir Halk Sağlığı Sorunudur” diye açıklama yaptıkları için Türk Tabipleri Birliği yöneticileri insafsızca cezalandırılıyor.
Buradan hepinizin huzurunda yol arkadaşlarımız olan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyelerine bir kez daha dayanışma duygularımı iletmek istiyorum. Bilinsin ki, bedeli ne olursa olsun barışı savunmaktan, halkların kardeşliğini savunmaktan, hayatı savunmaktan bir adım bile geri durmayacağız.
Bu ülkeyi savaşa sürükleyenleri, gencecik çocuklarımızın hayatlarını pazarlık konusu yapanları asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz!
Değerli Arkadaşlar,
Yargı kurumlarının siyasallaşmasının en somut göstergelerinden birisi de, geçtiğimiz aylarda yeniden başlatılan Gezi Davasıdır.
Mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede şu anda aramızda bulunan Mimarlar Odamızdan Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamızdan Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın avukatı Can Atalay’ın da içinde olduğu 16 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet isteniyor.
Herkes bilsin ki, bu arkadaşlarımız bizim onurumuzdur, tıpkı Gezi Direnişinin bu ülkenin onuru olduğu gibi!
Herkes bilsin ki, bundan tam 6 yıl önce, 28 Mayıs 2013’te Gezi Parkı’nın ağaçlarına nasıl sarılıp sahip çıktıysak, 24-25 Haziran’da Silivri’de görülecek davada yargılanan arkadaşlarımıza da öyle sarılıp sahip çıkacağız!
Çok defa söyledik bir kez daha yinelemek istiyorum: Gezi Direnişi bu ülkenin başına gelmiş en güzel şeylerden biridir ve böylesi deli saçması iddianame ve davalarla Gezi Direnişinin kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Gezi Direnişi dönemiyle ilgili yargılanması gereken birileri varsa onlar, sabaha karşı çadırları ateşe verenlerdir; insanların üzerine on binlerce gaz bombasını atarak arkadaşlarımızı sakat bırakanlardır; Abdocan’ı, Mehmet’i, Ethem’i, Ali İsmail’i, Berkin’i aramızdan alanlardır.
Asıl yargılanması gerekenler dönemin İstanbul Valisi ve Emniyet mensuplarıdır. Ama hepsinden de önce asıl yargılanması gereken “polise emri ben verdim” diyen dönemin başbakanıdır.
Bu isimleri asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz!
Değerli Arkadaşlar,
23 Haziran’da 10 milyonu aşkın İstanbullu bir kez daha sandık başına gidecek ve Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için oy kullanacak.
TMMOB olarak bizler bugüne kadar tüm seçimlerde Cumhuriyet değerlerinden, demokrasiden, özgürlüklerden ve hukukun üstünlüğünden yana tavrımızı en açık biçimde dile getirdik.
Tüm üyelerimizi ve halkımızı 23 Haziran’da da aynı değerlere sahip çıkmaya ve oy kullanmaya davet ediyoruz.
23 Haziran’da bizler oyumuzu,
Halkın iradesine ve demokrasiye sahip çıkmak için kullanacağız.
Hakkın yerini bulması, adaletin sağlanması için kullanacağız.
Keyfiyete ve usulsüzlere karşı hukukun üstünlüğü için kullanacağız.
Tek sesliliğe karşı, herkesin fikrini özgürce açıklayabilmesi için kullanacağız.
Kin ve nefret politikalarına karşı, barış, kardeşlik ve birarada yaşam için kullanacağız.
Gerici uygulamalara karşı laiklik için kullanacağız.
Yağma düzenine karşı, kentlerimizi, doğamızı ve tarihsel mirasımızı korumak için oy kullanacağız.
Bilimi ve tekniği yok sayanlara karşı meslek haklarımız ve onurumuz için oy kullanacağız
Geleceğimiz için, çocuklarımızın geleceği için oy kullanacağız!
Verdiğimiz oylarla, umudu ve sevgiyi büyüteceğiz!
Her şeyin daha güzel olacağına dair sonsuz inancımla, hepinizi saygıyla, dostlukla selamlıyorum.
Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü,
Yaşasın Demokrasi Mücadelemiz!
EMİN KORAMAZ
TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI
TMMOB 45. DÖNEM III. DANIŞMA KURULU'NA KATILIM LİSTESİ
(25 Mayıs 2019)
TMMOB Yönetim Kurulu |
17 |
TMMOB Yüksek Onur Kurulu |
4 |
TMMOB Denetleme Kurulu |
2 |
TMMOB Genel Sekreterlik |
4 |
Bilgisayar Mühendisleri Odası |
4 |
Çevre Mühendisleri Odası |
3 |
Elektrik Mühendisleri Odası |
44 |
Fizik Mühendisleri Odası |
2 |
Gemi Mühendisleri Odası |
- |
Gemi Makina İşletme Mühendisleri Odası |
- |
Gıda Mühendisleri Odası |
20 |
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası |
13 |
İç Mimarlar Odası |
3 |
İnşaat Mühendisleri Odası |
53 |
Jeofizik Mühendisleri Odası |
7 |
Jeoloji Mühendisleri Odası |
12 |
Kimya Mühendisleri Odası |
24 |
Maden Mühendisleri Odası |
23 |
Makina Mühendisleri Odası |
216 |
Metalurji Mühendisleri Odası |
3 |
Meteoroloji Mühendisleri Odası |
2 |
Mimarlar Odası |
42 |
Orman Mühendisleri Odası |
2 |
Petrol Mühendisleri Odası |
1 |
Peyzaj Mimarları Odası |
13 |
Şehir Plancıları Odası |
5 |
Tekstil Mühendisleri Odası |
6 |
Ziraat Mühendisleri Odası |
9 |
İl Koordinasyon Kurulu Sekreterleri |
11 |
TOPLAM |
545 |