TMMOB 13. GIDA MÜHENDİSLİĞİ KONGRESİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ

02.11.2023

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 13. Gıda Mühendisliği Kongresi 2 Kasım 2023 tarihinde Ankara'da gerçekleştirildi.

Kongrenin açılışında konuşan TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata şunları söyledi: 

"Değerli Meslektaşlarım, Değerli Hocalarım, Değerli Konuklar

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum.

Gıda Mühendisleri Odamız tarafından düzenlenen Gıda Mühendisliği Kongresi’nde aranızda bulunmaktan mutluluk duyuyorum.

Gıda güvenliği ve tedarikinin tüm dünya çapında önem kazandığı bir dönemde bu önemli kongrenin hazırlanmasında emekleri geçen Kongre Düzenleme ve Yürütme Kurulumuza, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, Gıda Mühendisleri Odamızın yöneticilerine, Oda çalışanlarına ve organizasyonda emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Değerli Konuklar,

Bildiğiniz gibi TMMOB ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlidir.

TMMOB’nin sözü; insana, yaşama ve geleceğe dairdir. Ortak paydamız olan “gıda” konusuna dikkat çekilen bu etkinliğimizin de öyle algılanmasını temenni ederiz.

Bu doğrultuda mesleki alanlarımızla ilgili gelişmelerin ve politikaların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak, yorumlamak ve toplumu bilgilendirmek için etkinlikler düzenliyoruz.

Her çalışma dönemimizde Odalarımızla birlikte düzenlediğimiz 200’ü aşkın etkinlikte paylaştığımız bilgi ve birikimlerin toplum yararına hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz.

Yayınladığımız raporlarla, açtığımız kamu davalarıyla, düzenlediğimiz kongre-sempozyumlarla, yaptığımız açıklamalarla bilimin ve tekniğin halktan ve doğadan yana kullanılmasıyla başka bir dünyanın mümkün olabileceğini ortaya koymaya çalışıyoruz.

Gerçekleri söylemek, halkın çıkarına olanı söylemek bizim mesleki ve toplumsal sorumluluğumuzdur.

Sevgili konuklar, sevgili meslektaşlarım

Türkiye tarihinin en büyük, en sarsıcı ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Krizin yıkıcı etkilerini gündelik hayatımızın her anında krizin etkilerini iliklerimize kadar hissediyoruz.

Hepimiz giderek daha fazla yoksullaşıyoruz.

Hepimiz giderek daha zor koşullarda yaşıyoruz.

Artık sadece kendi hayatımızdan değil, gelecek kuşaklarımızın hayatlarından da feragat ederek yaşıyoruz.

Gıda fiyatları dünya genelinde düşüş eğilimi gösterirken, ülkemizde ekonomik ve politik nedenlerle sürekli artması, sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir.

Gıda harcamaları, hane giderleri içinde büyük bir bölümü oluşturduğu için, gıda enflasyonu, dar ve sabit gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir.

Gıdanın adaletsiz dağılımı, gelir-gider dengesinin bozulması, tarımsal üretim kalitesinin ve verimliliğinin azalması, su kirliliğinin artması ve sıkça yaşadığımız büyük yangın, sel ve deprem gibi afetlerde kriz yönetiminin zayıflığı sonucu temiz ve güvenilir gıdaya ulaşmak ve dolayısı ile halkımızın sağlıklı beslendiğini söylemek zordur.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de belirtildiği gibi, insanların temel gereksinimi olan gıdanın eşit ve adil dağıtılmadığı bir dünya güvenli değildir. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise sağlıklı, güvenli ve yeterli gıda ile temiz suya, kolayca ve sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır. Bunu sağlamak kamu otoritelerinin en önemli görevlerinden biridir. Gıdaya erişim bir sorun ve endişe kaynağı olmaktan çıkarılmalıdır. En temel ve ertelenemez ihtiyaç olan gıdanın, herkes için kolayca, yeterince, sürdürülebilir şekilde ve ekonomik olarak erişilebilecek duruma getirilmesi zorunludur.

Ülke olarak büyük bir çöküş yaşıyoruz ve bu çöküşte kamucu değerler sahip çıkmaktan, kamusallığı savunmaktan başka çıkışımız bulunmuyor.

Üreten, sanayileşen ve hakça bölüşen bir ekonomik büyüme modelini savunmaktan başka çıkışımız bulunmuyor. Tarımsal üretimin artırılması ve gıdaya erişimin sağlanması bu kamucu ekonomi modelinin temelini oluşturuyor.

Değerli Konuklar,

Beslenme, her canlı gibi insanın da biyolojik doğasının en temel ihtiyacıdır.

Dolayısıyla daha iyi koşullarda beslenme çabası, insanlık tarihinin en önemli önceliklerinden birisi olmuştur.

Hatta bildiğiniz gibi insanların beslenme tercihlerindeki değişimler, medeniyetimizin gelişiminde de belirleyici bir rol oynamıştır.

İlkel çağlardan günümüze tarımsal üretim metotlarındaki değişim ve bu alandaki bilimsel gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda açlık ve beslenme sorununun bugün insanlar için büyük bir tehdit oluşturuyor olması oldukça şaşırtıcıdır.

Çünkü akla yatkın olan şey, gelişen teknoloji ve ziraat teknikleri sayesinde ürün verimliğinin artması ve insanların bu ürünlere ulaşımının kolaylaşmış olmasıdır.

Oysa dünya çapında bugün yaşanan gerçeklik bu beklentinin çok dışındadır.

Etkilerinin göz ardı etmemekle birlikte, bu durumu sadece “iklim değişikliği” gibi doğal sebeplerle ya da “savaş” ve “göç” gibi politik gelişmelerle açıklamak mümkün değildir.

Bugün gıda ve tarımda yaşanan sorunların pek çoğu, sermayenin çıkarlarını insanlığın ortak çıkarlarının üstünde gören küresel kapitalist sistemdir.

Bugün açlık denilince Afrika, Asya ve Orta Doğu’nun geliyor olmasının nedeni, gelişmiş kapitalist ülkelerin bu bölgelerin kaynaklarını yüzyıllar boyunca sömürmesidir.

Kapitalizmin eşitsiz gelişimi, yıllar boyu eşitsizliğe ve sömürüye maruz kalan bu coğrafyaların açlık ve sefaletle yüz yüze kalmasına neden olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında Dünyada yaşanan açlığın ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetmezliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır.

Günümüzde küresel sermaye ve dev tekeller, tarımsal üretimin tüm aşamalarında; yani tohum üretiminden, zirai mücadeleye, gıda üretiminden bu gıdaların tüketimine kadar tüm süreçleri kontrol etmek istemektedir.

Bu şirketler tekellerini pekiştirmek için, IMF, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası gibi kuruluşlar aracılığı ile geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelere tarım ve gıda alanında kamusal üretim ve denetimin ortadan kaldırmaları noktasında dayatmalarda bulunmaktadır.

Ülkemizde de benzer bir süreç yıllardır işletilmektedir. 1980’li yıllardan itibaren uygulanan neoliberal politikalar sonucunda Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Zirai Donatım Kurumu, TEKEL, Türkiye Şeker Fabrikaları, Azot Sanayi-Türkiye Gübre Fabrikaları ve Yem Sanayi gibi kamu iktisadi teşekküllerinin bir kısmı özelleştirilmiş, bir kısmı da kapatılmıştır.

Toprak Mahsulleri Ofisi gibi KİT`lerle birlikte, Tariş, Çukobirlik, Fiskobirlik gibi üretici kooperatif ve birliklerinin ise içi boşaltılarak işlevsizleştirilmiştir. Bütün bunların sonucunda bir zamanlar kendi kendisine yeten ülke olarak övündüğümüz ülkemiz, gıda ve tarım alanında büyük oranda dışa bağımlı hale gelmiştir.

Yasa değişiklikleri, özelleştirmeler, gıda alanındaki kamu kurumlarının tasfiyesiyle yaşanan talan süreci, köylülerimizin hayatını olumsuz etkilediği gibi, kentlerde yaşayanların ucuz ve sağlıklı gıdaya erişimini de engellemektedir.

Sevgili Konuklar,

Pandemi ve kriz süreci içerisinde bu gerçeklik daha da belirgin hale geldi.

Ülkemizde göz yumulan ihmallerin sonucunda yaşanan felaketlerle başlayan 2023 yılında; Gıda Mühendisliği Kongresi, Dünya Gıda Günü, Dünya Su Günü ve Dünya Gıda Güvenliği Günü vesileleriyle şimdiye kadar savunduğumuz ‘Gıdaya ve suya erişim temel bir insan hakkıdır’ söyleminin ne kadar uzağında olduğumuz bir kez daha kanıtlandı.

Bir yanda cumhuriyetimizin 100.yılını kutlarken diğer yanda geldiğimiz noktada ne yazıkki insanlar ucuz gıdaya erişebilmek için uzun kuyruklar beklemek zorunda kalıyor.

Kendi kendine yeten, öz kaynaklara dayalı tarım ve gıda politikasının ne denli önemli olduğu şimdi çok daha hissedilir hale geldi.

Ülkemizde sürdürülebilir bir tarımsal üretimin sağlanması, gıda güvenliğinin korunması, halkın sağlıklı gıdaya erişebilmesi için üretici ile mühendisin bağımsız bir tarım-besin modeli altında dayanışma içinde çalışacağı bir zemin yaratılmalıdır.

Özellikle tarımsal anlamda dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, açlık ve yoksulluğun önüne geçilmesinde en önemli unsurlardan biridir.

Ülke ihtiyaçlarına göre yerli ekim, yerli üretim ve istihdama yönelik yeniden yapılandırılma sağlanmalıdır.

Bilimsel veriler ışığında üretimi yeniden organize eden, üreticiden tüketiciye doğrudan bir beslenme zinciri kuran, gıda üretim ve dağıtım zincirini kamusal denetime tabi tutan, emek eksenli ve dayanışmayı arttıracak yeni bir yapı, ülkemiz insanı, ülkemiz tarımı, kırsal hayat ve tüketici sağlığı açısından en acil gereksinimdir.

Bizler, TMMOB ve bağlı Odalarımızdaki faaliyetlerimizle, toplum ve kamuyu ilgilendiren birçok sorunun çözümünde çaba harcıyoruz. Kentlerimizi, doğamızı ve yaşam alanlarımızı rant ve talandan koruyoruz. sanayiden eğitime, üretimden planlamaya, beslenmeden sağlığa, enerjiden tarıma kadar her alanda tam bağımsızlık şiarıyla politika üretiyoruz. Kamu zararı doğuracak, toplumun güvenliğini ve sağlığını tehlikeye atacak yanlış plan ve projeleri engellemeye, düzeltmeye, değiştirmeye çalışıyoruz.

Bildiğiniz gibi, mesleğimize,  meslektaşlarımızın hak ve yetkilerine ve meslek örgütümüze sistematik saldırıları kamuoyu gündemine taşımak, dönemin en itibarlı, gözde mesleklerinin Cumhuriyetin 100. yılında ne hale geldiğini, nasıl ve neden gözden çıkarıldığını, hangi sorunları yaşadığını ortaya koymak ve sorunlarımızın çözümü için bir süredir “Boşuna mı Okuduk” ana başlığıyla bir kampanya sürdürüyoruz.

Tabii ki sorumuzun cevabını elbette hepimiz biliyoruz.

Bizler asla “Boşuna okumadık”

Kampanyamızın amacı Cumhuriyet’in 100.yılına yaklaştığımız bugünlerde, mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığının ülke kalkınmasındaki önemini ısrarla vurgulamaktır.

Bizler, boşuna okumadık!  Çünkü Cumhuriyet tarihinde yaratılan ve pek çoğu sata sata bitirilemeyen her kalkınmacı değerde biz mühendis, mimar ve plancıların emeği, özverisi ve temsil ettiği teknik akıl var.

Boşuna okumadık… Çünkü bizi yetiştiren bu ülkeye sorumluluğumuz, bu ülkenin harcında alın terimiz var. Çünkü ülkemizin ve halkımızın bizlere ihtiyacı var.

Değerli Arkadaşlar,

Sözlerime son verirken, Gıda Mühendisleri Odamızın tüm temsilcilerine, değerli bilgilerini bizimle paylaşacak bilim insanlarına, uzmanlarımıza ve emeği geçen tüm çalışan arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

İnsanların aç ve yoksul yaşamadığı, herkesin sağlıklı ve sürdürülebilir beslenme imkanlarına ulaşabildiği, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına kongremizin başarılı geçmesini diliyor ve hepinizi sevgi, saygı ve dostlukla selamlıyorum."