BURSA KENTİNE ÇÖZÜMLER SEMPOZYUMU
Sunuş
TMMOB açısından kenlleşme ve yerel yönelimler önemli çalışma alanlarının başında gelmektedir. Bu konu Birliğimize bağlı çok sayıda odamızın bilginin paylaşılması, sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin sunulması anlamında gündemlerinde bulunmaktadır.
TMMOB olarak geçligimiz iki yıı içinde İstanbul, Bursa, Ankara, Kocaeli, Bodrum Yarımadası, Eskişehir, Denizli, Adana, Mersin, Samsun. izmir, Aydın ve Edirne‘de il Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla kent sempozyumlan gerçekleştirdik. Bursa‘da 2. kez gerçekleştirmekte olduğumuz bu sempozyumdan sonra önümüzdeki günlerde de Kırklareli, Diyarbakır, Van ve İstanbul‘da düzenleyeceğimiz kent sempozyumlarımız var. TMMOB, bu sempozyumlarla kentlere ilişkin sorumluluğumuzu yerine getirmeyi, mevcut politika ve uygulamalardan farkli bakış açılan sunmayı ve kentlerin daha yaşanabilir niteliklere kavuşmasını amaçlamaktadır.
TMMOB‘nin uzunca bir süredir değişik kenIlerde düzenlediği ‘Kent Sempozyumları" ve yapııgı çalışmalar gôstermiştir ki; yaşadıgımız kentler çağdaş toplumlara yakışır biçimde yönetilmemektedir. Kentlerde sağlık, çevre. altyapı, ulaşım, barınma, ısınma. egitim, kültür ve benzeri birçok konuda sorunlar bulunmaktadır. Diğer yandan, kenilerimiz deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere hazırlıklı değildir. Bu durum mevcu! yerel yönetim anlayışımız içerisinde toplumsal çıkarların ve insan yaşamının yeterince önemsenmediğinin en açık göstergesidir.
Kent sorunlarının çözümünde en temel aşamalardan biri öncelik sıralamasını doğru biçimde yapabilmektir. Aslında bir kentte "yaşam kalilesini arttırmak, hizmetleri ve kaynakları eşitlik ilkesine göre kullandırmak, insan odaklı yaşamın gerektirdiği altyapı ve hizmelleri saglamak" gibi temel amaçlar benimsendiğinde, kentlerdeki sorunların neler olduğu, ne tür yatırımlar yapılması gerektiği konusunda zihinler netleşecektir. Kentlerdeki ulaşım, altyapı, konu!, çevre, sosyal ve kOltürel etkinlikler "çağdaş yaşamın gerektirdiği kentsel yaşam kalilesi" bağlamında değerlendirildiğinde mevcu! durumun ne derece yelerli olduğu, ne tür uygulamaların doğru yapıldıgı veya hangi projelerin doğru temele dayandığı kolayca anlaşılabilmektedir.
Yerel yönetimlerce uygulanan birçok proje, yatırım ve uygulama aslında kentlilerin temel gereksinimlerini karşılamaya ve yaşam kalitesini arttırmaya yönelik değildir. Yerel yönetimler sözde "hizmet yarışı" içerisinde telalisi olmayan uygulamalar için büyük kaynaklar harcamaktadır. Kısa vadede olumlu karşılanan çoğu yalırımın. uzun vadede bireylere yansıyan büyük maliyetlere neden olduğu ve hatta çoğu kez yaşam kalitesini gerilettiği gôrülmüştür. çoğu Avrupa kentinden daha pahalı olan otobüs bilet fiyatları, doğalgaz hyatları, su fiyatları ve konut kiraları gibi maliyetlerin nedenleri detaylı olarak incelendiğinde kentlerdeki yanlış yatırımların kamu hizmetlerinin fiyatlarını ciddi düzeyde arttırdığı görülecektir. Bir kentli olarak kendimize bazı basit soruları sorduğumuzda nasıl bir kentte yaşadıgımız daha iyi anlaşılacaktır. Yeterli içme suyumuz bulunmakta mıdır? Doğalgaz maliyetleri bütçemizde ne kadar pay almaktadır? Gelirimizin ne kadarını kira ve ulaşım için ayırmaktayız? Hava kalitesi sağlıklı bir yaşam için uygun mudur? Engelliler evlerinden dışarı çıkabilmekte midir?
TMMOB olarak, alışılagelen yönetim ve uygulama anlayışının değiştirilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Atılacak adımların doğru perspektiflerde olması için sorunların dogru tespit edilmesi çok önemli.
Bugün başta büyük kentler olmak üzere kentlerimizde yaşam koşulları ağırlaşmaktadır. Bu sorun bir yandan kapalist küreselleşmenin neo-liberal ekonomi politikalanndan kaynaklanmakta, diğer yandan da yerel yönetimlerin yanlış yönetilmesinin bu sorunun oluşumunda büyük etkisi bulunmaktadır.
İçinde yaşadığımız kentlerin, mekansal ve çevresel bağlamda, sağlıksız büyümesinin ardında birçok etken vardır. Bunlar en genel halları ile; piyasa güçlerinin kent ölçeginde de tek egemen oldugu siyasal zeminin yaratılması, sadece arazi rantına endekslenmış bir kent ekonomisi anlayışı, sürekli ve plansız büyüme, toplumsal alanda yaşanan sosyal ve kültürel yozlaşma olarak özetlenebilir.
Ülkemizde yerel yönetimler alanı nda, özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve takip eden yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle birlikte yeni ve karmaşık bir süreç başlamıştır. Bu noktadan itibaren, yerel idarelerce yürütülen hizmetlerde kamu yaran önceliği sürekli ihmal edile gelmiş, yıllar içinde, kentlerin imar, planlama, altyapı, ulaşım, enerji, çöp, su ve atık su gibi konulardaki sorunları çeşillenmiş ve derinleşmiştir.
Ülkemiz kentleri, toplumun gelişmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve yaşam maliyetlerinin azaıllıması gibi en temel beklentilere cevap vermeyen anlayışlarla yönetilmektedir. Kentlerde yaşayanlaıın büyük bir kısmı eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temel haklardan yoksun bırakılırken. başla su, elektrik, doğalgaz ve ulaşım olmak üzere lemel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kül1ür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmeller özelleştirilerek. licarileştirilmekte; kamusal kaynaklanmız yerli ve yabancı tekellere aktarılmaktadır. Emekçilerin. yoksulların ve tüm ezilenlerin sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamdan tümüyle dışlandığı yıkıcı bir ortamda yoksulluk ve yoksunluk derinleşerek sürmektedir.
Kentsel dönüşüm ve yeniden yapılanma olarak adlandırılan süreçlerle belirlenen kent parçalarının, "kentsel dönüşüm" adı altında, içinde yaşayanlardan bağımsız, yeni imar hakları verilerek sermaye çevrelerine pazarlanması, özelleştiriimesi. salııması ya da tahsis edilmesi belli kesimler için ‘köşe dönme‘ aracı haline getirilmiştir.
İç göçün yaratıgı sorunlar yanında, yıllardır sürdürülen plansızllk ve denetimsizlik, yanlış arazi kullanım politikaları. kaçak yapılaşma ve imar affı süreçleriyle de beslenmiş, sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentsel çevreler oluşturulmamıştır. Özellikle ortak yaşam ve kentlilik bilinci geliştirilememiş, kentsel yaşam ve aktiviteler sadece ekonomik ilişkilere indirgenmiştir.
Son beş yıllık dönem içerisinde, izlenen bir çok haber ve olaydan. görülen binlerce dava dosyasından anlaşılacağı gibi yerel yönetimler, merkezi vesayet altı nda birer Çı kar tezgahı gibi çalışmaya devam etmiştir. Tüm kentsel kamusal hizmellerin pervasızca özelleştirilmesi; planlama, imar, kentsel altyapı ve ulaşım hizmetlerinde yolsuzlukların artması, kentsel ranlın yandaş ve varsıl kesimler lehine yönlendirilmesi son dönemde de birçok yerel yönelimin lemel hedefi olmuş, icraalları arasında yerlerini almıştır.
Tüm bu olumsuz gelişmeler, kentte yaşayan larkll kesimleri larkll boyutlarda etkilemektedir. Bu sorunlara ve olumsuzluklara karşın, demokratik katılımın saglandığı yerel yönetimlerin oluşturulması ve çözüm üretilmesi olanakhdır.TMMOB‘nin yerel yönelimlere yaklaşımında temel nokta "Kentin sakini değil, sahibi olalım" anlayışıdır. TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi, merkezi ve yerel yönetim sistemlerini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden söz ederken: insan saglığ1ı doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramları referans almaktadır.
Umarız, bu sempozyumda bilim insanları, konunun uzmanları ve kentte yaşayanların katılımı ile Bursa için üretilecek çözüm önerileri yöneticiler tarafından dikkate alınır ve "halkın yönetimde söz, yetki ve karar sahibi oldugu" bir kent yönetimi hayata geçirilir.
6-7 Mart 2009
Mehmet SOĞANCI TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Bursa Kentine Çözümler 2009 Sempozyumu