MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK ÖYKÜLERİ - 3
Sunuş
İlkini 2004 yılında yayımladığımız "Mühendislik ve Mimarlık Öyküleri" yalnız mühendis ve mimarlardan değil, bu ülkenin geçmişine sahip çıkan ve geleceğine duyarlı, yüreği barıştan, özgürlükten ve emekten yana çarpan herkes tarafından ilgiyle karşılanınca, beraberinde 2006‘da ikincisini ve şimdi de üçüncüsünü getirdi.
İlk iki kitapta bilimin toplumla buluşmasının öyküsünü okurken, aynı zamanda kalkınma tarihimizden kesitlere de tanıklık ettiniz. "Mühendislik Mimarlık Öyküleri III"te de Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ilk atölyelerden, fabrikalardan, ilk yollardan, kanallardan, barajlardan bugüne gelişin öyküsü anlatılıyor.
Kapitalist küreselleşmeye eklemlenmeyle birlikte gelinen noktada, yaklaşık yüz yıllık bir emeğin birikimi olan, bir ülkenin tarihini oluşturan fabrikaların, tesislerin tasfiye edilmesi, zarar ettirilerek yok pahasına özel sermayeye peşkeş çekilmesi, bu öyküleri okuduktan sonra insanın canını daha çok acıtıyor. İşte belki de bu açıdan bu öyküler çok daha anlamlı ve umuyoruz ki kendi yarattığımız değerlerimize daha çok sahip çıkmamızı sağlamak açısından bizi motive edici olur.
Kitaptaki öykülerden birinde, Bursa Merinos Fabrikası‘nın, özelleştirme politikalarıyla önce makinalarının hurdaya çıkartılması, sonra arsasının belediyeye verilmesi ve aynı anda yedi deposunda birden çıkan yangınla kül haline dönüşmesi anlatılıyor. 70 yıllık bir fabrikanın, Ortadoğu‘nun ve Balkanlar‘ın en büyük dokuma fabrikasının nasıl yok edildiğinin hikâyesi ve benzerleri bize, bu ülkenin emeğinin, değerlerinin nasıl harcandığını gösteriyor.
Dünyada yaşanan gelişmelere paralel olarak, ülkemizde de neoliberal politikalar en etkin şekilde uygulanır hale geliyor ve ülkemiz IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların ve yabancı sermayenin istekleri doğrultusunda bir yapılanma sürecinden geçiyor. Sanayi kuruluşlarımızın özelleştirilmesi de bu sürecin bir ayağı. Özelleştirmeler basitçe bir mülkiyet devri değildir. Özelleştirmeler yoksulluğun, işsizliğin, savaşların hüküm sürdüğü bugünkü dünya düzeninin derinleşmesinden ve devamından yana bir hamledir. Bu nedenle özelleştirmelere karşı durmak da temelde bu dünyaya karşı olmak ve başka bir dünya ve Türkiye istemektir.
İlk iki kitapta olduğu gibi bu kitaptaki hikâyelerin de, özelleştirmelere ve kapitalist küreselleşmenin neoliberal politikalarına neden karşı durmamız gerektiği konusunda bize yol gösterici olacağına inanıyorum.
Bizim mesleğimiz, bilim ve teknolojiyi toplumla buluşturan, insan odaklı bir meslek. Sorumlulukları çok olan ama bir o kadar da onurlu bir meslek. Biz mesleğimizi seviyoruz, mesleğimizi yüceltenleri seviyoruz. Topluma yararlı hizmetler sunarak aramızdan ayrılanları saygıyla anıyoruz.
TMMOB‘yi ve Odalarımızı, toplumdan soyutlanmış seçkin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü değil, aksine toplumun içinde yer alan, onun bir parçası olarak toplumla etkileşim içinde bulunan bir okul olarak görüyoruz. Bu bağlamda, bir düşünce sistematiği olan mühendislik ve mimarlığı, "Mühendislik Mimarlık Öyküleri-III" ile birlikte toplumla buluşturmaya devam ediyoruz.
Üreterek büyüyen ve paylaşarak gelişen bir Türkiye‘yi yaratmak, yeni başarı öykülerini gelecek kuşaklara aktarmak bizlerin görevi. Yönetim Kurulumuz adına; umudun yeşermesine katkıda bulunan, kararlılık ve devamlılığın önemini gösteren bu öyküleri hazırlayan üyelerimize ve derleme işini özveriyle yürüten Mahmut Kiper‘e, Nadir Avşar‘a, Orhan Örücü‘ye teşekkür ediyorum. Kitabın hazırlanmasına emek veren yayın görevlimiz Dijle Göksoy Konuk‘a teşekkür ediyorum.
Umarız, meslektaşlarımız yeni bir başucu kitabına daha sahip olmaktan mutluluk duyarlar, çalışmalarında yeni ufuklar açılır. Dileriz, her çalışma döneminde bir yenisi hazırlanarak kullanıma sunulur da, mühendislik mimarlık öykülerinin yenilerini okuma fırsatı buluruz.
Mehmet SOĞANCI TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Nisan 2007