6 ŞUBAT DEPREMİ ANMA YÜRÜYÜŞÜ: SORUMLULARDAN HESAP SORACAK, HATAY’I YENİDEN KURACAĞIZ!

05.02.2025

6 Şubat Platformu çağrısıyla, 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinin ikinci yılı anma etkinlikleri çerçevesinde TMMOB'nin de katılımıyla 5 Şubat 2025 tarihinde KESK-TTB Defne Koordinasyon Merkezi önünde bir araya gelen kitle Antakya'da yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.

Yürüyüşe; TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, Genel Sekreter Özgür Topçu, TMMOB Yönetim Kurulu Üyeleri Yusuf Songül, Feramuz Aşkın, Ersin Gırbalar, Şevket Demirbaş, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Mahir Ulutaş, HKMO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ipek, İMO Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener, ŞPO Yönetim Kurulu Başkanı Akif Burak Atlar, ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Mimarlar Odası Genel Sekreteri Tores Dinçöz, GEMİMO Yönetim Kurulu Üyesi Dilruba Duygu Söylemez ile TMMOB Teknik Görevlisi Sezgin Çalıskan ve Avukatı Ekin Öztürk, TMMOB Hatay İKK Sekreteri Riyad Önal, Mersin İKK Sekreteri İsmail Oğuz, TMMOB'ye bağlı Odaların Şube Yönetim Kurulları, İKK Temsilcilikleri Kurul Yönetici ve üyelerinin yanı DİSK, KESK, TTB Yöneticileri, Antakya Demokratik Kitle Örgütleri Yönetici ve üyeleriyle çok sayıda Siyasi Parti Milletvekili de katıldı.

Kitle; açılan "Hatay'ı yeniden kuracağız" ve "Unutmak affetmek yok" pankartlarıyla Saray caddesi boyunca yürüdü. Taleplerinin yazılı olduğu dövizlerle ve yaktıkları bahurlarla yürüyen kitle, "Deprem değil, ihmal öldürür", "Hatay bizim, memleket bizim", " Afet değil, bu bir katliam", "Katillerden hesap soracağız", "İnsanca yaşamak istiyoruz", "Katil devlet hesap verecek", "Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok" sloganları attı. Yürüyüşe katılan avukatlar cüppelerini giyip yaşamını yitiren meslektaşlarının fotoğraflarını taşıdılar.

Açıklama öncesi yaşamını yitirenler için saygı duruşu yapıldı. Sık sık 'Sesimi duyan var m?', 'Sesimizi duyan yok' diye bağırıldı. 

Platform adına açıklamayı Seda Yüce okudu. Açıklamaya “Kenti sağır eden ve yardım bekleyen acı çığlıklarımıza kulak tıkayarak bizleri yalnız ve çaresiz bıraktıkları o günler hafızalarımızda ilk günkü diriliğinde” diye başlayan Yüce, “Hatay depremden en çok etkilenen yıkım ve ölümün en çok yaşandığı kent olmuştur. Devletin bir afet planının olmamasını, seçim dönemleri yapılan imar afları ile ruhsatsız kaçak binalara göz yummasını ve ilgili bilim insanlarının, meslek odalarının raporları ile uyarılarına rağmen depremlere dair hiçbir önlem almamış olmasını unutmadık, unutturmayacağız!” dedi.

Bugün itibariyle depremlerin üzerinden tam iki yıl geçtiğini hatırlatan Yüce, “Hatay halkı olarak bizler, ilk günden bugüne taşından toprağına, havasından suyuna terk edilmiş memleketimizde yaşamaya çalışıyoruz. İki yıldır eğitimden sağlığa, hukuki haklarımızdan temel ihtiyaçlarımıza, barınmadan ulaşıma, altyapı ve üst yapı sorunlarına kadar her alanda büyük sorunlarla mücadele ediyoruz” diye konuştu.

"Kalıcı konutlarımızın bir yıl içinde teslim edileceği söylenmişken bizler hâlâ 21 metrekarelik teneke kutularına mahkum ediliyoruz" diyerek toplu yaşamın getirdiği hijyen sorunları, elektrik ve su kesintilerinin yaşamı dayanılmaz hale getirdiğini ifade eden Yüce, “Birçok konteyner çürümüş durumda. Nitelikli geçici barınma talebimizi sağır sultan duymuş, merkezi ve yerel iktidar duymamıştır. İnsanca yaşam koşullarından çok uzak konteynerlerde yaşamak istemiyoruz! Günlerce süren elektrik ve su kesintileri, internete erişilememe, yolların durumu, beton mikserleri ve hafriyat kamyonlarının sebep olduğu trafik kazaları, kaldırımların onarılmaması yalnızca konteyner kentlerde yaşayanların değil bütün Hatay halkının terk edildiği manzaranın can alıcı noktaları” diye anlattı.

Depremin ikinci yılında Hatay’da eğitim ve sağlıkta ciddi sorunlar yaşandığını ifade eden Yüce, “Yıkılan Aile Sağlığı Merkezlerinin yerine yeterli sayıda yeni bina inşa edilmemesi nedeniyle, birinci basamak sağlık hizmetleri, yetersiz altyapıya sahip konteyner ASM’lerde sunulmaya devam etmektedir. Sağlık personeli eksikliği, ulaşım ve barınma gibi temel sorunlarla birleşerek hizmet sunumundaki aksaklıkları derinleştirmektedir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde ise yatak kapasitesinin yetersizliği, uzman hekim eksikliği ve tıbbi malzeme temininde yaşanan aksaklıklar devam etmektedir. Artan hava kirliliği ve kötüleşen çevresel koşullar halk sağlığı açısından ciddi riskler oluştururken, bebek ölümleri ve beslenme yetersizliğine bağlı büyüme gerilikleri önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir” diye konuştu.

Tüm bu veriler ışığında, acil ve kapsamlı önlemler alınması çağrısı yapan Yüce, “Depremin üzerinden iki yıl geçmişken eğitimde ciddi aksaklıklar devam etmektedir. Okul ve derslik ihtiyacı sorunu hâlâ çözülememiştir. Okullarda temizlik personeli istihdamı ve hijyen problemlemleri devam etmektedir. Öğrenci ve öğretmenlerin barındığı konteyner kentlerde yaşam koşulları iyileştirilmemiştir. Bütün çabalara rağmen deprem bölgesindeki öğrencilere ücretsiz okul yemeği ve temiz içme suyu sağlanmamıştır. Psikososyal destek çalışmaları yetersiz kalmıştır. Eğitime ulaşım sorunu da devam etmektedir. Sorunların derinleşmesi deprem bölgesinde okul terkini de arttırmıştır. Hatay halkı olarak eğitim hakkımızdan vazgeçmiyoruz!” dedi.

Demografik yapıyı bozacak ve göç hareketlerini hızlandıracak, şehrin kültürel yapısına zarar verecek “meskun mahallede rezerv alan ilanını” düzenleyen yasa, belirsizlikler ve sahadaki uygulamasıyla tedirgin olduklarını anlatan Yüce, “Rezerv alan tartışmalarının sürdüğü mahallelerimizde ise barınma sorunumuzu nasıl çözeceğimize dair soru işaretlerimiz giderilmiş değil. Verilen hibe ve kredinin barınma sorunumuza çözüm olmayacağı aşikar. Yaşanan depremlerin sorumlusu bizler değiliz depremlerin felakete dönüştürülmesinin de! Fazlasıyla bedel ödeyenler olarak kalıcı konutlarımızı bedelsiz istiyoruz!” dedi.

Yüce, Kartalkaya’da yaşanan felakete de değinerek, “Kartalkaya’da gördüğümüz ve yeni katliamlara neden olan bu kâr hırsını ve sistemin destekçisi iktidarı tanımıyoruz. Kontrolsüz yıkımlar ve denetimsiz enkaz kaldırma çalışmalarının sebep olduğu hava kirliliği, devam eden ekolojik tahribat ve çevresel etkiler gözetilmeden yapılan projeler, bölgedeki ekosistemi ve sosyal yapıyı tehdit etmektedir. Bu durum, Antakya gibi çok katmanlı ve çok kültürlü bir tarihi şehirde ‘kes-kopyala-yapıştır’ mantığıyla yapılan inşaat projeleriyle kentsel dokunun geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmesine yol açmıştır. TOKİ eliyle yürütülen ve bölgenin tarihi-kültürel yapısına aykırı bir mimari anlayışla hayata geçirilen projeler, kent kimliğini silikleştiren en büyük tehditlerden biridir. Bizler afet kapitalizmine karşı kolektif bilinci güçlendirmek ve ekolojik adalet temelinde bir yeniden yapılanma sürecinin yürütülmesi için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

İki yıldır kayıplarını aradıklarını ifade eden Yüce, “Kayıplarımız bulunsun, diye haykırıyoruz. Depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen 142 vatandaşımıza dair hiçbir bilgimiz yok. Hayattalar mı, hayattalarsa neredeler? Hayatta değillerse mezarları var mı, varsa nerede? Depremde toplu ölümlerin yaşandığı apartmanların ve sitelerin davaları da sürüyor. Bu kadar yıkımın ve can kaybının yaşandığı bir memlekette hiçbir sorumlu istifa etmemiş, yargılanmamıştır. Kaybettiğimiz canlara ve kentimize sözümüz baki. Sorumlular yargılanana, yetkililer hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.

Depremin ardından ciddi ihmallerin yaşanmaya devam ettiğini anlatan Yüce, son olarak şunları kaydetti: “Bugün buradan, molozların arasından, kentimizin kalbi Saray Caddesi’nden Hatay halkı olarak bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz; Kaybettiklerimize verdiğimiz sözü unutmuyoruz, unutmayacağız! Bizi enkaz altında bırakanları da bugün konteynerlara mahkum edenleri de tanıyoruz. Sorumlulardan hesap soracak, Hatay’ı yeniden kuracağız! Bedelsiz kalıcı konutlarımıza, nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerine, güvenli ulaşıma, kayıplarımıza ,adil yargılanmalara ve insanca yaşam koşullarına erişene dek mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Açıklamadan sonra konuşan Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınları Derneği Başkanı, 795 kişinin kaybolduğundan ve hâlâ bilgilerinin olmadığını söyledi.

Adalet Peşinde Aileleri adına konuşan Döne Kaya, “Yaklaşık 1 yılın sonuna doğru yeni yeni davalarımız açıldı. Hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı. Bizler bu durumun kader olmadığını biliyoruz. Kamu görevlilerinin yargılanması için mücadelemizi veriyoruz” dedi.