
SÖMÜRGE MADENCİLİĞİ YASAKLANSIN, KIŞLADAĞ ALTIN MADENİ KAPATILSIN
TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası, 27 Ağustos 2025 tarihinde, "Sömürge Madenciliği Yasaklansın, Kışladağ Altın Madeni Kapatılsın" başlıklı bir basın açıklaması yaptı.
Bergama Ovacık Altın Madeni’nden sonra çevresel riskleri açısından ülke gündeminde en çok yer alan altın madenlerinden biri de Kışladağ Altın Madeni olmuştur. Kışladağ Altın Madeni ile ilgili 25 yıl öncesinden dile getirdiğimiz sakıncalardan en önemlilerden biri de yöredeki su varlıkları üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerdir.
2004 yılındaki ÇED kararı ve sonraki aşamalarda verilen kapasite artışı ÇED kararları ve diğer idari izinlerle ilgili davalarda yeraltı suları ile ilgili hesaplama ve kurum görüşlerine defalarca tarafımızdan itiraz edilmiştir.
Siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve insan sağlığı üzerinde yaratacağı riskler, Bergama ile ilgili Danıştay’ın 1997 yılında verdiği kararla net bir biçimde ortaya konulmuş idi. Bu tarihten sonra ülkemizde siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanması gerekirken, Maden Kanunu değişiklikleri başta olmak üzere şirketler lehine yeni hukuksal düzenlemeler hız kazanmıştır. İliç’te olduğu gibi siyanürlü altın madenciliğinin yarattığı tehlikelerle ancak felaketler yaşandığında yüzleşilmektedir.
Uşak’taki susuzluk felaketinin nedeni, Kışladağ Altın Madeni ile birlikte insanı, toplumu, doğayı yok sayan sömürge madenciliği anlayışıdır. İşletmeci Kanadalı Eldorado Gold’un uzantısı TÜPRAG şirketi tarafından yapılan açıklamada; “2024'te madenimize tahsis edilen yıllık suyun yalnızca yüzde 47'si, 2023'te ise yüzde 40'tan azı kullanılmıştır. Geçmiş yıllarda da bu oran hiçbir zaman tahsis edilen miktarın yarısını aşmamıştır. Madenin toplam su tüketimi, Uşak ilinin yıllık su kullanımının yalnızca onda biri düzeyindedir." ifadelerine yer verildi. Bu hesaplamaların objektif olmadığına dair dava dosyalarına tarafımızdan çok fazla veri sunulmuştur. Ancak doğru olduğu varsayılsa bile DSİ tarafından en temel insan ihtiyacı olan suyun bu oranda bir şirkete tahsis edilmesini kabul edilemez buluyoruz.
Yörede Murat Dağı’nda aynı şekilde madencilik faaliyeti yürütülmek istenilmektedir. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda susuzluk başta olmak üzere çevre ve halk sağlığı üzerinden daha ağır sonuçlar yaşanacaktır. En son Torba Yasa ve sonrasında getirilen yönetmelik değişiklikleriyle madencilikle ilgili kamu yararını koruyan her türlü hukuksal düzenleme ortadan kaldırılmaktadır. İliç’ten sonra Uşak’ta yaşanan ekolojik felaketlerin asıl sorumlusu maden şirketlerinin doğal varlıklar üzerindeki bu talanına olanak tanıyan siyasi iktidarlardır. Maalesef mahkemeler de bu mevzuat hükümlerine göre yargılama yaparak şirketlerin aldıkları izinler aleyhine açılan davaları reddetmektedir.
Siyanürlü altın madenciliğinin çevre ve insan sağlığına verdiği zararları kanıtlamak için daha fazla felaket yaşanmasını beklemeye gerek yok. Şu ana kadar Çevre, Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı, Kışladağ Altın Madeni’nin faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin tedbir niteliğinde dahi bir işlem tesis etmemiştir.
Suya erişim en temel insan hakkıdır. Türkiye sınırlı su varlıklarına sahip “su sıkıntısı çeken” ülke statüsündedir. Siyanürlü altın madenlerine işletmedeki ve proje aşamasındaki su tahsisleri durdurulmalı ve şeffaf bir şekilde bu kapasiteler DSİ tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır.
Uşak’ta yaşanan; istedikleri yerde, istedikleri kadar altın çıkarıp, çekip giden yabancı firmaların yarattığı ekolojik kırımın farklı bir boyutudur.
Su, yaşam kaynağıdır.
Suyu yok eden siyanürlü altın madenciliği yasaklanmalıdır.
TMMOB METALURJİ VE MALZEME
MÜHENDİSLERİ ODASI