ZMO: 21 MART “DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ”NDE UYARIYORIZ!.. TAM DA ŞİMDİ, ORMAN EKONOMİSİ DEĞİL, ORMAN EKOLOJİSİ ZAMANIDIR

21.03.2024

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası 21 Mart Dünya Ormancılık Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.

21 MART “DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ”NDE UYARIYORIZ!..

TAM DA ŞİMDİ, ORMAN EKONOMİSİ DEĞİL, ORMAN EKOLOJİSİ ZAMANIDIR.

DOĞAMIZI VE GELECEĞİMİZİ YOK ETMEYELİM.

ORMANLARIMIZI KAMUCU POLİTİKALARLA KOŞULSUZ KORUYALIM.

Dünyanın en önemli yenilenebilir doğal varlıklarından biri olan ormanlara gerekli önemin verilmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’nün (FAO), 21 Mart 1971 tarihinde, 21 Mart gününü “Dünya Ormancılık Günü” olarak ilan etmiştir. 21 Mart’ı içerisine alan hafta da “Orman Haftası” olarak kutlanmaktadır.

Orman; yalnızca bir ağaç topluluğundan ibaret olmayıp, üzerinde tutunduğu toprağıyla, havzalarında beslediği suyuyla, doğadaki zengin biyolojik çeşitliliğin kaynağı florası ve faunasıyla, canlı ve cansız varlıklarıyla birlikte yaşayan bir ekosistemdir. Orman, doğal yaşamın ve insan yaşamının vazgeçilmezidir.

Dünyayı ve ülkemizi olumsuz etkileyen iklim değişikliğinin olası olumsuzluklarının görece fazlaca etkilediği ve etkileyebileceği ekosistemlerden birisi orman ekosistemleridir. Orman ekosistemlerinin yaşanabilecek olumsuzluklara karşı direnme gücünün artırılması gerekirken, dünyadaki ve ülkemizdeki ormancılık düzeni ve şu anki egemen ormancılık ideolojisiyle bu gerekliliğin yerine getirilebilmesi zordur.

Toplam orman varlığı, niteliği değişen ormanlar, ağaç kesimi, 2/A ve 2/B uygulamaları, madencilik dahil ormancılık dışına yapılan tahsisler, ağaçlandırma ile artan orman varlığı, parçalanan ormanlar, orman yangınları, endüstriyel ormancılık, orman sanayinin artan ağaç talebi ile birlikte tezat olacak şekilde gündeme getirilen Yeşil Dönüşüm Seferberliği ortamında net sıfır karbon emisyonu hedefleri aynı anda gündemimizdedir.

Ülkemiz ormanları, biyolojik çeşitlilik açısından kuzey yarımkürenin en önemli ormanlarındandır. Orman Genel Müdürlüğü 2023 yılı faaliyet raporuna göre; ülkemiz orman varlığı ülke yüzölçümünün yaklaşık %29,8’ini kaplamakta, 23.363.071 hektar toplam orman alanı içerisinde normal kapalı orman alanı 13.708.972 hektar ile toplam orman alanının %58,68’ini, boşluklu kapalı orman alanı ise 9.654.099 hektar ile %41,32’sini oluşturmaktadır. Orman alanının %95,74’ü koru, %4,26’sı baltalık olarak işletilmekte olup, toplam ağaç serveti yaklaşık 1,77 milyar m3 , ormanların odun hammaddesi verim gücünün bir göstergesi olan artım ise 50,1 milyon m3 düzeyindedir.

Resmi istatistiklere göre; 2002 yılında 20,8 milyon hektar olan orman varlığımız, 2023 yılında 23,3 milyon hektara çıkmıştır. Orman varlığımızın artmasından memnuniyet duyduğumuzu belirtmekle birlikte, ormanlık olarak gösterilen alanların fiili olarak orman olmadığı gerçeği karşısında bu rakamlara ihtiyatla yaklaşıyoruz.

2023 yılına kadar 811 bin hektar orman alanı madencilikten enerjiye, turizm ve imardan ulaştırmaya uzanan geniş bir yelpazedeki uygulamalara tahsis edilmiş iken, fiilen orman olmayan ve ülke toplam ormanların %3’ünden fazlasına karşılık gelen bu alanlar orman varlığı envanterinde halen orman olarak görünmeye devam etmektedir.

Ormanlarımızın azalmadığı aksine arttığı yönünde oluşturulan kamuoyunu yanıltıcı bu algıya karşı, tek tek ağaç dikmenin ya da fidan dikme seferberliğinin orman alanlarını artırmaya çözüm olmadığını görerek, rakamlar üzerinden haklılık yarışına girmeden, koşulsuz olarak ekosistemi ile birlikte ormanlarımızı koşulsuz korumanın önemi ve gereğinin kamuoyuna anlatılmasını zorunlu görüyoruz.

Dünyada ve de ülkemizde orman varlığımızın kaybının ana nedeni, insan eliyle kısa vadeli ekonomik çıkarlara yönelik yaşatılan tahribat ve talandır. Bu geri dönülmez tahribat ve talanın nedeni ise, bu olumsuzluğa izin veren ve göz yuman siyasi iktidar tercihleridir.

Ormanlarımızı koruması gereken kamu yönetimi ormanlarımızın ormancılık amacı dışında kullanılmasına yönelik Anayasaya aykırı yasal izinler vermektedir. Ülkemizde ana düzenleme olan 6831 sayılı Orman Kanunu, çıkarıldığı 1956 yılından bugüne kadar çok sayıda değişikliğe uğradı. Özellikle son yıllarda siyasal iktidarın “torba yasa”larla “yaz-boz tahtasına” dönüştürdüğü çok sayıda hukuksal düzenlemelerde yapılan her değişiklik, Anayasanın 44., 169. ve 170. maddelerine karşın ormanlarımızı, orman köylülerimizi ve orman topraklarımızı koruma adına değil, aksine madencilik, enerji, turizm, ekoturizm yatırımlarına ve kentleşme süreçlerine dayanak oluşturmuştur.

Ülkemizde son yıllarda “İnsan için orman, ekonomi için orman” söylemiyle, ormanın korunması gereken bir ekosistem değil, insan ve ekonomi için bir kaynak olarak görüldüğü bir politika tercihi izlenmektedir. Yaşamsal ve çevresel etkileri göz önünde bulundurulmaksızın hazırlanan projelere verilen resmi izinlerle yasal olarak nitelikli ormanlık alanlarımız yok olmakta, zarar görmektedir. Kitlesel imhaya yol açan amaç dışı kullanım izinleri kadar, özel ormancılık, rehabilitasyon, odun ticareti, tarıma açma uygulamaları da tartışılması gereken diğer ciddi politika tercihleridir.

Ekosistem bütünü bozularak yapılan orman talanı, toplumsal mücadele ve hukuk mücadelesine karşın maalesef devam etmektedir. 2002 yılından beri sürekli gündeme gelen mevzuat değişiklikleri, doğayı, çevreyi, ormanı ve tarım alanlarını korumaya duyarlı kesimlerin toplumsal mücadelesi ve hukuk mücadelesi ile defalarca yargı tarafından durduruldu. Kaz Dağları’ndan Fatsa’ya, İkizdere’den Akbelen’e, Cerrattepe’den İliç’e kadar ODA’mızın da açtığı davalarda verilen yargı kararlarına ya uyulmadı ya da yeni düzenlemelerle hukuka karşı hile yöntemi seçildi. Bilinmelidir ki; doğamızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı, meralarımızı, zeytinliklerimizi, su havzalarımızı koruma mücadelemize devam edeceğiz.

Ülkemizde maalesef deprem gerçeğinden de ders alınmadı. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli   deprem ve sonrasında, 15 Şubat 2023 tarihli Yönetmelik ve 24 Şubat 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun ek 16’ncı maddesinde belirtilen mera ve orman alanlarının re’sen yerleşim yeri olarak belirleneceği düzenlendi. ODA’mızın mera ve orman alanlarının yapılaşmaya açılmamasına ve kontrolsüz enkaz dökülen alanlar olmasına yönelik açtığı iptal davası henüz karara bağlanmadı. Depremlerde yaşanan yıkımın yapı süreci ve kent planlamalarındaki yanlışlıklardan, yer seçimi yanlışlarından ve denetimsizliklerden kaynaklandığı bilimsel verilerle ortaya konmuşken, orman ve mera gibi Anayasa ve yasalarla koruma altına alınmış toplum ve geleceğimiz açısından kritik öneme sahip ekosistemleri söz konusu düzenlemelerle yerleşim alanlarına, ranta ve betona açmak kabul edilemez. Bilinmelidir ki; doğamızı, ormanlarımızı, tarım alanlarımızı, meralarımızı, zeytinliklerimizi, su havzalarımızı koruma mücadelemize devam edeceğiz.

Dünyada ve de ülkemizde orman varlığımızın kaybının ana nedenlerinde diğeri, orman yangınlarıdır. 2021 yılında ülkemizde çok vahim sonuçlara yol açan ve ciddi müdahale yetersizlikleri yaşanan orman yangınlarını önlemek için son dönemde hava ve yer filosu güçlendirmeleri gibi bazı olumlu adımlar atıldı. Ancak OGM verilerine göre, yangın başına yanan alan miktarı 2023’te 2,60 hektar olarak hedeflenmişken, yangın başına ortalama 6,1 hektarlık alan yanarak kül oldu. Orman yangınlarının topyekûn bir yok oluş olduğu gerçeğinden hareketle, yangın öncesi, yangın anı ve yangın sonrası gereken hazırlıklar ve anında gerekli müdahale gecikmeden yapılmalıdır.

Gelecek nesillerimize temiz bir çevre ve yaşanabilir bir dünya bırakmanın yolu, su kaynaklarımızı korumanın yolu, toprak erozyonunu önlemenin yolu, temiz hava solumamızın yolu; sessizce çığlık atan ormanlarımızın sesini duymak, ormanlarımızı korumak, geliştirmek ve orman alanlarımızı genişletmekten geçmektedir.

Dünyanın akciğeri ormanlarımızın sınıfsal veya bireysel çıkar uğruna vahşice yok edilmediği, ülkemiz ormanlarının Kazdağları dahil sermayenin çıkarları için katledilmediği, 2/B uygulamalarına son verildiği, 2/A uygulamalarının orman köylüsünün gerçek gereksinimlerine hizmet ettiği, bazı meslek odası ve sendikaların çıkar hesaplarıyla yanlışlara ve orman talanına karşı susmadığı, bilimsel esaslara dayalı halk yararına kamucu ormancılık politikalarının uygulandığı bir gelecek umuduyla; 21 Mart 2024 tarihinde “Dünya Ormancılık Günü”nü ve “Orman Haftası”nı ülkemizde buruk kutluyoruz.

Kalıcı çözüm için yaşama geçirilmesi gereken politikalar bellidir:

  • Kamucu ormancılık politikaları derhal yaşama geçirilmelidir.
  • Ormancılık kamu yönetiminin tek beklentisi ormandan sağlanacak gelir olmamalı, uygulanacak politikaların özü endüstriyel ormancılık değil, orman ekosistemlerinin varlığının sağlıklı bir şekilde bütünsel devamlılığının sağlanması olmalıdır.
  • Artırılan bütçesi ve güçlendirilen personel yapısı ile Orman Bakanlığı yeniden kurulmalıdır.
  • Orman alanlarının tespiti ve tescili tamamlanmalı, nitelikli orman alanları artırılmalıdır.
  • Boşluklu kapalı, bozuk, verimsiz orman sayılan orman ekosistemleri korunmalı ve iklim değişikliklerine direnebilecek biçimde kendini yeniden üretebilme kapasitesi desteklenmelidir.
  • Ayrımsız tüm ormanlık alanlar 2/B uygulamaları ile imara açılmamalıdır.
  • Ormanlarda madencilik, enerji, imar, turizm, tarım, yol, güvenlik gibi amaç dışı faaliyetler sonucu ağaç keserek ya da alan yok ederek orman ekosistemine zarar verilmemelidir.
  • Halkın yaşam hakkını görmezden gelen, doğal yaşamı tehdit eden, denetimsiz, çevreye telafisi imkânsız zararlar veren ve orman alanlarını en fazla tehdit eden vahşi ve sömürgeci madencilik projelerine kesinlikle izin verilmemelidir.
  • Orman alanları ekoturizm projeleriyle belli kişi ve şirketlerin rant amaçlı kullanımlarına açılmamalıdır.
  • Orman yangınlarına karşı hazırlıklı olunmalı, en kısa sürede en uygun ve etkin bütüncül müdahale yapılmalıdır.
  • Orman alanlarının orman alanı olarak kalmasına ve kendini yenilemesine izin verilmelidir.
  • Ormanlarda toprak kaybının azaltılmasına yönelik erozyonla mücadele ile mera ıslah çalışmaları geliştirilmelidir.
  • Orman hastalık ve zararlılarına karşı etkin mücadele yürütülmelidir.
  • Orman köylüleri güçlü kooperatifler temelinde desteklenmeli ve kalkındırılmalıdır.
  • Orman ve de doğa katliamı ivedilikle durdurulmalı, insanlık suçu işleyenler yargılanarak en ağır cezalara çarptırılmalıdır.

 

Çözüm, belli; ciddi bir siyasi irade, bilime uygun kararlar, sürekli toplumsal ve hukuksal mücadele.

Daha fazla gecikmeden, geç olmadan, bilimin sesine, bu çağrımıza kulak verin.

Tam da şimdi, Orman Ekonomisi değil, Orman Ekolojisi zamanıdır.

Ormanlarımızı koşulsuz koruyalım, kişisel ya da şirketsel çıkar uğruna yok etmeyelim.

Ormanlarımızı Kamucu Politikalarla Koşulsuz Koruyalım.

Şairin dediği gibi; “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim.”

Bu cennet bizim.

 

Baki Remzi SUİÇMEZ

ZMO Yönetim Kurulu Başkanı