CUMHURİYETİMİZİN 2. YÜZYILINDA KAMUCU TARIM POLİTİKALARI VE PLANLAMA SEMPOZYUMU GERÇEKLEŞTİRİLDİ

15.01.2024

Türkiye’de Tarımsal Öğrenimin 178. Yıl Dönümü nedeniyle Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Tarım Haftası etkinlikleri kapsamında “Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılında Kamucu Tarım Politikaları Ve Planlama Sempozyumu” 12 Ocak 2024 tarihinde MMO Eğitim ve Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.

Açılış konuşmaları Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ZMO-Genç Temsilcisi Melike ŞAHİN, Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi SUİÇMEZ, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin KORAMAZ ve Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ebru ŞENEL ÖZKAN tarafından yapıldı.

Ardından özel sunum bölümüne geçildi. Bu bölümde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilsay KURUÇ “21. Yüzyılda Planlamayı Düşünmek” konusuyla bir sunum yaptı.

Ödül Töreni bölümünde ise 2023 yılı Hizmet - Teşvik, Özel ve Basın Ödülü sahipleri sırasıyla sahneye davet edildi. Ardından meslekte 50. yılını dolduran ve 35. yılını dolduran meslek büyüklerimiz plaketlerini aldılar.

Plaketlerin takdiminin ardından Cumhuriyetin 2. Yüzyılında Kamucu Tarım Politikaları ve Planlama Sempozyumu iki oturumda gerçekleştirildi.

İlk oturum önceki dönemler ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Gökhan GÜNAYDIN’ın kolaylaştırıcılığında gerçekleştirildi. Bu Oturumda;  Prof. Dr. İlhami BAYRAMİN “Arazi Kullanım Planlaması”, Prof. Dr. Yusuf Ersoy YILDIRIM “Tarımsal Sulama Planlaması”, Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK “Tarımsal Teknoloji Planlaması” ve Doç. Dr. Yener ATASEVEN “Tarımsal Eğitim/ Öğretim ve İstihdam Planlaması” konu başlığında sunum yaptılar.

2. oturum Prof. Dr. Cemal TALUĞ’un kolaylaştırıcılığında gerçekleştirildi. Bu oturumda; İbrahim OĞUZ “Bitkisel Üretim Planlaması”, Prof. Dr. Gürsel DELLAL “Hayvansal Üretim ve Planlama”,  Prof. Dr. Serap PULATSU “Su ürünleri ve Planlama”, Murat KAPIKIRAN “Sözleşmeli Üreticilik ve Üretim Planlaması” konu başlıklarında sunumlar yaptılar.

Sempozyum Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi SUİÇMEZ’in teşekkür konuşmasının ardından geleneksel makarna şarap etkinliği ile sona erdi.

Sempozyumun açılışında TMMOB Başkanı Koramaz şöyle konuştu:

"

Sayın Konuklar, Değerli Arkadaşlar

Ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının mesleki demokratik kitle örgütü olan TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi dostlukla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’de Tarımın durumunu konuşacağımız bu anlamlı etkinlikte sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum.

Cumhuriyetimizin 100. Yılını ve ülkemizdeki tarımsal eğitimin başlangıcının 177. Yılını yürekten kutluyorum. Mekteb-i Zirai Şahane’den bu yana ülkemizde tarımsal eğitim ve öğretime katkı veren kurum, kuruluş ve kişileri saygı ve minnetle anıyorum.

Sayın Konuklar, Değerli Arkadaşlar

Sürekli altı çizildiği gibi tarımsal üretim, gıda ve beslenme konuları günümüzde dünyanın en önemli ve ortak sorun alanlarının başında yer alıyor.

Bu bağlamda sempozyumumuzun da ana teması olan ‘Kamucu tarım politikaları ve planlama’ tartışmalarını içinden geçtiğimiz dünya koşullarında; savaşın, açlığın, kıtlığın, insan yaşamına egemen hale geldiği bir yüzyılda oldukça değerli buluyorum.

Biliyorsunuz, her açıdan tarihsel kırılmaların içinden geçiyoruz. İçerisinde doğup büyüdüğümüz eşit, adil laik bir ülke umudunu ve bilincini bize öğreten Cumhuriyet’in bir asırlık tarihini geride bıraktık. Şimdi ikinci yüzyılın hemen eşiğinde ülkemize dönüp bakınca ne yazık ki bu toprakların ve insanımızın hiç hak etmediği bir tabloyla karşı karşıyayız.

Anne babaların çocuklarının karnını doyuramadığı için intihar ettiği, açlıktan gençlerimizin hayatlarına son verdiği, çetelerin, mafyaların kol gezdiği, bir avuç daha da zenginleşirken halkın açlığa yoksulluğa mahkum edildiği bir ülke var artık karşımızda.

Bu ülkenin bereketli toprakları ne böyle bir yaşamı ne böyle bir yoksulluğu elbette hak etmiyor.

Değerli Arkadaşlar,

Tarımsal üretim ve planlaması, gıda ve beslenme konuları günümüzde dünyanın en önemli ve ortak sorun alanlarının başında yer alıyor.

Tarımsal üretimin çok uzun yıllara dayanan geçmişine rağmen, yaşanan tüm teknolojik ilerlemelere ve üretim tekniklerindeki gelişmelere rağmen gıdaya erişim, açlık ve beslenme sorunu giderek büyüyor.

Beslenme, her canlı gibi insanın da biyolojik doğasının en temel ihtiyacıdır. Dolayısıyla daha iyi koşullarda beslenme çabası, insanlık tarihinin en önemli önceliklerinden birisi olmuştur. Hatta bildiğiniz gibi insanların beslenme tercihlerindeki değişimler, medeniyetimizin gelişiminde de belirleyici bir rol oynamıştır.

İlkel çağlardan günümüze tarımsal üretim metotlarındaki değişim ve bu alandaki bilimsel gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda açlık ve beslenme sorununun bugün insanlar için büyük bir tehdit oluşturuyor olması oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü akla yatkın olan şey, gelişen teknoloji ve ziraat teknikleri sayesinde ürün verimliğinin artması ve insanların bu ürünlere ulaşımının kolaylaşmış olmasıdır. Oysa dünya çapında bugün yaşanan gerçeklik bu beklentinin çok dışında olup, bugün dünya çapında 830 milyon insan, açlık sorunu yaşamaktadır.

Etkilerini göz ardı etmemekle birlikte, bu durumu sadece “iklim değişikliği” gibi doğal sebeplerle ya da “savaş” ve “göç” gibi politik gelişmelerle açıklamak mümkün değildir.

Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyecek olursam, günümüz dünyasında, tarımsal politikaların tekelleşmiş ulus ötesi dev şirketler tarafından yönlendirilir duruma gelmesi ve dünyaya egemen olan neoliberal politikalar yaşanan sıkıntının ana kaynağıdır.

Bugün açlık denilince Afrika, Asya ve Orta Doğu’nun geliyor olmasının nedeni, gelişmiş kapitalist ülkelerin bu bölgelerin kaynaklarını yüzyıllar boyunca sömürmesidir. Kapitalizmin eşitsiz gelişimi, yıllar boyu eşitsizliğe ve sömürüye maruz kalan bu coğrafyaların açlık ve sefaletle yüz yüze kalmasına neden olmuştur.

Bu açıdan bakıldığında Dünyada yaşanan açlığın ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetmezliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır.

Gelişmiş ülkelerin tarımsal ürün ticaretindeki korumacı politikaları, tarımda girdi fiyatlarının yükselmesi, tarıma yeterli yatırımın yapılmaması, tarım ürünlerinin biyoyakıt üretiminde kullanılması, tarım tekellerinin tek ürüne dayalı tarımsal üretimi özendirmesi ve tarımsal alanların tahribatı gibi nedenlerle tarım ürünlerine ve gıdaya erişim zorlaşmaktadır.

Bu durum açlık ve yetersiz beslenme sorunlarını daha da büyütmektedir.

IMF, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası gibi kuruluşların, tarım ve gıda alanında kamusal üretim ve denetimi ortadan kaldırmaya yönelik dayatmaları, ülkeleri ve üreticileri tümüyle savunmasız hale getirmektedir.

Son dönemde tarım alanında yaşanan en büyük trend, küçük üreticiliğin tasfiye edilmesi ve tarımsal üretimin büyük sermaye şirketlerinin kontrolü altına girmesidir.

Değerli Arkadaşlar,

Ülkemizde de benzer bir süreç yıllardır işletilmektedir. Yasa değişiklikleri, özelleştirmeler, gıda alanındaki kamu kurumlarının tasfiyesiyle yaşanan talan süreci ülkemizdeki tarımsal üretimi ve tarım üretimiyle geçinen toplumsal kesimlerin hayatını sürdürülemez noktalara getirmiştir.

Son 30 yıl içinde tarımsal üretimi ve çiftçileri desteklemeye yönelik çok sayıda kurumun satılması, tarımsal alana yönelik sübvansiyonların kaldırılması, tohum-mazot-gübre gibi temel girdilerin aşırı pahalanması küçük üreticiliği sürdürülemez hale getirdi.

TMMOB olarak biz, yıllardan beri sanayiden eğitime, üretimden planlamaya, beslenmeden sağlığa, enerjiden tarıma kadar her alanda tam bağımsızlık şiarıyla politika üretiyoruz. Özellikle tarımsal anlamda dışa bağımlılığın ortadan kaldırılması, açlık ve yoksulluğun önüne geçilmesinde en önemli unsurlardan biridir. Bunun için daha önce çeşitli defalar dile getirdiğim bazı önlemlerin altını bir kez daha çizmek isterim:

  • IMF ve Dünya Bankası ile Dünya Ticaret Örgütü`nün ülkemiz tarımı ve kırsal yaşam üzerindeki, genel düzenleyici işlem yapma yetkisi kaldırılmalı, her türlü dayatmalar reddedilmelidir.
  • Avrupa Birliği kapsamında önerilen "Ortak Tarım ve Gıda Politikası" gibi Türkiye`nin gıda ve tarım sektörünü piyasalaştıran neoliberal yasalar kaldırılmalı. Köylü ve tüketiciden yana olan yasalar yürürlüğe sokulmalıdır.
  • Yükseköğretimde, üretici ile mühendisin bağımsız bir tarım-besin modeli altında dayanışma içinde çalışacağı bir zemin yaratılmalı, ülke ihtiyaçlarına göre yerli ekim, yerli üretim ve istihdama yönelik yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.

Değerli Arkadaşlar,

Tarım sektöründe yapısal sorunların çözülemediği, üreticilere diğer ülkelerdeki üreticilerle rekabet edecek destekleme ve koruma sistemleri oluşturulmadığı, sektör emek-bilgi-üretim temelinde çağdaş bilgi ve teknolojiyle buluşturulamadığı ve üretim maliyetleri düşürülmediği sürece, ülkemizde tarımda üretkenlik ve verimlilik sorununun çözülemeyeceği ortadadır.

Ülkemizde sürdürülebilir bir tarımsal üretimin sağlanması, gıda güvenliğinin korunması, halkın sağlıklı gıdaya erişebilmesi için üretici ile mühendisin bağımsız bir tarım-besin modeli altında dayanışma içinde çalışacağı bir zemin yaratılmalıdır. Ülke ihtiyaçlarına göre yerli üretim ve kırsal istihdama yönelik yeniden yapılandırma sağlanmalıdır.

Faize ve ranta değil, yatırıma kaynak aktaran bir bütçe yapısı ve bu kaynakları akılcı kullanan sektörler arası bütüncül politikaların uygulanması ile kamusal desteklerin üretime ve istihdama yönlendirilmesi durumunda, tarımdaki potansiyel gücümüzden en doğru şekilde yararlanılabilir, doğal kaynaklarımız korunarak geliştirilebilir, geliri artan çiftçilerin sorunlarını çözülebilir, tüketiciler sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşabilir, dengeli ve sağlıklı kentleşme gerçekleştirilebilir.

Bilimsel veriler ışığında üretimi yeniden organize eden, üreticiden tüketiciye doğrudan bir beslenme zinciri kuran, gıda üretim ve dağıtım zincirini kamusal denetime tabi tutan, emek eksenli ve dayanışmayı arttıracak yeni bir yapı, ülkemiz insanı, ülkemiz tarımı, kırsal hayat ve tüketici sağlığı açısından en acil gereksinimdir.

Değerli Arkadaşlar,

Yaşadığımız sorunları çözebilmek için kamucu tarım politikaları ve planlı bir tarım yönetimine ivedilikle ihtiyaç duyduğumuz açıkça ortadadır.

 Burada yürütülecek tartışmaların bu doğrultuda politikaların geliştirilmesine hizmet edeceğine inanıyorum.

Açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, sağlıklı, savaşsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyorum."