
TMMOB SANAYİ KONGRESİ'NE GİDERKEN: AR-GE VE YATIRIM TEŞVİK SÜREÇLERİ ETKİNLİĞİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ
19-20 Aralık 2025 tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilecek TMMOB Sanayi Kongresi kapsamında, 1 Kasım 2025 tarihinde İzmir MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi'nde "Sanayi Kongresine Giderken: Ar-Ge ve Yatırım Teşvik Süreçleri" başlıklı etkinlik düzenlendi.
Etkinliğin açılışında MMO İzmir Şube Başkanı Ziya Haktan Karadeniz, MMO Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Yener ve TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Esen Leyla İmren birer açılış konuşmalası yaptılar. Etkinliğe MMO Yönetim Kurulu Sekreter üyesi Elif Öztürk ile Yönetim Kurulu üyeleri Serap Özpolat Çete, Erhan İğneli ve Fadime Gökkütük de katıldı.
Etkinliğin açılışında TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Esen Leyla İmren şöyle konuştu:
"Sevgili Meslektaşlarım,
Makina Mühendisleri Odamızın ve TMMOB’ye bağlı Odalarımızın Değerli Başkanları, Yöneticileri,
Ülkemizin bilimsel birikimine yön veren saygıdeğer akademisyenler, araştırmacılar ve değerli konuklar;
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi saygı, sevgi ve dostlukla selamlıyorum.
Bu yılın sonunda yirmi beşincisini düzenleyeceğimiz TMMOB Sanayi Kongresi öncesinde, “Sanayi Kongresi’ne Giderken / Ar-Ge ve Yatırım Teşvik Süreçleri” başlığıyla düzenlenen bu anlamlı etkinlikte sizlerle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Ülkemizin uzun süredir sanayisizleştirme politikaları, kamusal varlıkları ve toplumsal birikimlerin tasfiyesi ile karşı karşıya bırakıldığı bir dönemde; sanayileşmeyi, Ar-Ge’yi, üretimi ve kalkınmayı birlikte tartışmak büyük önem taşımaktadır.
Böylesi bir etkinlik, yalnızca teknik bir değerlendirme değil, aynı zamanda ülkemizin bilimsel, teknolojik ve toplumsal geleceği üzerine hep beraber düşünmenin zeminini yaratmaktadır.
Bu etkinliğin, hem sanayimizin gerçek ihtiyaçlarını hem de Ar-Ge’nin planlı kalkınmadaki yerini yeniden tartışmaya açması bakımından son derece değerli olduğuna inanıyorum.
Sanayi ve kalkınmayı çok yönlü olarak tartıştığımız bu etkinlikler kapsamında Nisan ayında İstanbul’da TMMOB Sanayi Kongresine Giderken Dünyada Ve Türkiye'de Sanayi Politikaları üzerine ve Ekim ayında Ankara’da, Sanayi Kongresine Giderken Savunma Sanayii üzerine çok kıymetli görüş ve değerIendirmeler sunuldu.
Bugün aynı şekilde, bu etkinliğimizde ortaya çıkacak görüşlerin, Aralık ayında Ankara’da gerçekleştireceğimiz “Emperyalizmin Yeni Biçimleri ve Sanayileşme Stratejileri” temalı TMMOB Sanayi Kongresi’ne önemli katkılar sunacağına inanıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Bugün dünyada insanlık tarihinin en hızlı teknolojik dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Yapay zekâdan kuantum hesaplamaya, sürdürülebilir malzemeden otonom sistemlere kadar pek çok yenilik yalnızca sanayiyi değil, toplumsal yaşamın tüm alanlarını yeniden şekillendiriyor.
Ancak bu teknolojik dönüşüm, küresel ölçekte eşitsiz biçimde ilerlemektedir. G7 ülkeleri dünya ekonomisinin büyük bölümünü kontrol ettiği gibi, teknoloji üretimi ve patent alanında da belirleyici konumdadır.
Yaşanan her teknolojik gelişme, üreten ve tüketen ülkeler arasındaki bağımlılık ilişkisini derinleştirmekte; gelişmekte olan ülkeleri teknoloji tüketicisi konumuna hapsetmektedir.
Türkiye gibi sanayileşmesini tamamlayamamış ülkelerde teknoloji politikaları, maalesef uzun vadeli bir kalkınma vizyonundan yoksun şekilde, günlük siyasi ve rantçı çıkarlar doğrultusunda şekillendirilmektedir.
Bizler biliyoruz ki, bir ülkenin bilim ve teknoloji politikası, kalkınmanın pusulasıdır.
Sanayi devriminden bugüne kadar yaşanan her ekonomik sıçrama, teknolojik atılımı merkezine alan planlı kalkınma stratejileri sayesinde gerçekleşmiştir.
Ne yazık ki ülkemizde 1980’li yıllardan itibaren uygulanan rant temelli ekonomi politikaları, üretimi, sanayiyi, mühendisliği ve bilimi geri plana itmiş; ülke ekonomisini inşaat ve finans rantına bağımlı hale getirmiştir.
Değerli Arkadaşlar,
Ar-Ge, bir ülkenin sanayileşmesinin, kalkınmasının, nitelikli emeğin ve teknolojik ilerlemenin en temel bileşenidir.
Ancak ülkemizde bu alan, kamusal planlamadan koparılmış; kısa vadeli teşvik politikalarına, yabancı sermaye odaklı yatırımlara ve dışa bağımlı üretim süreçlerine indirgenmiştir.
Hepinizin bildiği gibi, sanayileşmenin temel dinamikleri artık yalnızca üretim kapasitesiyle değil, bilimsel bilgi, teknoloji üretimi ve Ar-Ge yetkinliğiyle belirlenmektedir.
Bugün Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların sınırlı düzeyde artmış olması, tek başına bir başarı göstergesi değildir. Asıl belirleyici olan, bu kaynakların nasıl, kimler için ve hangi amaçla kullanıldığıdır.
Ülkemizde Ar-Ge politikaları, çoğu zaman sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda kar ve rant üzerinden şekillenmektedir. Oysa Ar-Ge’nin toplumsal yarar yaratabilmesi için, yalnızca teşviklerle değil; kamucu politikalarla, planlı kalkınma anlayışıyla yürütülmesi gerekir.
Yerli sanayiye, kamu işletmelerine, KOBİ’lere, mühendislik birikimimize dayalı bütünlüklü bir Ar-Ge stratejisi ise ne yazık ki geliştirilmemiştir.
Ar-Ge faaliyetlerinin üretimden kopuk yürütülmesi, ülkemizin teknoloji düzeyini yükseltmek yerine dışa bağımlılığı artırmakta; “yüksek teknoloji” diye sunulan birçok üretim süreci, ithal girdi ve lisans bağımlılığı içinde sürdürülmektedir. İşte bu tablo, kalkınma hedeflerimizi zayıflatmakta, ülkemizi küresel tedarik zincirlerinin taşeronu konumuna itmektedir.
Oysa biz biliyoruz ki, bilimsel bilgi ve teknik, ancak kamusal planlamayla, toplumsal ihtiyaçlara göre ve bağımsız bir sanayileşme politikasıyla bütünleştiğinde gerçek anlamda ilerleme yaratır.
TMMOB olarak biz, Ar-Ge’yi yalnızca ekonomik rekabetin bir unsuru değil; kalkınmanın ve sanayileşmenin temel dayanağı olarak görüyoruz. Toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren, emeği önceleyen, doğayı ve yaşamı koruyan üretim modellerinin bir parçası olarak görüyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Ar-Ge’nin gelişmesi yalnızca laboratuvar, teşvik ya da bütçeyle sınırlı değildir. Bir ülkenin en büyük sermayesi, özgür düşünen, sorgulayıcı ve üretken insan gücüdür.
Ne var ki ülkemizde liyakatten uzak, bilimi değersizleştiren politikalar; mühendisler, mimarlar, şehir plancıları başta olmak üzere okumuş, yetişmiş insanlarını, gençleri umutsuzluğa ve geleceğini yurt dışında aramaya itmektedir.
Bu kaybın bedelini yalnızca bireyler değil, bütün bir ülke olarak ödemekteyiz.
Bilimsel üretimi geliştirmek istiyorsak, eğitimden başlayarak planlı, kamusal, laik ve özgür bir bilim ortamı yaratmak zorundayız.
Üniversiteleri susturarak, bilimi metalaştırarak, araştırmacıyı değersizleştirerek Ar-Ge yapılamaz; teknoloji geliştirilemez; kalkınma sağlanamaz.
Sanayileşmenin başarısı, bilimsel bilgi, nitelikli mühendislik, kamusal planlama ve demokratik yönetim bütünlüğüyle mümkündür.
Bu bütünlüğü yeniden inşa etmeden, ne üretimde nitelikli bir sıçrama yapılabilir ne de Ar-Ge ülkenin refahına hizmet edebilir.
Bugün Türkiye’nin yaşadığı ekonomik, siyasal ve toplumsal krizler işte bu anlayışın; üretimden koparılmış bir ekonomi modelinin, planlamanın ve kamuculuğun tasfiyesinin doğal sonucudur.
Biz mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları olarak; bilimden, akıldan, emekten, doğadan, bağımsızlıktan ve adaletten yana bir kalkınma anlayışını savunmaya devam edeceğiz.
Kaynakların halkın yararına kullanıldığı, üretimin planlı biçimde örgütlendiği, Ar-Ge’nin üreten, kalkınan, hakça bölüşen bir ülke anlayışıyla bütünleştiği bir gelecek mümkündür.
Bizler, “rekabet için Ar-Ge” değil; “kalkınma için Ar-Ge, halk için üretim” anlayışını savunuyoruz.
Eminim ki bilimin, emeğin, dayanışmanın ve aklın ışığında, ülkemiz hak ettiği aydınlık, üretken ve bağımsız geleceğe mutlaka kavuşacaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Sözlerime son verirken, bu etkinliği büyük bir özveriyle hazırlayan Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’na, İzmir Şubemizin değerli yöneticilerine, bilim, düzenleme ve yürütme kurullarına, katkı sunan tüm hocalarımıza ve çalışan arkadaşlarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum.
Etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyor; bilimin, aklın, emeğin, barışın ve toplumsal gönencin egemen olduğu bir Türkiye umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum"


