Ulaşım ve Trafik - Yangın, Deprem ve Güvenlik
ULAŞIM VE TRAFİK
Ülkemizde yıllardır ülke gerçeklerine aykırı olarak sürdürülen karayollarına dayalı yanlış ulaşım politikaları bugün ulaşımda yaşanan kaosun doğmasına neden olmuştur. Sorunların aşılması, ülke gerçeklerine uygun olan demiryolu-denizyolu-havayolu taşımacılığına öncelik veren politikaların hayata geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Ulaşım toplumsal ve ekonomik gelişmemizin ayrılmaz bir parçası olarak algılanmalıdır. Bütün bireyler tarafından güvenle kullanılabilecek bir ulaşım sistemi, seyahat özgürlüğünü güvence altına alan ve bir yönüyle de toplumumuzun tüm kesimlerini ilgilendiren bir insanlık sorunudur. Bu konuda varolan yasal düzenlemeler yetersiz olmakla birlikte, varolan kurallarda uygulanmamaktadır. Bir anlamda insanların yaşama hakları ihlal edilmektedir. Bu sorunlar, her gün trafiğe yeni araçların çıkması ile artacaktır. Ayrıca ülkedeki özel oto yapımına dönük yatırımların yoğunlaşması, bu trafik ve ulaşım sorunları aşağıdaki verilere bakıldığında varolan sorunların çözülmesi bir yana artış göstereceği açıktır.
Kent içi ve kendisi ulaşım ve taşımacılıkta karayolunun tek model haline gelmiş olmasının yarattığı, can ve mal kaybı, zaman kaybı, yüksek maliyet, verimsiz yol kullanımı ile yatırım maliyetlerindeki artma, arazi kayıpları, gürültü, çevre kirliliği gün geçtikçe artmakta, ülke çıkarları açısından çok olumsuz noktada olunduğunu göstermektedir. 1997 yılında 392 bin trafik kazası meydana gelmiş,5134 kişi yaşamını yitirmiş, 111 bin kişi yaralanmıştır. Alkollü araç kullanan 96 bin 256 kişi hakkında yasal işlem yapılmıştır. 100 ceza puanını dolduran 101 bin sürücünün ehliyetine el konulmuştur. Ayrıca, trafik yasasında geçen yıl yapılan değişiklikle 1247 trafik fahri müfettişi göreve başlamış, 6500 kişi daha müfettişliğe alınacağı öğrenilmiştir. Bütün bu olumsuz gelişmelere karşın doğal gazlı ve elektrikle çalışan otoların üretilmeye başlanılmış olması çevre kirliliği açısından olumlu bir gelişmedir.
Altyapı ve araç önermeler;
Siyasi iktidarların politik tercihleri sonucu, dışa bağımlılığı pekiştiren kara taşımacılığından vazgeçilerek Türkiye koşullarına uygun "ulaşım planı" yapılarak, ulaşım stratejileri belirlenerek uygulamaya konmalıdır. Planda demiryolları-havayolları-tüpgeçit-denizyolları gibi kitle taşımacılığı özendirilmeli ve desteklenmelidir. Yerel yönetimlerde bu plana bağlı olarak hizmet üretmelidir.
- Kent içinde yaya hakları göz ardı edilmemeli, yaya ve bisiklet kullanımına olanak tanıyacak projelere ağırlık verilmeli.
- Araçlardan kaynaklanan hava kirliliğini azaltmak için yeni araçların belli bir program dahilinde Avrupa Emisyon Normuna göre üretilmesi sağlanmalıdır.
- Metro, hafif raylı sistemlere ilişkin projelerin geliştirilmesi ve uygulanmasıyla yerel yönetimlerin sivil toplum örgütleri meslek odaları ve üniversitelerle işbirliği mekanizmaları oluşturulmalı.
- Bakım onarım hizmeti veren işletmelerde teknik hizmet sorumlulukları gündeme getirilerek mühendis istihdamı zorunluluğu sağlanmalı.
- Araç muayeneleri formalite olmaktan çıkarılmalı, yeni teknolojiler kullanılmalı.
- Kaza tespit tutanakları yeniden düzenlenmeli, ehliyeti aldığı sürücü kursu kodu, yol kusuru, araç kusuru, sürücü kusurunu belirtilmeli.
- Şehir içi taşımacılığının özelleştirilmesine son verilmeli. Özelleştirilenler de kamulaştırılmalı.
- 4199 sayılı yasa ile yürürlüğe giren Fahri Trafik Müfettişliği, konunun uzmanı olan kişilere verilerek denetim hizmeti sağlanmalıdır.
- 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu‘nda yapılan değişiklikle il/ilçe trafik komisyonlarında TMMOB ve konuyla ilgili sivil toplum örgüt temsilcilerinin katılımı sağlanmalı.
- Karayollarıyla yapılan taşımacılığı düzenleyen bir Karayolları Taşıma Kanunu çıkarılmalı.
- Trafik eğitimine ağırlık verilmeli ve özellikle görsel basında eğitim programları düzenlenmeli.
- Trafik teröründe "can kayıplarının ve kalıcı özürlerin" en aza indirilmesi güvenli bir trafiğin en önemli gereklerinden biridir. Kaza sonrasında "acil tıbbi ilkyardım sistem planları" ivedilikle uygulamaya konulmalı.
- Trafik Genel Müdürlüğü kurulmalı.
- Ulaşım ve trafik konusunda kamu adına proje uygulatan yöneticiler, yanlış proje uygulamalarından sorumlu tutulacak yasal düzenlemeler ve mekanizmalar oluşturulmalı.
- Ulaşım ve taşımacılıkta görevli olanların ilkyardım eğitimi almaları zorunlu olmalıdır.
- Trafik düzenlemelerine ve kurallarına protokoldeki yetki ve görevlilerin kesinlikle uymaları olumlu örnek olacaktır.
YANGIN, DEPREM VE GÜVENLİK
Sağlıklı ve çağdaş bir kentin planlanmasında yangın ve deprem yaşamsal önemi olan bir olgudur. Yangın; çeşitliliği, önlemleri ve söndürme yöntemleri ile mimarlık ve mühendislik formasyonlarını gerektiren multidisipliner bir konudur. Bu özellikleri nedeni ile yeni teknolojik gelişmelerin, bilimsel buluşların yakından izlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda, uluslararası gelişmelerin izlenmesi zorunludur. Ülke kaynaklarını israf edici, geçici popülist yaklaşımlardan uzak, kalıcı ve gerçeklerimize uygun, sürekli gelişmelere açık ulusal bir yangın politikası oluşturulmalıdır.
Bu politika içerisinde yangın konusundaki bilincin ve toplumsal kültürün oluşturulmasında yangın güvenlik önlemlerinin alınmasının yangını söndürmeden daha ucuz olduğu gerçeğinden hareketle, gerek bireysel gerek kurumsal yapılardaki tarafların eğitimi kaçınılmazdır. Bu eğitim meslek yüksek okulu vs üniversiteler düzeyinde eleman ihtiyacını karşılayacak güncel bir içerikle yenilenerek sürdürülmelidir. Eğitim, ayrıca üniversite, meslek odaları ve ilgili kamu ve özel kuruluşların sürekli işbirliği ile gündelik yaşantıda karşılaşılabilecek yangın öncesi ve yangın sonrasında yapılacakları kapsayacak şekilde olmalıdır. Hazırlanacak olan bu eğitim programlarının yazılı ve görsel medyada yayınlanmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Konu ile ilgili yasal mevzuatta bulunan hükümlerin birbiriyle çelişen yanları çözüme kavuşturularak .Toplam Yönetim Sistemi" ilkesi ile yeniden de alınmalı, Türkiye gerçeklerine uygun tüzük ve yönetmelikler çıkarılmalıdır.
Tüm yapılarda özelliklerine uygun yangın önleme ve müdahale sistemlerinin yaptırılması için sigorta ve benzeri kuruluşların sistem içinde yer alarak teşvik edici olması sağlanmalıdır. Yangın güvenliği ile iş güvenliği birlikte bir bütün olarak ele alınmalıdır. İtfaiyenin, Sivil Savunma Teşkilatı‘nın siyasi politikacıların etkilemeyeceği şekilde yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.
Yangın önleme ve müdahalesinde kullanılan araç, gereç, ürün, tasarım ve uygulamaların kabul görmüş, uluslararası standartlarda olması sağlanmalıdır.
Yangın sonucu meydana gelen can ve mal kaybının kusurluları belirlenirken yatırımcı, tasarımcı, uygulayıcı ve işleticilerin zincirleme sorumlu tutulmaları sağlanmalıdır. İhalelerde ihale bedelinin en az % 1‘i, iş güvenliği-yangın güvenliği için harcanması şartının konması. Yangın planı olmayan, yakınındaki itfaiye ile bağlantı kurmayan işyerlerinin sigorta şirketleri tarafından sigorta edilmemesi. 28 Haziran 1995 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan İtfaiye Teşkillerinin Kuruluş, Görev, Eğitim ve Denetim Esaslarına Dair Yönetmelik‘te Değişiklik Yapılması Hakkındaki Yönetmeliğin 2. maddesinde belirtilen bilgisayar işletmeni, makina mühendisi, kimya mühendisi, elektrik mühendisi, inşaat mühendislerinin istihdamı sağlanmalıdır.
Türkiye, sel, kuraklık, toprak kayması, çığ, orman yangınları, kar fırtınaları ve deprem felaketleri açısından riskli bir ülkedir. Türkiye aktif bir deprem bölgesi olan Alp‘in ve Himalaya‘lar kırık fay deprem hattı üzerinde yer alır. Gediz, Lice, Erzurum, Erzincan ve Dinar Depremleri birer örnektir. Bu depremler ile ortak eksiklik "Depremlere Dayanıklı Yapı Kodları"na uyulmamasıdır. Ulusal düzeyden, yerel düzeye her yerde afetlere hazırlıklı olma ve afet esnasında çalışmaları düzenleyen "Acil Durum Planları" oluşturulmalı. Deprem risk haritalarının güncelleştirilmesi ve inşaat sırasında yapılan kalite kontrollerin yapılması. Afetler bütün toplumlar için bir sorundur.
Ancak, Türkiye bu konuda çok hassas konumda olması nedeniyle; ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarla uğraşırken, sorunu çözümlemede çalışmalar aralıksız sürmelidir.