METEOROLOJİMO: SU İLE İLGİLİ VAR OLAN KURULLAR YENİDEN KURULDU

04.12.2023

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 1 Aralık 2023 tarihinde "Su İle İlgili Var Olan Kurullar Yeniden Kuruldu" başlıklı bir basın açıklaması yaptı.

29 Kasım 2023 tarih ve 32384 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 157 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “Ulusal Su Kurulu ile Havza ve İl Su Kurulları” kurulmuştur. Bu Kurulların hangi ihtiyaçtan kaynakladığı ve nasıl bir ihtiyacı gidereceğine ilişkin bir açıklamanın yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu konuda bir gerekçe yayınlanmadığından konuyu anlaşılır kılmaya çalışmalıyız.

Uzun yıllardır, su ile ilgili yaşanan sorunlar gündeme geldiğinde su kanunu olmadığı ve sorunların su konusundaki çok başlılıktan kaynaklı olarak yaşandığı sürekli tekrarlanmaktadır. Ancak gerçekte durum nedir? Su konusunda, öncelikle mevcut su mevzuatı açısından bakarak süreci değerlendirirsek konu daha iyi anlaşılmış olur.

Su Mevzuatı;

Ülkemizde su mevzuatının esası 6200 sayılı Devlet Su İşleri (DSİ) Kanunu ile 167 sayılı Yeraltı Suları Kanunudur. Kanunlarda zaman zaman değişiklik yapılmış olmasına rağmen, su kaynaklarının planlanması, su tahsisleri, su kaynakları ile ilgili su yapıları gibi konular özellikle bu kanunlar kapsamında ele alınmaktadır. Su kaynaklarının kirlilik yönünden korunması gibi konular DSİ’nin görevleri arasında olmasının yanı sıra, kirlilik üreten ya da kirlilik üretme ihtimali olan tüm tesislerin, işletmelerin su kalitesi yönünden atık izinlerinin verilmesi ve denetlenmesi, Çevre Kanunu başta olmak üzere ilgili mevzuat ile Çevre, Şehircilik ve İkim Değişikliği Bakanlığı ile Valiliklere verilmiştir. Su kaynaklarının kirletilmesinin önlenmesi konusunda her kurum ve kuruluşun mutlaka bir görevi bulunmaktadır.

Su ile ilgili yaşanan sorunlar konu edilirken, sorunların nedenleri ve çözüm önerilerinin neler olduğu, bu konuda varsa mevzuattaki hangi eksiklikten dolayı sorunların giderilemediği gibi sorular sorulmalı ve yanıtları aranmalıdır.

Su ile ilgili yaşanan başlıca sorunları, su toplama havzalarının daraltılması, kaynakların kirletilmesi, su kısıtı olan bölgelere su ihtiyacı fazla olan tesislerin kurulması ve nüfusun bu bölgelere yığılması olarak kısaca özetleyebiliriz.

Özellikle, su kaynaklarının kirletilmesinin önlenmesi konusunda mevzuatta hiçbir eksiklik olmamasına rağmen kamunun bu konudaki görevini yerine getirebildiğini söyleyebilmek mümkün değildir.

Ulusal Su, Havza Su ve İl Su Kurulları;

Bu kurulların kuruluşu ile ilgili ilk adım, 18/06/2013 tarih ve 28681 sayılı Resmi Gazetede “Havza Yönetim Heyetlerinin Teşekkülü, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Tebliği” konusunda yayınlanan tebliğiyle atılmıştır. Bu tebliği ile oluşturulan kulların yapıları ile görevleri konusundaki katkılar kanun koyucu tarafından hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Bu kurulların çalışmalarına ilişkin hiçbir belge paylaşılmamıştır.

İlk tebliğ ile bir yol alınamayınca 20/05/2015 tarih ve 29361 sayılı Resmi Gazetede aynı başlıkla “Havza Yönetim Heyetlerin Teşekkülü, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Tebliği” konusunda ikinci tebliğ yayınlanmıştır. Bu tebliğ sonucuna göre de kurulların çalışmaları hakkında hiçbir rapor sunulmamıştır.

İlk iki düzenlemeden de bir sonuç alınamadığından olsa gerek, 18/01/2019 tarih ve 30659 sayılı Resmi Gazetede, “Havza Yönetimi Merkez Kurulu, Havza Yönetim Heyetleri ve İl Su Yönetimi Koordinasyon Kurullarının Teşekkülü, Görevleri, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Tebliğ”  üçüncü bir tebliğ yayınlanmıştır.

Bu tebliğler, mevzuat bütünü içerisinde ele alındığında, hiçbir eksikliği gidermediği gibi su ile ilgili sürece de hiçbir katkı sağlamadığı açıktır. Bu kurulların 10 yılı aşkın bir süreci vardır. Öncelikle sorulması gereken soru, bu kurullardan nasıl bir katkı elde edildi? Bu kurulların toplanmasında ne gibi fiziki, idari sorunlar ile karşılaşılmaktadır? Toplanılmamasında ya da toplanılsa bile bir rapor üretilememesindeki gerçek sorun nedir?

Bu soruya verilebilecek yanıt, kanun gücünde olmadığından işlevini tam yerine getiremiyor olabilir. Bu durumda sorulması gereken ikici bir soru, peki üst kurulu nasıl ve neden toplandı? Üst kurul toplanırken diğer kurullar için gösterilen üyeler daha güçlü siyasi güce mi sahip ki toplanamadı? Bu konularda sorular artırılabilir. Biz soruna çözüm odaklı olarak bakmak zorundayız.

Kuruları toplamak, kurulların çalıştığı anlamına gelmez. Tebliğde belirtilen raporları hazırlaması gerekir. Var mı böyle bir rapor? Havza ve İl Kurullarının toplam sayıları dikkate alındığında kaç tanesi toplanmış, hangilerinden toplantı tutanağı gelmiş gibi sonuçları değerlendirmek gerekir.

Bu kurullara Su Kanunu Taslağında da yer verilmiştir. Su kanunu taslağında bu kurullar gibi birçok konuya, diğer kurum ve kuruluşların itirazlarından olsa gerek, su kanun taslağı çok uzun zamandır kanunlaştırılamamaktadır.

Cumhurbaşkanlığı’nın 157 nolu kararnamesi ile Ulusal Su Kurulu ile Havza ve İl Su Kurulları kurulmuş oldu. Kararnamede Ulusal Su Kurulu ile ilgili ayrıntılı görevler sayılırken, Havza ve İl Su Kurullarının çalışma esaslarının, yönetmelik ile belirleneceği ifade edilmektedir. Diğer ayrıntılar yönetmelikte görülecektir. Ancak, daha önce yayınlanan üç tebliğden farkının ne olacağı merak konudur.

Bu Kurullar Neden Çalışmaz;

Sayılan bu kurullara verilen görevler, bir kurulun yapacağı işler değildir. 6200 sayılı kanun ile verilmiş olan görevlerin bir kısmının alınarak yeni işler yaratılmaya çalışılıyor ise, iş süreçleri bakımından mümkün olmadığı da bilinmelidir.

Bunca Israr Niye;

Bu yapılanmanın son on yılda üç farklı şekilde denenmesine rağmen çalışmadığı görülmektedir. Bu konuda yapılacak herhangi eklemeler ya da çıkarmalar ile çalışmayacağı yaşanan örneklerinden açıkça anlaşılmalıdır. Bu kurullar ile yeni kurulan kurumlara görev vermeye çalışılıyor ise, yanlış bir yaklaşım olduğu üç kez üst üste yaşanan hatadan anlaşılması gerekirdi.

Bu düzenleme ile ne amaçlanmış olabilir?

Herhangi bir bölgede, herhangi bir stratejik yatırım söylemi ile su önceliklerinde değişiklik yapılması amaçlanıyor olabilir. Kararlara daha geniş katılım sağlayacak söylemi öne çıkabilir.

Su ile ilgili yapılması gereken en önemli düzenleme, su ile ilgili yapılan tüm planların etkili olacağı tüm bölgede ilan edilmesi ve itiraz süresi verilmesidir. En büyük katılım böyle sağlanabilir. Kurullar ile halkın katılımı sağlanamaz.

Bu Kurullara, “su kaynaklarının kalitesinin ve miktarının korunmasına ilişkin planların uygulamasında karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik kararlar almak” görevi verilmiştir. Bu konuda mevzuatta bir boşluk mu var ki bu madde eklenmiştir? Kaynakların kalite olarak korunmasında mevzuat açısından bir eksiklik yoktur. Sorun uygulamadadır.

Su kaynaklarının kalitesinin korunmasına bir katkısı olacak ise, haftalardır basında sürekli yer alan, Giresun ili Çavuşlu ilçesinin köyünde kurulu bulunan atık tesisinden sızan sular içme suları olmak üzere birçok su kaynağını kirletmektedir. Çevre kanununa göre bu faaliyetin hemen durdurulması gerekir. Halk aylardır hem hukuki hem de tepkisel olarak mücadele veriyor. Hukuki davalarda suyun kirletildiğini göstermektedir. Giresun Valiliğinin bu düzenlemeye göre ne yapacağı merak konusudur. Valiliğin yanı sıra bu kurulların kurulmasını sağlayan gücün ne yapacağı merak konusudur. Bu konuda benzer örnekler çoktur. Düzenleme yararlı olacak mı? Hep birlikte görelim.

Aynı kararname ile Kurullar kurulurken Bakanlığa yani Su Yönetimi Genel Müdürlüğüne de bazı görevler verilmiştir. Yeni verilen görevlerde, “Su konusunda arz ve talepler her yıl Şubat ve Eylül aylarında Bakanlığa gönderilir. Bu hususlar Bakanlık tarafından değerlendirilerek Kurula sunulur” denmektedir.

Bu ifade çok genel bir ifade belki de amacını çok aşmıştır. Talepler konusunda bir ayrım yapılmadığına göre tüm su talepleri Bakanlığa gönderilecek ve değerlendirmelerin Bakanlık tarafından yapıldıktan sonra kararın kurul tarafından verileceği anlaşılmaktadır. Bu duruma göre herhangi bir köydeki sulama suyu talebinin de, sadece belirtilen aylarda Bakanlığa gönderilmesi gerekiyor. Artık “Su Tahsisleri Hakkında Yönetmeliğinin” de bir işlevinin kalmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca tahsis konusunda yetki DSİ Genel Müdürlüğündedir. Bu kanun maddesi de değiştirilmemiştir. Çelişkiyi gidermek için yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?

Su konusunda “arz” ve “talep” ifadeleri de özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Suda talep konusu bilindik bir durumdur. Ancak, su konusunda “arz” olarak neyin ifade edildiğinin açılması gerekir. Belki de yönetmelikte belirtilecektir.

Sonuç; bu kararname ile Su Kanun taslağında diğer ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından onay görmeyen maddeler, bir yol bulunarak uygulamaya sokulmaktadır. Sorun su ile ilgili mevzuatta değildir. Sorun sonradan kurulan kurumlar ile geçmişin bilgi ve tecrübesine sahip kurum ve kuruluşların yok sayılarak iş yapılmaya çalışılmasıdır. Sorun mevzuatta değil, uygulamadadır.

Su konusunda önemli görevleri ve yetkinliği bulunan DSİ Genel Müdürlüğü gibi bir kurumu işlevsizleştirmeyi amaçlayan bu süreç bir an önce durdurulmalıdır. Bu süreç, su ile ilgili sektörü çok büyük zaafa uğratacaktır.

Su konusunda, DSİ olmaz ya da görevi/gücü azaltılır ise sorunlar daha da büyür. DSİ’ye her zamankinde daha fazla sahip çıkma zamanıdır. Uygulamada ki sorunlar giderilmeli. Kamu Kurumlarının görevlerini bilime, tekniğe uygun yapabilmesi için her türlü dış baskılar önlenmelidir.

TMMOB
Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu