
TMMOB 9. KADIN KURULTAYI: EŞİTLİK İÇİN ÖRGÜTLEN, DİREN, DEĞİŞTİR
6-7 Aralık 2025 tarihinde MMO Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen TMMOB 9. Kadın Kurultayı'nda, TMMOB'li kadınlar "Eşitlik için Örgütlen, Diren, Değiştir" başlığıyla bir basın açıklaması yaptı. Açıklamayı TMMOB Kadın Çalışma Grubu 2. Başkanı Dilruba Duygu Söylemez okudu. Açıklama şöyle:
Değerli Basın Emekçileri, Değerli Arkadaşlar,
TMMOB Kadın Çalışma Grubu olarak hepinizi içtenlikle selamlıyoruz.
TMMOB olarak kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmek amacıyla gerçekleştirdiğimiz 9. Kadın Kurultayımızdan kamuoyuna sesleniyoruz:
Bu ülkede kadınlar her gün artan bir şiddetin, yoksulluğun, güvencesizliğin ve ayrımcılığın hedefi haline gelmektedir. Siyasal iktidarın yıllardır sürdürdüğü cinsiyetçi politikalar; kadınları aile içine hapseden, emeğini görünmez kılan, özgürlüklerini yok sayan bir düzeni tahkim etmektedir.
Kadına yönelik şiddet, münferit olaylar değil; bu politik çizginin sistematik sonucudur.
Kadına yönelik her türlü hak gaspının olağanlaştırılmaya çalışıldığı, Medeni Kanun’un hedef alındığı, nafaka ve boşanma haklarının tartışmaya açıldığı bu dönemde iktidara sesleniyoruz: Artık yeter!
Şiddeti görmezden gelen, cezasızlığı büyüten, kadın düşmanı politikaları gerici bir toplumsal düzen kurmak için araçsallaştıran, laikliği yok eden tek adam rejiminin karşısında sesimiz bir, mücadelemiz ortaktır.
Kadınların yaşam hakkını koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kadınları daha kırılgan hale getirmiş; şiddet failleri için cezasızlık adeta bir kural haline gelmiştir.
Bu yıl yalnızca ilk altı ayda dahi 300’den fazla kadın erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetmiş, yüzlercesi kayıp ya da “şüpheli ölüm” olarak kayıtlara geçmiştir.
Medyada geniş yer bulan Rojin Kabaiş’in ölümü, tıpkı daha önce Rabia Naz’da, Güleda Cankel’de, Şule Çet ve sayısız kadın cinayetinde olduğu gibi, gerçeği gizleyen, failleri koruyan, adaleti geciktiren bu çürümüş düzeni bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Kayıplarımızın isimleri bir istatistik değil; her biri bir yaşam, bir umut, bir gelecekti. Hiçbir kadın ölümü kader değildir. Faillerden, sorumlulardan, bu düzeni sürdürenlerden mutlaka hesap soracağız.
Tüm bu karanlık tablo, kadınların yaşam hakkını koruması gereken siyasi iktidarın sorumluluklarını yerine getirmediğinin en açık göstergesidir.
Bu nedenle yasal süreçlerde yapılan her değişiklik kadınlar açısından hayati önem taşımaktadır.
Son dönemde gündeme gelen 11. Yargı Paketi, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin haklarını hedef alan maddeler içerdiği için toplumdan büyük tepki görmüş; bunun sonucunda bazı ayrımcı düzenlemeler geri çekilmiştir.
Ancak biliyoruz ki haklarımıza ve yaşamlarımıza yönelik tehdit ortadan kalkmış değildir.
Kadına yönelik şiddet özel bir mesele değil, toplumsal ve politik bir sorundur.
Kadınların medeni haklarına, nafaka hakkına, özgürlüklerine yönelik hiçbir meşrulaştırılamaz.
Gerici politika ve uygulamalar kadınların hayatını daraltmakta; laik ve eşit yurttaşlık ilkesini hedef almaktadır.
Toplumu kutuplaştıran ve nefret siyasetine alan açan söylemler bu ülkenin kadınlarına yönelmiş doğrudan bir tehdittir.
Değerli Arkadaşlar,
Rakamlar ortadadır.
ILO verileri, kadınların iş yaşamında çok yönlü eşitsizliklere maruz kaldığını açık biçimde ortaya koymaktadır.
Kadınların ve LGBTİ+ bireylerin güvenceli ve eşit çalışma koşullarına ulaşabilmesi için Türkiye’nin ILO’nun 190 sayılı “İşyerinde Şiddet ve Taciz Sözleşmesi”ni derhal onaylaması gerekmektedir.
Eşit işe eşit ücret, kreş hakkı, toplumsal cinsiyet temelli ücret farklarının ortadan kaldırılması ve sendikal örgütlenme özgürlüğünün güvence altına alınması; kadınların hem istihdamda hem de kamusal yaşamda eşit temsil edilebilmesinin temel koşullarıdır.
Bu saldırıların bir diğer ayağı iktidarın “Aile Yılı” adı altında yürüttüğü politik çerçevedir.
Aile Yılı kapsamı genişletilerek kadınların bireysel haklarını, özgürlüklerini ve toplumsal varlığını aile kurumu içinde yeniden tanımlamayı hedefleyen uygulamalar devreye sokulmaktadır.
Kadınları bakım emeğine mahkûm eden, istihdamdan uzaklaştıran, boşanmayı zorlaştıran, şiddeti yok sayan bu yaklaşım; ataerkil aile yapısının ve onu düzenli üreten neoliberal düzenin ihtiyaçlarına göre şekillendirmektedir.
Aile adı altında haklarımızın daraltılmasına, özgürlüklerimizin kısıtlanmasına ve yaşamlarımızın denetlenmesine izin vermeyeceğiz!
Biz mühendis, mimar ve şehir plancısı kadınlar da ne yazık ki bu düzenin yarattığı eşitsizlikten payımızı fazlasıyla almaktayız.
Meslek alanlarımızda türlü ayrımcılıklarla karşı karşıyayız:
İşyerlerinde mobbing, taciz, ücret eşitsizliği, esnek ve güvencesiz çalışma, yönetim kademelerinden dışlanma; kadınların karşılaştığı yapısal sorunların başında gelmektedir.
Bakım yükünün kadınların sırtına bırakılması ise hem çalışma yaşamını hem toplumsal eşitliği derinden zedelemektedir.
Bu tablo, kadınların iş yaşamında ve kamusal alanda maruz kaldığı eşitsizliklerin yalnızca ekonomik ve sosyal koşullardan ibaret olmadığını; aynı zamanda ideolojik ve siyasal saldırılarla pekiştirildiğini göstermektedir.
Kadın emeğini ucuzlaştıran, özgürlüğünü daraltan, eşit yurttaşlık hakkını yok sayan bu saldırılar; ülkeyi adım adım gerici bir karanlığa sürüklemektedir.
İşte bu nedenle, her türlü gerici saldırı ve faşizan politika karşısında yaşamlarımızın en temel güvencesi olan laikliği ısrarla savunacağız.
Ve bir kere daha haykırıyoruz:
Kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı sıfır tolerans istiyoruz.
- İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesini ve etkin uygulanmasını talep ediyoruz.
- 6284 sayılı yasanın budanmasına yönelik her girişimin karşısında olacağız.
- Medeni Kanun’u zayıflatmaya yönelik her türlü müdahaleyi reddediyoruz.
- Gerici saldırılara karşı laikliği, eşit yurttaşlık ilkesini ve kadınların özgürlüğünü savunuyoruz.
- Meslek alanlarımızda eşit temsil, güvenceli çalışma ve tacizden arındırılmış işyerleri istiyoruz.
- ILO 190’ın onaylanması, eşit işe eşit ücret ve kreş hakkının güvence altına alınması kadınların temel talebidir.
Bilinmelidir ki:
Yaşamlarımıza, emeğimize, geleceğimize sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Eşitlikten, özgürlükten, kazanılmış haklarımızdan vazgeçmiyoruz.
Gerici karanlığı kabul etmiyoruz; laik, eşitlikçi, özgür bir ülke istiyoruz.
Birlikte, omuz omuza direniyoruz. Kadınların korkmadan yaşadığı bir ülke istiyoruz.
Yaşamak istiyoruz: adil, eşit, özgür ve korkusuz.
Kadınların özgürlüğü olmadan toplumun özgürleşmesi mümkün değildir.
Emeğin özgürleşmediği yerde hiçbir yurttaşın geleceği güvende değildir.
KADIN DAYANIŞMASI YAŞATIR!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
YAŞASIN TMMOB KADIN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ!
YAŞASIN TMMOB!


