TMMOB MARDİN İKK: MECLİS'TE ACELE İLE GEÇİRİLMEK İSTENEN BU YASA, TOPLUMDAN KAÇIRILMIŞ BİR TALAN PLANIDIR!

24.06.2025

Aralarında TMMOB Mardin İl Koordinasyon Kurulu'nun da bulunduğu Mardin Emek ve Demokrasi Platformu, 23 Haziran 2025 tarihinde "Meclis'te Acele ile Geçirilmek İstenen Bu Yasa, Toplumdan Kaçırılmış Bir Talan Planıdır!" başlıklı bir basın açıklaması yaptı.

Açıklama şöyle:

16 Haziran’da kamuoyunda hiçbir gerçek tartışma yapılmadan, acele ile  Meclis’e sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, yalnızca içeriğiyle değil, hazırlanış ve sunuluş biçimiyle de açıkça göstermektedir ki : Bu yasa, halktan değil; sermayeden yana yazılmıştır.

İktidar, Meclis’in işleyişini hiçe sayarak bu kapsamlı düzenlemeyi yalnızca 3 gün içinde, 19 Haziran’da komisyon gündemine almıştır. Üstelik komisyon toplantısı, 26 saat boyunca aralıksız sürdürülerek, tasarının kamuoyundan kaçırılması ve jet hızıyla yasalaştırılması için adeta bir demokrasi dışı oldu bittiye dönüştürülmüştür.

Yasa tasarısından doğrudan etkilenecek köylülerin, üreticilerin ve emekçilerin anti demokratik bir biçimde komisyon görüşmelerine alınmayarak Meclis’in kapısından çevrilmesine rağmen, 4 saatlik kararlı bir direnişle seslerini duyurmayı başaran, talanın değil toprağın, şirketlerin değil doğanın ve geleceğimizin yanında duran tüm yaşam savunucularını buradan saygı ve direnişle selamlıyoruz.

Bu mücadele, yalnızca bir bölgenin değil, Türkiye'nin dört bir yanındaki tüm yaşam alanlarının, tüm halkın, tüm emekçilerin mücadelesidir. Türkiye’nin dört bir yanında süren ekoloji ve yaşam mücadelesini selamlıyoruz.

Kaz Dağları’nda altın madenine, Akbelen’de termik santrale, İkizdere’de taş ocağına, Munzur’da barajlara, Aydın’da JES projelerine, Erzincan’da siyanürlü madenciliğe, Cudi’de sessizce yanmaya terkedilen ormanlar için siper olanları, Mardin’de GES’lere karşı mücadelen eden köylüleri, Artvin Cerattepe’de doğa talanına karşı direnen  köylüleri, yurttaşları, meslek örgütlerini ve yaşam savunucularını yürekten selamlıyoruz.

Onların direnişi, yalnızca bir bölgenin doğasını değil; hepimizin ortak geleceğini koruyor. Bu mücadeleleriyle, dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyor, bu yasaya karşı duruşumuzu onların direncinden güç alarak büyütüyoruz.

YASA TEKLİFİ NE GETİRİYOR, NEYİ GÖTÜRÜYOR?

Yüzeyde “yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açmak” amacıyla hazırlandığı söylenen bu yasa teklifi, gerçekte doğanın, tarımın ve kırsal yaşamın topyekûn tasfiyesini hedefleyen bir yağma planıdır. Zeytincilik Kanunu’ndan Mera Kanunu’na, Çevre Kanunu’ndan Elektrik Piyasası Kanunu’na kadar pek çok düzenleme, şirketlerin lehine olacak şekilde yeniden yazılmıştır.

  • Zeytinlikler “taşınabilir” sayılarak maden ve enerji projelerine açılmak istenmektedir.
  • Mera alanlarının “kamu yararı” bahanesiyle özel yatırımlara tahsisi kolaylaştırılmaktadır.
  • ÇED süreçleri etkisizleştirilerek,  kurumların sessizliği “olumlu görüş” sayılmaktadır.
  • Kaçak tesislere af getirilmekte, izinsiz yatırımlar yasallaştırılmaktadır.
  • MAPEG’e olağanüstü yetkiler tanınmakta, bürokratik denetim mekanizmaları by-pass edilmektedir.
  • Kurulacak yeni bir “Üst Kurul” eliyle, Cumhurbaşkanlığı nezdinde tüm süreçler merkezileştirilmektedir.
  • Maden sahalarında ki Rehabilitasyon zorunluğunun şirketler üzerindeki baskısı azaltılmaktadır.

Bu düzenleme yasalaşırsa mevcut alanlarda ki tahribat daha da artacak. Yeni ruhsatlar çok kolay verilecek. Ormanlar, Meralar, Tarım alanları, Yer altı su varlıkları yani bütün doğa , kamu yararı adı altında sermayeye devredilecektir. Hukuksuz projelere izin verilecek, denetimsizlik kalıcı hale gelecektir. Bu yasa, teknik bir düzenleme değildir. Doğayı sermayeye teslim eden, halkın söz hakkını yok sayan otoriter bir tahakküm planıdır.

Bütün bu düzenlemelerin yanı sıra, bu yasa tasarısında ilk defa yapılan bir uygulama ile tüm doğal varlıklarımız büyük bir tehdit altında. Zaten hukuksuz ve yasa tanımaz bir şekilde doğanın talanına yol açanlar, Kürdistan’da güvenlik gerekçesi ile ormanların yanmasına göz yumanlar, ekosistemi tahrip edenler, ülkenin batısında maden sahaları genişlesin diye diye verimli arazilerin, sahiplerinin elinden hukuksuzca alanlar, şimdi torba yasa ile bunu meşrulaştırmak istiyor.  Takipsizlik ve denetimsizliğin yasalaştırılması ile sermayedarlar ellerini sıvazlarken, yerel halkın zor durumda kalmasına ve doğanın ekosisteminin bozulmasına hatta tahribatına göz yumuluyor.

Yasa tasarısındaki Geçici Madde ile 36.000 hektarlık orman ve tarım alanı, koordinat oyunlarıyla maden şirketlerine peşkeş çekilmektedir. Bu alanlardaki zeytinliklerin taşınması ya da başka yerde “yeniden kurulması” gibi bilim dışı ve gerçek dışı iddialarla yüz binlerce ağacın kesilmesine zemin hazırlanmaktadır. Oysa sadece bir bölgedeki santral yatırımı için yok edilmek istenen zeytin ağaçlarının sayısı 800.000’in üzerindedir. Bu rakam bile yasanın arkasındaki sermaye çıkarlarını ve doğa düşmanlığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bugün bu yasa yalnızca Batı’daki büyük zeytinlik alanlarını değil, Mezopotamya’da binlerce yıldır varlığını sürdüren, halkların kültürü ve geçim kaynağı haline gelen zeytinlikleri ve bahçeleri de tehdit etmektedir. Mardin’in Derik ilçesinde, yüzlerce ailenin geçimini sağladığı zeytinlikler, bu yasanın uygulanması hâlinde enerji şirketlerinin denetimine geçebilir. Toprağın hafızası, bin yıllık üretim kültürü ve birlikte yaşama iradesi yok sayılmaktadır. Zeytinlikleri "taşınabilir" olarak görmek, yalnızca ekolojik bir cinayet değil, aynı zamanda bu coğrafyada halkların ortak yaşamını sürdüren kültürel bir mirasın da gaspıdır. Bu yasa, Derik’in zeytinleriyle birlikte Mezopotamya’nın tüm yeşiline ve direncine göz dikmektedir.

Bu yasa, tarım alanlarının enerji ve maden şirketlerinin ihtiyacına göre "yeniden düzenlenmesini" değil, tümüyle yok edilmesini hedeflemektedir.

GERÇEK ENERJİ POLİTİKASI NEYİ GEREKTİRİR?

Enerji politikaları, yalnızca megavat üretmekle değil; toplumun geleceğini, doğanın sürekliliğini ve halkın geçim varlıklarını nasıl etkilediğiyle değerlendirilmelidir. Bu çerçevede bir ülke için hem enerji hem de tarım stratejik ve vazgeçilemez sektörlerdir. Ancak bu iki alan, birbirini yok ederek değil; bilimsel, planlı ve toplumsal dengeyle bir arada var olabilir. Tarım, yalnızca gıda üretimi değil; güvenliğimizin, kültürel hafızamızın ve kırsal yaşamın temelidir. Madencilik ise doğası gereği sınırlı, denetimli ve kamu yararını önceleyen bir yapıda olmalıdır. Bugün önerilen yasa, madenciliği halkın ve doğanın önüne geçiren bir araç haline getirmektedir. Bu, yalnızca ekolojik değil; toplumsal bir yıkımdır.

Enerji üretimi halk içinse, o halkın geçim kaynağı yok edilerek yapılamaz.
Doğayı yok ederek “temiz enerji” olmaz!  Zeytinliği sökerek sürdürülebilirlik kurulamaz!

TALEPLERİMİZ VE MÜCADELE ÇAĞRIMIZ

Bizler, bu yasa teklifinin yalnızca doğaya değil; emeğe, halkın yaşamına ve toplumsal barışa da bir tehdit olduğunun farkındayız. Bu nedenle:

  • Yasa teklifi derhal geri çekilmelidir.
  • Yaşam alanları enerji yatırımlarına kapatılmalı, anayasal güvence güçlendirilmelidir.
  • ÇED süreçleri bağımsızlaştırılmalı, halkın katılımı sağlanmalıdır.
  • Kaçak yatırımlara getirilen aflar iptal edilmelidir.
  • Enerji politikaları kamusal, demokratik ve doğayla uyumlu şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
  • Ve en önemlisi: Fosil yakıt bağımlılığı terk edilmeli, adil ve ekolojik bir enerji geçiş planı oluşturulmalıdır.

Bu yasaya olan tepkimiz yalnızca bir enerji meselesi değil; bir demokrasi, bir eşitlik ve bir gelecek meselesidir.

Meclis üyelerine sesleniyoruz:

Bu ülkenin doğasını, köylüsünü, işçisini yok edecek bir yasaya evet demek; bu suça ortak olmaktır.

Tüm kamuoyuna sesleniyoruz:

Bu yasa geçerse yalnızca zeytin değil; gelecek de kararacaktır. Bu yüzden dur demek zorundayız.

Yaşasın halkın birleşik mücadelesi!

-Destên xwe yên qirêj ji ser xwezayê vekişînin!
-Kirli ellerinizi doğanın üzerinden çekin!
-Em bêdeng namînin!
-Sessiz kalmayacağız!
-Em razî nabin!
-Razı olmayacağız!
-Bijî xweza!
-Yaşasın doğa!

Mardin Emek ve Demokrasi Platformu