KAMUSAL KAYNAKLARIMIZIN VE HAKLARIMIZIN KORUNMASINDA BİRLİĞİMİZİN ÖNEMİ
Sunuş
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kamu Kurumu niteliğinde bir meslek örgütüdür. Birliğimiz, meslek mensuplarımızın hak ve yetkileri kadar, toplumun genel çıkarlarının korunması için de çalışmakla yükümlüdür.
Birliğimizin kuruluşunu ilan eden 1954 tarihli Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu, bizlere kamu ve ülke çıkarları için gerekli gördüğü bütün girişim ve faaliyetlerde bulunma sorumluluğunu vermiştir.
Kuruluş kanunumuzun bizlere vermiş olduğu bu kamusal sorumluluk, 1961 Anayasası’yla birlikte Anayasal bir statüye kavuşmuştur. Bu anayasal statü, halen yürürlükte olan Anayasamızın 135. Maddesi’nde de korunmuştur.
Anayasaya göre Birliğimiz, meslektaşlarımızın ortak ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel (kamusal) menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumakla yetkilidir.
Anayasada ve yasada açık biçimde yer aldığı gibi, Birliğimiz görev ve sorumlulukları, sadece üyelerimizin sicil kayıtlarının tutulması ve mesleki faaliyetlerinin düzenlenmesi ile sınırlı değil, ülkemizin, mesleğimizin ve halkımızın ortak çıkarına ilişkin her konuda kamu adına faaliyet yürütülmesini gerektirecek kadar geniştir. Birbiriyle yakından bağlantılı bu ikili doğayı kavramadan, TMMOB’nin ülkemiz ve mesleğimiz açısından önemini anlamak mümkün değildir.
Birliğimiz, kuruluşundan bu yana, mesleki ve toplumsal konulara bu kamusal sorumluluk ve bilinçle yaklaşmaktadır. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren ülkenin içinde bulunduğu durum ve halkın sorunlarıyla çok daha yakın bir bağ kuran birliğimiz, toplumun genel çıkarlarını önceleyen kamusal yönünü çok daha öne çıkarmıştır.
TMMOB’nin uzun yıllardan bu yana siyasal iktidarların hedefinde olmasının temel nedeni, sahip olduğu bu kamusal nitelik ve toplumcu mücadele çizgisidir.
İktidara geldikleri andan itibaren hükümet gücünü sınırsız biçimde kullanma arzusunda olan hükümetler karşısında, Birliğimizin ülke varlıklarını ve toplumun genel çıkarlarını koruması, hükümetleri ve yandaşlarını rahatsız etmektedir. Bilinmelidir ki, iktidarların gündelik siyasal menfaatleri için hayata geçirmek istedikleri proje ve uygulamaların bilime, doğaya ve kamusal çıkara uygunluğu konusunda toplum adına denetlemek birliğimizin ve tüm meslek örgütlerinin anayasal sorumluluğudur.
Birliğimiz, siyasal iktidarların ölçüsüz güç ve yetkilerine karşı sadece ülke varlıklarının ve toplumsal çıkarın değil, aynı zamanda meslektaşlarımızın da koruyucusu durumundadır. Üyelerimiz mesleklerini icra ederken iktidarın ideolojik dayatmalarına ve siyasal baskılarına maruz kalmıyorsa eğer, bu durum, birliğimizin siyasal iktidarlardan bağımsız duruşu ve statüsü sayesindedir.
Birliğimiz, meslek alanımızdaki tüm faaliyetlerin mesleki dayanışma ilişkileri esasına bağlı olarak sürdürülmesinin güvencesidir. Meslek alanımızdaki dayanışma ilişkisini ve kamusal denetimi ortadan kaldırarak tümüyle rekabete dayalı bir sistem kurmak, ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının acımasız piyasa koşulları altında çok uluslu şirketlerin ve ulusal tekellerin boyunduruğu altında ezilmesine neden olacaktır. Birliğimiz kurulduğu günden bu yana mesleğin her alanında, mesleki kariyerin her aşamasında rekabete karşı dayanışmanın, piyasaya karşı kamusal yaklaşımın, bireysel keyfiyete karşı ortak kararların savunucusu ve güvencesi olmuştur.
1980’li yıllardan itibaren ülkemizde uygulanmaya başlayan neoliberal politikaların temel amacı, kamusal olan her şeyi ortadan kaldırarak gündelik hayatlarımızın tamamını piyasalaştırmaktır. Özelleştirme, kuralsızlaştırma ve ticarileştirme uygulamalarıyla ilerleyen bu süreç, halkın ortak varlıklarını, değerlerini, haklarını ve çıkarlarını tamamen yok etme mantığıyla işlemektedir.
İktidara geldiği günden bu yana neoliberal politikaların en azılı uygulayıcısı olan AKP, toplumsal zenginliğimizi ve ortak değerlerimizi hedef alan bu politikalara karşı tutum alan tüm kesimleri, baskı ve zor yoluyla sindirmek istiyor. AKP, kendi dünya görüşünü topluma dayatabilmek, ülke varlıklarını tümüyle kontrol altına alabilmek ve siyasal geleceğini garanti altına alabilmek için halkı yalnızlaştırmayı, güçsüzleştirmeyi ve kendine bağımlı kılmayı amaçlıyor.
AKP’nin TMMOB’yi hedef almasının altında yatan temel neden, birliğimizin örgütlü yapısı, kamusal niteliği ve toplumcu mücadele anlayışıdır. AKP, bayraktarlığını yaptığı özelleştirmeci, piyasacı ve muhafazakâr ideoloji karşısında engel olarak gördüğü için birliğimizi hedef almaktadır. Kendisinden önceki tüm baskıcı rejimler gibi, toplumsal farklılıkları görmezden gelerek, kendi dünya görüşünü tüm topluma zor ve şiddet yoluyla dayatmak istemektedir.
Artık herkesin hemfikir olduğu bir gerçek var ki, AKP, toplumu bölen, farklı toplumsal kesimleri birbirine karşı kışkırtan bir siyaset tarzı sürdürmektedir. Ülkenin toplumsal bütünlüğünü tehdit eden bu siyaset tarzı, toplumsal sorunlara kapsayıcı çözümler bulmak yerine, yandaş medya ve iktidar gücü kullanılarak “düşman” olarak tanımlanan kesimlerin ortadan kaldırılmasına dayanmaktadır.
tek adam rejimi, sadece yürütme gücünü tek kişide toplanması değil aynı zamanda devletin tüm unsurlarının, sendikaların, meslek örgütlerinin, basın yayın organlarının ve hatta sivil toplum kuruluşlarının tek adamın kontrolü altına girmesi anlamına gelmektedir.
AKP açık biçimde parti devleti inşa etmeye çalışmakta, kamusal olan ne varsa parti teşkilatının parçası haline getirmek istemektedir. Ne yazık ki AKP siyasal gücünü kullanarak hâlihazırda toplumun geniş bir kesimini etkisiz hale getirmiş ve farklı biçimlerde kendisine tâbi kılmıştır. Demokratik gelenekleri ve üye yapısı nedeniyle kendisine tabi kılamadığı yapıları ise tehditle, zorla ve hukuk dışı yollarla etkisiz kılmak istemektedir.
Meslek örgütlerinin yönetimlerinin nasıl oluşacağı kendi yasalarında açık biçimde düzenlenmiştir. Her üyemiz, bu seçim süreçlerinde yer alarak birlik politikalarının ve yönetim kurullarının belirlenmesinde söz sahibi olmaktadır. Herkesin özgürce katıldığı demokratik seçimlerle de yönetim kurulları belirlenmektedir. Bugüne kadar üyeler nezdinde hiçbir inandırıcılığı olmadığı için genel kurullar sürecinde başarı kazanamayanların antidemokratik yöntemlerle Birliğimizi etkisizleştirmeye çalışması, AKP’nin demokrasiye ve seçmen iradesine yaklaşımının aynasıdır. AKP’nin bu saldırısı sadece meslek örgütlerine değil, aslında demokrasiye ve hukuk düzenine yönelen bir saldırıdır. AKP’nin demokrasiyi, hukuku ve kamusal varlığımızı çiğnemesine izin vermeyeceğiz.