TMMOB 47. DÖNEM II. DANIŞMA KURULU ANKARA'DA TOPLANDI

21.10.2023

TMMOB 47. Dönem II. Danışma Kurulu Toplantısı, 21 Ekim 2023 tarihinde "Boşuna mı Okuduk? Boşuna Okumadık!" sloganıyla, "Bilgilendirme ve genel durum değerlendirmesi ve "Boşuna mı Okuduk" Kampanyası ve yürütülecek çalışmalar" gündemiyle Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.

300'ün üzerinde Danışma Kurulu Üyesi'nin katılımıyla gerçekleştirilen TMMOB 47. Dönem II. Danışma Kurulu Toplantısı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması ile başladı. Ardından  TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, TMMOB'nin önceki danışma kurulu toplantısı sonrası çalışmaları konusunda bilgilendirme sunumunu gerçekleştirdi.

TMMOB Çalışmaları Sunumu ardından danışma kurulu üyeleri söz alarak toplantıya katkı sağladı. Sırasıyla; Tevfik Peker, Yavuz Önen, Kaya Güvenç, Seyfettin Avcı, Mehmet Soğancı, Alican Çetinkaya, Ali Ekber Çakar, Hasan Aksungur, Murat Kapıkıran, Yaşar Üzümcü, Şirin Rodoplu, Cem Nuri Aldaş, Engin Fırat, İbrahim Yücesoy, Hüseyin Alan, Aykut Akdemir, Görkem Acar, Şerefhan Aydın, Ayhan Erdoğan, Füsun Sümer, Seyit Ali Korkmaz, Zeki Oymak, Erol Özkan, Hüseyin Karahan, Özer Akkuş ve Yunus Yener birer konuşma yaptılar.

Danışma Kurulu Toplantısında saat 12.30'da "Boşuna Okumadık! Mesleğimiz, Ülkemiz Ve Geleceğimiz İçin Buradayız!" başlıklı kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklama için tıklayınız!

Son olarak Başkan Koramaz Kurul toplantısını kapattı.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması şöyle:

Sayın Başkanlarım,
Sayın Onur ve Denetleme Kurulları Üyeleri,
Birlik ve Odalarımızın Sayın Yöneticileri,
Değerli Meslektaşlarım,

Birliğimizin 47. Çalışma döneminin ikinci Danışma Kurulu toplantısına hepiniz hoş geldiniz. TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi dostlukla selamlıyorum.

Bizler, bu coğrafyanın insanları, yalnızca ülkemizin değil, bölge  halklarının sorunlarıyla da iç içe yaşıyoruz.

Toprakları İsrail tarafından işgal altında tutulan Filistinlilerin maruz kaldığı sistematik zulüm ve baskı yıllardır devam ediyor.

Hepimizin utançla, üzüntüyle takip ettiği gibi Filistin ’de yüzyılın en büyük katliamlarından biri gerçekleşiyor.

Bir halk, adeta soykırıma uğruyor ve neredeyse tüm dünya sessizliğini koruyor.

Geçtiğimiz günlerde gözlerini hırs ve kan bürümüş, savaş sevdalıları, bir hastaneyi bombalayarak 500’den fazla insanı katletti. Tüm dünya bu katliama sessiz kaldı.

Şunu söylemekten asla çekinmemeliyiz: bu  katliamları yapanlar  kadar, sessiz kalanlarda, göz yumanlar da suçludur.

Şunu iyi biliyoruz ki; Filistin meselesi aynı zamanda emperyalizm meselesidir. Birliğimiz her zaman, her durumda barıştan, özgürlükten, dayanışmadan yana olmuş ve anti emperyalist tavrını cesaretle ortaya koymuştur.

Bu nedenle ısrarla bir kere daha söylüyoruz; TMMOB, Filistin halkının yanındadır. Bu emperyalist soykırımcı savaş derhal son bulmalıdır.

Dünden bugüne Filistin’i bombalayan uçakların pilotlarının çoğu eğitimlerini Türkiye’de yapmaktadır.

Buradan iktidara bir kez daha sesleniyorum.  İsrail ile ekonomik, askeri, istihbari tüm ikili anlaşmalar iptal edilmelidir.

Ülkemizdeki tüm Amerikan üsleri kapatılmalıdır. İkiyüzlü politikalara son verilmelidir.

Değerli Arkadaşlar,

Türkiye ve bölge halklarının başından savaşlar, felaketler eksik olmuyor. Biliyorsunuz, bundan tam 8 ay önce büyük bir felaket yaşadık.

6 Şubat’ta kısa bir arayla yaşanan depremler sonucu 15 milyondan fazla kişinin yaşadığı 11 kentimizde onbinlerce yurttaşımız hayatını kaybetti, 35 bin 964 bina deprem anında yıkıldı.

Şehirlerimizin ve binalarımızın depreme hazır olmaması, devletin sağlıklı işleyen bir afet-acil durum yönetimi planı olmaması yaşanan afeti toplumsal bir trajediye dönüştürdü.

Acımız da öfkemiz de hala çok taze…

TMMOB ve bağlı odalarının, önemi belki de en çok bu gibi anlarda fark ediliyor.

Herkes biliyor ki, TMMOB’nin raporları ve önerileri dikkate alınsaydı, mühendislik, mimarlık ve plancılık hizmetleri bir prosedür haline getirilmeseydi, kentleşme ve barınma politikaları kamucu bir anlayışla oluşturulsaydı, TMMOB ve bağlı Odaları yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinden dışlanmasaydı yaşadığımız acıların boyutu bu düzeyde olmazdı.

6 Ekimde, depremin 8. Ayında depremzedelerle dayanışmak, meslektaşlarımızın ve örgütümüzün sesini duyurmak için yönetim kurulu üyelerimiz ve odalarımızın yöneticileri ile birlikte Hatay’daydık. 

Aradan geçen 8 aya rağmen eğitim, sağlık, güvenlik gibi alanlarda yaşanan yetersizliklerin yanı sıra, barınma, içme suyu, kullanma suyu, gıdaya erişim, gibi insani ihtiyaçlara yönelik en temel problemlerin bile hala devam ettiğini ve depremzedelerin acılar içerisinde yaşadığını görmek hepimizi bir kez daha kahretti.

Evet arkadaşlar, bu ağır ve yıkıcı dönem nedeniyle birinci danışma kurulu toplantımızı ne yazık ki yüz yüze yapamamıştık.

O dönem, depremin izleri henüz tazeyken, hem Danışma Kurulu üyelerimizin bir kısmı bölgedeki yardım ve hasar tespit çalışmalarında bulunduğu için, hem de Ankara’daki konaklama yerlerinin önemli bir bölümü depremzedelere tahsis edildiği için Danışma Kurulumuzu çevrimiçi olarak toplamayı uygun bulmuştuk.

Ben burada bu vesileyle, hiç çekinmeden taşın altına elini koyan, mesleğinin tüm gerekliliklerini sırtlayan ve yüreğindeki insan sevgisi ve yurtseverliğiyle halkının yanında olan tüm meslektaşlarımıza, birimlerimize, il koordinasyon kurullarımıza ve oda merkezlerine bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Bizim ülkemizde emeğiyle geçinmek de emek ve demokrasi mücadelesi vermek de hep zordur…

Haklarımız için, geleceğimiz için mücadele etmek demek, çoğu zaman yaşamımızla sınanmak demektir.

Bunun en yakın örneğini Gezi’de gördük… Arkadaşlarımız en ağır cezalara çarptırıldı. Adeta esir alındı. Ne için?

Mesleklerinin gerekliliklerini yaptıkları için. Ülkelerinin talan edilmesine müsaade etmedikleri için.

Taksim Meydanı’na ve Gezi Parkı’na sahip çıktıkları için. Konuyu mahkemelere taşıdıkları için. İktidarın rant projelerini teşhir ettikleri için.

İktidarın isteği doğrultusunda kurgulanan bu hukuk dışı davanın sonucunda, yalnızca TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, Hakan Atalay ve Yiğit Ali Ekmekçi serbest bırakıldı.

Aklımız haksızca zapt edilen arkadaşlarımızda… Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odası’nın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da bulunduğu arkadaşlarımız en ağır cezalara mahkum edildi.

Biliyoruz ki bu karar, sadece arkadaşlarımıza yönelik değildir. Bu karar, 2013 Mayıs-Haziran aylarında iktidarı sarsıp korkutan milyonlara yöneliktir; milyonlarca insanın demokratik hak kullanımlarını cezalandırmaya, barışçıl ve demokratik istemleri bastırmaya,  siyasallaşmış yargı eliyle tüm ülke halkını sindimeye susturmaya yöneliktir.

Ve elbette hepimiz biliyoruz ki, bu karar iktidarın yıllardır her fırsatta saldırdığı TMMOB ve bağlı odalarının toplumcu çizgisine ve onurlu mücadele geleneğine yöneliktir.

Attığı her hukuksuz adımda karşısında gördüğü mesleki bilgisini halktan yanan kullanan toplumcu mühendis, mimar ve  şehir plancılarına yöneliktir

Ancak şunu unutmasınlar; bu ülke sahipsiz değildir. Gezi bu ülkenin yarınlarına sahip çıkan, hakları ve geleceği için mücadele eden, AKP’nin her tarafımızı saran gerici politikalarına itiraz eden milyonların sesidir. Bu sesi ne hapsedebilirsiniz ne durdurabilirsiniz! Biz buradayız…

Dün olduğu gibi bugün de TMMOB ve bağlı Odaları olarak, mesleki ve teknik bilgimizi halkın yararına kullanmaya devam edeceğiz, arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız ve bu ülkenin en görkemli halk hareketi olan Gezi’ye sahip çıkmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Değerli Arkadaşalar,

Başta da söyledim ağır bir kış geçirdik… Ölümle, yoksullukla, açlıkla sınandığımız bir dönemden geçtik, geçmeye de devam ediyoruz.

Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimlerini atlattık.

Adil koşullarda yapılmış olsaydı farklı sonuçlar alınabilecek olan seçimler sonrasında, 21 yıldır adım adım inşa edilen karşı devrimci, siyasal İslamcı tek adam rejimi, iyice kurumsallaştı, kök saldı. Cumhuriyet tarihinin en gerici meclisi profili oluştu.  

AKP’nin yıllardır topluma dayattığı milliyetçi-muhafazakar ideolojik saldırıya hapsolmuş , piyasacı, ırkçı gerici politikaların yıkıcı sonuçlarının neredeyse hiç dillendirilmediği, sağcı söylemlerin birbiriyle yarıştıldığı bir seçim atmosferinde “Beni patates soğana kurban etmeyin” diyen Erdoğan ideolojik-kültürel, dinsel ve milliyetçi saiklerle seçmenin yarısının oyunu alarak birkez daha Cumhurbaşkanı seçildi.

Sevgili Arkadaşlar,

Öncesi de var ama AKP 21 yıl boyunca uyguladığı politikalarla, toplumsal hayatı dinci, gerici, Türk-İslam sentezi dünya görüşü çerçevesinde düzenlemeyi,   kendisine her koşulda oy verecek  yolsuzlukları, ülke kaynaklarının peşkeş çekilmesini, iş cinayetlerini, ırkçı-gerici politikaları sorgulamayacak itaatkar ve kanaatkar bir seçmen kitlesi yaratmayı ve devleti bir parti devleti haline getirmeyi  başardı.

Burada açık konuşmakta fayda var. Aradan geçen 21 yıl sonucunda bugün AKP iktidarını bu denli tehlikeli hale getiren şey, toplumsal muhalefetin dağınıklığından, parçalı yapısından başkası değildi.

Hatırlayacaksınız kimileri AKP’nin 2003-2005 yılları arasındaki Avrupa Birliği uyum yasalarını, neoliberal dönüşüm programını hayata geçirdiği dönemde “Batılılaşıyoruz” diyerek AKP’ye destek verdi.

Kimileri 2007 yılında Gülen cemaati ve AKP işbirliğiyle yürütülen davalar sürecinde “derin devlet tasfiye ediliyor” diyerek AKP’ye destek verdi.

Kimileri 2010 referandumunda “12 Eylül Darbesiyle hesaplaşılıyor” diyerek AKP’ye destek verdi.

Kimileri laiklik karşıtı gerici uygulamalara sessiz kalarak, kimileri toplumsal muhalefetin bastırılmasına göz yumarak, kimileri yayılmacı dış politikaları alkışlayarak, kimileri Kürt Sorununda şiddet politikalarını haklı görerek, kimileri muhalif belediyelere kayyum atanmasına, muhalif siyasetçilerin hapse atılmasına göz yumarak AKP’nin bu günlere kadar gelmesine neden oldu.

Aynı yanlış tutum son seçim döneminde de devam etti.

Ana muhalefet partisinin, örneğin 1970’li yıllardaki “toprak işleyenin, su kullananın”, “bozuk düzen değişmeli” vb. halkçı yaklaşımlarından çok uzak bir şekilde, neoliberal politikaları “sosyal piyasa ekonomisi” söylemiyle olumlayan yaklaşımı ve dinselleştirmeye hizmet edecek yönelimlere girmesi, laikliğin artık sözünün bile edilmemesi de seçim sonuçlarında etkili oldu.

Yine Türkiye demokrasisinin başlıca sorunlarından biri olan Kürt sorununu, yasal bir partiyi ve ona oy veren milyonlarca yurttaşı terör ile eşitleyen kara propagandalara karşı başta ana muhalefet partisinin çekinik yaklaşımları da, toplumu kutuplaştırarak oylarını konsolide eden iktidarın ekmeğine yağ sürdü.

Sevgili Arkadaşlar,

Tüm bu olumsuz koşullara,  uygulanan baskı ve kara propaganda yöntemlerine rağmen seçmenlerin neredeyse yarısı, siyasal islamcı, tek adam rejimine karşı değişimden ve demokrasiden yana oy kullandı. İradesini korkusuzca ortaya koydu.

Bu kesimlerin iradesi ve talepleri yok sayılarak ne ülke yönetilebilir ne de muhalefet yürütülebilir.

Bizler sandıkta güçlü biçimde yan yana gelen bu birlikteliği büyütmek için çalışmaya devam edeceğiz.

İktidarın ekonomik ve sosyal açılardan ülkemizi, halkımızı felaketlere sürükleyen politikalarına, siyasal İslamcı, totaliter baskı rejimine karşı, emek ve demokrasi güçlerinin en geniş birlikteliğinin sağlanması için çaba sarfetmeyi sürdüreceğiz.

Bizim çabamız, geleceğimizi birlikte, kendi alın terimizle kurmak içindir.

Sevgili Arkadaşlar,

 Önümüzde en az genel seçimler kadar önemli, en az genel seçimler kadar kritik bir yerel seçim süreci duruyor.

Yerel seçimlerde de iktidar blokunun güç kazanması, halkımızın ve bizlerin üzerindeki baskının ve zorun daha da artması anlamına gelecektir.

Bu süreçte AKP rejiminin geriletilmesi için bizlere yine büyük bir görev düşüyor.

Yaşam alanlarımızın, yaşam hakkımızın elimizden parça parça alınmasına seyirci kalamayız.

Bu yüzden geçtiğimiz seçim döneminde olduğu gibi görüşlerimizi, emekten, halktan yana tavrımızı ortaya koymaktan çekinmeyeceğiz.

TMMOB’nin yerel yönetimlere bakışını ve toplumcu anlayışını İl Koordinasyon Kurullarımız aracılığıyla düzenlediğimiz Kent Sempozyumları ile geliştirerek tüm ilgililere ve kamuoyuna aktarmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz.

Tek adam rejiminin geriletilmesi için mücadele yolu bizler için akıldan, bilimden ve emekten geçiyor.

 Bu yüzden her merkezi ve yerel seçimden önce yayınladığımız gibi bu yerel seçim öncesinde de yayınlayacağımız seçim bildirgemiz ile TMMOB’nin, mühendis, mimar ve plancıların yurtsever çizgisini, yerel yönetimlere dair kamucu yaklaşımlarımızı kamuoyu paylaşacağız.

Biliyorsunuz yerel seçimler dönemi ile odalarımızın genel kurul süreçleri aynı zamana yayılıyor. Kısacası önümüzde birlikte yorulacağımız, hayli meşakkatli bir yol var.

Sevgili Arkadaşlar,

Türkiye tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyoruz. Anayasa ve yasalar askıya alındı. Parlamento işlevsizleşti. Siyasal mekanizmalar tamamen tıkanmış durumda. Ülkemiz mafyaların, çetelerin serbestçe gezdiği bir yer haline geldi.

Yıllardır, halka ait olan ne varsa haraç mezat satılıyor. Cumhuriyet’ten kalan ne varsa tek tek yok ediliyor,  Buna Cumhuriyet de dahil…

Artık tek bir adamın keyfiyetine göre yönetilen, hukukun tüm ilkelerinin ortadan kalktığı, liyakatin ve etiğin yok olduğu bir ülke karşımızdaki.

Hayat pahalılığı, işsizlik, yokluk ve yoksulluk bütün toplum kesimlerinin yaşamını tehdit eder hale geldi.

Her şey zamlanırken, gelirlerimiz giderek düşüyor.

Çocuklarımız aç, gençlerimiz aç…Daha geçtiğimiz gün işte, Eskişehir’ de bir üniversite öğrencisi yemekhane önünde intihar etti. Açlıktan, yoksulluktan intihar etti. Her gün çalışmak için okula gidemediğinden, geleceğinden ümidini kestiğinden intihar etti.  

Ama biz biliyoruz bu düpedüz bir cinayettir ve sorumlusu da siyasi iktidardır.

Bu acı durumun, tek sorumlusu olan siyasi iktidar ise, halkın sorunlarına çözüm bulmak yerine, toplumu baskı ve şiddet yoluyla sindirmeye çalışıyor.

Devletin tüm organlarını toplumsal kamplaşma yaratmanın, insanların yaşam tarzlarına müdahale etmenin bir aracı olarak kullanıyor.

Başarısızlığını ört bas etmeye çalışanların telaşıyla saldırıyor dört bir yana.

Medyayı sansürlüyor, siyasetçileri-gazetecileri-muhalifleri tutukluyor, festivalleri, eğlence mekanlarını yasaklıyor, sanatçıları-gençleri susturuyor. Toplumu baskıyla teslim almaya çalışıyor.

Değerli Arkadaşlar,

Biz, mühendisler, mimarlar, plancıları, AKP eliyle yıllardır uygulanan ranta, özelleştirmelere, serbestleştirmelere, kuralsızlaştırmalara dayalı dışa bağımlı piyasacı politikalardan en fazla etkilenen toplum kesimlerinin başında yer alıyoruz.

Bu politikalar sonucu meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltıldı. Mesleğimizin kamusal içeriği boşaltıldı.

Yapı denetimi, iş güvenliği,   gibi ticarileştirilmemesi, kamucu bir anlayışla yürütülmesi  gereken  pek çok mühendislik hizmeti bile piyasaya açılarak  şirketler için kar kapısı haline getirildi.

Ardarda yapılan mevzuat düzenlemeleriyle mühendislerin, mimarların, plancıların anayasal örgütü olan TMMOB’nin meslek alanlarına ilişkin düzenleme ve denetleme yetkisi kısıtlandı.

Asgari ücret belirleme yetkimiz elimizden alınarak ve SGK ile yaptığımız protokol tek yanlı olarak fes edilerek üyelerimiz piyasa aktörlerine karşı tümüyle savunmasız bırakıldı.

Mühendislik, mimarlık ve planlama eğitiminin de içi boşaltıldı. İstihdam boyutu gözetilmeden, hiçbir gereksinime dayandırılmadan, gerekli alt yapı oluşturulmadan açılan bölüm ve fakültelerle bir yandan teknik eğitimin kalitesi düşürülürken, diğer yandan da işsizliğe, düşük ücretlere, esnek güvencesiz çalışmaya zemin yaratıldı.

Geldiğimiz aşamada; Genç meslektaşlarımız arasında işsizlik oranı %40’lara ulaşmış durumda.

Yeni mezun üyelerimizin iş bulma süresi 18 aya kadar uzadı. İş bulabilen üyelerimizin ezici bir çoğunluğu ise meslek alanları dışında çalışmak zorunda kalıyor.

Görece iyi eğitim alan köklü üniversitelerden mezun olan genç meslektaşlarımız geleceğini yurt dışında arıyor.

İş güvencesine sahip olmamak, çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, yetersiz ücret, işsizlik tehlikesi, sigortasız çalıştırılma, fazla çalıştırma, iş saatleri ihlali; sosyal hak ve özlük hakkı ihlalleri,  insan onuruna yaraşır bir emeklilik sürecini yaşayamama ortak sorunumuz haline geldi.

Sevgili Arkadaşlar,

Biz mühendis, mimar ve plancılar, tarımsal ve sanayi üretiminin itici gücüyüz. Ülke imarında, enerji üretim ve dağıtımının tüm aşamalarında, iletişim sektöründe, madenlerimizin bulunup işletilmesinde ciddi görevler üstleniyoruz.

Ülke sanayisinin, tarımının, doğal çevrenin, ormanlarımızın, tarihi ve kültürel  varlıklarımızın korunması, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara taşınması asli sorumluluğumuz.

Bu boyutuyla bakıldığında, bilimi, tekniği, mühendisliği, mimarlığı, plancılığı,  üretimi yatırımı, insanı doğayı dışlayan, dışa bağımlı piyasacı politika ve uygulamaların yıkıcı sonuçları yalnızca biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının yaşam koşullarını kötüleştirmekle sınırlı kalmıyor.

Kamuya ait sanayi tesislerimizin, enerji santrallerimizin, iletişim alt yapımızın, demir-çelik ve petro- kimya tesislerimizin, tarıma dayalı kuruluşlarımız haraç mezat satılmasının, ülkemizin teknik alt yapısının bitirilmesinin  bedeli tüm topluma işsizlik, pahalılık yoksulluk ve yoksunluk olarak  geri dönüyor.  

Ülkemizin sanayileşme hedefinden uzaklaşması ve özelleştirme uygulamaları nedeniyle ekonomik krizlere karşı savunmasız hale geliyoruz.

Rantiyeye dayalı kentleşme ve yapılaşma uygulamaları nedeniyle afetlere kaşı savunmasız hale geliyoruz.

Kar hırsı nedeniyle alınmayan tedbirler nedeniyle iş cinayetlerine, işyeri felaketlerine karşı savunmasız hale geliyoruz.

Tarım ve hayvancılık alanında izlenen dışa bağımlı politikalar nedeniyle gıda krizi, kıtlık ve açlık tehlikesiyle boğuşuyoruz.

Sevgili Arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi, mesleğimizin toplumsal kalkınma için taşıdığı bu yaşamsal önemi bir kez daha vurgulamak,  mesleğimize, meslektaşlarımızın hak ve yetkilerine ve meslek örgütümüze yönelik sistematik saldırıları kamuoyu gündemine taşımak, bir dönemin en itibarlı, en gözde mesleklerinin Cumhuriyetin 100. yılında ne hale geldiğini, nasıl ve neden gözden çıkarıldığını, hangi sorunları yaşadığını ortaya koymak ve sorunlarımızın çözümü için bir aydır “Boşuna mı Okuduk” ana başlığıyla bir kampanya sürdürüyoruz.

Kampanya kapsamında birçok etkinlik düzenledik. Kitlesel katılımlı basın açıklamaları yaptık.

İşsiz üyelerimizden, ücretli üyelerimize, serbest çalışan üyelerimizden emekli üyelerimize, genç meslektaşlarımızdan meslek uygulama alanlarımızda izlenen yanlış politikalara kadar hemen her konuda yaşanan sıkıntılara ve taleplerimize yönelik,  bir çok kısa film hazırlayıp kamuoyuyla paylaştık.

SGK il müdürlüklerine protokol teklifimizi bir kez daha ilettik. Mühendis, mimar, plancı milletvekilleriyle ilişkiye geçtik.

Üyelerimizden ve halkımızdan olumlu tepkiler aldık.

Kampanya sürecinde görev üstlenen gecesini gündüzüne katan tüm arkadaşlarımıza, İKK sekreterlerimize ve tüm örgüt birimlerimize yürekten teşekkür ediyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Bizler, bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak, sorunlarımızın, ülkemizin ve halkımızın sorunlarından bağımsız olmadığının bilincindeyiz.

Mücadele etmezsek yaşadığımız sorunların daha da büyüyeceğini de çok iyi biliyoruz.

Nazım o bilindik şiirinde diyor ya hani, ‘Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu…’

İşte bu davet bizim.

Birliğimizin 69 yıllık tarihinden tanıdığımız, Cumhuriyet’in 100 yılına sinen, emeğin, eşitliğin özgürlüğün sesine karışan sesler, bu mücadele, bu ülke bizim.

Kampanyamızın ikinci ayağını tam da bu nedenle ‘Boşuna Okumadık’ çağrısıyla yürütecek ve mayıs ayı sonunda yapacağımız TMMOB Genel Kuruluna kadar çeşitli etkinliklerle sürdüreceğiz.

Hepimiz ve herkes biliyoruz ki,  Bizler asla boşuna okumadık! 

Cumhuriyet tarihinde yaratılan ve pek çoğu sata sata bitirilemeyen her kalkınmacı değerde biz mühendis, mimar ve plancıların emeği, özverisi ve temsil ettiği teknik akıl var.

Bu ülkenin harcında alın terimiz var. Ülkemizin ve halkımızın bizlere ihtiyacı var.

Nasıl ki bu ülkenin harcına alın terimiz karıştı ise  ülkemizin geleceğini de yine hep birlikte kuracağız.

Geleceğimizi birlikte kurmak için önümüzde yoğun bir dönem bizleri bekliyor. Kısa bir süre sonra temsilciliklerimizin, şubelerimizin ve odalarımızın, hemen ardından Birliğimizin Genel Kurullarının yapılacağı bir döneme gireceğiz.

Bu çalışma dönemimizin 15 ayı  boyunca hep birlikte çok fazla olay yaşadık.

Birçok zorluğa, ülkenin ve bölgenin yaşadığı en büyük felaketlere göğüs gerdik. Tüm maddi olanaksızlıklara, baskı ve zora karşı elimizden gelenin en iyisini yapmak için hep yan yanaydık.

Bu örnek dayanışmamızı, birlikte üretme ve yönetme anlayışımızı ilerleyen süreçlerde de omuz omuza yürüteceğimize tüm içtenliğimle inanıyorum.

Mesleki ve özel hayatlarından feragat ederek TMMOB örgütlülüğünü büyütmek için gecesini gündüzüne katan oda yönetim, onur ve denetleme kurullarında görev yapan arkadaşlarıma; Şube yönetim kurullarında ve temsilciliklerde görev alan arkadaşlarıma; İKK sekreterlerimize; işyeri temsilcilerimize; çalışma gruplarında, kongre, sempozyum ve kurultaylarımızın düzenleme ve yürütme kurullarında görev alan üyelerimize; Birlik ve oda çalışanı arkadaşlarıma, TMMOB çalışmalarında bize destek olan bilim insanlarına ve uzmanlara; büyük bir inanç ve özveri ile örgütümüze verdikleri katkılardan dolayı Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

Ülkemize, mesleğimize, meslektaşlarımıza sahip çıkma yolunda yürüyüşümüzü umutlu yarınlara taşıma dileğiyle Danışma Kurulumuzun başarılı geçmesini diliyorum.

YAŞASIN TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜ, YAŞASIN MÜCADELEMİZ

EMİN KORAMAZ
TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI